17 Haziran 2016 Cuma

Yalnızlık

Çok şey yazıp çizildi hakkında ve hep daha da yazılıp çizilecek. Bir de benden dinleyin demeyeceğim. Gel, bir de böyle bak diyeceğim. Kısa ve öz olacak, rahat ol. 

Yalnızlığı iliklerine kadar hissetmiş bir adamdan, kadından daha iyi kimse anlatamaz ulan! Anlatamaz, onun dediklerine itibar etme. Bana itibar et. Yıllardır ruhum yalnız, yıllardır sırf bu yüzden ağladım.

O yüzden bana inan, pişman olursan okuduğuna gel suratıma sıç ama pişman olacağın bir yer bulacağını sanmıyorum. Narsistlik, özgüven falan değil. Başka türlü ikna olmuyorsun! 

Yalnızlık, kendisiyle çelişen bir şey dersem, ne diyorsun la bebe sen diyebilirsin içinden. Dersen, öğrenmeye başlıyorsun demektir. Bana bak şimdi. Sana somut örnekler vereceğim ve hayattan, hatta benim, senin ve alayımızın hayatından örnekler bunlar. 

Yalnızlık, insanları ve ruhları yalnız bırakır ama kendisi asla yalnız kalmaz. Hatta kendisi yalnız kalmadığı gibi, yanına başka arkadaşlar ekler her gün şu içi boş ve her şeyin ilüzyonlardan ibaret olduğu hayatta. Yalnızlık, adıyla çelişiyor ulan daha kendisi! Ama sana da kimse kollarını açıp, gel, gel ve bana sarıl demiyor. Sen de haklısın.

Yalnızlık öyle bir şeydir ki; Eline cam batar, yanan sobaya elini değdirirsin, dizin kanar, ya da kalbin acır. Belki teksindir, ya da günümüzde genelde herkes yanındadır. Ama o acıyı sadece sen hissedersin. Hiçbiri seninle acıyı paylaşmaz, paylaşamaz. Acını hissedemezler bile, işte budur yalnız olmak. Hatta bu bildiğin, kalabalıklar arasında yalnız olmak.

Bu yüzden çekilmezim belki de, realite bakıyorum ya ondan sanırım. Yalnızlık hakkında fazla yazmak hiç kimseye yakışmaz. Kısa ve öz olmalı. Uzun yazan ya hiç yalnız kalmamıştır, ya da yalnız kalmıştır ama sizi yalnızlığına ikna etme çabasındadır. Delil arama kaygısına dalar gider. Benim öyle bir kaygım yok, Allah biliyor.

Aslında hepimize Allah yeter de, bazen kullarına da muhtaçız. Sağ boşluğunu de bir kalp ile, yatağın yarısını da sıcak tutmakla, ağladığında şefkatiyle ve varlığıyla var olacak kuluna da muhtacım biliyorum. Ama sen de yetiyorsun, sen olmasan zaten şimdiye yazıyor olmaz, intihar etmiş olurdum. Zaten birazdan sana geleceğim, namaza. Orada konuşuruz bunları, ben de seni seviyorum. Senin beni sevdiğin gibi sevemesem de, öyle sevmeye çalışıp, sevgine laik olmaya çalışıyorum. 

Gitmeden, Adile Naşit. Doğum günün kutlu olsun anaç kadın, hepimizin bir diğer annesi ama o da bizden, kalbi hep yalnız kaldı. Çünkü 14 yaşında, hem de bugün, kendi doğum gününde, turnedeyken, kaybettiğini biliyor muydunuz? Hiç öyle; Ama milyonlarca çocuğun sevgisini kazandı gibi salakça yaklaşmayacağım. Pedofili olmanın hiç gereği yok. Ama arkasından daha güzel şeylerle anıyorken, yüreğinin büyüklüğünü de yeni gördük. Ölüyle konuşulmaz ama sen yine de kusura bakma. Suratımıza tükürsen de haklısın ama sen acını içine gömdün ya yaşarken, Allah razı olsun ve Allah sana gani gani rahmet eylesin.

Son söz, politik duruşunu sevmesem de, oyunculuğunu ve şairliğini sevdiğim, iyi yürekli olan Yılmaz Erdoğan'dan gelsin, bu söz hep benim ağlaklığımı yargılayanlara, yalnızlığımı anlayamayacak oluşunuza, niye fazla gülmüyorsun diyenlere, beni anlayamayanlara gelsin;

"Adam gibi hüzünlerdir oğlum adam eden adamı. Unutma oğlum, ağlamayı bilmeyenin, kahkahasından bir bok olmaz. "

1995, Otogargara adlı Tiyatro oyunundan bir repliğidir. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder