30 Kasım 2016 Çarşamba

Diyanet İşleri Hakkında

Selamın aleyküm herkese. Yazı yazmayacaktım ama feci sıkıldım 3 günlük izin de bana yetti gibi, kafayı az topladım. Dini yazı yazacaktım aslında bugün herkesin ve en çok ateist kesim ile Kur'an'ı anlamayan ve okumayan kesimin en yanıldığı konuyu "Özgür İrade ve Kader" yazısını yazacaktım ama tadım yok, gene de bugün yazacağım ve yayınlayacağım inşallah. Bugün olmazsa eğer yarına kesin gelir. Başlık da bulamadım ki anasını satayım. Son Olaylara bakış açımı izah edeceğim işte. Serbest atış yani. 

Malum dün hepimizin ciğer yandı. Benim biricik kardeşlerim yandı. Adana'da yurt yandı ve malum benim iktidarım ne yaptı? "Yayın yasağı" eh tabii, kesin ihmal falan var da ondan. Yurtta süleymancıların yurdu. Şaşırdık mı? Hayır. Hepsi fakir fukara çocuğuymuş köylerde okuyanlar belli ki maddi güçleri yetmeyenlerin kızları. Çoğu kişi "Ölüm kader" diyor evet kaderdir ölüm ve ölümden kaçılmaz. Ama birilerinin aptallığına ve salak ihmalleri başkalarının "Yanmasına" kader olamaz arkadaşım. O yurtta kim bilir neler yapıldı kızlarımıza...

Taciz, tecavüz olmuş olabilir çünkü bu olayların %90'ı biliyorsunuz ki "Çok namus edebiyatı" yapanların başının altından çıkar. Çocukları kim bilir beyinlerine "Ne boş dini safsatalar" yüklemişlerdir ayrıca. Benim güzel ülkemden de hiçbir şey olmaz kimse gocunmasın. Diyanet'e zırhlı araç ver, 6 trilyonluk (6 Milyon TL) yeni bina ver, ergenliğine yeni giren çocuklara derme çatma cemaat yurdu. Sizin yatacak yeriniz yok, diyanetsiniz ya gerçi siz Kur'an'ı benden daha iyi bilirsiniz. Elimde sizin Kur'an mealiniz var sayın başkan. Gerçi siz hafız falansınızdır sayın başkan. Benden daha iyi bilirsiniz. 

Açın bakalım Özgür İrade ve Kader ile ilgili bütün ayetleri lütfen. Allah yangına körükleyenlere ne diyor? Aferin mi diyor, yoksa lanet mi okuyor? Öyle pişmanız efendim, ah'lar efendim ile olmuyor bu iş. Çok delikanlıysan sana giren bütçe Türkiye'de hiçbir üniversiteye verilmiyor. 6 Trilyondan herhalde yılda 1 "Çok güzel bir yurt" parası çıkar değil mi? 1 tane ulan sadece 1. Gerisi alın gene sizin olsun. Ama kefenin cebi yok, hatırlatayım. Size 6 trilyon çok, 600 milyar falan yeter size. Kalan 5.4 trilyon bilime yatırılsa her sene, 10 senede ABD kıvamına gelme potansiyelimiz olur ve bir 15-20 seneye de geliriz. Abartmıyorum bu ülkede zeki çocuk gerçekten var ama imkan yok. 

TÜBİTAK denen berbat bir kurum var, heriflerin dışladığı her proje son 3-4 yılda Avrupa'da ciddi başarı yapıyor. Neyse, bana da sallıyorsun diyecekler bizzat 9 Mart 2016'da kabul edilen ve 1 hafta sonra resmi gazete'de açıklanan bütçelere buradan bizzat resmi gazeteden ulaşabilirsiniz Müslüman adamım ben, bizde yalan deliller olmaz bazıları gibi... Bizim kalem Allah'ın rızasına çalışır, birilerinin parasına değil.. 

Buyur kaynak bu.

En altta kurumlar var, tıklayıp "Pdf" formatında hepsinin bütçe rakamlarını görebilirsin. İşte 4-5 tane bütçe koyayım anlayan anlasın. Yalancı diyene de kaynak verdim, indirip tek tek kontrol et. Sonra da "Esas" konuya geçeyim.  

Diyanet İşleri Başkanlığı : 6.482.979.000 TL
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) : 459.865.000 TL
Fırat Üniversitesi : 322.224.000 TL
Ege Üniversitesi : 656.263.000 TL
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) : 420.577.000 TL
Hacettepe Üniversitesi : 789.512.000 TL
Boğaziçi Üniversitesi : 236.618.000 TL
Gazi Üniversitesi : 734.137.000 TL
Ankara Üniversitesi : 813.176.000 TL 
Dokuz Eylül Üniversitesi : 562.996.000 TL

Toplayın bakalım alayını bir Diyanet etti mi? Türkiye'nin bilimsel anlamda en başarılı 9 üniversitesi bir diyanet etmiyor! 

Toplam rakam : 4.995.368.00 TL 

Neredeyse 1.5 Trilyon fark var üstüne tam 1.5 Trilyon olmuyor ama yaklaşık olarak ona yakın bir miktarlık fark var. Kim bilir kaç üniversiteye bedeldir bir Diyanet İşleri. Onların verdiği fetvaları da görüyoruz işte. FETÖ darbe yapınca daha yeni düşman oldu. Darbeye dek pek güzel kol kola gezmediğiniz kalmıştı bir tek.

Din ile istismar ediliyor insanlar ama merak etme sen inancın her ne olursa olsun dini sömüren herkesin hiçbir ayrım gözetmeden gideceği yer aha budur ;

"Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden! Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklardır orada." - Bakara 79, 80 ve 81

"Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler." - Ali İmran 77 ve 78

Tüm cemaat, tarikat, şeyh, gavs, hacı, hoca, üfürükçü ve dinden rant yapan herkesin yeri belli rahat olun. Onlar bu dünyada rızıklanırlar sadece ;

"Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azabetmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor." - Tevbe 55

Ancak Allah'ın merhameti öyle sonsuz, öyle sınırsız ve öyle geniş ki, sizi bile affedebilir ;

"Söylemediklerine ilişkin Allah'a yemin ediyorlar. Yemin olsun ki, o küfür sözünü söylediler. İslam'a girmeleri ardından küfre saptılar. Başaramadıkları bir şeyi tasarladılar. Oysaki intikam almaları için, Allah'ın ve resulünün, Allah'ın lütfuyla kendilerini zengin etmiş olmasından başka bir sebep de yoktu. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı." - Tevbe 74 

Ancak tevbeniz böyle olacak sayın başkan ;

"Ve ben, tövbe eden, inanan, hayra ve barışa yönelik iş yapıp sonra da düzgün bir biçimde yol alan kimseye karşı, gerçekten çok affediciyim, Gaffâr'ım." - Taha 82 

Ben bunları niye yazdım biliyor musun? Çünkü bunlar tamamen "Yanlış din eğitimi, yanlış dini fetvalar ve yanlış dini hutbeler" sonucu halka empoze ediliyor. Kur'an okusan zaten diyeceksin ki, "Ulan diyanet sen ne ayaksın böyle?" diyeceksin. Bu yüzden en büyük eleştiri diyanete, insanları bu kadar cahil yapmasalar din konusunda ve böyle yanlış beslemeselerdi bunların büyük çoğunluğu olmazdı. Allah'ın ayetleri de böyle diyor sayın başkan, benden daha iyi bilirsiniz.

"Bu dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgâr örneğine benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir toplululuğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı." - Ali İmran 117

Daha çok ayet var böyle de siz bilirsiniz ilahiyat okudunuz sonuçta ben okumadım. Peki ben niye bunları yazdım? İşte bu yüzden.

"Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır." - Nisa 135 

"Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır." - Maide 8

Allah bana bunu emrettiği için ve tekrarlıyorum yine de, dini ne diyanetten, ne benim gibi "Depresyon" geçirmiş ve ruhu "Depresif" olan denyolardan öğrenin. Dini başkalarından öğrenmeyin, Kur'an okuyarak öğrenin. 

Ben sadece ayetlerle size bir şeyler üreten birisiyim ve bundan hiçbir sizden ücret beklentim de yok. Allah'ın rızası bana yeter. Ondan büyük hiçbir ödül de yok, ben bu dünyayı değil ahireti isteyen ve Mü'min olmayı isteyen ve buna çabalayan bir herifim. Fetva kurumu da değilim ve hiçbir kimse size "Fetva" kurumu olmasın ben size en fazla "Vesile" olurum ve olursam da ne mutlu bana. Müslüman evladıyım ben sadece sen gibi o kadar ve vakti gelince ben de geberip gideceğim. O gün amel defterimi sağdan almaya çabalıyorum ben sadece o kadar. Dini, benden de öğrenme. Ben teşvik edip sana vesile olayım, sen git Kur'an oku ama öyle 10 günde bitirme.

Sindirerek oku, sorgulayarak oku, anlayarak oku ve Kur'an bütünseldir bunu da unutma. A ayetine, X suresinin C ayetinde cevap bulursun bazen. Bir ayeti anlamak için diğer ayetlere muhtaçsın bunu bilerek okursan dini öğrenmek için ne hacıya, ne hocaya, ne mezhebe, ne tarikata, ne imama, ne Diyanete muhtaç olursun. Kur'an hepimize yeter. 

Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır. Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır. Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: "İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!" Yüzleri ağaranlara gelince, onlar, Allah'ın rahmeti içindedirler. Sürekli ondadır onlar. Bunlar sana Allah'ın ayetleri. Hak olarak okuyoruz sana onları. Allah, âlemlere zulüm istemiyor." - Ali İmran 103, 104, 105, 106, 107 ve 108

Diyanetten vazgeç, Kur'an ile dini öğren sadece. Elin fikriyle değil, kendi fikrinle dinini yaşa çünkü o mahşer günü, sorgu günü, herkesinden kendinden sorumlu olacak. Haydi eyvallah. 

28 Kasım 2016 Pazartesi

Kasım Yalnızlığı

Gelince öyle bir geliyor ki. Şu an bana geldiği gibi. Biliyorum yüce Allahım, sen hep varsın ve hep olacaksın ama sıkıntımı biliyorsun işte. Yine biliyorum ki sen kuluna dost, yardımcı olarak şüphesiz sen yetersin. 

Ancak bu oyun dünyasında da ölene dek kullarına da arada ihtiyacım var. Ama şüphesiz sana daima muhtacım. Çünkü sen rahmeti sınırsız, merhameti sonsuz olansın. Sen Meryem'e nasıl doğum sancısını verip arkasından hurma ağacını ve pınarları da verdiysen, sen nasıl Adem şeytan kansa dahi affettiysen, sen nasıl Yusuf peygamberi köle pazarından kurtarıp nasıl zengin ettiysen, sen nasıl Süleyman peygambere hiç kimseye vermediğin zenginliği verdiysen ve sen nasıl Muhammed peygambere yetimken rızıklandırıp zengin ettiysen, senden umudu kesmem, kesemem. Çünkü beni bu hayata bağlana tek şey "Rızan, hoşnutluğunu kazanabilme" çabam. Umarım rızanı kazanıyorumdur inşallah. 

Zira tek dayanağım da sensin. Çünkü sen kulunun ardındaysan o kulunu senden başkası da asla yıkamaz. Gevşemiyorum merak etme ama biliyorsun işte. İlgisizlikten tiksiniyorum. Tamam herkes kendi rızkında da şımarık tiplerden sıkıldım, bezdim, yoruldum. Neyse sevdiklerimden falan bahsediyorum, heh. Arada da sevdiklerim, onlar da aile fertleri. Yakın akraba falan onun harici hiç kimseyi sevmiyorum. Çünkü hiç kimse pek "Sevilmeye" layık değil gibime geliyor. Bazen kullarına da muhtacım ölene dek. Merhametini kaybetmemiş kullarına, vicdanını öldürmemiş kullarına...

İçimde bir acı var. Öyle çok büyük bir dert değil ama var işte. Konuşacak kimse yok. Gerçi ben biraz denyo bir adamım ama samimiyim. Bazen de çekilmiyorum ona da tamamım ama açık sözlüyüm ben oğlum. Arkanızdan oyunlar çevirmiyorum. Söverim arada, bazen bağnazlıklara karşı "Tepeden bakar" şekilde de konuşurum ama bu sırf bağnazlığına inat diye. Yoksa ben de biliyorum kardeşim. Herkes ameli kadar olacak öbür dünyada, kimseden üstün değilim. Hatta ben cahil adamım. Çünkü öğrenmem gereken o kadar çok şey var ki Felsefe'de, Sosyoloji'de, Psikoloji'de, öğrenmeye ömür yetmez. Matematik falan katınca en az 5-10 kere ömrünün olması gerek. 

Saçmalıyorsun diyen olacaksa da, e zaten iç döküyorum. Bırak da az saçmalayayım. Saçmalamak herkesi hakkı oğlum. Arada da iyi geliyor. Sen de yap bazen. Bir kağıda, kendi kendine yap falan. Herkesin zevki farklıdır neticede kardeşim. 

Sana eski bir sevgilin "Tanıdığım en temiz adamsın" dedi yaklaşık 2 hafta sonra da ara verelim dedi. Eski ve başka bir sevgilinin senden şikayeti "Bana niye her gün sevdiğini söylüyorsun" dedi, o da 10-15 gün sonra beni terk etti. Biliyorum hepsi imtihan ve hepsine sabrettim sayende bir şekilde başarılı oldum mu bilemiyorum ama olamadıysam da affet yüce Allahım. Zira senden başka şahidim de yok, senden başka kimsem de yok. 

Kimileri içerik farklı ama yüzeyselliklerine doyum olmasın arada bir "Ehehe, moruk, hacı, usta." falan diyince seni birisinin özentisi yapıyor ki adam benim onu taklit etmediğimi biliyor ve taklit etsem bile "Boşver olum davamız mühim." diyor ama onun avukatçıkları var. Kimisi "İyi ki seni tanıdım." diyor, senden akıl alıyor ama 10 gün sonra sırf bazı konularda "Zıt düşünüyorsun" diye engelliyor falan. Topunuzun gözümde zere değeri yok. Canınız Allah'a. Allah size dilediğini yapar zaten çabanıza göre. 

Diyeceğim o ki, yeni insanlara ihtiyacım var. 20 gram ilgi oğlum. Ben sormadan az hal hatır sorun, sohbet edek ulan işte. Adam yemiyoruz anasını satayım. Skype olur, feys olur falan fark etmez la işte. Tabii yalan olmasın hatunlar öncelikli. İstersen karı-kız kaldırmaya çalışıyor de oğlum. Allah biliyor gerisi tıs. İnsanların ne dediğini umursamadım ve umursamayacağım da. Ama delikanlı ol karşına 2 tane Betül, Şeyma gelince nasıl da kibarlaşıyorsun kendine çeki düzen veriyorsun değil mi?

Heh. Güzellikler için kadın lazım kardeşim erkeklerden seçkin elemanlar hariç denyo topluluğuyuz. Bizden bir baltaya sap olmaz. Tabii hatun kişisi olup yürüyen egosu olanların da ağzına kürekle geçiriyorum. Ego, kibir hiç sevmem. Bende de yok zaten rahat ol. Kimse sevmez zaten lafta ama benim cidden sevmediğimi görebilirsin. Denemesi bedava. 

Neyse ilgi göstereceğim ve ilgi gösterecek hatun öncelikli ama kafa sohbet olursa elbette "Hemcinslerime" de açığım onlarla da karı kız muhabbeti yaparız. Kızlar sakın bana kızmayın ama erkekler hakkında tuvaletlerde, telefonlarda neler dediğinizi bizzat sizin cinsinizden çok duydum. Arada biz de yapalım. Öf, çok uzadı ve sıkıldım işte. Konuşacaksan gel işin özü. 

Hadi seviyorum seni bana sövsen de seviyorum. saftirik tavsiyelere de kapalıyız kardeşim, onlar için cenaze namazına gittik ve bir daha gelmeyeceğiz. Leyla ve Mecnun'da yapınca olduydu bir de ben deneyeyim dedim. Tam böyle olmayabilir ama benzer bir şeydi ve samimiydi. Evet eksik kalma sen de Berk, seni salak herif. Çeneme eşek arıları saldırsın emi. Bir frenim yok.

Haydi eyvallah. 

27 Kasım 2016 Pazar

Uydurulmuş Din ve Kur'an'da ki Din 2

Merhaba. Sade olsun bu kez ve olabildiğince. Sonra başka kelimeler ekleyince, başkalarının özentisi oluyoruz. Kelime adamlara, kadınlara patentli sanki. Günlük hayatında kendi de kullanır ama biz yapınca "Ov! Özenti olma, taklitçi olma" oluyor. Neyse şimdi de ajitasyon kasıyor derler. Anlayan anlasın, gerisi anlamasa da olur ama böyle sığ beyinli ve leş tiplerle aynı elementi yakmak ve aynı solunumu yapmak da tuhaf. Seriye devam ediyorum işte başlıktan belli. Serimin ilk yazısına buradan ulaşabilirsin. 


Gelenek = Peygamberimiz 2 Lokma, 1 Hırka yaşardı

Gerçek = Yav he he. Böyle dinde yeni moda tipler çıktı. Tasavvufçular da bu mantıkta takılırlar ve bunun temeli Hinduizm'den gelmektedir. Bu babalara göre Tanrı'ya iyi bir kul olmak istiyorsanız bu dünyanın zevklerinden arınacaksınız. Çileciliği benimseyip kendinize zulmedeceksiniz ve 2 lokma ile doyacaksınız. Tasavvufa da buradan gelmedir. Hz. Muhammed 2 hırka, 1 lokma ile yaşamış, 3 hurma yiyince doyarmış. 

Arkadaşım beyinlerinizi nereye sakladınız siz? Çıkarın onları ve yerine koyup düşünün ve sonra da şu ayetleri birleştirin ;

"Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. Sonrası, senin için öncesinden elbette ki daha mutlu ve kutlu olacaktır. Rabbin sana verecek de sen hoşnut olacaksın! Sen yetimken O seni barındırmadı mı? Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi? Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi? " - Duha 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 

Altını çizdiğim yere bak. Madem zenginlik bu kadar kötü ve fakirlik iyi. Hz. Muhammed neden Allah tarafından zengin ediliyor ve rızkı bollaştırılıyor? Çünkü zengin olmak gayet doğal bir nimettir. Herkes zengin olmak da ister, yeter ki zenginliğinizi bu ayetlerde olduğu gibi paylaşmaya açık tutun.

"Allah yolunda harcayın, kendi kendinizi zarara sokmayın. İyilik edin. Allah iyilik edenleri sever." - Bakara 195 

"Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir." - Bakara 215

"Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz." - Bakara 219 

"Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir." - Bakara 254 

"Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz tane bulunan yedi başak çıkarmış bir taneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da artırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir. Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir. Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar." - Bakara 261 ve 262 

Bu kadar yeter sanırım. Ayrıca daha çok örnek var Kur'an'da zenginliğin bir zararı olmadığına. Hz. Yusuf örneğin ; Yusuf kıssasına Yusuf suresinden okuyun. Eziyet çekip sonra o kavimde imparatorun en güvendiği kişi oluyor ve günümüzde "Maliye Bakanlığına" denk gelen bir mevkide oldukça varlıklı bir hayat sürdürüyor.

Keza Hz. Süleyman "Müthiş bir zenginlik" içerisinde oluyor ve zenginliği öylesine muazzam ki bu zenginlik yine de onu "Allah yolunda olmaktan" asla alıkoymuyor. İşte bunun ayetleri ;  

"Hani bir ikindi vakti ona duruşu zarif, koşması çevik mi çevik atlar sunulmuştu. Süleyman, 'Rabbimi hatırlattığı için mal sevgisi bana hoş geliyor' dedi. Nihayet atlar gözden kayboldular. "Geri getirin bana onları!" dedi. Bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı. Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceset bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi. "Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen, karşılıksız armağan edensin." Biz de rüzgârı ona boyun eğdirdik ki, onun emriyle istediği yöne doğru tatlı tatlı eserdi. Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı. Zincirlere vurulmuş daha başkalarını da onun emrine verdik. Bu, bizim lütfumuzdur; ister ver, ister elinde tut. Hesap yok... Şüphesiz, onun Bizim katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır." - Sad 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39 ve 40

Duasına muazzam karşılık buluyor ve Süleyman'a müthiş mucizeler armağan ediliyor yüce Allah'ın takdiriyle. Son olarak şu ayetle bu geleneği bozuyorum ve diyorum ki, zengin olmak veya fakir olmak cehennem veya cennet kapısını asla aralamaz. Mühim olan o şartlarda nasıl davrandığınız ve Allah'a nasıl kul olduğunuzdur. Dünya nimeti kötü bir şey olsaydı Allah zaten bu dünyayı yaratmazdı ve yarattığı nimetlerden peygamberlerine bol bol zenginlik ve rızıklar vermezdi. 

"Allah'ın sana verdikleriyle âhiret yurdunu kazanmaya bak; dünyadan nasibini unutma. Allah sana nasıl ihsanda bulunduysa, sen de öylece insanlara iyilik yap. Memlekette bozgunculuk yapmaya da kalkma. Çünkü Allah bozguncuları sevmez." - Kasas 77

Gelenek = Türbelere giderek dua etmek 

Gerçek = Niyetin nasıl olursa olsun, duan ne kadar uygun olursa olsun eğer duana sözde veya eylemde bir "Aracı" katıyorsan, istersen bu aracı "Muhammed, İsa, Musa, İbrahim, Süleyman, Yunus" hangi peygamber olursa olsun. Bu şirktir! Allah ile araya aracı koymaktır. Allah böylelerine gereken cevabı Kur'an'da veriyor zaten. 

"Kıyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek birilerine, Allah'ın berisinden yalvarıp durandan daha sapık kim vardır? Ve o yalvardıkları, onların yakarışından habersizdirler. İnsanlar, haşredilmek üzere toplandığında, o taptıkları onlara düşman olurlar; onların ibadetlerini de inkâr ederler." - Ahkaf 5 ve 6


"De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim." - Ahkaf 9 

Türbeler falan boş iştir. Dahası, bunun bir gizli modeli. Dualarına "Muhammed, ibrahim" falan katmaktır ki nitekim her gün camiilerde kıldığınız namazlarda ya da Cuma'dan Cuma'ya gidenleriniz 2. oturuşlarda "Ettihiyatü" 4. Oturuşlarda "Etthiyatü ve Salli-Barik" okuyorsun ya, okuma. Okursan ahiretini yakıyorsun demektir, ben demiyorum. Allah buyuruyor ;

"Mescidler Allah içindir; sakın Allah ile beraber başka birisine dua etmeyin." Allah'ın kulu kalkmış O'na yakarırken, onlar onun üzerine keçeleşir gibi üşüşüyorlardı. De ki: "Ben ancak Rabbime yakarırım/çağırırım. Ve hiç kimseyi O'na ortak koşmam."- Cinn 18, 19 ve 20  

Bak bizzat peygamber ne diyor? Allah'a dua et. Bana etme çünkü benden sana fayda yok diyor. Devam ayetleri de bu mesajın üstüne vururcasına aynen yüce Allah tarafından böyle buyruluyor ;

"De ki: "Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık verme gücüne de sahip değilim." De ki: "Allah'tan beni hiç kimse kurtaramaz ve O'nun dışında bir sığınak da asla bulamam." - Cinn 21 ve 22  

İşin özü ; Dualarında "Muhammed, İbrahim, Musa" peygamber ve hacın, hocan her kim varsa bal gibi şirk işliyorsun ve Allah ile arana aracı koyuyorsun. Fatiha'yı anlamını bilmeden okuyorsan eğer, Fatiha'da her rekatta bunu da okuyorsun ;

"Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz." - Fatiha 5  

Ama sonra dualarda, camiilere "Muhammed, İbrahim" yazıyorsunuz duvarlara. Dualarda da "Muhammed, İbrahim" bu peygamberler yaptığınızı görse size çok üzülürlerdi. Zira ikisi de çok şefkatli ve yumuşak huylu güzel adamlardı. 

Sonuç olarak, dinini de, duanı da, namazını da, her şeyini sadece Allah'a özgüleyeceksin ;

"Oysa ki onlara, dini yalnız O'na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah'a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din." - Beyyine 5 

Gelenek = Erkekler 4 kadın alabilir

Gerçek = O iş öyle değil. O iş bu ayetlerde olduğu gibidir ;

"Yetimlere mallarını verin ve murdar olanla temiz olanı değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu, büyük bir suçtur. Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur." - Nisa 2 ve 3

"Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır." - Nisa 129 

Şimdi burada bu ne diyeceksin ama sana kısa bir özet yapayım ;

Yetimlere mallarını ver ve haksız yere yetimin hakkını sakın yeme! Yetimler konusunda olur da eşit paylaştıramazsan iki, üç ve dört kadın nikahlayabilirsin. Bu erkeğe bırakılmış bir insiyatif ama Allah bu 3. ayetin sonuna ve 129. ayetin tamamında diyor ki, sen adilliği sağlayamazsan eğer ki ben sana bırakırsam sen zaten nefsine yenik düşer ve sağlayamazsın. O yüzden bundan sakın ve tek eşli olman senin adına bu yüzden de en iyisidir. Sonuç olarak erkeklerin kendi ahiretlerini riske atmamaları hem de bu "Adil davranamama" durumundan dolayı tek eş ile yetinmesi en doğalı ve en iyisidir. Zaten Allah'da ayetlerde bunun daha makbul olduğunu belirtiyor. 

Ayrıca bu konuda Hz. Muhammed 4 eşli derler ama hiç kimse onun 2 hanımından çocuğu olduğunu söylemez. 2 Tanesiyle cinsel ilişkiye bile girmedi belki mal paylaşımı adına nikahladı sadece ne malum? Ya da sahiplenmek, o toplumda adının "Orospu, fahişe" gibi ithamlara çıkmaması adına nikahladı. Nereden biliyorsunuz? Tamam belki cinsel münasebette yaşadı ama belki de yaşamadı. Bilmediğiniz şeylerin ardına düşmeyin kardeşim bu konuda da ayet var ;

"Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır." - İsra 36  

Gelenek = Kur'an Müslümanlığı sapıklıktır ve hadisler olmadan sünnet bu dinde yer almaz efendim 

Gerçek = Buna üç harfle cevap vereceğim. Niğde'nin, Antalya'nın ve Hakkari'nin baş harflerini birleştir. Heh işte cevap o! 

Eğer Kur'an'ın Müslümanı olmak sapıklıksa, Hz. Muhammed'de sapık. Neden mi? İşte bu ayetler yüzünden bak bunu anla diye tane tane ayet numalaralarıyla atacağım. Öbür türlü de atarım ama her ayet uzun, kafan çorba olabilir. 

"43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.
44- Biz indirdik Tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendini Rabb'e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da Allah'ın Kitabı'ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar Allah'ın Kitabı'na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.
45- O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.
46- Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Tevrat'tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat'tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.
47- İncil bağlıları Allah'ın onda indirdiğiyle hükmetsinler. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir.
48- Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.
49- Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.
50- Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?" - Maide 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49 ve 50 

Tefsirine gelirsek ; Hz. Musa ve Hz. İsa kitabı tebliğ ediyordu ve asla, kitaba aykırı bir şey demiyorlardı. Yani "Kafasına göre helal, haram koyamıyordu, hadis söyleyemiyordu." anladın mı yavrucuğum hatta bak Allah onlar için ne diyor? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir. Bu kitaba göre sen inanan bir birey değilsin. Peygamber de "Kitaba göre hüküm verince" yüz çeviriyorlar. Bugün siz Kur'an'ın birçok ayetini kaale almıyorsunuz hatta iptale kadar gidebiliyor kimisi. Ya da ayet ekliyor "Recm" vardı da sonra o ayetler kayboldu falan. Bu hadiscilerin 4'lüsü var.

"Kuran-Sünnet-İcma-Kıyas"

Ben dediğim ; "Kuran-Kıyas" bu kadar! Çünkü sünnet dediğin zaten Kur'an'da yer alıyor. İcma dediğin de "Şeyhlerin, alimlerin(!)" anlamanda aracı olması. Ulan bana ne onun bilgisinden, peygamber başkasının bilgisiyle mi öğrendi? Hayır. Allah'dan gelen bilgiyle öğrendi. Allah'ın bilgisi dururken ki Allah'ın 99 adından bir tanesi de, Alîmdir. Anlamı ise şuna denk gelir. 

Alîm Bilginin kaynağı. Herşeyi bilen. 


Allah her şeyi biliyorken, kısıtlı bilene mi başvurmak daha akıllıcadır? Yoksa her şeyi bilen ve bilginin kaynağı olan alemlerin Rabbi olan yüce Allah'a mı? Tefsir yarıda kalacak ama tefsire anlattıklarım bitince devam edip yazıyı bitireceğim ve burada "Alim" denen şeytanın yardımcısı pezevenklere söveceğim. Küfürler adına affet ama hiç sövülmeyecek gibi değiller. Allah'ın lanet ettiklerine atış serbest gençler. 

Allah diyeceksin ama "İcma" diyerek sen Allah'a "Ortak" koşuyorsun. O İcma dediğim alimler daha mı iyi biliyorlar? Ki icma sınıfındaki alimler de ;

Said Nursi, Abdulkadir Geylani, Mevlana, İmam Rabbani, Şems gibi tiplerdir.

Said Nursi "Yazdırıldı" krizleriyle mehşru ve Risale-i Nur talebeleri ne hikmetse ; Cennet ehli oluyorlar. Ulan peygamber kendisine ne yapılacağını bilmiyor! Senin adam nasıl biliyor? 


"De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim." - Ahkaf 9 

"Ve biz seni ancak âlemlere bir merhamet/bir sevgi olman dışında bir şey için göndermedik." - Enbiya 107 

Evrensel bir dinin peygamberine bile Allah ona "Cennetlik mi, görevini nasıl güzel yaptığını" bile söylemezken, elin Nursi'sine ne müjde gelmiş acaba? Ben sana o müjdeyi kimin getirdiğini söyleyeyim mi?

"Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, "gerçeği ters yüz eden", günaha düşkün olan her yalancıya inerler.  Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların.  - Şuara 221, 222, 223 

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir." - En'am 121

"Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp uzaklaşmış, şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan olmuştu." - A'raf 175

Bak gördün mü "O müjdeler" kimden gelmiş? Süpriz! Süprizini bozdum ama ehehe. Bu dedikleri tiplerin de karnesine bakarak bu tanıma müthiş oturuyorlar. 

Mevlana daha Mesnevi'nin girişinde "Alemlerin Rabbinden indirilmiştir/indirilmek hasebiyle. der. Basımdan basıma değişir bu cümlenin sonu ama ben vahiy aldım hatta bunu da delikanlı gibi itiraf eder. Çoğu sofi "O gönül vahyi" diyor ya hani. Mesnevisinde adam "Bu ne gönül vahyi, ne yıldız falı, ne de rüya" diye vurgular ve bundan sonra da "Sofiler yumuşatmak adına böyle diyecekler." gibi bir cümle kullanır.

Şems dediğimiz Mevlana'ın akıl hocasıdır ve Allah ona sürekli bir şekilde tecelli eder. Hatta "Kimya Hatun" olarak tecelli edince ne muazzam seks ve orgazm deneyimleri yaşamış kendisi. Gelin bunu dinleyelim ;

Şems Allah ile seks yapıyormuş hiç kıvırmaya gerek yok. Bayan okuycularımın affını sığınıyorum ama bu kelimeleri vura vura basmak zorundayım ki bu işlere yeni meral salmış kişi yanlışından görünce anında dönsün ve herkes gerçeği görsün. Ben gerçeği eğip bükmem asla. Zira gerçekleri eğip bükenler Allah'ın en lanet ettiği kimselerdir. Hasta ruhlu orospu çocukları sizi. Artık burada sövmem lazımdı yani. Okurken sen de sövmelik olmuşsundur eminim. Ama bu eleman "İslam Alimi" diye geçiyor her yerde. Bu aşkı her yerde aha böyle ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Ulan Şems ne erkekmişsin be birader, bir Kimya, bir Mevlana Kıvanç Tatlıtuğ'dan daha seksi ve karizma herif demek ki. Hasta ruhunu tükürdüğümün şerefsizi. Cehennem senin için var Şems hiç kaygılanma. 

Adbulkadir Geylani'ye gelirsek, kendisi Tasavvuf ve Şeyhcilik akımının ilk şeyhlerindendir dersek hiç yanlış olmaz. Bu adama da "Hazreti" diyorlar. Ulan oğlum bu adam ne "Vahiy" adlı da hazreti oldu sıçtığımın yerinde! Türbesi de var ve baya akın edeni var. Eh artık cehennemde de beraber alevlere akın edersiniz. Valla ben kafama göre hüküm kesmiyorum. Allah'ın kestiği hükümleri yani Kur'an'ın ayetlerini gösteriyorum ben sana. İnanıp inanmamak senin elinde. O ayetleri de atacağım sen hiç kaygılanma abisinin biriciği.

İmam Rabbani'nin ilk mektubatlarını okumak bile küfür lugatınızı tüketmenize yeter. Allah'ı zira kadının vajinasında görmüş beyfendi. Ona orada tecelli etmiş. Kaynak burada. Aynen cümleleri de naklediyorum tıklamaya üşenenler adına ;


Çizdiğim kısımları okumanız yeterli. Farklı kadınlarla, farklı hallerde Allah tecelli etmiş ve onunla orgazmlardan orgazma uçuyormuş arkadaş. Tarif edemiyor orospu çocuğu orgazmını adeta. Devam mektubatlarında da nice sapıklıklar görürseniz şaşırmayın. Tamını okumadım ama okursam küfür lugatım 10 katına çıkacak buna eminim. Giriş bile böyleyse...

Bunlar böyle insanlar işte ve milyonlarca insan İslam aleminin %85'lık bir kısmı bunları "Alim" zannediyor. Ama o alimlerin ve ona uyanların sonunun nasıl olacağı bu ayetlerle sabittir ; 

"Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır onun içinde. Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kafir olduğuna tanıklık ettiler. Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla içiçe, girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kızkardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz." Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın." Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz. Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz." - A'raf 36, 37, 38, 39, 40 ve 41 

Hepsinin altını çizdim. Çünkü hepsi mühim burada. Tefsir yapıyordum. Tefsiri küfürlü yapmak yakışmaz çünkü Kur'an ayeti konuşuyoruz. Ama Allah'ın böyle lanet ettiğine benim yüz çevirip 300 posta küfür etmem çok büyük bir olay değil bence. Tefsire baştan başlayayım ben en iyisi, kaynadı baya çünkü.

"43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.
44- Biz indirdik Tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendini Rabb'e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da Allah'ın Kitabı'ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar Allah'ın Kitabı'na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.
45- O Kitap'ta onlar üzerine şöyle yazmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalar karşılığında da kısas. Kim kısası bağışlarsa, bu bağışlaması kendisi için günahlara bir perde olur. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.
46- Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Tevrat'tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat'tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt.
47- İncil bağlıları Allah'ın onda indirdiğiyle hükmetsinler. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir.
48- Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.
49- Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.
50- Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?" - Maide 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49 ve 50 

Maide 43-50 ayetleri Tefsiri ; 

Evvela buralarda Allah'ın kitapları olan "Tevrat ve İncil" için de benzer durumların olduğu ve peygambere "Hüküm, hakemlik" konusunda gelindiğini ancak Allah'ın "Benim hüküm onlara yetmiyor mu!" tarzında cevabı vardır. Musa'nın ve onunla beraber yeni kitap gelene dek elçilerin de Tevrat'ı baz alarak "Hükümler" verdiklerini ve bu hükümlerin de "Allah'ın hükmü" olduğunu anlıyoruz. Allah da, o zamanda Tevrat ve İncil, şu anda ise Kur'an ile hükmetmeyenlerin kafir olduğunu vurguluyor. Eğer yanında peygamberlerin en sahih ve en güvenilir hadisleri bile varsa, Allah'ın hükmü karşısında ; Geçersiz, iptal ve boş kuruntudur! 

Çünkü 43 ve 44'de o dönemin Musa ve İsa'yı tasdikleyen ama kitap almamış sadece "Vahiy" alan elçiler yani peygamberler de "Kitaba bakın, Allah böyle diyor. Öyleyse böyle böyle olmalıdır." diye Allah'ın hükmünü tasdikliyorlar ve bunu tebliğ ediyorlar. Hatta bunu sadece peygambelerin değil ilim ve hikmette yani kitabı doğru anlayanların da, bakın Allah'ın hükmüyle hareket etmeliyiz gibisinden kitabı gösteriyorlardı tarzı bir izah var. İşin özü, bunu Allah ayetinde diyor, ben herhangi bir organımdan sallamıyorum. 

Peygamberin "Hadisi" bile olsa senin yanında eğer Allah'ın kitabıyla ve ayetleriyle hükmetmiyorsan, hayatını öyle şekillendirmiyorsan, insanların dedikleriyle hareket ediyorsan sen basbaya kafirsin. Bunun daha açık anlatımı olamaz yani, yoruma bile kapalı! Adalet konusunda ; Kıssasa kıssas mantığı vardır ama affederse kişi şüphesiz bu daha güzel ve iyi olandır deniliyor 45. ayette apaçık.  

İsa bile Tevrat'ı doğruluyormuş ona İncil gelmeden önce, İncil gelince İncil'i tebliğ etmiş. Yani "Kafasına göre helal, haram koymamış, hüküm vermemiş. Gaybı öğrenmemiş, kıyamet saatini bilmiyormuş." Takvaya yani kendisine inene, İncil'e sarılıp onu tebliğ etmiş. Tıpkı Hz. Muhammed'in Kur'an'a sarıldığı gibi.

47. Ayette yine "Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir." İbaresi yoruma kapalıdır. 48. Ayette de sıra Muhammed peygambere geliyor ve ona 
"O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma." ifadesi emrediliyor. Demek ki neymiş? Hz. Muhammed Kur'an'a sarılmış. Keyfine göre helal ve haram koymamış. Hani Peygamber helal ve haram koyar diyen tipler var ya, onlara bu ayetleri tokat gibi suratlarına vurun işte! 

49. Ayette ısrarla yüce Allah Muhammed'e "Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma." diyerek geçen ki ayetin neredeyse tıpa tıp aynı ifade bir kez daha vurgulanıyor. 

Yani sen eğer "Kur'an Müslümanı" olmak sapıklıktır dersen ;

Hz. Muhammed, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa gibi kendisine kitap inmiş ve kitap inmese adı geçen ve geçmeyen her elçiye de, sen sapıksın! Demekten farksız oluyorsun. Çünkü onların her biri Kur'an'da övülür ve tefsirini yaptığım ayetlerde de Musa, İsa ve Muhammed'in Allah'ın indirdiği ve Allah'ın hükümleri yani emriyle hükmettikleri apaçık ortadadır. 

Kaldı ki sen şimdi "Nuzul" yani iniş sırasında demlenmeye çalışırsan eğer Maide suresi 114 sure arasında 112. sırada inen bir suredir ve zaten surenin 3. ayeti bu surenin Kur'an'ı bitirici bir surelerden birisi olduğunu belirtir. Medine'de inmiştir ve bu surenin ardından, Tevbe ve Nasr surelerinin inmesiyle Kur'an'ın tebliğisi de bitmiş olur ve bunların inip tebliğ edilmesinden kısa bir süre sonra da Hz. Muhammed hayatını kaybeder. İşte o dediğim ayet ;

"Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir." - Maide 3 

Altı çizili ifadelerle de surenin içinde artık dinin bittiğini ve bunların inen son ayet parçası olduğu rahatlıkla anlaşılıyor zaten.

Sonuç ; Kur'an'ın yolundan başka çıkar ve güzel yol, dosdoğru yol yani "Sırat-ı müstakim" yoktur. Fatiha'da da yine hep okunan sure'de "Dosdoğru giden yola ilet bizi" diyen ümmet dosdoğru yol harici herkesi "Alim" ilan ediyor.

Kur'andan konuşunca da bizler "İblis yardımcısı, sapık, cahil, basiretsiz, beyinsiz" oluyoruz be kardeş. 

Bu yazı serisi daha devam edecek ama sanırım 3. yazı Aralığın başlarında gelir. Azıcık dinlenmek ve kafamı toplamak istiyorum. O yüzden affınıza sığınıyorum. En az 1 haftalık bir kafa izni yapacağım haberiniz ola. Sanki çok takipçim var da...

Haydi eyvallah. Bu seri devam edecek inşallah. 

24 Kasım 2016 Perşembe

Uydurulmuş Din ve Kur'an'da ki Din 1

Selamın aleyküm. Evvela bugün öğretmenler günü yani 24 Kasım. Burayı okuyan öğretmen varsa ; İşini "Hakkıyla" yapan bütün öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu ve mutlu olsun. Bu berbat rezil sistemde çok fazla rezil öğretmen var. Onlar hem maddi kayıp, hem de zaman kaybı ülkemize maalesef.

Ancak bunun harici geri kalan kesimde olup ; Kendini geliştiren, akledebilen, sorgulayan ve sorgulattıran her öğretmenin, bu günü kutlu olsun. Şimdi konuya girişebiliriz ;

Konu bu ve bunun gibilerin türemesi birader. 

Bir kere Kur'an'da mevlüt okutmak, 7. gece, 40. gece, 52. gece tarzı ifadeler asla ve asla yoktur! Şamanizm'den gelmedir bunlar tamamen, onlarda daha ileri boyuttaydı ölülerin değerli eşyalarıyla beraber gömülmesi falan. Her neyse, haydi let the game begin! 

Gelenek = Hz. Muhammed "Kıyamet saatini biliyordu, hatta Allah ona kıyameti gösterdi." 

Gerçek = Yuh! Ebesinin örekesi! Ciddiyim hadislere girin bunlarla ilgili milyarlarca hadis bulursunuz belki ama ben size gerçeği atayım.

Ne zaman gelip çatacak diye kıyamet saatini soruyorlar sana. De ki: "Ona ilişkin bilgi Rabbim katındadır. Onu, vakti geldiğinde belirginleştirecek olan yalnız O'dur. Göklere de yere de ağır gelmiştir o. O size ansızın gelecektir, başka değil." Sen onu iyice biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: "O'na ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat insanların çokları bilmiyorlar." - A'raf 187 

"O kıyamet saatine ilişkin bilgi Allah katındadır. Yağmuru O yağdırır. O, rahimlerde olanı da bilir. Hiçbir benlik yarın ne kazanacağını bilmez. Ve hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Allah Alîm'dir, Habîr'dir." - Lokman 34

Bu nasıl bilgi oğlum? Muhammed biliyormuş evet, ayetler öyle demiyor ama şekerim. Muhammed'i ilahlaştıracağız ve öveceğiz, diğer peygamberlerden üstün kılacağız diye yalan isnat ediyorsunuz! Hem Muhammed peygambere, hem de Allah'a yalandır bu! Çünkü böyle bir şey varsa sen demiş oluyorsun ki "Allah bunu Kur'an'da eksik bıraktı." bak ucu nasıl da Allah'a gidiyor gördün mü? Neyse sapıklıktır bu. Kıyametin ne vakit kopacağını Allah bilir. 

Gelenek = Kıyamet alametleri diye bir şey var.

Gerçek = Herkese benden çay! Size yok ama! Eleman bir "Kıyamet alametleri" kitabı yazmış. Kur'an'ın 3 katı kadar kalın maşallah. Allah'ın söylemediği ya da bizden gizlediği(!) ne varsa onda artık... Öyle işler de tıraştır. Yukarıdaki ayetleri yeniden oku, bağdaştırırsın. Zor bir şey değil. Yapabilirsin, ben biliyorum.  

Gelenek = Kalbinde "İman" ile ölen herkes, cehennemde cezasını çektikten sonra cennete girecektir. 

Hatta yetmiyormuş gibi, şarlatan olan bu vatandaş tarifini bile yapıyor. Buyurun bu da videolu delil ;



Bu şarlatanı bilmeyen yoktur. Cübbeli denen şahısdır kendisi ve bunun "Ak" dediğine "Siyah" demelisiniz abi Kur'an'a göre o derece... Kur'an'ı "Hakkıyla" okuyanlar benim dediğimi gayet iyi anlayacaktır. Videoya göre ismi, sureti bile varmış. Hadisle izah ediyor, yalan hadislerle.

1- Gaybı bile bilmeyen peygamber yine "Yukarıdaki" ayetlerle bakarsak, cehennemden çıkacak en son kişinin "Adını dahi" nasıl bilebiliyor?

2- Cevap ayetlerimle geliyorum ; 

"İnanmış olanlarla karşılaştıklarında, "İnandık" derler. Baş başa kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: "Allah'ın size açtığını, Rabb'iniz katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz? Aklınızı işletmeyecek misiniz? Bilmezler mi ki, Allah onların sakladıklarını da açıkladıklarını da çok iyi bilmektedir. İçlerinde ümmî olanlar da vardır ki Kitap'ı bilmezler, sadece hayal ve kuruntu bilirler. Onlar yalnız sanıya saplanırlar. Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden! Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklardır orada. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ise cennetin dostudurlar. Onlar da orada sürekli kalacaklardır." - Bakara 76, 77, 78, 79, 80, 81 ve 82 

Bak burada Allah ne diyor güzelim? Bir daha ayıklayıp atıyorum bu sefer ki, kafalara kazınsın iyice! 

"Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklardır orada."

Cehennem gayette sürekli ve kalıcıymış demek ki. Cennet zaten sürekli de, bu abiler kendilerini ve milleti sıyırtmak için "Ya Allah affeder kaldı ki imanlıysan cezasını çekecen sadece" diye milleti fişiliyor. Adamın da işine geliyor tabii. Hayır kardeşim bir yere sevk edildin mi? Yüce Allah hiçbir istisnai hüküm vermedikçe, Cennet hayatı da Cehennem hayatı da bal gibi sürekli sürecek bir kısır döngüdür. Cennetlik olacaksan da tek yolun ; Kur'an'dır. Başka çıkar ve başka doğru yol yok kardeşim. Bu böyle biline!

Gelenek = Ölüye Kur'an okunur ve ona ulaşır.

Gerçek = Yok öyle sonradan sipariş hacı dayı. Ölünce amel fişin kesilir. Ölünce sana Kur'an falan okunmaz hiç kusura bakma. Ben de 4-5 hatim var, ben onu şuna atayım falan, olmaz. Bunun ciddi ciddi ticareti bile dönüyor. Ölüne hatim indiririz biz ama bize 400 TL vereceksin. Benim saftirik vatandaşım da veriyor, verme ulan verme. Çünkü öyle işler yok arkadaşım! Ben sana yine ayetle izah edeyim güzel kardeşim.

"Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir." - Yasin 12 

Ölenin amel defteri kapanıyor. Ancak burada "Eserleri" kısmı denildiğine göre belli ki, tam kapanmıyor. Ancak kişi artık kendi kendisi kurtaramıyor. Ne olabilir bu eserler? Hadislere başvurmadan mantıkla izah edeceğim ;

1- Hayırlı bir evlat = Bu gayet mümkündür. Çünkü ;

"Şu da bir gerçek ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan aracıdır. Allah'a gelince, onun katında büyük bir ödül vardır." - Tegabun 15  

O zaman arkada "Mü'min olmaya debelenen bir evlat bırakmayı başarmak" güzel bir iş olsa gerek. Çünkü bu imtihandır bu anne ve baba geçebilmiş demektir o zaman.

2- Ciddi eser = Bu okul olur buradan faydalanır çocuklar, mescit olur ki insanlar yeri ve günü geldiğinde burada ibadet ihtiyacını giderebilir, bir bilgi üretmek ve bu bilgiyle 5 ya da 500 bin kişinin faydalanmasını sağlamanız ve bir şeyler üretmeniz, bir de mesela bir yere su içme, benzeri yerler yaptırıp fakire ve yoksula da açık işlere imza atmanız gibi bir takım şeyler de yazılması mümkün olabilir. Zira bunlar da "Arkada bırakılan eser" kapsamına rahatlıkla girer. 

İkisi de "Mal" kavramına girer ayrıca ; Birisindeki bilgiyi paylaşıyorsun hiçbir ücret, bedel istemeden. Benim veya Cemre'nin yaptığı gibi, dilersem bunları kitap yapıp para bile kazanabilirim. Dini işler bizim ülkede gayet güzel gider gayet. Şöhret de kaparsınız hem. Diğer kavram da zaten maddesel yani materyal olduğu için elbette mal kavramına dahildir bana göre ama sen farklı yorumlarsan ona da saygılıyım moruk. Mantıklı olsun yeter ki. 

Sonuç olarak ölen kişiye hiçbir şey ulaştıramazsınız. Ona ulaşan "Eserler" de kendi eserleri olması kaydıyla ulaşır. Ölüye Kur'an falan okunmaz çok okumak istiyorsan kendin ve oradaki diri olan herkes için oku, bak Allah bunun ayetini de koymuş hem de "Ölülere okuduğunuz Yasin" suresine ;

"Biz peygambere şiir öğretmedik; bu ona yakışmaz da. O ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır. diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir." - Yasin 69 ve 70

Gelenek = Arapça kutsal bir dildir. Bu yüzden namaz ve Kur'an kesinlikle "Arapça" olmalıdır. 

Gerçek = Yok öyle iş kardeşim. Arapça'nın  hiçbir zerresi "Kutsal" falan değildir. Namazı "Arapça" kılmak gibi bir zorunluluğum yok güzelim. Hangi ayet demiş bana getirsene bir onu sen. Bak benim sana ve size ayetlerim var ama ; 

"Gerçekten biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik." - Yusuf 2

Kim akıl erdirecek ya da kimler? Arap toplumu tabii ki! Kur'an arap coğrafyasına ve arap kavmine iniyor çünkü! Arap toplumuna almanca Kur'an indirirse Allah ki istese yapacak kudreti gayette var. O zaman bu toplum nasıl akıl erdirirdi, yani o arap kavmi nasıl anlardı? Anlayamazdı. 

Çok dolaylı bir kanıya vardın diyecek arkadaşlar elbette olacaktır ama devam niteliğinde atacağım ayetler de var, hepsini birleştirince göreceksin. Ben bildiğim için böyle peşin konuşuyorum ama sana da niye böyle peşin konuştuğumu ispatlayacağım. 

"İşte böylece onu sana Arapça bir Kur'ân olarak indirdik ve onda tehditlerimizi çeşitli şekillerde açıkladık-tâ ki Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut bu onlar için bir zikir vesilesi olsun." - Taha 113

Kim korunacak? Arap ümmeti ve arap kavmi tabii ki.

"Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de, O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı." - Şuara 198 ve 199 

Arapça eğer "Kutsal" ise, o zaman niye başka dilde gelince inanmak istemeyenlerin yine "İnanmayacağı" vurgusu var burada hacı? 

Madem bu dil kutsal o zaman bu toplumlarda neden "Ateist, agnostik, deist, münafık, müşrik" var hatta ve hatta başka dilde inince bile neden "Ateist, agnostik, deist, münafık vb." kimselerin olacağını vurguluyor yüce Allah? Çünkü bu kitabın dili kutsalsa, hani nerede Arapça'nın kutsallığı? 

Çünkü sadece o toplumun dili "Arapça" olduğu için bu kitabın dili Arapça da o yüzden! Arapça kutsal falan değildir bunlar tamamen "İblis'in oyunlarıdır." Çünkü Kur'an'da iblis aynen böyle diyor ;

"Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım." "Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Bir çoklarını şükreder bulamayacaksın." - A'raf 16 ve 17


Bak bu ayetlerle paralel düşününce ne kadar güzel oturuyor değil mi parçalar? Kur'an kesinlikle "Bütünsel" ele alınması gereken bir kitaptır. Bir ayetin tefsirini, bazen aynı sure içinde, bazen de alakasız bir surede ama başka yerlerde olan ayetler gayet güzel şekilde yapmaktadır. Kur'an'da "Dinen" aranılan her şeyin cevabı vardır. Neyse bu geleneği çürütmeye devam ediyorum.

"İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte." - Şura 7 

Altını çizdiğim kısıma bir daha bak. Demek ki neden bu Kur'an "Arapça" inmiş? O toplum o dilde konuştuğundan, onları bildiği dilden uyarmak ve ikaz etmek için. Arapça'nın hiçbir kutsallığı yoktur. Hz. Muhammed Türk olsa, baya baya Türkçe inecekti bu din. Alman olsa da, almanca inecekti bu kitap. Çünkü amaç önce kendi toplumunu uyarmak, sonra bu dili bilenlerin, bilmeyenlerin de bildikleri dilde, insanları ikaz etmek ve uyarmak içindir.

Türkçe namaz kılmakta şahsen hiçbir sakınca görmüyorum. Çünkü Namazı bozan 3 durum vardır ; Cenabetlik, namaz abdestinin olmaması ve "Ne dediğini bilmemek" durumundan dolayı sarhoşluk durumudur. Arapça kılıyor ama adam ne dediğini bilmiyor? Böyle bir namaz hiç de makbul değildir Kur'an'a göre. Birçoğunuz okuduğunuz surelerin her ayetinin ne anlamına geldiğini biliyor musunuz? Ben biliyorum o yüzde Arapça Fatiha ve İhlas okurum ben namazlarda, size de öneririm. Hem çok uzun değil, hem de anlamları Kur'an'ı temel noktalarına değinen 2 suredir. Şimdi bu kolaycılık değil mi hacı diyeceksin? Ben de sana bu ayeti göstereceğim ;

"Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir." - Müzzemmil 20 

Gördüğünüz gibi altını çizdiğim 2 yerde de yüce Allah, namaz adına ve hayat adına "Kur'an'dan kolay geleni oku" buyurmuş. Bu "Kolaycılığı" Allah bana imkan olarak vermişse, benim yapmamda da hiçbir sakınca yok. Aksine Allah'ın öğüdüne uymamdan dolayı yüce Allah hoşnut olacaktır diye düşünmek daha doğru olur. Çünkü Kur'an "7/24 ibadet yap demez asla! Önceliğin dinin ve ibadetlerin olacak. Sonra dünya hayatının her güzelliğine de paşa paşa vakit ve imkana izin vermiş yüce Allah. 

Sonuç olarak, Arapça kutsal bir dil falan değildir. Bu yüzden meal okumak, meal ve Arapça hakkında gram bilgisi olmayanların da Türkçe namaz kılmasında Kur'an açısından sıkıntı çıkaracak en ufak zorlama bir ima dahi yoktur.

Gelenek = Sadece bizim "Tarikat, mezhep" cennete girecek ve hocalarımız bize şefaatçilik yapacaklar.

Gerçek = Götünüzle dahi gülebilirsiniz buna. Ayetler yoruma bile kapalı bu konuda. 

Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır. Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır. Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: "İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!" - Ali İmran 103, 104, 105 ve 106 

Hatta o gün, bu "Şeyh, gavs, hoca, cübbeli, zırlaklara ve kendini "Mehdi" zannedenler" hakkında onun yoluna uyup cehenneme gidenler, bu sözde "Şefaatçileri ve evliyaları, yol göstericileri" hakkında diyecekler ki ;

"Hiç kuşkusuz, Allah, inkârcıları lanetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır. Sonsuza dek kalacaklardır onun içinde. Ne bir dost bulacaklardır ne bir yardımcı. Gün olur, yüzleri ateşin içinde evrilip çevrilir de şöyle derler: "Vay başımıza! Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke resule itaat etseydik." Ve derler ki: "Rabbimiz biz, efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." "Rabbimiz, onlara iki kat azap ver; onları büyük bir lanetle lanetle!" - Ahzab 64, 65, 66, 67 ve 68

Aynen böyle onlardan şikayet edecekler. Buradaki "Resul'e itaat kavramı" yine Kur'an'a itaat etmektir. Bununla ilgili onlarca "Ben sadece bana vahyedilenere uyarım ve peygamberin görevi tebliğdir." ayetleri zaten Resul'e itaat kavramını açıklıyor. Her neyse konudan sapmadan bakalım Allah bu cehennemlik olmuş kullarının "Hocalarından, evliyalarından, büyüklerinden" olan talebine nasıl yanıt vermiş ;

"Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır onun içinde. Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kafir olduğuna tanıklık ettiler. Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla içiçe, girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kızkardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz." Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın." Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz. Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz." - A'raf 36, 37, 38, 39, 40 ve 41 

Bak ben sana demiştim yukarıda Kur'an bütünsel olarak okunmalıdır diye. Al sana bunun ispatı! Ahzab'da olan şikayete A'raf'da cevap buluyorsun. Kur'an bu mantıkta okunursa anlaşılır. Her şeye aynı yerde yanıt bulamazsın. Bazen bulursun ama bazen de bu formatta yanıt bulursun ki Kur'an'ı zaten "Allah'ın kelamı" yapan da budur. Hiçbir insan bu düzende asla fantastik bir esere imza atamadı ve atamaz da. Ancak böyle iş, insanüstü bir güç ister ki bu da Allah'ın gücüdür zaten. Her neyse bak Allah ne yanıt veriyor gördün mü? Ayrıca bir şey daha dikkatini çeksin.

Cehennemde ceza çekip, cennete geçiş var diyen arkadaşlara ; 

"Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz." - A'raf 40


Bu cevap da yeterlidir sanırım. 

Gelenek = Bizim peygamberimiz Hz. Muhammed ve soyundan gelen Hz. İbrahim'dir. 

Gerçek = Tüm resuller bizimdir, tüm elçilerin dini Kur'an'ın sahip olduğu dindir. Buna da uzatmadan ayetlerle cevap vereyim ; 

"Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." - Bakara 285

"Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır." - Ali İmran 179

"Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın. Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur." - Nisa 136 

"Onlar ki Allah'ı ve O'nun resullerini inkar ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını açmak isterler de "bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz" derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler. İşte bunlar gerçek kafirlerdir. Ve biz, kâfirler için yere batırıcı bir azap hazırladık.Allah'a ve O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir." - Nisa 150, 151 ve 152

"Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter." - Nisa 171


Daha çok ayet var da bu kadar ayet oldukça yeterli diye düşünüyorum. Gerisini merak eden gidip Kur'an'dan bakabilir. Altında teknoloji var, ulaşmak çok kolay.  

Kafamda deli sorular var, gelenekçilere ;

1- Neden hiçbirinde "Muhammed üstündür" demiyor Allah?

2- Neden "Resul'e itaat edin demiyor burada, hani o konuda konuşuyordunuz ya?"

3- Neden burada "Resullerime inananlara cennet yani ödül var" ibaresi geçmekte?

Bu sorulara verilecek tek yanıt ; Tüm resul yani bütün adı geçen geçmeyen peygamberlerin ilk vahiy ile inen "Saf Din" halinin Kur'an'dan farkının olmamasıdır. Kur'an'ın farkı diğerlerine daha daha "Özgür ve detaylı" olmasıdır. 

Hatta günümüz toplumun islamcıları çoğu bu ayetlere göre "Kafir" sınıfına rahatlıkla girer. Çünkü İsa-Musa-Muhammed üçgeninde milyonlarca insan sidik yarışı yapmakta maalesef. Muhammed'e inanan, İsa'yı inkar ediyor ya da "O mehdidir efenim" diyor. Musa'yı inkar ediyor halbuki Kur'an'da adı en çok zikredilen Musa peygamberdir. 

İşin özü ; Peygamberlerin hepsinin "Müslüman ve Allah'a teslim olan" kişiler olduğuna inanın yeter. Hepsinin davranışları ve bizim bunlardan almamız gereken öğütler vardır. 

Musa'nın Allah'ı görmeyi dilemesi ve bunun hata olması, Nuh'un oğlunu, İbrahim'in babasını, Lut'un karısına dahi "Şefaatçilik" edememesi, Muhammed peygamberin de "Bir insan olup zaman zaman hata yapması", İbrahim peygamber'in putlara yıkarak bir Allah yolunda bir "Anarşizm" başlatması. İsa'nın beşikte konuşmaya başlaması ve ölüleri Allah'ın izniyle diriltmesi, Musa'nın Kehf suresinde yer alan "Sabırsızlığı", İsa'nın arzusu üzerine mucize olarak havarilere "Gökten sofra gelmesi", Adem'in nefsine yeniş düşmesi ve sonra Allah'a tevbe etmesi, Musa'nın Firavun'e anarşistlik yapıp Allah yolunda direnmesi gibi gibi bir çok başka peygamberlerinde sünneti yani davranışları ve bu kıssalarından alacağımız öğütler, dersler ve mantıksal çıkarımlarımız olacaktır.

Bu yazıyı da seri yapacağım inşallah. Aklıma gelirse bu "Gelenek" kısımları. 2. Yazısını da yazacağım inşallah. Haydi eyvallah.