31 Ekim 2016 Pazartesi

Beyyine

Yazmayalı olmuş Ekim'in son gününde boş bırakmayalım dedim. Çayı da yudumlarken Doğuş Çay'a buradan selam. Şaka lan şaka daha reklam alacak kapasiteye gelmedim. Gelse de almam ki, dini yazılar yazıyorum. O yüzden, olmaz. Ben de isterim yazarak para kazanmak bunun yolları da var ama girmiyorum. Girersem de alacağım para para değil zaten. Neyse Sub-Zero'nun buzlu nefesi kadar ayazların geleceği memleketemin insanları, biraz delillerden konuşalım. Beyyine'den yani, Beyyine'de apaçık kanıt, delil anlamlarına gelir. 

Beyyine aynı zamanda, tıpkı Asr gibi görüntüsü küçük ama mesajı büyük surelerden bir tanesi. Nuzul sırasına göre, 100. Sıra'da inmiş Medeni bir suredir. Medeni yani, Medine şehrinde vahyolunmuştur Hz. Muhammed'e. Medeni dediysek sen ben gibi değil. Gerçi bizler ne kadar medeniyiz önce onu tartışmak lazım. Malum, "İnsanlık" harici her sıfatı yaptığımız için... Neyse, can sıkmaya gelmedim bugün merak etme. Mushaf'a göre de 98. sıradadır. Asr gibi, Fatiha gibi, Maun gibi, Adiyat ve Zilzal'da olduğu gibi müthiş mesajlar içerir. Merak etme, bu surelerin hepsini tek tek yazacağım ayrı bir yazı konusu olarak ki,, insanlar günde 5-10 ayeti sindirip okusun en azından. 

"1- Ehlikitap'tan küfre sapanlarla müşrikler, kendilerine beyyine/açık kanıt gelinceye kadar çözülüp ayrılacak değillerdi.
2- Allah tarafından gönderilen, tertemiz sayfalar okuyan bir resul gelinceye dek.
3- Onun okuduğu sayfalarda dosdoğru yazılar vardır.
4- Kitap verilmiş olanlar, kendilerine beyyine/açık delil geldikten sonradır ki parçalanıp bölündüler.
5- Oysa ki onlara, dini yalnız O'na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah'a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din.
6- Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, içinde sürekli kalıcılar olarak cehennem ateşindedirler. İşte onlardır yaratılmışların en şerlisi.
7- İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte onlar da, yaratılmışların en hayırlılarıdır.
8- Onların, Rableri katındaki ödülleri, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri/sürekli yeşilliklerdeki temizlik/bereketli bahçelerdir. Sonsuza dek kalacaklardır orada. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu, içi ürpererek Rabbine saygı duyan kişi içindir." - Beyyine sûresi

Allah burada ne demek istiyor gel bakalım beraber. Euzu besmele çektin mi? Çekmediysen baştan oku da gel. Kur'an okurken onu çekmek gerekli, çünkü şeytan yani iblis "Kur'an okumayazsın demez. Kur'an'ı anlayamazsın çünkü senin ilmin nedir?" diye vesvese verir. O yüzden çek. Çektin mi? Heh tamam başlıyoruz.

1. Ayet, o coğrafyada Mü'min ve müşriklerin ayrılması kendi aralarında biliniyorlardı ama dışardan gören birisi, müşrikleri daha dindar zannediyordu. Haklılardı da, çünkü Mü'minler sadece belirli vakitlerde dinini kimseye gösteriş etmeden yaşarken, müşrikler dikine kurban kesmeler, putlara yemek götürmeler falan derken dışarıdan daha "Dindar" görünüyorlardı. Bu uçurumun daha net vurgulayacağını ve bunun için gereken "Beyyine"lerin indiğinden ve ineceğinden söz ediyor Allah.

2. Ayet, Hz. Muhammed'i kasteden bir ayet olduğu ortada.

3. Ayet, Kur'an'ı kastetmektedir. Evet biraz zekalarınıza hakaret eder gibi oluyor farkındayım ama bunu "Anlamayan" bazı tipler var. O yüzden gerizekalıya anlatır gibi anlatalım ki, sıkıntı çıkmasın. 

4. Ayet, işte enfes bir tespit! O Beyyineler gelince, müşrik ve mü'minlerin arası hepten açılır. Günümüzde hele...

Menziller, Nakşibendiler, Nurcular, Cübbeli'ciler, Tasavvufçular, Diyanet İşleri zaten apayrı bir kafa, 19 ve Reşadgiller familyasını da unutmayalım. Bölündükçe bölündü insanlar, halbuki yapmaları gereken bir emir varken ;

"Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır. Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır." - Ali İmran 103, 104 ve 105

Ali İmran suresi de, Medeni bir suredir ve Nuzul'a göre 89. sıradadır. Beyyine ile yakın zamanlarda inmiştir yani ve Ali İmran'in bu 3 ayeti ile Beyyine 4'ü üst üste koyunca öyle mükemmel oturuyor ki! Allah enfes mesajlar veriyor, tabii görebilene...

Kur'an'ın ayetlerini incelerken, bir de Nuzul sırasına göre inceleyin. Öyle güzel oturuyor ve zincirleme tamamlıyorlar ki birbirlerini. Kainatın efendisi olan yüce Allah'a hayran kalıyorsun bir kez daha! Her neyse, bizler birleşeceğimize bölünüyoruz ve bölünenler de, kendisini "Mü'min, geri kalanını Kafir, Cahil, Basiretsiz, Münafık" diye rahatlıkla fişleyebiliyor. Bu yüzden bu ayette, eşsiz bir tespit var. 

5. Ayet, Allah'ın emirlerinin uygulanmasından başka bir şey düşmez ve düşmemeli diyor. Bir de bu insanları Kur'an ile uyaracağız tabii ki ;

"İçlerinden bir topluluk şöyle dedi: "Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir azapla azaplandıracağı bir topluma ne diye öğüt verip duruyorsunuz? Dediler ki: "Rabbinize karşı bir mazeret olsun diye ve bir de korunup sakınırlar ümidiyle." - A'raf 164 

"Siz haddini aşan bir topluluk olup çıktınız diye size öğüt vermekten vaz mı geçelim?" - Zührüf 5 

Onun harici yapılabilecek hiçbir şey yok. Çünkü ;

"Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki insanların hepsi toptan iman ederdi. Hal böyle iken, mümin olmaları için insanları sen mi zorlayacaksın!" - Yunus 99

6. Ayet, Kur'an'dan sapanların varacağı yeri söylüyor yüce Allah.

7. ve 8.Ayetler, Allah'ın razı olduğu kullarının ödülünü açıklıyor.  

Ancak ödül ve cezadan önce, Beyyine gelmesine rağmen ciddi bir uçurum var. Ya bölünüp safını seçeceksin ve "Taraf olmayan bertaraf olur." diyeceksin, ya da bana "Allah'ın ipine sarılmak yeter, alın bütün taraflar sizin olsun!" diyeceksin ve Kur'ân ile hayatını çizip, şekillendirip onu "Dosdoğru anlayarak" hayatına taşıyacaksın. 

Mesajı da sen çıkar kendine... Haydi eyvallah. 

25 Ekim 2016 Salı

Sıvı Hâli İnsanlar

Selamın aleyküm Şalvarspor'u sevenler derneğinin üyeleri. Hakikaten zamanında Şalvarspor vardı ne oldu lan ona? Neyse konu o değil. Konu gelişi güzel ve yazasımın gelmesinden ibaret. Yazasım geldi nedir lan ya, daha dakika bir gaf bir ulan, ne adamım he. Yazmak istedi canım işte, anladın sen onu. 

Her neyse konu şu güzelim. Konu "Sıvı Hâli İnsanlar" yazının başlığından da anlamış olmalısın değil mi? Harika. Çok zekisin. Seni kutluyorum. Sıvı hâlinin özelliği nedir bilir misin eleman? Sıvı halindeki şeyler, bulunduğu ortamın şeklini alırlar.

Bizim ülkede de böyle insan çok hacı. Emin ol. Daha işte en son, ülkenin yarısı öyle olduğunu ortaya koydu. Fetö Cemaati ile kol kola girdiler. 17-25 Aralığın ilk vakitleri bile tivitlerde ve feyslerde "Kardeşliğimizi bölmek istiyorlar, dış mihrapların bo oyununa gelmeyelim kardeşlerim benim!" tarzı öttünüz. 2 sene sonra kanlı bıçaklı birbirinize girdiniz. Şu an raflarda da "15 Temmuz'a vuran" kitaplar var. O tip insanlar ölünce gerçekten unutulacaklar çünkü kılıktan kılığa girecekleri sıvı hâli olan ruhunu Allah'a geri teslim olmuş olacaklar ve karakterlerini satacakları ikinci bir hayatları olmayacak. 

İkili ilişkilerde de çoğu insan böyledir, cidden. Bu tipler "Ben böyle değilim" derse kork zaten. Ben dersem ben de kork ama ben sana şunu da derim. "Ben böyle değilim, zamanla görürsün." saparsam da cidden çık karşıma bu yazımı sok gözüme. Ben biliyor muyum dini bilgilerimi bir cemaatte kullanmayı sanki moruk. Cidden kullansam Cübbeli'nin tahtının varisi bile olabilirdim lan ehehe. 

Ama kullanmam asla çünkü Allah'a iman edene sadece Allah'a kul olur. Kendisine, kendi nefsine, dünya hayatına değil. Şimdi sıvı hâlli tipleri görüyorsun işte, "Allah de Ötesini Bırak" diyip kitaptan 1 Trilyon para götürebiliyor. Kitabı da internette alıntılarla yazılmış bir halt, herif ilkokul mezunu. Karşıma çıksa 30 dakika konuşamaz. Neyse, aşık olacağın kişiyi seçersen 1 değil, 3 kere düşün. Köprüyü geçene dek ayıya dayı dedirten tipse, köprüyü uzattıkça uzat. Çünkü bu tipler çok zora gelemez. Sıkılıp gider zaten sen de işi minimal zararla atlatırsın. 

Ayrıca bu tiplerin her haltı yüzeysel bilirler ve asla derinlemesine düşünemezsin bu insanlarla çünkü insan öyle değil. Kendisi yüzeysel, bardağa koysan bardak, şişeye koysan şişe, fanusa koysan fanus, saksı koysan saksı anasını satayım ne bekliyorsun ki yani. Ayrıca bunları fazla açıkta bekletme, bekletirsen bozulurlar.

Bozulur dediğim mayası zaten sağlam değil, iyice sapıtır. İlk kavgada seni olmayacak şeylerle itham eder ve parasını kazanırken de mutlaka geleceğini garanti alma telaşesinden birileriyle arasını daima iyi tutarlar, özellikle mevkisi yukarıda olanlarla ki ileride beraber onunla iş yapabilsin. Böyle insanlardan iğreniyorum işte ben. 2 yıl önce şiddetle savunduğun şeyin 180 derece tersini savunur ve savunurken, savunmasında bile zibilyon tane tutarsızlıklar içerir. "Gerçeği gördüm şimdi o zaman körmüşüm, canım öyle istemişti o zaman" gibi keyfi demeçler de verebilir.

Hayır beyinsiz tip, sen gerçeği görmedin. Sen yalakalığını yaptığın kimsen, onun ağzından çıkmasıyla ona düşman oldun. Sevdiğin ona tavır aldı diye sen de ona tavır aldın, yaptığı eylemden ötürü değil, dışa bağımlısın çünkü sen.

Siz siz olun. Sıvı hâl insanlarla iletişime geçmeyin ve bunlar zaten "Ben asla öyleyim" demezler. Karşınızdaki tak diye hayatınıza almayın. Ben de yaptım bu hataları ama yapa yapa, yapmamayı öğrendim. Haydi eyvallah, sıvı hâlsiz bol günler dilerim sana inşallah.

Haydi eyvallah. Öpenzi. 

22 Ekim 2016 Cumartesi

Resul-Nebi Farkı ve Reşad Halife Tayfasına Cevaplar

Merhaba kardeş. Biraz şey bir giriş oldu ama girişe takılma gelişme ve sonuca takıl. Konuya tap diye giriyorum ki 19'un bağnazları ve "Reşad bizim Elçimiz lili" diyenlere gelecek. Alınan alınsın ben Reşad'a çullanacağım. 

Zira sistemde niye ayet atıyorsunuz demelerini kendi elçileri bile açıklayamadı bir de Reşad kendisine ve bu fanatikler Reşad'a Kur'an üzerinden elçi diyorlar. Ben her türlü sallandıracağım ipliklerini.

19'cuların bana "Sekar ateşi yüreğini saracak! Cahil, basiretsiz, ağzı olan konuşuyor." demelerini saymıyorum bile. Eh tabii, gerçeği söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar. Yazııy yazma nedenim şudur sadece ;

"İçlerinden bir topluluk şöyle dedi: "Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir azapla azaplandıracağı bir topluma ne diye öğüt verip duruyorsunuz? Dediler ki: "Rabbinize karşı bir mazeret olsun diye ve bir de korunup sakınırlar ümidiyle." A'-raf 164 

"Arkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, Kitap'a varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında birşey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış mıydı? O Kitap'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz? [Halef = Birinin ardından gelip onun makamına geçen kimse.] Ama kitaba sımsıkı sarılan ve Allah'a kulluğun hakkını verenler var ya: onlar iyi bilsinler ki Biz, kendilerini ve başkalarını düzeltmek için çaba gösterenlerin emeklerini zayi etmeyeceğiz. [Zayi Etmek = Boşa harcamak, yitirmek]" - A'raf 169 ve 170

Bu ayetleri görünce "Bizim menfaatimiz nedir?" diyecekler. Bu mantıkla Tasavvuf mantığını da aklarsınız. Zira onlar da "Fenafillah" mantığını hiçbir maddi çıkar için yapmıyorlar. Tamamen manevi yani ahiret yurdu çıkarı için yapıyorlar. Bu sistemde de manevi çıkar vardır. Yalan olmasın benim de var, lakin ben dosdoğru Allah'ın rızasını kazanmayı temel amaç edindim. Zira Allah'ın rızasını kazanmadan cennetten söz etmeye dahi hakkınız yok. Allah, rızası olmadığını cennete sokar mı? Çok basit, sokmaz. Her neyse başlıyorum ben moruk. Tutarsızlık üstüne tutarsızlık yapıyorlar ve ayetleri kafalarına göre yorumluyorlar. Haydi gel ayet üstü ayetlerle objektif olarak yorumlayalım.

İşte bunlardır kendilerine kitap, hükmetme gücü ve peygamberlik verdiklerimiz. Şimdi şu insanlar bütün bunları inkâr ederlerse biz, bunları inkâr etmeyecek bir topluluğu onlara vekil ederiz." - En'am 89

Burada "Peygamberlik" diye çevrilen kısım "Nebilik anlamındaki" Peygamberlik kelimesi olan "ve en nubuvvete" kelimesidir.

"İnsanlar tek bir ümmet idi. Sonra Allah, müjde veren ve uyaran peygamberler gönderdi; onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hüküm vermeleri için, kitabı da hak ile indirdi. Oysa kitapta anlaşmazlığa düşenler, kendilerine kitap verdiklerimizden başkası değildi. Onlar da, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilâf ettiler. Allah ise, onların anlaşmazlığa düştüğü hakikate ulaşmaları için iman edenlere izin verdi. Zira Allah, dilediğini doğru yola ulaştırır." - Bakara 213

Burada da aynı arapçasında "Peygamberlik" olarak çevrilen kısım, "en nebiyyîne" yani Nebi manasındaki peygamberlik kelimesidir ve Nebilere kitap geldiğini de açıklamıştır yüce Allah. 

"De ki: "Ben de sizin gibi bir insanım. Ancak, tanrınızın bir tek tanrı olduğu bana vahyediliyor. O halde, Rabbine kavuşmayı uman, hayra ve barışa yönelik iş yapsın ve Rabbine ibadette hiç kimseyi O'na ortak koşmasın." - Kehf 110

Bu ayette nebilerin önemini vurgulamaktadır.

"O peygamber, müminlere öz benliklerinden daha dost, daha yakındır. Onun eşleri de o müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah'ın Kitabı'nda, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak yakın dostlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu, Kitap'ta satırlara geçirilmiştir."- Ahzab 6

Burada da Hz. Muhammed'in önemi vurgulanır ve peygamberlik anlamında yine "en nebiyyu" kullanılır ve bu "Nebi = En son Nebi" olduğundan Allah önemine dikkat çekiyor ve ne tesadüftür ki sizin ekmek yediğiniz "Ahzab" suresinin 6. ayeti bu da, malum Reşad 40. ayeti bol bol kullandı. Allah sanki birilerinin çakma peygamber olacağını da bilmiş her şeyi bildiğinden de uyarmış besbelli. :)

Şim siz Reşad'a "Resul" yani Elçi diyorsunuz. Çünkü Resul'ler Elçi görevindedir, tebliğ eder sadece. Kitap gelenlere "Nebidir" çünkü Nebilikte tebliğin yanı sıra uygulama görevi mevcuttur. Ancak Resul, sadece "Tebliğ Eder" çünkü ;

"Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiç bir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiç bir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?" - Nahl 35

Bak cümleye bak "Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?" Arpaçası da "fe hel aler rusuli illel belâgul mubîn" Yine dikkat burada da elçi, haber ileten manasında "aler rusuli" kavramı bulunmaktadır.

"Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez." - Maide 67

"Ey resul!" diyor zaten. Arapçası da "yâ eyyuhâ er resûlu" kelimeleridir. 

Şimdi buralarda sıkıntı nerede diyeceksiniz? Şurada güzel kardeşim. Elçi'nin görevi haber getirmekse, o haberi getirir ve geçer. Reşad'da kendisine "Elçi" diyor siz de onu Ahzab 40'da "Son Elçi" demiyor ki diyorsunuz aslında Resul = Elçi demek kafadan burada kayıpsınız.

Dahası, hadi Reşad Resul olsun, Resul'un görevi tebliğdir sadece. 19 sistemini uygulamaya kalkıyor ve uyguluyor ki Tevbe'nin 128. ve 129. ayetini bozunca şlak diye atıp silebiliyor. 

O zaman bu Reşad Nebi olmuyor mu kardeşim? Bal gibi de kendisini Muhammed'den farksız görüyor. Çünkü Muhammed hem Resul, hem Nebidir. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur? Resuller "Dosdoğru tebliğ ile yükümlüdür" Nebiler ise "Hem dosdoğru tebliğ, hem de dosdoğru uygulama" ile yükümlüdür.

Ayrıca yine bu Maide suresinin 67. ayeti her resulun nebi olmadığını da gösterir. Bazı çevirilerde, "onun resullüğünü yapmamış olursun." diye çeviriler görünce hemen atlarsınız Reşad diye ama hayır, atlattırmam ulen.

Arapçasına bakarsak "min rabbik(rabbike) ve in lem tef’al femâ bellagte risâleteh(risâletehu)" geçer yani herhangi bir açık kalmaması için yüce Allah, orada kendisine verdiği resullukten bahseder. "Onun verdiği peygamberlik görevini" burada "Onun" denilen varlık yüce kainatın efendisi olan yüce Allah'tır. "Onun" demek arapçasında "Rabbinden gelen" anlamına da çıkıyor zaten. Ayrıca, yüce Allah kendisinin başka ayetlerde de "O" diye çok sıkça bahseder zaten. 

"Kitap'ta İsmail'i de an. Çünkü o, vaadinde sadıktı; bir resuldü, bir peygamberdi." - Meryem 54

Hz. İbrahim'in biricik oğlu ve görüp kurban etmeye içten içe kıyamasa bu İsmail'in rüyasına göre "Kurban etmesi" gerektiği ama "Edemediği" oğlu İsmail'dir. Vaadine sadıklığını da bu "Bıçakla kesme" olayında kanıtlar ve sonra İbrahim'e bir kurban kesmesi gerektiği söylenir. 

Hz. İsmail'de bu ayetten apaçık anlaşılıyor ki, bir Nebi idi. Arapçasında "resûlen nebiyyâ(nebiyyen)" geçiyor. Yani hem resul, hem de nebi.

Çünkü yukarıdaki kuralın sağlaması yapılmaktadır. 

Nebi = Hem tebliğ edici, hem de uygulayıcıdır. Dolasıyla Resul'den daha üst bir mertebedir. 
Resul = Sadece tebliğ edicidir, kendisine tebliğ edeni haber verir. 

Bu durumda Elçi'de bir Resul olmaktadır zira eski dönemde de, şimdiki dönemde de "Elçi" ve "Büyükelçilik" görüşmelerde kafasına göre bir şey uygulamazlar ve üstlerinden emir alırlar ve "O Emri haber verilecek makama, başka bir elçilik makakına haber verirler." 

Müslüman ve Mü'min gibi benzetebiliriz bunu. Çünkü Kur'ân'da çok fazla "Müslüman ve Mü'min" lafları geçer ama cennetle müjdelenen müslümanlar değil, "Mü'min olan kimselerdir." Bunun da delilleri şu ayetlerdir özetle ;

"Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." - Bakara 285

Buradaki Resul Hz. Muhammed'dir, Reşad değildir. Ahzab 40'da son Resul ve son Nebi olduğu söyleniyor. Daha da çürütmelerim devam edecek ama, Müslüman ve Mü'min ilişksini anlarsanız, Resul ve Nebi farkının da bunun sadece değişik bir versiyonu olduğunu göreceksiniz.

"Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır." - Ali İmran 179

"Bir mümini kasten öldürene gelince, onun cezası içinde sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah gazap etmiştir böylesine, lanetlemiştir onu; çok büyük bir azap hazırlamıştır ona." - Nisa 93

Burada da, Mü'min'in değerini vurguluyor Mü'min öldüren, adeta bir nebi ve bir resul katletmiş gibi direkt ve edebi bir "Cehennem" cezası var.

"Erdirici kılavuzluk kendisine ayan-beyan geldikten sonra, resulden kopup müminlerin yolunun dışını izleyeni biz, yöneldiğiyle kaynaştırır, sonra da cehenneme sallarız. Ne kötü bir dönüş yeridir o!" - Nisa 115

Burada da, Mü'min yolundan çıkana yine "Edebi ve direkt Cehennem" cezası var. Bu Mü'minleri vasfı nedir dersen? Kur'ân'a nasıl ayıklayacağız dersen yani bu işaretlerle ayıklayabilirsin ;

"Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler." - Enfal 2

"O halde, gücünüz ölçüsünde Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin. Ve benlikleriniz için bir hayır olarak infakta bulunun. Nefsinin cimrilik ve doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.- Tegâbun 16

Yani yalnız Allah'dan korkarlar. 

"O müminler ki, insanlar kendilerine, "Halk size karşı bir araya gelmiş, korkun onlardan!" dediklerinde, bu onların imanını artırdı da şöyle söylediler: "Allah bize yeter. Ne güzel Vekîl'dir O!" - Ali İmran 173

"İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler!" - Bakara 165

Allah'ı her şeyden üstün tutarlar. 

"Andolsun, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: "Ey İsrailoğulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehenemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur" demişti. " - Maide 72

"De ki: "Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin." - Kehf 110

Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmazlar.

"Allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder." - Maide 16

"O halde binasını Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kurmuş olan mı hayırlıdır, yoksa binasını yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı daha hayırlı? Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez." - Tevbe 109

"O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır." Rum 38

"Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz." - İnsan 9

"Böyle olduğu içindir ki, Allah'tan bir nimet ve lütufla geri döndüler, hiçbir kötülük dokunmamıştı onlara. Allah'ın rızasını izlediler. Allah çok büyük bir lütfun sahibidir." - Ali İmran 174

Tek amaçları Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bu kadar vasıf yeterlidir sanırım, başka vasıfları da Kur'an'da görmeniz mümkündür. Resul ve Nebi farkı da böyle bir farktır işte. Ben yine de ayetlere devam ediyorum. 

"Nuh kavmi peygamberleri yalanladı." - Şuara 105

"Ad kavmi peygamberleri yalanladı" - Şuara 123

"Semûd da peygamberleri yalanladı." - Şuara 141

"Lût kavmi de peygamberlerini yalanladı." - Şuara 160

Şimdi Rasim Ozan gibi "Hoayyda!" dediniz ama izahı var bunun. Bir kere hepsinde de "El murselîne" kelimesi geçer ayette yani, "Gönderilen, resul, peygamber" gibi anlamlara gelmektedir.

Şöyle de bir şey çıkar demek ki bu resul hangisi öcne ya da sonra farketmez çünkü Kur'an bize adını bilmediğimiz nice resuller gelip geçtiğini de söyler. 

"Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik. Hiçbir resulün, Allah'ın izni olmaksızın herhangi bir mucize getirmesi söz konusu olamaz. Allah'ın emri geldiğinde, hakla hükmedilir ve gerçeği hükümsüz kılmaya çalışanlar orada hüsrana uğrarlar." - Mü'min 78

Sonuç olarak bu resuller ve nebiler, Kur'an'a göre yakın zamanlarda gelmiş en azından arada 1400 yıllık bir uçurum oluşmamış ki önceki nebileri bilip, onları yalanayabiliyorlar. O zaman neden Muhammed ve Reşad arasında 1400 yıl var? 

"Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya. Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!" Onlar "Siz de bizim gibi birer beşersiniz," dediler. "Rahmân'ın birşey indirdiği yok; siz yalan söylüyorsunuz." Dediler: "Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz." - Yasin 13, 14, 15 ve 16. Ayetler 

Burada 13. Ayette yine "Elçiler" kısmında "Resuller" manasına da gelen, "el murselûne" kelimesi geçiyor yukarıda olduğu gibi, 14. ayette de ısrarla "murselûn" bir kez daha geçmekte. 

Nebî olmayan resullerin olmasına delildir bu ayet, devam edelim. 19 Matematiği Hakkında da özetsel fikirlerimi beyan edeceğim ama Reşad'a çullanmakla gayet güzel yaptım, zira Reşad'a deli gibi iman etmiş olanlar "Ağızlarında Allah'ı düşürmeyenler ile Reşad'çılar" kısımlarını oldukça ayırdım. Cevap yazımın sonunda bunları madde madde sıralayacağım.

"Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!" - İbrahim 4

Her resul eğer kendi topluma geldiyse, Reşad hangi topluma gelmiştir ve "Evrensel" geldiyse bir resul nasıl olur da "Evrensel" gelebilir? Ben rahatlıkla Muhammed son elçi yani son resul ve son nebi diyebiliyorum çünkü Allah buyuruyor ki ;

"Biz seni, bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik, başka değil! Ama insanların çokları bilmiyorlar." - Sebe 28

Demek ki Muhammed "Evrensel" nitelikte gelmiş, sadece Arap coğrafyasına yaşadığı için Arapça inmiş bu Kur'an o kadar. Son olarak Ahzab 40 ile ikna olmayanlara şu ayetleri atmakta da fayda var ;

"Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır? Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! "Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz." - En'am 93

Reşad "Ayet indirmedi" lakin bu sistem bana "Allah tarafındna öğretildi dedi ve "Miraç" denen yere çıktığını bizzat söyledi ve 3:81, 33:7, 46:9-11 ve 72:26-28 ayetlerinde haber verilen elçisi olduğunu iddia etti. Çünkü nefsine yeniş düktü, iblis'de onu yaptığını "Elçilik" safsatasını tatlı gösterdi. Şöhret de adama güzel geldi tabii. Ayetlerde ki sıfatı kendisine yükledi ve En'am 93'un ilk cümlesini harfi harfine yaptı. "Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır? 

Şimdi Reşad Ayet indirmedi diyeceksiniz ancak bu videoya dikkatli bakın ;



9:37 ve 9:50 arasına bakın "Benim tercümem değil, Allah'ın tercümesidir." diyor o zaman sen ayet aldın benim canım kardeşim. Bu "Ben ayet aldım yazdım" demektir. Reşad burada kendisini Elçilikten Nebiliğe vuruyor çünkü Muhammed'de bir Nebiydi ve ona hem Kur'an geldi hem de ayetlerle hükmedip uyguladı. 

Kastettiği "Allah'ın tercümesi" olan tercüme de "Quran: The Final Testament (USA, Tucson, tsz.) adlı neşrinde ayetlerin Arapçası da, çevirisi de bulunmuyor. 

(207. Sayfa; izahı için bkz. Appendix 24, s. 669-690)" 

Buyrun bu çeviriye buradan ulaşabilirsiniz. Buradan da ulaşabilirsiniz, hatta 19'u meşrulaştırmak için yaptığı hatalı çevirilerde bazen ayet altına "Footnote" sekmesi koymuş tıklayınca 19 ile alakasını kendince ispat çabasına girişmiş.

Her neyse, artık finali vurmam lazım. 

Özetle ;

1- 19 benim mantığıma "Potasyum" mevzusunu işaret edebilir, o mantığa bu yazımdan ulaşabilirsiniz. Bu bir ihtimaldir sadece ve bilimsel olarak da oldukça tutarlıdır çünkü ayetlerin devamında kainat yapısı anlatılmıştır. Cehennem ve Melekler vurgusu da bunun delilidir zaten. 

2- Kur'an'da da 19 imzası olabilir mi? Ben buna karşı değilim. 19 olsun ne fark edecek? Bu Kur'an'ın tıpkı "Zamanın İzafi oluşu, Okyanusların Tam Keşfedilmemiş olması, Atom" gibi bilimsel bir delilden fazlası olmadığını savunuyorum. İster bu "Potasyum" ya da "19 Kodu" olsun bu sadece "Delil"den ibarettir yoksa kalkıp Reşad "Resul" Edip "Bunun devam ettirişi" gibi bir şey asla kabul etmiyorum zira tutarsızlık üstüne tutarsızlık var. Edip'de "Reşad'a itaat ediyor ve onun elçiliğini burada kabul ediyor."

3- Resul ve Nebi farklı kavramlardır yukarıda bunu izah etmeye çabaladım.

4- Bu yazıda dava arkadaşım olan bir dostumun yazısıdır. Okumanızı öneririm. 

5- Son olarak, 4. Madde'de ki yazıyı okuyunca 19 mevzusunun "Neden abartılmaması gerektiğini ve tutarsızlıklarına" sisteme tanık olan birisinden görünce, yaptığımın eylemin doğruluğuna kanaat getirdim.

6- Bakalım diğer saldırı ne üzerine olacak ama saldırılara bundan sonra yanıt vermeyeceğim. Zira yanıt verdikçe papağan gibi aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum. Anlamak isteyen dilediği gibi anlasın yazıyı, sonuçta ifade ve eleştiri özgürlüğü denen bir kavram var. Ben sadece Kur'an ile bunu değerlendiren ve Mü'min olmayan debelenen Müslüman bir herifim, ötesi değilim. 

7- Bu yazıyı yazma amacım ne ün, ne makam, ne para ne şöhrettir. Allah'a iftiralardan rahatsız oldum o kadar.  

8- Bir de Muhammed'e peygambere gelen bir ayet ile son cevabımı vereceğim. Ayetten dileyen dilediğini anlayabilir ; 

"Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir." - Maide 3 

Buna binayen, Reşad vahiy aldıysa Allah bu ayette yalan mı söylüyor haşa? Tamamlanan bir dine neden elçi, veya Edip'de vahiy aldıysa elçiler geliyor? Şimdi diyeceksiniz ki, yukarıda Şuara örneklerinde de resuller gelmiş ama Edip ve Reşad gelemez mi? Orada da şöyle tutarsızlıklar var ;

I- Orada o resuller eş veya çok yakın zamanlarda geliyor ki toplum nebilerin dediklerini hatırlayıp rahatlıkla red edebiliyorlar, yani ortada kitap ve deliller var demektir bu. Reşad ve Muhammed arasında 1400 küsür yıl var, Reşad'a iman edenler buna tam 1406 yıl diyor, utanmasalar gün bile verecekler ya neyse. Mevzumuz burada, neden 1400 yıl bekleniyor bunun cevabını delilli ve somut bir şekilde verebilir misiniz?

II- Reşad ve Edip "Tebliğ" ile yükümlüyse eğer, o zaman bu ayette din "Kemal ermemiş" olacaktır ve "Nimet eksik" olacaktır. Çünkü nimet eksik ki Allah resul yani elçi gönderme gerekliliğini duyuyor ve Reşad seçiliyor.

"+" ve"-" kutuplardan ele alınca apayrı tutarsızlıklar mevcut. Hatalı çevirisine Allah'dan demesine daha değinmedim bile. Azıcık İngilizceniz varsa bile hataları görebilirsiniz. Hiç olmadı sağlam bir "Translate" programıyla bile bunun farkında olmanız muhtemeldir.

9- Reşad'a iman yani itaat eden arkadaşlar bissürü ayet atıyorlar "Bu kim?" argümanlarını kullanıyorlar ve "Rakalmandırılmış" kısımlı 2-3 ayetten başka argüman atmıyorlar ama o ayetlerin devamını okursanız hep "Ahiret günü, kainat yapısı" vurgusunun gerek açık, gerek imalı şekilde geçtiğini görmemek için beyinden yoksun olmak veyahut bağnazca Reşad'ı kabullenmişlik gerekli ki arkadaşlarda bağnazlık düpedüz mevcut.

Dediklerinize ikna olmazsanız "Cahil, Basiretsiz, Sekar ateşi size hak oluyor, Gereksiz oluyor yazılarınız" ancak 19'a "Tamam ya ben buna varım." dediğiniz takdirde "Zeki, Ahlaklı" adam/kadın sıfatını hak ediyorsunuz. Bunu diyenler kendilerini başka cemaatler "Mürted, Kafir" ilan edince üslup ve duygu sömürüsünden dem vuruyorlar lakin kendileri yapınca bu "Hak" oluyor. 

10- Buradan "Büyük Tartışma" adlı bir videosu var Reşad'ın burada. 12:20 itibariyle "La ilahe illallah" üzerine bir tartışma başlıyor ve şöyle bir ifade kullanılıyor "Öldü çünkü, görevini tamamladı." Peki Reşad'da "Elçiyse(!)" eğer öldüğünde, yaşayana dek görevini tamamlamış olması gerekir değil mi? Lakin Tevbe'nin son 2 ayetini atılmasını halen ispatlayamadı bu nasıl elçilik kavramı o zaman be birader? 

11- Bu kaynaklar ışığında siz ikna olur musunuz bilemem ama bana göre Allah'ın, son elçisi yani son resulu ve son nebisi = Hz. Muhammed'dir!

Haydi eyvallah. 

21 Ekim 2016 Cuma

19 Sistemi ve Reşad Halife

Başlığı bilerek böyle attım moruk. Klasik 19 yazısı olacak mı onu okuyunca göreceksin. 

Evvela "19" diye direten, yani önce Reşad, arkasından da Edip Yüksel'in izah etmeye çalıştığı bu "19" sistemini kabul eden arkadaşlara bazı sorularım olacak. Bu yazı Edip Yüksel'e hitaben değil daha çok onun fikrine ama Reşad'a direkt dalacağım şahsen. Reşad size göre "Vahiy" aldıysa yani "Resul/Elçi"ise o zaman tepki gösterin. At gözlüklerini çıkararak oku önce, bu sizler hep açıksınız ya fikirlere, samimiyetinizi görelim. 

1- Tevbe suresinin son 2 ayetini neden atıyoruz? Size göre atıyoruz ama size göre ama somut bir delil ile açıklayamıyorsunuz, açıklayamadığınız bir olayda nedir bu ısrar?

2- Rivayete göre atıyorsunuz madem, o zaman hadisler neden red ediyorsunuz? Sonuçta onlar da bir rivayet değil mi? İşinize gelen rivayeti seçiyor musunuz yoksa? 

3- Tam olarak "Neyin üzerinde" bu "19" var? Kur'ân'ın üzerinde deme orada rivayetten sınıfta kalıyorsun çünkü usta. 

4- Allah'ın ilmine kimse erişemez burada hepimiz hem fikiriz değil mi? Güzel. O zaman sıkı dur, soru geliyor aynştayn. Allah ya "29" deseydi? O zaman 29 mu arayacaktınız? O zaman kaç ayet dışlanacaktı haberiniz var mı bundan? 

5- Yukarıda soruya ek olarak, bu "Kadercilik" olmuyor mu? Allah böyle gönderdi, gönderdiyse vardır bir hikmet harici en şiddetli savunuculardan bile bir somut argümanlı bir delil bulabilmiş değilim. Bana tatmin edici bir yanıt verebilecek misiniz?

6- Edip Yüksel ve Reşad'ın "Vahiy" aldığına inanıyorsanız eğer, o zaman neden son peygamber Hz. Muhammed diyorsunuz? Bir kısmı bunu diyor çünkü Hz. Edip falan o işlerde, Edip ile kesin büyük kavga ederim. Babam bana "Oğlum bana Cebrail geldi diyecek" var ya, bi git baba ne içtin gece derim. 

7- Edip Yüksel'in Reşad Halife'yi "Resul" olarak resmen kabul ediyor. Buna ne diyorsunuz? Resmen kabul ettiğine dair Ağustos 1996 tarihli Hulki Cevizoğlu ile programına bakabilirsiniz. Aşağıda, yani yazının sonunda onun tam linkini de vereceğim. 

Merak etmeyin delillerle geliyorum moruklar. 

Evvela, Kur'ân'da atom nedir ona bakalım, atoma dair bir işaret veyahut bir ibare var mı dersin? Let's go! 

"Küfre sapanlar şöyle dediler: "Kıyamet saati bize gelmez!" De ki: "Hayır, öyle değil! Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki, o size mutlaka ve mutlaka gelecektir! Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile Rabbimden gizli kalmaz." Zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir istisna olmamak üzere, her şey apaçık bir Kitap'ta belirlenmiştir." - Sebe 3 

"Sen hangi işte olsan, o işe dair Kur'ân'dan ne okuyacak olsan, yahut siz ne iş yapsanız, siz ona dalıp gittiğinizde Biz size şahidizdir. Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca birşey bile Rabbinden gizli kalmaz. Bundan küçük olsun, büyük olsun, ne varsa hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır." - Yunus 61

Ayette Arapça "zerretin" yani "Zerre/En küçük parça" anlamı geçmekte ve küçüklük ayette 2 kere vurgulanarak, sağlamlaştırılmıştır. Yunus 61'de de yine aynı vurgu vardır. Önce Zerre, sonra Allah'ın ilminin vurgusu kalıbı mevcuttur. 

Peki günümüz kozmolojik fizik ve atom fiziğine göre en küçük zerreli tanecikler, atom altı taneciklerdir. Yani ; Proton, nötron ve elektron. 

Bir de "Daha büyük" kısmı var orada da, burada da bunları kapsayan "Atom" kast edilmektedir ve hemen arkasından "Her şey'in Kur'ân'da yer aldığı" vurgulanmaktadır? Neden dersiniz?

Çünkü o devrin sosyolojisinde, bunların ispatlanması mümkün değildi ki bu yüzden vurgulandı. Buna şöyle izahat getireyim mesela ; 

"İş ve oluşu gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O'na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla denktir. İşte budur Allah! Gaybı da görüneni de bilen O'dur. Azîz'dir o, Rahîm'dir." - Secde 5 ve 6 

Bu ayet, yani Secde 5 ayeti, Einstein'in "İzafiyet teorisini" ispatlayan 2 ayette bir tanesidir ve sonrasındaki ayette yüce Allah yine, o devrin sosyolojisine uygun "Allah her şey bilir." ayeti geliyor. Zamanın izafiliğine açıklama getiren diğer ayette Mearic suresi, 4. ayetidir ;

"Melekler ve Rûh, miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselirler O'na." - Mearic 4
İş ve oluşu gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O'na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla denktir." - Secde 5

Bu ayetleri "Ne yani, ben 2016 yılında ben bir kadına tecavüz edersem, ya da kapkaç suçu işlersem, Allah bu olaydan 3016 yılında mı haberdar olacak?" şeklinde yorumlayacak kendini akıllı sanan geri zekalı sürüsünden olan, mal insanlar var. Eminim çevrenize bu yazıyı okutursanız, ve bu kişi ister Sunnî, ister Ateist hiç fark etmez "Yüzeysel" yani her okuduğuna doğru diyen bir tipse, eminim bunu diyecektir. Bunu diyecek en az 20.000 kişi de bulurum. Her neyse çok cıvıtıyorum, sen sıkılma diye, çünkü gece de uzun. Mevzu da uzun, konu da derin.

Bu iki ayet, zamanın izafiyet teorisine uygun, yani izafi, göreceli oluşuna verilmiş mükemmel ve eşsiz ispatlardır. Bu yüzden Allah'a itaat ediyorum işte. Kusursuzluk vaad ediyor bana. Neyse, yoruma geçiyorum. Mearic 4'te "Ruh" denilen şey Cebrail'dir. Çünkü Cebrail, sürekli Allah'ın katına yükselip, Allah'ın vahiylerini belli günlerde iletiyordu. Bunu da en son Hz. Muhammed ile yaptı zaten. Belli günlerde ilettiğinin ispatı ;

"Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır." - Bakara 185


Kur'an bu ayete bakarsak, bal gibi ramazan aylarında indirilmiştir. Kur'an'da her sorunuzun cevabı var ama o da belli oranda tabii. Çünkü Kur'an harika bir kitap ve birçok şeyin bilimsel delili var. İşte 19'un yanıtı da bilimseldir. Onu izahata geleceğim şimdi de ama parçaları sen birleştireceksin, yok öyle hazıra konmak. 

Tekrar Sebe suresinin "Zerre" vurgusuna dönelim ajanlar. Sebe suresindeki "Zerre" vurgusunu Atom olarak ele almakta hiçbir zarar yok. Çünkü bir diğer anlamı "En küçük parça" demekti yukarıda yazdım moruk. Bizim bildiğimiz "En küçük yapı parçası" nedir? Atomdur. Atom parçacıkları değildir ama çünkü adı üstünde parçacıktır. Ayette ilk "Zerre" vurgusundan sonra ki Zerre'dan daha küçük atom parçacığıdır. Atom parçacıklarından daha küçük bir yapı yok çünkü. O yüzden Zerre'yi atom olarak alabiliriz. Gel gelelim, Atom'un tanımı nedir dersen gel yapıvereyim. 

Atom = Atom, bilinen evrendeki tüm maddenin kimyasal ve fiziksel niteliklerini taşıyan en küçük yapıtaşıdır. Gözle görülmesi imkânsız, çok küçük bir parçacıktır ve sadece taramalı tünel mikroskobu yani atomik kuvvet mikroskobu ile incelenebilir. Bir atom Çekirdek ve 7 yörünge üzerinde devamlı hareket halindeki eksi (-) yüklü elektronlardan oluşur. Çekirdeğin yapısı ise artı (+) yüklü Protonlar ve yüksüz Nötronlardan meydana gelir.

Ne alaka diyeceksin, ulen azıcık sabırlı ol. Annenin karnında kaç ay durdun sen? 9 ay mı? Hiç inanmadım valla bana 7-8 aylık gibi geldin seni sabırsız ehehe.

Atom demişken, burada Elementlere de değinmemiz gerekli. 

Element = Aynı cins atomlardan oluşan ve kimyasal yollarla kendinden daha basit ve farklı maddelere ayrılamayan saf maddelere verilen isimdir. Kimyasal elementler aynı atom numarasına sahiptirler. 

Bir de, her element aynı atom numarasından bahsetmemiz de kaçınılmaz bir durum aldı. Merak etme toplayacağız hepsini koğuş, sen kasma bu kadar.

Atom Numarası =  Atom numarası, atomdaki proton sayısını yani çekirdek yükünü gösteren sayıdır. Bir elementin böylece tüm atomlarında aynı sayıda proton bulunur. 

Heh, şimdi bir el frenini çekelim işte. Önce ayetlere bakalım ;

Bilir misin nedir Sekar? Ortada bir şey bırakmaz, hiçbir şeyi görmezlik etmez o. İnsanı çepeçevre yakıp kavurur. Onun üzerinde ondokuz vardır. Biz, cehennem yârânını hep melekler yaptık. Ve biz, onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; "Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor?" desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden başka şey değildir. " - Müdessir 27, 28, 29, 30 ve 31 

Bunlarda kaynakça bile koyma gereği duymadım bunu bilmeyeni dövüyorlar çünkü ehehe. Her yerde bilimsel sabit tanımları böyledir çünkü. Burada "19" sayısına denk gelen element hangisi acaba... Çünkü üzerinde "19" var, bir şeyin üstünde 19 numaralı bir şey olması lazım. 

Aferin len, Kalyum. Yani Latincesi Kalyum olduğundan baş harfi "K" sembollü olan Potasyum elementi. Kimya elementleri sembollerini Latince isimlerinin ilk veya ilk iki harfinden alır. Potasyum abimize bir selam verelim. Merhaba Potasyum abi, naber? 

İşler nasıl abi, durgun mu? Sorma ya bizde de durgun, Ruslar eskisi kadar gelmiyor ülkeye. Neyse geyiği bırakalım. Potasyum abimizi inceleyelim şuradan.

İncelediğinde çok bir şey dikkatini çekmedi değil mi? Dikkatli bak, alev testlerinde kullanılıyor, dahası da var moruk ;

Potasyum, diğer alkali metaller gibi su ile şiddetli reaksiyona girip hidrojen gazı açığa çıkarır. Potasyumun su ile reaksyionu lityum ve sodyumun su ile reaksiyonundan daha da şiddetlidir, öyle ki bu reaksiyondan açığa çıkan ısı hidrojen gazının yanmasına yetecek kadar ısı sağlar. İnsan vücudunda ki kanın %92’si, kemiklerin %22’si, beynin ve kasların %75’i sudur. Bu yüzen de doğal olarak Hidrojen içerir. 


2 K (k) + 2 H2O (s) → H2 (g) + 2 KOH (k)

Bu arada KOH, yani Potasyum Hidroksit, bir bazdır ve en kuvvetli bazların başında gelir. Potasyum, yakıcı bir maddedir aynı zamanda sanayi ürünlerinde hem yüksek yakıcılık seviyesi hem de, ham maddesi bol yani kolay bulunabilir olduğundan en yayın kullanıma sahip elementlerden birisidir. Birçok kullanım alanı vardır ancak bu koldan girdiğimize göre, bu koldan devam edelim. 

Potasyum patlayıcı maddeler, kibrit, havai fişek vb. üretim alanlarında kullanılır. Bu madde çok kuvvetli bir oksitleyicidir. Bu sebeple sanayide en fazla patlayıcı, kibrit ve havai fişek üretiminde kullanılır. Dediğim gibi kimyasal üretimlerde hem verim, hem de ham maddenin kolay bulunabilir olması çok önemlidir. O yüzden de en fazla Potasyum, daha doğrusu tam adını vermek gerekirse eğer Potasyum Kromat veyahut Potasyum Klorat kullanılır. Haydi gerisi yarın sabaha, sıcak çikolatam da bitti zaten. Uyku vakti de geldi demektir. 

Günaydın, saat 9 oldu uyanın ulen, tembel tenekeler. Şaka ya şaka, işin gücün yoksa uyu ya sonra ben gibi günde 4-5 saatlik uykuyla zombi gibi gezinme de, gerçi o kadar da kötü değilim de günde 10-11 saatlik uykulara hep imrenirim. O tadı bilmiyorum ama kısa uyumak da iyi oğlum, hayatı kaçırıyorsun gibi oluyor bu sefer de. Ulan ne gereksiz bir muhabbete girdim. İşte, insanın içi dökecek arkadaşı olmayınca böyle oluyor. Neyse, devam ediyoruk. 

Potasyum Kromat ve Potasyum Klorat dediydik. Bu eşşeği sağlam kazığa bağlamış abimize bir bakalım.

Potasyum Kromat (K2CrO4) = Bu madde kromat anyonunun potasyum tuzudur. Sodyum kromat endüstriyel öneme sahip iken potasyum kromat daha çok laboratuvarlarda kullanılır. Potasyum kromat, kanserojen sınıfında bir maddedir. İsteyen arkadaşlar buradan yan etkilerine, rengine felan ulaşabilir.  

Ayrıca bizim ülkemizde İngiliççe'yi çok iyi bilenlerimiz var ya, derdini anlatacak kadar. Heh sen gel buradan bak, abilerimiz 1996'da bununla ilgili derdini anlatmış. Anlamazsan da canını sıkma, İngiliççe anlatmış. Anlamadıysan da seni buraya alalım. 

Potasyum Klorat (KClO3) = Klorik asitin potasyum tuzu olan bu bileşik diğer kloratlar gibi kuvvetli bir oksitleyicidir. beyaz, kristal halde kimyasal bir maddedir. Havai fişeklerde ve ilaç endüstrisinde de kullanılır. Sodyum klorat (NaClO3)’da aynı potasyum klorat gibi beyaz kristaller halinde bulunur. Tek başlarına patlayıcı özellikleri yoktur, kuvvetli bir oksitleyicidir. Hazırlanan uygun karışımlarda patlayıcı özelliği mevcuttur. Al sana.

Günümüzde sigara içenler bilir, çakmaz gazı ya da LPG'nin temel yanma kaynağını, aha bu şekil şukul abimiz oluşturur. Adı Bütan'dır, 45 yaşında, hiç evlenmemiştir, 2 evi ve 1 Beyaz Torosu vardır. 30 yaşlarında bri hanım ile evlenmek için buraya geldi. Abi, bura yanlış oldu ya dur. Seni Esra Erol'a gönderelim. Esra abla senle daha iyi ilgilenir. Tamam tamam, cıvıtmayacağım artık ehehe. 

Bu abimiz Bütandır gençler. Organik Kimya'da da Alkan'dır. C2H2n+2 yani "n" yerine 4 koyarsanız C4H10 formatını oluşturur. Doğada bulunması kolaydır ama potasyuma kıyasla daha az bulunur ki, Bütan'ı oluşturmak hiç de kolay bir iş değildir. Çünkü oksijensiz ortamda yapacaksınız bir kere yoksa abimiz gaz işlevi yani yanıcı etkenini görmez. Dahası oluşturmak için Karbon ve Hidrojen'e ihtiyacınız var. Ölme eşşeğim ölme yani. Şimdi niye buraya geldim. Çünkü, çakmak gazı yani Bütan tükenince naparız, kibritle yakarız sigarayı ya da ocağı değil mi? Evet.

Şimdi kibrit ve kibritin yanma reaksiyonunu gerçekleştiren, "kibrit ucu" kısmının kimyasına bir göz atalım.  Kibrit ucunda Kükürt ve Potasyum Klorat varmış! Aaa, bak sen Allah'ın işine! İnanmıyorsan aha kibrite sor. Kükrürt, oksitlenme için gerekli olan madde. Çünkü Potasyum Klorat, oksitleyici oranı yüksek bir maddedir. Gerçi Klorat bileşiklerinin tamamı kuvvetli oksitleyici etkisi oluşturur ama yanma bazında tek kuvvetli bileşik aha bu Potasyum Klorat abimizdir ki kendisi hakkında tanımı yukarıda yaptık. 

Bu "19" ile bağlantılı olan ayetlerde evvela "Sekar" geçiyor 27. Ayette yüce Allah tarafından. Kur'ân'da hiçbir ifade, kelime bile boşuna geçmez çünkü Kur'ân'da her şey açıklanmıştır. 

Biz bu Kitap’ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde hasredilirler." - Enam 38

"Yemin olsun, biz bu Kuran’da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler. " - İsra 89

"Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma." - En'am 114


"Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız." - Zührüf 44

O yüzden Kur'ân'da geçen her ifadeyi, yine Kur'ân'dan referans alarak yanıtlamak durumundasınız. 19 Matematik sistemi bunu yapıyor ancak eksikliği, 2 ayeti dışarda bırakıyor sistemi bozuyor diye. Ben buna karşıyım kaldı ki, 19'un matematiksel olmadığını göreceksin az sonra parçalar birleşecek. En sonda da Reşadçılara cevaplar vereceğim. Hem de "Hiçbir ayeti atmadan" bu konuda kimseyle tartışmaya pek girmemeyi düşünüyorum çünkü bu yazı apaçık yeterli olacaktır. Ama olursa da girerim, duygu sömürüsü falan yapmayacaklarsa her fikire ve eleştiriye de açığım. Zira Allah'dan korkarım ben, yarattıklarından değil. Dolasıyla fikirlerinden de korkmam ancak bu işin cidden cılkı çıktı yani.

Neyse ben "Sekar" diyordum. Sekar, aynı zamanda Cehennem ve alevli ateş anlamlarına da gelmektedir. Bu anlamı 28. ve 29. ayetler de güzelce destekliyor. Sekar'ın üstünde on dokuz vardır diyor yüce Allah. Yani ahiret hayatı vurgulanıyor burada, 31. ayette'de bunu vurgularcasına Allah, Sekar'dan sonra Cehennem'den ısrarla bahsediyor ve bunun "İnkarcılar için bir fitne" olduğundan bahsediyor ve cehennem görevlisi olan meleklerin kendi ordusu olduğunu, Allah'ım emirlerini hiçbir merhamet göstermeden yapacaklarını belirtiyor. Burada sayı "19" evet ama bu sayı sanıldığı gibi matematiksel bir sistem değildir. 

31. Ayeti, derinlemesine ele alalım. 3 tane güvendiğim 3 meal'den yorumlayacağım. Bunlar şahsen en güvendiğin meallerdir. Yüce Allah buyuruyor ki ;

"Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkâr edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını kendisinden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür. " - Müdessir 31. Ayet - Ali Bulaç meali

"Biz Cehennem görevlilerini meleklerden seçtik. Onların sayısını da kâfirler için bir fitne yaptık ki, kendilerine kitap verilenler iyice inansın; iman edenlerin imanı artsın; Kitap Ehli ile mü'minler şüpheye düşmesin; kalplerinde hastalık bulunanlar ile kâfirler de 'Bu misalle Allah ne anlatmak istedi?' deyiversin. Allah dilediğini böyle saptırır, dilediğine de hidayet verir. Rabbinin ordularını Ondan başkası bilemez. Cehennem ise beşere bir ibrettir." - Müdessir 31. Ayet - Ümit Şimşek meali 

"Biz, cehennem yârânını hep melekler yaptık. Ve biz, onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; "Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor?" desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden başka şey değildir." - Müdessir 31. Ayet - Yaşar Nuri Öztürk meali 

Burada 19 muhtemele, kainattaki bir şeyin sayısı ama neyin olduğu hakkında tam bir bilgi vermemiş yüce Allah ki, bunu benim eşsiz ve sonsuz ilmime bırakın dercesine de Allah ayetin sonlarında ekliyor ; "Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden başka şey değildir." 

Demek ki, bunun tam bilgisinin sadece kainatta, cehennemde inkarcılar için olacağı vurgulanıyor. Yani bunun tam ve noksansız bilgisi Allah katındadır. Bu 19 sayısı da Potasyum ile bağlantı kurunca kainattaki cehennem yapısının kimyası hakkında ciddi bir delil olduğu da oldukça tutarlı ve örtüşen bir şey. Bu kadar sadece. Bu dediğimi destekleyen bir ayet daha var ;

"Ey iman sahipleri! Kendilerinizi ve ailelerinizi öyle bir ateşten koruyun ki, yakıtı insanlarla taşlardır. O ateşin başında çok katı, çok sert melekler vardır. Onlar, kendilerine emir verdiği konuda Allah'a isyan etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar." - Tahrim 6 

Müdessir'i destekler bir şekilde kainattaki yapıdaki cehennem meleklerinden bahsediliyor yine aynı şekilde. Şimdi Reşad Halife denen tipin yalanlarını ortaya koyacağım. Arada Hasan Mezarcı ve İmam İskender Ali Mihr denen 2 tane şaftı kayık tip de nasiplenecek. Çünkü ben "Peygamberim! Bana mesaj geliyor hede hödö." diyen herkese düşmanım ben. Çünkü ;

"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah herşeyi gereğince biliyor." - Ahzab 40

Bak, son diyor Allah. Finito, Fin, The End diyor yani! Merak etmeyin kütür kütür geliyorum. Evvela Reşad ile başlayalım. Bilenler bilir, Reşad bir Deklarasyon yayınladı buna ulaşan, ulaşabilir ben sadece 1-2 bölüm ve çevirisiyle giriş yapacağım.

"DISBELIEVERS IN MY MESSENGERSHIP  COMMIT GROSS BLASPHEMY AGAINST GOD


Any one who reads the Qur’an objectively knows that "only the sincere believers and seekers are given access to the Qur’an." The Qur'an teaches that it is an uncommon book, whose delivery into our hearts is strictly controlled by God; the insincere readers, and those unworthy of God’s message, are forbidden any access to the Qur'an (6:25, 17:45-46, 18:57, & 56:79). This amazing phenomenon is especially manifested when outstanding scholars of the Arabic language fail to attain anything from the Qur'an. A perfect example is the Qur'an's mathematical Miracle; despite its simplicity and overwhelming vastness, many "scholars" fail to see any part of it. It is a common assertion by Muhammadans and their leading scholars that "the Qur’an is difficult to understand!!!" This immediately demonstrates their divinely induced ignorance of the Qur’an. For God has emphasized repeatedly:" I made the Qur'an easy to understand" (54:17, 22, 32, ; 40). Verse 41:44 even negates the language barrier; God puts the Qur'an in the hearts of sincere believers, regardless of their language. We learn from 41:44 that the criterion for gaining access to the Qur'an is sincerity of belief. The mathematical Miracle of the Qur'an remained a divinely guarded secret for 1400 years (10:20 ; 25:4-6). Muslim scholars who scrutinized every single letter of the Qur’an during the last 14 centuries failed to unveil this simple and glaring Miracle. Obviously, such unveiling was reserved by God for a specific person, whose identity is pointed out in the Qur’an through mathematical coding (e.g., INDEX TO THE WORDS OF QUR'AN, Page 320, shows that the root word "RASHADA" is mentioned 19 times). According to the Qur'an, such a person could not possibly be a liar or a disbeliever. In the last few issues of M.P., and on Page 3 of this issue, I have presented irrefutable evidence that God has honored me with the unveiling of the Qur’an's great secret (74:35). The Almighty has told the world in clear, universal mathematical language that "Rashad Khalifa" is the person destined for such a task. Thousands of believers in all corners of the world were blessed with seeing the truth of my mission. What did the disbelievers say? In fulfillment of Qur'anic prophecy, they called me "liar," "imposter," "disbeliever," and so on. Without realizing it, they have committed a gross blasphemy against God. According to them, I am "a bad person who tricked God and unveiled His great Miracle!!!" Since the Qur'an repeatedly asserts that only the sincere believers have access to the Qur'an, the disbelievers in my messengership have rejected the Qur'an and blasphemed against God. Needless to say, these poor souls have incurred the worst retribution, now and forever."

Çeviri ;

Benim elçiliğime inanmayanlar büyük bir küfre girerler. Tamam bebeğim, ben küfre gireceğim. Var mısın aşka Reşad? Ben varım. Çünkü bana göre kitap Kur'an ve Ahzab 40'da da denildiği gibi son resul, son nebi yani son elçi Hz. Muhammed'dir. Ama sen Hasan Mezarcı ve İmam İskender Ali Mihr'den farksız, psikolojisi tamamen bozuk birisin. Ya çok çaresizsin, ya da bu rahatsızlığını avantajına çeviren aşırı zeki birisin bunun ortası yok. 

Kuran'ı objektif şekilde okuyanlar yalnız samimi müslümanların Kur'an'a ulaşmaya mezun olduğunu görür. İkiyüzlüler ve Allah'ın mesajına "Muhatap olmaya" layık olmayanlar, burada stop edelim çeviriye. Yani benim dediklerimi onaylarsanız Allah'ın mesajını görebilirsiniz. Bana itiraz ederseniz, İblis sizi esir almıştır. He canım he. Kendi elçiliğin için delilsiz yere etiketleme ve fişleme yapıyorsun. Oynat Uğurcum.

Kur'an'dan istifade yasaklanmıştır. Bu ilginç olgu Arap dilinin büyük alimlerinin Kuran'ın mesajından herhangi bir şey elde edememesi örneğinde zahir olmuştur .Bunun müthiş bir örneği de geniş ihatasına ve kolayca fark edilebilirliğine rağmen bir çok bilim adamı tarafından görülemeyen/fark edilemeyen şey, Kur'an'ın matematiksel mucizesidir. Kur'an'ın kolay ve anlaşılır olduğu Allah tarafından buyrulmuş olmasına rağmen , Müslümanlar ve onların önde gelen bilim adamları bunun tam tersini söyleyerek Kuranın zor anlaşılır olduğunu iddia ettiler. Durdur Uğurcum. Aferin burada doğrusun bak, gerçi yalanına ikna etmek için 1000 tane şey söyleyeceksen 998-999 tanesi doğru olacak ve araya 1-2 tane yalanı ustaca sokuşturacaksın ki yalanı bulması zor olsun, ulan Reşad, senin Allah belanı versin. İnşallah verecek öbür tarafta da, bakın ilk kez bela okuyorum. Evet sen dini para aracına çevirmedin ama insanların aklını çorba ettin. Hasan Mezarcı'nın ağzına Kur'an ile yatıp, Kur'an ile kalkan versiyonusun sen Reşad. Sen bir hiçsin, acizsin bizler gibi o kadar. Allah hesabını öbür tarafta bu dini tahrifinden tez görecek inşallah. Reşad "19" kavramıyla 2 ayeti saf dışı bıraktı sırf kuralını bozuyor diye gençler hatırlatayım, bir de yeri gelmişken şu ayetler de benden sana Reşad ;

"Allah onlara, "Sizden evvel gelmiş cin ve insan toplulukları arasında girin ateşe!" buyurur. Oraya giren herbir topluluk, kendi kardeşine lânet eder. Nihayet hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, sonra gelenler, öncekiler için "Ey Rabbimiz, bizi işte bunlar saptırdılar; onlara ateşten iki kat azap ver" derler. Allah buyurur ki: "Herkese iki kat azap var, ama siz bilmiyorsunuz." Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın." Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz. Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz. " - A'raf 38, 39, 40, 41 ve 42 

Bir de bu ayet var Reşad, hiç kıvırmaya kalkmayın çünkü 19'a uydurmak için Tevbe'nin son 2 ayetini ben değil, sizler dışlıyorsunuz! 

"Onlar ki Allah'ı ve O'nun resullerini inkar ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını açmak isterler de "bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz" derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler." - Nisa 150 

Çeviriye devam, oynat Uğurcum. Kur'an'ın matematiksel mucizesi 1400 yıldır gizli bir sır şeklinde duruyordu. Kur'an'ın her harfi üzerinde ince tetkikler yapan müslüman alimler bu basit ve parlak mucizeyi deşifre etmede başarılı olamadılar. Ama Reşad beycik başarmış, başarınızın sırrını neye borçlusunuz Reşad Bey? Açıklayın da, bizler de bilelim ehehe. 

Devam ediyorum. Açıktır ki, 14 asırdır gözden kaçan bu mucizeyi Allah, Matematiksel kodlar yardımıyla Kur'an'da kimliği var olan biri için bekletiliyordu. Kodlar nereden çıktı oğlum ayette "19" vardır diyor lan o kadar. Tabii, şimdi bunu okuyup Reşad'a elçi olarak görenler ; Sen saydın mı, sizin ilminiz yetmez diyip red ettikleri hadisçilerle aynı kafaya gelecekler. Bakın, illa birisi ömrünü bu uğurda cinayete kurban gitti diye ille o şey doğru olacak değil. Keza, Buhari ve Tirmizi için de aynı mantığı savunurum ben sen rahat ol. Onlar da at sırtında gidip 50 yıl gezdi diye onların Hz. Muhammed'in sözleri olduğu dair bir garanti ve kusursuz bir doğruluk asla vermez. Eminim ki bu yazının üstüne "İşte zaten senin gibiler öldürdüler Reşad'ı" diye demagoji yapan tipler de fırlayacak, yok güzelim, adamın inancı sapıkça da olsa kılına bile dokunamazsın, hiç oradan vurmaya kalkma. Kafirun suresi diye bir sure var anasının güzeli. "Senin inancın sana, benim inancım bana." Aslında bu Reşad Halife'nin, Tirmizilerin, bir de Tasavvuf'ta da ilk zamanlarında Hallac-ı Mansur denen bir tip var, bu adam Fenafillah olunca yani Allah'a kendi tabirinde "Yüce sevgiliye ulaşınca" çünkü kendisi günümüzden gelen tek kitabı olan Tavasin'de buna şöyle değiniyor ;

"Kalp gözüyle gördüm Rabbimi, Sordum "Kimsin sen?" diye, "Sensin" dedi." **

O yüzden Reşad, Hallac ve Tirimizi gibilerin durumunu en iyi Oscar Wilde'ın şu sözü özetler: "Sırf adamın biri uğruna öldü diye, o şey ille de doğru olacak değildir"

** = Kaynak = Hallac-ı Mansur Tavasin, 32. Sayfa Yaba Yayınları, 3. Basım

Çeviriye devam. Az bir şey kaldı çevirip de bitireyim.

Kur'an'a göre böyle bir kişi yalancı veya kafir olamaz. "Kuran kelimelerinin indeksi RASHADA' kelimesinin 19 defa zikredildiğini gösteriyor." Bu yazının 3. sayfasında ispat ettim ki, Allah bana bu büyük sırrı açıklama onurunu bahşetti. Yüce Allah açık, anlaşılır bir şekilde matematiğin evrensel diliyle buyurdu ki, Reşad Halife bu göreve namzettir. Dünyanın bir çok köşesindeki binlerce inanana benim bu misyonumun hakikatini görmek nasip edildi. Kur'an'ın bu gaybi haberine karşılık inkar edenler ne diyor? Benim yalancı, sahtekar, kafir vb. olduğumu söylüyorlar. Ben sana yalancı ve sahtekar diyorum şahsen valla. Oynat Uğurcum da bitsin.

Bu hakikatleri anlayamadıkları için böyleleri, Allah'a karşı çok büyük bir küfür içerisindedirler. Onlara göre ben Allah'ı, onun büyük sırrını açık ederek aldatan biri konumundayım. Kur'an'a sadece samimi müslümanlar ulaşabilir. Ona , tamamen temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. Kur'an bu hakikati defalarca ortay koymaktadır..Bu yüzden, 19 mucizesiyle Kuranın sırlarına erişmiş biri olarak benim elçiliğimi yalanlayanlar Kur'an'ı da yalanlamış ve Allahı inkar etmiş olurlar. Hiç şüphesiz bu habis ruhlar şimdi ve ebediyen en büyük cezaya müstahak olacaklardır.

Şimdi Reşad burada da Mesnevi'yi size ve topluma göre "Mevlana" olarak zannedilen ve bunu tasavvuf serisiyle ispatlayan Cemre'nin yazısında ki Romalı Celaleddin'in çakallığının aynsını yapmıştır. Merak etmeyin, ispatım da var. Buraya dikkatli bakın şimdi ;



Bakın bu Mesnevi'nin resmi bir basımıdır. Sikko'nun yazısından ufka bir alıntı yapacağım. Selam Cemre, skype gelince görüşecez seninle moruk. Şimdi burada Mesnevi'nin girişinde, Reşad gibi ben vahiy alıyorum diyen Mevlana beyimiz var hem de delikanlı gibi söylüyor, yani inkar da etmiyor.

Mesnevi, Alemlerin Rabbi'nden inmedir" - Mevlana. Bakın, bu 1953 Milli Eğitim basımı Mesnevi'nin ön sözünde yer alan cümledir. Olanlar kitabından, olmayanlar da kütüphanelerden gidip baksın. İkna olmazsan bir adet daha var! 

"Mesnevi, Alemlerin Rabbinden indirilmek hasebiyle onun önünden ve ardından batıl yol bulamaz." Size yukarıda attığım resimde de bu basım ve bu yazı yer alıyor. 2007 Timaş yayınevi basımının ön sözünde yer alan ifade. Reşad ile ortaklığı ne diyeceksin? 

Ortak yönleri şu koçum. Ben vahiy alıyorum deklarasyonlarına, yapıtlarına "Kur'ân sıfatları" yüklüyorlar. 

İftira mı değil mi bakalım? Mevlana ile başlayalım ;

"Mesnevi, Alemlerin Rabbi'nden inmedir" - Mevlana. Bakın, bu 1953 Milli Eğitim basımı Mesnevi'nin ön sözünde yer alan cümledir. Olanlar kitabından, olmayanlar da kütüphanelerden gidip baksın. İkna olmazsan bir adet daha var! 

"Mesnevi, Alemlerin Rabbinden indirilmek hasebiyle onun önünden ve ardından batıl yol bulamaz." Size yukarıda attığım resimde de bu basım ve bu yazı yer alıyor. 2007 Timaş yayınevi basımının ön sözünde yer alan ifade. Reşad ile ortaklığı ne diyeceksin? 

Ortak yönleri şu koçum. Ben vahiy alıyorum deklarasyonlarına, yapıtlarına "Kur'ân sıfatları" yüklüyorlar. 

Yukarıda Mevlana "Mesnevi'ye temiz kişilerden başkası el değdiremez" der, Allah ise ; "Kuran'a temiz kişilerden başkası el değdiremez" - Vakia 79 buyurur.

Mevlana "Batıl, Mesnevi'nin önünden ve arkasından yol bulamaz" der, Allah ise "Bâtıl, Kuran'a ne önünden gelebilir ne de arkasından" - Fussiler 42 buyurur.

Mevlana "Mesnevi gönüllerin şifasıdır" der, oysa Allah İsra suresinin 82. ayetinde "Kuran'ı, inananlar için bir şifa ve rahmet olarak indirdik." - İsra 82 buyurur yine. 

Mevlana "Mesnevi, alemlerin Rabbinin ilhamıyla hayır sahibi katiplerin elleriyle yazılmıştır" der, Allah ise Abese suresi 13-16. ayetlerinde Kur'an'ın hayırlı katiplerin elleriyle yazıldığını söyler.

Reşad ise yukarıda ne demişti? "Kur'an'a sadece samimi müslümanlar ulaşabilir" dolaylı yoldan Vakia 79'a gönderme yapıyor. Çünkü bir şeye el sürebilmek için, önce ona ulaşmak lazımdır. 


Bunun paradigması zamanında yapıldı Clive Staples Lewis tarafından ve Teoloji'ye 3L Kuralını getirdi, bu genelde " Lewis'in Trilemma " yani Lewis üçlemesi olarak da adlanırırsak yanlış olmaz. Buna göre, eğer birisi "Vahiy alıyorum, Peygamberlik hede hödö" diyorsa, ya yalancıdır, ya delidir, ya da sahiden doğru söylüyordur. Sınırlarının çok kesin olmadığı eleştirisini hak etse, kabul edelim ki güzel bir özettir. Reşad'ın deklarasyonundan ufak bir bölüm daha çevirip arkasından videosunu analiz edeceğim.

SEVERITY OF RETRIBUTION PROPORTIONAL TO THE MIRACLE

We learn from the Qur'an that the retribution incurred by the disbelievers is directly proportional to the greatness of the miracle. Verses 25-35 in Sura 74 state truthfully that God’s computer-age, 19-based miracle to this generation of humans is "One of the greatest miracles."  Furthermore, Verse 45 of Sura 34 accurately states that since this generation of humans is given "more than ten times the evidence given to previous generations," the retribution for today's disbeliever will be proportional to the awesomeness of today's miracle. Verse 43 in Sura 54 very clearly informs us that today's disbelievers certainly are not exempt from an especially severe retribution. As pointed out above, this especially severe retribution is really imminent.

Çeviri ;

Kur'an'dan öğrendiğimize göre cezanın şiddeti mucizenin büyüklüğüyle orantılı olacak şekildedir. Haydi ya, beyimize bak başımıza Tanrı kesilip ceza şiddetini ayarlıyor bir de, kürekle dalasım geldi valla sana Reşad da ölüsün maalesef teknik olarak bunu yapamam. 74. sure yani Müdessir suresinin 25-35. ayetleri bu bilgisayar çağının 19 tabanlı mucizesi, insanlığa sunulan en büyük mucizelerden biridir. Tabi öyle diyecek herif, ben yalan mı söylüyorum diyecek...

Buna ilave olarak, 34. surenin 45. ayeti kesin ve net bir şekilde belirtir ki ; bu günün inananlarına verilen bu mucize daha öncekilerden 10 kat büyük olduğu için cezası da bu büyüklüğe orantılı olarak verilecektir. Ayeti birazdan atacağım Reşad, sen rahat ol. 54. surenin 43. ayeti, yani Kamer suresinin 43. Ayetide günümüz inananlarının şiddetli cezadan muaf olmadığı bilgisini vermektedir. Yukarıda belirttildiği şekliyle bu şiddetli ceza gerçekten de çok yakındır.


Bak Reşad, sen gerçekten pislik bir herifsin. Buraya tıklarsan yukarıda ingilizce kısımlarımın ufak bir özetini içeren deklarasyonun özetini görebilirsin. Reşad, kendini elçi olarak görmüyor diyenlere şuradan imzasının altına kendisini nasıl tanımladığını göstereyim. 




Messenger Of God = Allah'ın Elçisi diyor adam lak diye kendine. Bir de altına, itiraz edeceklere kılıf bulan notunu hemen ekleyerek girişiyor. 

Not ; Muhammed son haberci olduğunu sanmayın bu Şeytan'ın bir aldatmasıdır buna kanmayın. Kur'an'a bakarsak eğer, Ahzab 40 ve Mü'min 34'u kast ediyor yani, bunlara bakarak o Kur'ân'ı getirdiğinden, son "Nebi" oldu. Ahzab 40'ı yukarıda atmıştım ama yine atayım ;

"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah herşeyi gereğince biliyor." - Ahzab 40

Ayetin arapçası da budur ;

"Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen) - Ahzba 40

Burada, "resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine)" ifadeleri ne demektir biliyor musun? Allahin elçisidir, yani resuludur ve peygamberlerin sonuncusudur diyor. Ancak Reşad beylerimiz, sadece "Nebiyyin" kısmını alıp yalanını doğru diye satıyor. Resulallahi'ye ne oldu Reşad?  

"Yemin olsun, daha önce Yûsuf da size açık seçik mesajlar getirmişti de onun size getirdikleri hakkında hep kuşku duymuştunuz. Daha sonra o ölünce de şöyle demiştiniz: "Allah ondan sonra bir daha asla resul göndermez." Allah, sınır tanımaz kuşkucuları işte böyle saptırır" - Mü'min 34

E yuh ama, saptırmanın bu kadarı abicim. Yusuf peygambere bunu "İnsanlar dedi." biz de Muhammed son peygamber diyoruz lakin bizlerin arkasında kainatın efendisi var Reşad. Ahzab 40'da bizi destekliyor aradan kelimelerle oynayıp ayeti yontma! Senin arkanda kim var biliyor musun İblis var! Nasıl var biliyon mu? Aha böyle var Reşad! 


Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler." - Ali İmran 77 ve 78


"Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım." "Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Bir çoklarını şükreder bulamayacaksın." Allah buyurdu: "Çık oradan, yenik düşmüş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden dolduracağım." - A'raf 16, 17 ve 18 

Buranın altını bilerek çiziyorum çünkü ayetin arapçasında bu kısım, Fatiha'da da geçen "sırâtekel mustekîm" kelimesidir. Bir kişi size Kur'an'dan konuşuyorsa bunu tutarlı ve başka başka ayetlerle doğrudan desteklemelidir ve dosdoğru yolun üzerinde bissürü mayın varsa Reşad, Hasan Mezarcı gibi tiplerin de ben peygamberim, bakın ben vahiy alıyorum demesi normaldir bunu yüce Allah'da söylüyor ki zaten ;

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir. Bir ölü iken kendisine hayat verdiğimiz, insanlar içinde yürümesi için kendisine bir ışık tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamayan kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre sapanlara, yapmakta oldukları süslü-püslü gösterilmiştir. Ve böylece her ülkede, entrika ve hile düzenini kuran düzenbaz suçluları oranın el üstünde tutulan kimseleri yaparız: Fakat çevirdikleri entrikalar yalnız kendi aleyhlerine olur da, onu dahi anlamazlar." - En'am 121, 122 ve 123 

O kişilere "Vahiy" zannını veren İblistir, İblis onları aldatır diyor Allah. Mantıklı çünkü İblis ateşten yaratıldığı için, bir cindir. Bu kişilere boyun eğenleri Allah müşrik ilan ediyor. Ayrıca Reşad nasılda deklarasyonunda ve videosunda yolunu "Şiddetle doğru" gibi savunduğunu görünce bu ayetlere bir daha bak ve şu ifadeye odaklan, "Süslü, püslü, güzel" gösterildi. Arapça'da o kısmın karşılığı "Zuyyine" kelimesidir ve süslü püslü, güzel gibi anlamlara gelir. 153. Ayetin kendisi başlıca bir anlam zaten! Bu kişiler çevrelerinde de oldukça el üstünde tutulur diyor. Reşad ABD'de nefret kadar, saygınlık da çekti. Keza başka yerlerde de müridleri oldu bu insanların. İmam İskender ve Hasan Mezarcı'nın da müridleri mevcuttur ve onlar tarafından el üstünde tutuluyorlar. Şimdi Reşad'ı videolarla inceyeleyeceğim. Video budur tıklayıp izleyin, altyazısı da var zaten. 



6:14'e kadar Reşad özetle şunları diyor ; Kur'an açtım, üstünde "Sen cehenneme gideceksin, korkak bu görevi yapamaycaksın." ayetleri var. Nereyi açarsa onu görmüş, daha sonra kitabı rastgele yere atmış hep "O mesaj" denk gelivermiş. Sonra güya Allah "Bunu kovmuş, cehennemliksin sen. Yerine başkasını seçeceğim." tarzında mesajlar vahyetmiş. Reşad zırlamış baya, sonra da dua etmiş ve affedilmiş. "Tevben kabul oldu" diyip vahyini almış. 

Ulan Allah bu Allah! Allah'ın işi gücü yok sana trip mi atacak lan kadın gibi? Ayrıca Allah'a naz yapma sıfatını yüklüyor. 

Daha sonra, Reşat bir konferans veriyor ve Suzan diye bir kadın Reşad'a başta inanmış ama sonra "Reşad tehlikeli sularda yüzüyorsun artık. Yaptıklarında Kur'an ümmetini bölüyorsun diyor ve ekliyor kendisi ben senin için kanımın son damlasına kadar savaşma sözü vermiştim diyor. Eh tabii hatun haklı olunca, Reşad "Gel bunu bire bir konuşalım canısı" cümleleri koruyor ve hemen konuyu saptırıp "Esas ümmeti bölmek üzere olan sensin." diyerek agresif bir tavır takınıyor. Sesi agresif değil ama cümleleri agresif. Can acımış oy kıyamam ben sana, çikolata alayım mı ben sana Reşad? Tamam alayım. Hatta Reşad "Mesajı zayıflatıyorsun" diyerek de en sonda işi duygu sömürüsüne vuruyor. 

9:37'de bu "Zayıflayan Mesaj" yani yaptığı çeviri için, Suzan'ın itirazı neydi daha iyi anlayacaksınız. Suzan mevzuya uyanmış, aferin lan Suzan sevdim seni. Şaka bir yana uyanan Suzan, "Tercüme hatalı ve bunu sen değiştirdiysen, sen hata yaparsın ama Allah hata yapmaz!" demeye getiriyor cümleleri dikkatli takip edin nedeni de bu verdiğim saniyede geliyor. Bu benim şahsi tercümem değil, Allah'ın tercümesi diyerek "Bana kitap indi" iddiasını da doğruluyor kendi ağzıyla o konuştuğu kişi de Suzan Reşad'ın ve Suzan'ın lafını bölüyor. 

9:54'de de Reşad yalanda uçuyor artık. Özetle Hacc'a gitmiş ve Şeyh Albani dinleyecekken, birden Reşad Mirac'a çıkıyor. Evet, kendisi diyor bunu. "Başka bir aleme götürüldüm" ifadesini kullanıyor ve orada bütün peygamberleri dizlerine dek gördüğünü söylüyor. Hepsinin yüzünü görmüş, İbrahim, Musa, İsa, Nuh, Lut, Muhammed, hepsini görmüş abimiz. Buraya gelmesinin bir sebebi varmış fazla soru soruma demişler ona orada iddiasına göre. Fotoğraf gibi görmüş ama dünyada olduğu halleriyle görmüş. Bak şimdi inandım sana.

Yalanda uçan Reşad'in önünü alamıyoruz ve devam ediyor kendisi. Hatta gördüklerinde hepsi kendi devirlerine göre farklı farklı giyinmiş. Sonra hepsini canlı canlı görmüş ve hepsi Reşad'ı onaylarcasına kafasını sallamış, Ali İmran 81'e gönderme yapıyor onu en son yazının bitişinde yorumlayacağım. Reşad bir tek Hz. İbrahim'i tespit edip tanıyabilmiş, ne ara görüp kanka olduysa artık. Hatta kendisini de biraz Hz. İbrahim'e benziyormuş. 

14:27'de de bizzat kendisi göndermesini onaylıyor ve Ali İmran 81 tamamlandı diyor. Dahası da var, 15:55'de "Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed'e" inanmanıza aslında gerek yok diyor. "Onlara inanmak zorunda değilsiniz." diyor. 16:19'da da "Kendisini red edenleri Cehennem ile suçluyor" paşa beyimiz. 

17:01'e dikkat, Mevlana ile ortak noktasını bu kez canlı canlı yapıyor ve cümlesinin sonunda Vakia 79. Ayetini kendi elçiliği doğrultusunda kullanıyor ve bu sıfatı peygamberliğine yüklüyor. 

Reşad, kendi kendine çelişiyorsun be oğlum. Sıkıldın bu tipten biliyorum az sonra bu tiple, diğer 2 şahsa da az çok değinip yazıyı bitireceğim. Diyelim ki iddian doğru, haydi gidelim peygambersin bana göre imkansız kere imkansız ama diyelim ki öylesin ;

Senin için Musa, İsa ve Muhammed'i boşveriyorsak, onlar neden seni onaylıyorlar? Onların hepsi aslında senin elçiliğine mi hizmet etti yani? 

Kendi demeçleri bunlar sakın kıvırmaya kalkmayın delillerle ortada. Ben sizin "Sahtekar peygamberiniz" gibi zanlarla gelmiyorum. Dediğim gibi hadi sen doğrusun ve bir "Resulsun" çünkü sana göre son "Nebi" Muhammed ama son resul sensin. Yani Kur'an'da resullerin arasına dahilsin bakalım Kur'an bu konuda ne diyor? Yüce Allah ayetlerinde bunları buyuruyor ;

"Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın. Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur." - Nisa 136

"Onlar ki Allah'ı ve O'nun resullerini inkar ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını açmak isterler de "bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz" derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler. İşte bunlar gerçek kafirlerdir. Ve biz, kâfirler için yere batırıcı bir azap hazırladık." - Nisa 150 ve 151

Allah'a ve O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir." - Nisa 152

Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter." - Nisa 171

"Yemin olsun ki, Allah İsrailoğullarının mîsakını almıştı da içlerinden on iki temsilci/başkan göndermiştik. Allah şöyle demişti: "Ben sizinle beraberim. Namazı kılarsanız, zekâtı verirseniz, resullerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel bir biçimde borç verirseniz, kötülüklerinizi elbette örteceğim ve sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere elbette koyacağım. Artık bundan sonra küfre gideniniz yolun denge noktasından sapmış olur." - Maide 12

"İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun, resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır." - Maide 32

"Göğüslerinde düşmanlıktan ne varsa söküp atmışızdır. Irmaklar akar altlarından. Şöyle derler: "Hamdolsun bizi buraya ulaştıran Allah'a. Eğer Allah bize kılavuzluk etmeseydi, biz buraya ulaşamazdık. Andolsun ki, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler." Şöyle seslenilir: "İşte size, yaptıklarınıza karşılık mirasçı kılındığınız cennet." - A'raf 43

"Onun yalnız tevilini gözetirler. Onun tevili geldiği gün, daha önce onu unutanlar şöyle derler: "İnan olsun, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bizim için şefaatçılar var mı ki, bize şefaat etsinler; yahut daha önce yaptıklarımızdan başkasını yapalım diye geri gönderilebilir miyiz?" Öz benliklerini hüsrana ittiler. İftiralarına alet ettikleri, onlardan uzaklaşıp kayboldu." - A'raf 53

"İşte o kentler/medeniyetler! Haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz sana. Andolsun, resulleri onlara açık-seçik deliller getirmişti. Ama daha önce yalanlamış oldukları için inanmadılar. Küfre sapanların kalplerini Allah işte böyle mühürler." - A'raf 101

"Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı." - Tevbe 70


"Yemin olsun ki biz sizden önceki kuşakları, zulmettikleri ve resulleri kendilerine açık kanıtlar getirdiği halde inanmadıkları için, helak ettik. Günaha batanlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız.- Yunus 13

Reşad eğer Resul ise, Reşad bu halde bile cennete giremiyor. Çünkü bu ayete bakarsak ;

Allah'a ve O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir." - Nisa 152

Resuller arası ayrım yapmamız gerek ama daha "Resul" olduğunu iddia eden Reşad, İsa, Musa ve Muhammed'i boş verin diyor. Gram tutarlılık yok be kardeşim. Yok miraçmış da, bir de ne tesadüf sizin reddettiğiniz Muhammed'in miracına, Reşad olunca çıkmanız makul oluyor. 

Şimdi şu Ali İmran 81 muhabbetine gelelim ;

"Ve unutma ki Allah, peygamberlerden mîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?" "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi." - Ali İmran 81

Şimdi bunu şöyle düşünün, herhangi bir takım bu. 23 kişilik futbol, 16 kişilik basketbol takımı var ve koç bir kaptan seçecek. Koç bu kaptanı var olan kadrodan mı seçer, yoksa kadroya yıllar sonraya gelecek birisini mi? Tabi ki kadroda yer alanlardan birisini seçer! Düşünsene futbol takımı koçu diyor ki, sizin kaptanınız takıma 10 yıl sonra katılacak ne kadar mantıksız ve saçma değil mi? Futbolcular da buna, tamam koç diyorlar. Tutarsız bir mantık. 

Aynı mantığı burada da yapacaksın işte. Allah tüm peygamberlerden mîsak yani bir "Kesin söz" alıyor. Bu kapsamda söz bahsedilen kişi Hz. Muhammed'dir. Çünkü bu yükün "Ağır" olduğu söyleniyor. Şimdi bu bir Kur'an üslubudur. Şöyledir ki, bütün olaylar "dı, di'li" geçmiş zaman kipiyle anlatılır ama bu "Yaşandı ve bitti." demek değil. Yaşanacak, bunlar kaçınılmaz olarak gerçekleşecek demektir. 

Reşad'ı "Resul" kılan bu mantıkla o zaman Cennet ve Cehennem'de yaratıldı, bizler sorgulandık ve şu an Cennet, Cehennem hayatı başlamış olması lazım.

Samimiyet ve tutarlılık her açıdan ofsaytta kalıyor. Tamam Reşad sana bu kadar vurduğum yeter. 

Hasan Mezarcı'ya bakın. Bu da Reşad'ın Mesih'li versiyonu. Hatta Hasan Mezarcı defnedilmiş ve kendisi, Meryemoğlu Mesih'miş, abicim bi kabyol git öteye ya. Al bak videosu ;

Bak kelimeleri gayette de bizim Kur'an'a yakın "İnşallah, Cenab-ı Hak" falan, Reşad'ın Mesihli versiyonu bu tip sadece. Tamam bir sistem getirmedi ama bu da her yerde "Ben vahiy alıyorum ulen lilili" diye ötüyor Ruhul Küdüs falan diyor. Al bak bu da Noel kutlamalı videosu ve söyledikleri şarkının sözlerine dikkat ;


Bak bu kıyafet Muhammed ve Musa'nın da kıyafetiymiş aynı zamanda. Bunun dahası da var, buyrun sitesi. Beyimiz şu an Almanya'da yaşıyor ama Alalh ona bir daha "Vahyedince" gelecekmiş sitesinde "Kur'an-ı Mecid" adlı kitabı da var. Bildiğiniz Kur'an gibi bir kitap sûre adları ve ayet sayıları bile mevcur. PDF olarak indirin de okuyun, cidden komedi. Bildiğiniz ilkokul müsameresi şiirler gibi sıçtığımın şirk kitabı.

Böyle bir videosu da var. Kendi şirk kitabından "Ossuruk ayetleri" de okuyor.


Çocuk tekerlemesi okuyor ulan gülmekten ciddiye alamıyorum ehehe. Ya bir dakika dur dur... Ulan içimden söveceğim, küfür lügatımı kuruttunuz ulan. Neyse, son olarak abimiz te 2000 yılında İsalığına(!) dayanarak, burada kliselerdeki resmimi düzeltin uleyn çekiyor. 2012 yılında o dönemin başbakanı olan Tayyip Erdoğan'a ve dönemin cumhurbaşkanı lan Abdullah Gül'e de mektuplar çekmiş kendi sitesinde de bulabilirsiniz.  

Son olarak İmam İskender Ali Mihr denen bu dedecik var. Bu abimiz de Reşad gibi, ama bu tersi mantık. Bu olaya Tasavvufsal yaklaşıyor Allah'a ulaşmak, hidayet potporileriyle yola çıkıyor. Resuluz ama nebi değiliz diyor. Buraya tıkla ve en alta in bak ne diyor ; 



Oh ulan. Hayat size güzel anasını satayım. Herkes resulluk ilan ediyor şeyinin keyfine göre ulan. İsim misim, dile göre de uyarlayıp ayar çekiyorlar. Ya abicim, Allah topunuzun belasını versin ki verecek, Cehennem sizi bekliyor! Kur'ân'a delilsiz ve keyfi anlamlar veriyorsunuz. 

Videosu da buradan buyursunlar ;


Edip Yüksel, Reşad'a inanan birisi benim gözlemlerim kadarıyla ki, bunu de bu programda şuradan itibaren dinlerseniz ifade ediyor, buradan izleyin. Ben gerekli noktadan başlatıyorum en kritik sorulardan yani. 


Birbiriyle çelişen yanıtlar veriyor. Önce güzel konuşuyor ama Hulki Cevizoğlu belli ki kitabı yalayıp yutmuş ve enfes bir araştırma yapmış. Bu sefer köşeye sıkışıyor ve "Beni izleme." demelere başlıyor. Vahiy aldınız mı sorusuna önce hayır derken sonra "Üzerinde 19 Var'da anlattığı mevzuyu anlatmaya başlıyor. Bir ses duydum "3:41" Ali İmran 41 demeye getiriyor. Bir şeyler söylüyor ve söylediği şeylerde direkt olarak "Ben vahiy alıyorum." demese de resmen imalarıyla "Bana vahiy geldi" demeye getiriyor meseleyi. 

1:54:43'de sonra bir 3-4 saniye odaklanın. Edip orada 1-2 kere kısık sesle "Evet" diyor. Neye "Evet" diyor kısıkça biliyor musunuz? Bakın çok dikkatli ve full seste dinleyin. 

Bundan 15-20 saniye Hulki Cevizoğlu'nun sorusu ise şu ;

Bu anlattığınız olayın, 3:41 olayının "Cebrail" tarafından kalbinize vahyedildiğini şimdi de söylüyorsunuz, inanıyorsunuz?

Başlattığım yerden 2-3 dakika sonra Hulki Cevizoğlu ve Edip arasında şöyle bir diyalog geçmekte ;


Hulki: Yine bu çöpe atacağınız kitabınız yani Notlar'dan, 48. ve 49. sayfalarında bir olaydan söz ediyorsunuz. Bir insan için enteresan bir olay. 23 Ekim 1986 günü öğle saatlerinde, 13.30'da büronuzda oturuyormuşsunuz, kalbiniz hızla çarpmaya başlamış, ve 3:41 diye tekrarlayan bir şey işittiğinizi iddia ediyorsunuz. Bu 3:41 nedir? Ve bunun Cebrail tarafından kalbinize vahyedildiğini söylüyorsunuz. Siz Cebrail' den vahiy alabilecek ve almış bir insan mısınız? Ben de Cebrail'den vahiy alabilir miyim? Siz de bu anlamda resul sayıyor musunuz kendinizi?


Edip: Kesinlikle böyle bir iddia yapamam.

Upuzun bir cevap veriyor ama 3 dakika önce dediği şeyle çelişiyor. Uzun cevabı dinleyince de anlayacaksınız ki kesin aldım demiyor ama uzun cevabını almadım da demiyor. Konuyu çarpıtıyor işte bir ses duydum da, şu da, bu da, kusura bakma cebrail diyorsan bu iş "Vahiydir" kardeşim. 

İnsan olarak tatlı ve sempatik buluyorum. Hurafeleri ifşa videolarının bazıları da güzel ama bu olay kendisinden beni soğuttu diyebilirim. Gelin bir de bunu "Üzerinde 19 Var" dan bakıp yazıyı sonlandıralım. 

Kitabın pdf linki budur. Şimdi kitaptan gelin,  142. Sayfaya ve maceraya atılın ehehe. Okuyun olayları başka destekli olaylar olmuş soru soruyor ve monolog gibi kendi kendine yanıtlıyor. Neye dayanarak "Atıyorsunuz" sorusuna, durduk yere "Bereat" suresindeki "Tarihsellikten" dem vurup upuzun bir yanıt yazmış. Hiç net yok oğlum ya.

Hepsinin ortak notkası "Vahiy alıyoruz diyorlar, net yanıtlar yok zaman zaman Kur'ân vasıflarını çıkarlarına yontabiliyorlar." 

Yontmayı bir tek Edip'de göremedim açıkcası ama Edip'de "Vahiy ve çarpıtmalı yanıtlar var, delikanlı gibi hiçbir yerde net bir yanıtı yok." 

Yazının özeti ;

1- "19" sistemi Reşad'ın sandığı bir sistem değildir. Kainat yapısını anlatmaktadır bilhassa Cehennem azabına vurgu vardır.

2- Reşad, Hasan, Edip ve İmam İskender, "Vahiy aldım!" safsatalarını dillendiriyorlar. Edip alıp almadığına bence kendisi bile emin değil ki, net bir yanıtı yok. 

3- 19'a inanmamak fitnedir vurgusu, Kainat yapısına vurgudur. Dolasıyla bunu "Ateistsel" bir vurgu olduğunu deliller eşliğinde söylemek oldukça mümkün.

4- Son Resul de, son nebi de, kesinlikle Hz. Muhammed'dir! Ötesini iddia eden Kur'an'dan dem vuramaz. Vurursa da akibeti Nisa 150 ve 151'dir. Ben demiyorum, kutsal kitabında Allah diyor. 

5- Tevbe suresinin son 2 ayeti aslanlar gibi de mevcuttur. Reşad'ın ne mal olduğunu ifşa ettim. Birisinin "Matematiksel zırvası 60-70 kere denk geliyor" diye niye ayet atıyoruz kısmına hiçbir zaman "Somut bir Argüman" savunamıyorlar ve sıkışınca Ali İmran 81'e sığınıyorlar ama onun da mantıklı izahını yaptım. Dolasıyla Kur'ân gerçekten de muhkem kılındı, yani sağlamlaştırıldı ;

"Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, hikmeti herşeyi kuşatan ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri kesin delillerle sapasağlam düzenlenmiş ve iyice açıklanmıştır." - Hud 1 

6- Kesin delilli bir kitaptan 2 ayet atmak ile başka bir çelişki doğuruyorlar. En'am ve A'raf'da o attığım ayetlerle birleştirince her şey yerine cuk oturuyor. 

7- Bu yazı Allah rızası için ve hurafeleri çürütmek adına yazılmıştır. Ben de senin gibi bir tipim, mümin olmaya debeleniyorum o kadar. Tekrarlıyorum bu kısmı benim maddi çıkarıma yafta yamaya debelenler, saldıranlar olacaktır diye tahmin ediyorum çünkü ;

Ben bu yazıyı Allah’ın rızasını kazanmak için, yani kendi menfaatim için yazdım. Bu da demektir ki bu yazıyı hiçbir izin almadan paylaşabilir ve duyurabilirsiniz. Bunu yaparken sizden tek ricam insanların blog’daki diğer yazılara da ulaşabilmesi için kaynak belirtmeniz. Hatta bir ricada daha bulunayım, bu yazıyı muhakkak yayın etrafınıza. Çünkü insanların kafaları çorba oluyor artık.

Haydi eyvallah.

Dipnot ;

Burayı kalın yazacağım ki o kalın kafalarınıza işlemez sizin çünkü bana kibirli diyorsunuz ama daha girişime "Cahilce, basiretsiz, rivayet üzerinden gidiyor" eleştirileri alım hep saldırı, hep atak. E tabii, size ancak boyun eğen "Zeki, müvahhid" oluyorken karşı çıkan ve eleştiren "Zındık, Sekar'ın ateşini yüreğinde hisset, Kafir" vesaire. 

Hayırdır abicim Cennet'in tapusunu sizin mi? Sizden hariç herkes Cehennemlik mi? Koskoca Cennet bi sizler 19 kişileri için mi yani? Reşad'a çok saldırmam bu kadar mı incitti sizi. Eh, incitmiş ki daha 3-5 kelimeyle "Ön yargı" karaları alaibliyorsunuz. Aynı eleştirileri ben sizin yazınıza yapınca da "Üslüp, yüzeysel ajitasyonlar" yiyorsunuz. Bu yazı şahsen daha ağırlıklı "Sistem Eleştirisi" olmuş ve Reşad'ın dil konusundaki 19'a uydurmak adına yaptığı tutarsızlıkları görüyorsunuz.

Bu yazı beni daha da ikna etti ve ifşamın dilsel açıdan haklı delilleri olmasa Reşad üzerinden doğruluğunu ispatladı ve daha da çelişki açığa çıkardı. Saldırılara devam, dilediğiniz kadar dışlayıp linç edin. Allah adına anarşist olmayı ben İbrahim'den öğrendim. İbrahim'de putları kırınca herkes onu dışlamıştı. Ben özel bir kimse değilim merak etmeyin. Sen neyse ben de oyum, tek farkım kusursuzluğu sadece Allah'a özgülemek, Reşad'ın evrensel ve matematiksel "Vahiy kod 19 Sistemine" özgülemek değil ve son elçinin, nebinin, resulun Hz. Muhammed olduğunu kabul etmek.