13 Ekim 2016 Perşembe

Salçalı Ekmek

Merhaba. Destur var mı? Varsa bir 10 dakikanı istiyorum. Çocukluk nedir biliyor musun? En saf olduğun, en hassas olduğun, hayata en tutunmak istediğin ama bir o kadar da en başarmak istediğin zamandır çocukluk.

Salçalı ekmeğini, para, pul, kadın, aşk, seks, toplum ve bunun gibi hiçbir kavramı düşünmeden ağzına bulaştıra bulaştıra yediğin dönemdir. 5 yaşında dünyayı kurtaracağın dönemdir çocukluk, en büyük derdin sevdiğin kızın yanına oturamamaktır gerçi şimdiki çocuklarda bu kaldı mı bilmiyorum ama doksanlarda vardı. Beden dersinin kötü geçmesidir çocukken en büyük derdin, tabii bunu şanslı çocuklar için söylüyorum. Yoksa şansız çocuklar için bunlar hariç. Yetiştirme yurtlarındaki çocuklar, okula gidemeyenler ve çocuk gelin yapılmak zorunda kılınan kızlar bunlardan müstesna, onlar bizden daha iyisini hak ediyor. 

Büyüdüğünü nasıl anlarsın biliyor musun? Tam tersine mantıkla. Salçalı ekmeğini şimdi bunlardan hiçbirini düşünmeden bile yiyemezsin. Elalem ne der, üstüme döker miyim, ağzıma bulaşırsa hemen peçete sarılmalıyım, karşıdaki kadın beni böyle görürse ne olur bla bla bla.

Şimdi dünyayı kurtarmak gibi bir hedefin var mı? Hiç sanmıyorum. En azından benim yok. Senin varsa, halen bir "Super-Man" adlı bir kahramanımız yok, meydan senin yani ama uçan adam Sabrimiz var o ayrı ehehe. Beden dersin hep kötü geçiyor zira, adam gibi yürüyüş bile yapmıyorsun. Dominos ve Burger'ı zengin ediyorsun ya da bilimum Foursquare mekanlarını, zira millete hava atacağım diye kasım kasım kasılıyorlar. Ölünce de meleklerle foursqaure bildirimi vurursun artık facebook profilinde. Kasım kasım kasılıyorsunuz be kardeşim. Ulan 1 kere geliyorsun hayata, az da kendin için yaşa.

Başkalarına hava atacağım diye ne saçma adetler, kendi kendini fişliyorsun üstüne bir de salak gibi. Ben mi? Yok abicim kalsın büyümek. En güzeli çocuk kalmak. Olgun erkek isteyen hatunlara duyuru, o herif ben değilim. Ben çocuğum ve şu an Allah haricinde en sevdiğim şeylerden birisi, salçalı ekmeğini ağzıma saça saça yemek. 

Çünkü çok güzel lan. Onu her ağzıma saçtığımda çocukluğum geliyor aklıma. O masumluğum, o kirlenmemiş kalbim, nefret nedir bilemeyen anlarım, sadece Mario'yu geçerek bile dünyalar kadar mutlu olduğum, sabahın köründe kalkıp, saatlerce çizgi film izlediğim o günleri veriyor bana yeniden.

Tamam, Tom Jerry'i yedi, Road Runner'i de Çakal yedi, Bugs Bunny desen ilk kurşunda bu kez öldü. Pamuk Prenses, prens ile gitmeyip yedi cücelerin tecavüzlerine maruz kaldı, kalbimde bu kez tüm insanlıkdan nefret duygusu var bir de, ama ben yine de çocuğum.

O salçalı ekmeği her gördüğümde hep çocuklaşıyorum. O yüzden sevgi, aşk, şefkat işte bunlar bana o salçalı ekmeği anımsatıyor. Ne alaka ulan dersen, çünkü onlar da saf, masum, koşulsuz olan duygular da ondan. Salçalı ekmek gibi. Çünkü salçalı ekmek de bana koşulsuz mutluluk veriyor.

Anne, bana salçalı ekmek versene. Ya dur anne, ben kendim yaparım. Nasılsa 24 yaşına giricez birkaç güne. Kazık kadar adam olduk...

Gel beraber salçalı ekmek yiyelim mi? Belki yeniden çocuk oluruz. Çocuk olursak da maç yapalım ama, gazozuna tamam mı? O zaman başlayalım. Topu nerden mi bulucaz? Anne, topumu versene. 

Anlamsız bir yazı oldu değil mi? Bu yazıdan bir anlam çıkaramadıysan, gidip yetişkin dünyanda mutluluklar. Anlam çıkarırsan ki bu anlam salçalı ekmek ve çocuklukla paralelse, hadi annelerimizden salçalı ekmek alıp parkın orada buluşalım. Yapmazsa da bölüşürüz. Çünkü çocuğuz, paylaşırız. 

Haydi eyvallah, her gün salçalı ekmeğini ağzına saça saça yersin inşallah. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder