24 Kasım 2016 Perşembe

Uydurulmuş Din ve Kur'an'da ki Din 1

Selamın aleyküm. Evvela bugün öğretmenler günü yani 24 Kasım. Burayı okuyan öğretmen varsa ; İşini "Hakkıyla" yapan bütün öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu ve mutlu olsun. Bu berbat rezil sistemde çok fazla rezil öğretmen var. Onlar hem maddi kayıp, hem de zaman kaybı ülkemize maalesef.

Ancak bunun harici geri kalan kesimde olup ; Kendini geliştiren, akledebilen, sorgulayan ve sorgulattıran her öğretmenin, bu günü kutlu olsun. Şimdi konuya girişebiliriz ;

Konu bu ve bunun gibilerin türemesi birader. 

Bir kere Kur'an'da mevlüt okutmak, 7. gece, 40. gece, 52. gece tarzı ifadeler asla ve asla yoktur! Şamanizm'den gelmedir bunlar tamamen, onlarda daha ileri boyuttaydı ölülerin değerli eşyalarıyla beraber gömülmesi falan. Her neyse, haydi let the game begin! 

Gelenek = Hz. Muhammed "Kıyamet saatini biliyordu, hatta Allah ona kıyameti gösterdi." 

Gerçek = Yuh! Ebesinin örekesi! Ciddiyim hadislere girin bunlarla ilgili milyarlarca hadis bulursunuz belki ama ben size gerçeği atayım.

Ne zaman gelip çatacak diye kıyamet saatini soruyorlar sana. De ki: "Ona ilişkin bilgi Rabbim katındadır. Onu, vakti geldiğinde belirginleştirecek olan yalnız O'dur. Göklere de yere de ağır gelmiştir o. O size ansızın gelecektir, başka değil." Sen onu iyice biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: "O'na ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat insanların çokları bilmiyorlar." - A'raf 187 

"O kıyamet saatine ilişkin bilgi Allah katındadır. Yağmuru O yağdırır. O, rahimlerde olanı da bilir. Hiçbir benlik yarın ne kazanacağını bilmez. Ve hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Allah Alîm'dir, Habîr'dir." - Lokman 34

Bu nasıl bilgi oğlum? Muhammed biliyormuş evet, ayetler öyle demiyor ama şekerim. Muhammed'i ilahlaştıracağız ve öveceğiz, diğer peygamberlerden üstün kılacağız diye yalan isnat ediyorsunuz! Hem Muhammed peygambere, hem de Allah'a yalandır bu! Çünkü böyle bir şey varsa sen demiş oluyorsun ki "Allah bunu Kur'an'da eksik bıraktı." bak ucu nasıl da Allah'a gidiyor gördün mü? Neyse sapıklıktır bu. Kıyametin ne vakit kopacağını Allah bilir. 

Gelenek = Kıyamet alametleri diye bir şey var.

Gerçek = Herkese benden çay! Size yok ama! Eleman bir "Kıyamet alametleri" kitabı yazmış. Kur'an'ın 3 katı kadar kalın maşallah. Allah'ın söylemediği ya da bizden gizlediği(!) ne varsa onda artık... Öyle işler de tıraştır. Yukarıdaki ayetleri yeniden oku, bağdaştırırsın. Zor bir şey değil. Yapabilirsin, ben biliyorum.  

Gelenek = Kalbinde "İman" ile ölen herkes, cehennemde cezasını çektikten sonra cennete girecektir. 

Hatta yetmiyormuş gibi, şarlatan olan bu vatandaş tarifini bile yapıyor. Buyurun bu da videolu delil ;



Bu şarlatanı bilmeyen yoktur. Cübbeli denen şahısdır kendisi ve bunun "Ak" dediğine "Siyah" demelisiniz abi Kur'an'a göre o derece... Kur'an'ı "Hakkıyla" okuyanlar benim dediğimi gayet iyi anlayacaktır. Videoya göre ismi, sureti bile varmış. Hadisle izah ediyor, yalan hadislerle.

1- Gaybı bile bilmeyen peygamber yine "Yukarıdaki" ayetlerle bakarsak, cehennemden çıkacak en son kişinin "Adını dahi" nasıl bilebiliyor?

2- Cevap ayetlerimle geliyorum ; 

"İnanmış olanlarla karşılaştıklarında, "İnandık" derler. Baş başa kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: "Allah'ın size açtığını, Rabb'iniz katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz? Aklınızı işletmeyecek misiniz? Bilmezler mi ki, Allah onların sakladıklarını da açıkladıklarını da çok iyi bilmektedir. İçlerinde ümmî olanlar da vardır ki Kitap'ı bilmezler, sadece hayal ve kuruntu bilirler. Onlar yalnız sanıya saplanırlar. Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden! Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklardır orada. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ise cennetin dostudurlar. Onlar da orada sürekli kalacaklardır." - Bakara 76, 77, 78, 79, 80, 81 ve 82 

Bak burada Allah ne diyor güzelim? Bir daha ayıklayıp atıyorum bu sefer ki, kafalara kazınsın iyice! 

"Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklardır orada."

Cehennem gayette sürekli ve kalıcıymış demek ki. Cennet zaten sürekli de, bu abiler kendilerini ve milleti sıyırtmak için "Ya Allah affeder kaldı ki imanlıysan cezasını çekecen sadece" diye milleti fişiliyor. Adamın da işine geliyor tabii. Hayır kardeşim bir yere sevk edildin mi? Yüce Allah hiçbir istisnai hüküm vermedikçe, Cennet hayatı da Cehennem hayatı da bal gibi sürekli sürecek bir kısır döngüdür. Cennetlik olacaksan da tek yolun ; Kur'an'dır. Başka çıkar ve başka doğru yol yok kardeşim. Bu böyle biline!

Gelenek = Ölüye Kur'an okunur ve ona ulaşır.

Gerçek = Yok öyle sonradan sipariş hacı dayı. Ölünce amel fişin kesilir. Ölünce sana Kur'an falan okunmaz hiç kusura bakma. Ben de 4-5 hatim var, ben onu şuna atayım falan, olmaz. Bunun ciddi ciddi ticareti bile dönüyor. Ölüne hatim indiririz biz ama bize 400 TL vereceksin. Benim saftirik vatandaşım da veriyor, verme ulan verme. Çünkü öyle işler yok arkadaşım! Ben sana yine ayetle izah edeyim güzel kardeşim.

"Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir." - Yasin 12 

Ölenin amel defteri kapanıyor. Ancak burada "Eserleri" kısmı denildiğine göre belli ki, tam kapanmıyor. Ancak kişi artık kendi kendisi kurtaramıyor. Ne olabilir bu eserler? Hadislere başvurmadan mantıkla izah edeceğim ;

1- Hayırlı bir evlat = Bu gayet mümkündür. Çünkü ;

"Şu da bir gerçek ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan aracıdır. Allah'a gelince, onun katında büyük bir ödül vardır." - Tegabun 15  

O zaman arkada "Mü'min olmaya debelenen bir evlat bırakmayı başarmak" güzel bir iş olsa gerek. Çünkü bu imtihandır bu anne ve baba geçebilmiş demektir o zaman.

2- Ciddi eser = Bu okul olur buradan faydalanır çocuklar, mescit olur ki insanlar yeri ve günü geldiğinde burada ibadet ihtiyacını giderebilir, bir bilgi üretmek ve bu bilgiyle 5 ya da 500 bin kişinin faydalanmasını sağlamanız ve bir şeyler üretmeniz, bir de mesela bir yere su içme, benzeri yerler yaptırıp fakire ve yoksula da açık işlere imza atmanız gibi bir takım şeyler de yazılması mümkün olabilir. Zira bunlar da "Arkada bırakılan eser" kapsamına rahatlıkla girer. 

İkisi de "Mal" kavramına girer ayrıca ; Birisindeki bilgiyi paylaşıyorsun hiçbir ücret, bedel istemeden. Benim veya Cemre'nin yaptığı gibi, dilersem bunları kitap yapıp para bile kazanabilirim. Dini işler bizim ülkede gayet güzel gider gayet. Şöhret de kaparsınız hem. Diğer kavram da zaten maddesel yani materyal olduğu için elbette mal kavramına dahildir bana göre ama sen farklı yorumlarsan ona da saygılıyım moruk. Mantıklı olsun yeter ki. 

Sonuç olarak ölen kişiye hiçbir şey ulaştıramazsınız. Ona ulaşan "Eserler" de kendi eserleri olması kaydıyla ulaşır. Ölüye Kur'an falan okunmaz çok okumak istiyorsan kendin ve oradaki diri olan herkes için oku, bak Allah bunun ayetini de koymuş hem de "Ölülere okuduğunuz Yasin" suresine ;

"Biz peygambere şiir öğretmedik; bu ona yakışmaz da. O ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır. diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir." - Yasin 69 ve 70

Gelenek = Arapça kutsal bir dildir. Bu yüzden namaz ve Kur'an kesinlikle "Arapça" olmalıdır. 

Gerçek = Yok öyle iş kardeşim. Arapça'nın  hiçbir zerresi "Kutsal" falan değildir. Namazı "Arapça" kılmak gibi bir zorunluluğum yok güzelim. Hangi ayet demiş bana getirsene bir onu sen. Bak benim sana ve size ayetlerim var ama ; 

"Gerçekten biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik." - Yusuf 2

Kim akıl erdirecek ya da kimler? Arap toplumu tabii ki! Kur'an arap coğrafyasına ve arap kavmine iniyor çünkü! Arap toplumuna almanca Kur'an indirirse Allah ki istese yapacak kudreti gayette var. O zaman bu toplum nasıl akıl erdirirdi, yani o arap kavmi nasıl anlardı? Anlayamazdı. 

Çok dolaylı bir kanıya vardın diyecek arkadaşlar elbette olacaktır ama devam niteliğinde atacağım ayetler de var, hepsini birleştirince göreceksin. Ben bildiğim için böyle peşin konuşuyorum ama sana da niye böyle peşin konuştuğumu ispatlayacağım. 

"İşte böylece onu sana Arapça bir Kur'ân olarak indirdik ve onda tehditlerimizi çeşitli şekillerde açıkladık-tâ ki Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut bu onlar için bir zikir vesilesi olsun." - Taha 113

Kim korunacak? Arap ümmeti ve arap kavmi tabii ki.

"Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de, O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı." - Şuara 198 ve 199 

Arapça eğer "Kutsal" ise, o zaman niye başka dilde gelince inanmak istemeyenlerin yine "İnanmayacağı" vurgusu var burada hacı? 

Madem bu dil kutsal o zaman bu toplumlarda neden "Ateist, agnostik, deist, münafık, müşrik" var hatta ve hatta başka dilde inince bile neden "Ateist, agnostik, deist, münafık vb." kimselerin olacağını vurguluyor yüce Allah? Çünkü bu kitabın dili kutsalsa, hani nerede Arapça'nın kutsallığı? 

Çünkü sadece o toplumun dili "Arapça" olduğu için bu kitabın dili Arapça da o yüzden! Arapça kutsal falan değildir bunlar tamamen "İblis'in oyunlarıdır." Çünkü Kur'an'da iblis aynen böyle diyor ;

"Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım." "Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Bir çoklarını şükreder bulamayacaksın." - A'raf 16 ve 17


Bak bu ayetlerle paralel düşününce ne kadar güzel oturuyor değil mi parçalar? Kur'an kesinlikle "Bütünsel" ele alınması gereken bir kitaptır. Bir ayetin tefsirini, bazen aynı sure içinde, bazen de alakasız bir surede ama başka yerlerde olan ayetler gayet güzel şekilde yapmaktadır. Kur'an'da "Dinen" aranılan her şeyin cevabı vardır. Neyse bu geleneği çürütmeye devam ediyorum.

"İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte." - Şura 7 

Altını çizdiğim kısıma bir daha bak. Demek ki neden bu Kur'an "Arapça" inmiş? O toplum o dilde konuştuğundan, onları bildiği dilden uyarmak ve ikaz etmek için. Arapça'nın hiçbir kutsallığı yoktur. Hz. Muhammed Türk olsa, baya baya Türkçe inecekti bu din. Alman olsa da, almanca inecekti bu kitap. Çünkü amaç önce kendi toplumunu uyarmak, sonra bu dili bilenlerin, bilmeyenlerin de bildikleri dilde, insanları ikaz etmek ve uyarmak içindir.

Türkçe namaz kılmakta şahsen hiçbir sakınca görmüyorum. Çünkü Namazı bozan 3 durum vardır ; Cenabetlik, namaz abdestinin olmaması ve "Ne dediğini bilmemek" durumundan dolayı sarhoşluk durumudur. Arapça kılıyor ama adam ne dediğini bilmiyor? Böyle bir namaz hiç de makbul değildir Kur'an'a göre. Birçoğunuz okuduğunuz surelerin her ayetinin ne anlamına geldiğini biliyor musunuz? Ben biliyorum o yüzde Arapça Fatiha ve İhlas okurum ben namazlarda, size de öneririm. Hem çok uzun değil, hem de anlamları Kur'an'ı temel noktalarına değinen 2 suredir. Şimdi bu kolaycılık değil mi hacı diyeceksin? Ben de sana bu ayeti göstereceğim ;

"Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir." - Müzzemmil 20 

Gördüğünüz gibi altını çizdiğim 2 yerde de yüce Allah, namaz adına ve hayat adına "Kur'an'dan kolay geleni oku" buyurmuş. Bu "Kolaycılığı" Allah bana imkan olarak vermişse, benim yapmamda da hiçbir sakınca yok. Aksine Allah'ın öğüdüne uymamdan dolayı yüce Allah hoşnut olacaktır diye düşünmek daha doğru olur. Çünkü Kur'an "7/24 ibadet yap demez asla! Önceliğin dinin ve ibadetlerin olacak. Sonra dünya hayatının her güzelliğine de paşa paşa vakit ve imkana izin vermiş yüce Allah. 

Sonuç olarak, Arapça kutsal bir dil falan değildir. Bu yüzden meal okumak, meal ve Arapça hakkında gram bilgisi olmayanların da Türkçe namaz kılmasında Kur'an açısından sıkıntı çıkaracak en ufak zorlama bir ima dahi yoktur.

Gelenek = Sadece bizim "Tarikat, mezhep" cennete girecek ve hocalarımız bize şefaatçilik yapacaklar.

Gerçek = Götünüzle dahi gülebilirsiniz buna. Ayetler yoruma bile kapalı bu konuda. 

Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır. Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır. Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: "İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!" - Ali İmran 103, 104, 105 ve 106 

Hatta o gün, bu "Şeyh, gavs, hoca, cübbeli, zırlaklara ve kendini "Mehdi" zannedenler" hakkında onun yoluna uyup cehenneme gidenler, bu sözde "Şefaatçileri ve evliyaları, yol göstericileri" hakkında diyecekler ki ;

"Hiç kuşkusuz, Allah, inkârcıları lanetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır. Sonsuza dek kalacaklardır onun içinde. Ne bir dost bulacaklardır ne bir yardımcı. Gün olur, yüzleri ateşin içinde evrilip çevrilir de şöyle derler: "Vay başımıza! Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke resule itaat etseydik." Ve derler ki: "Rabbimiz biz, efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." "Rabbimiz, onlara iki kat azap ver; onları büyük bir lanetle lanetle!" - Ahzab 64, 65, 66, 67 ve 68

Aynen böyle onlardan şikayet edecekler. Buradaki "Resul'e itaat kavramı" yine Kur'an'a itaat etmektir. Bununla ilgili onlarca "Ben sadece bana vahyedilenere uyarım ve peygamberin görevi tebliğdir." ayetleri zaten Resul'e itaat kavramını açıklıyor. Her neyse konudan sapmadan bakalım Allah bu cehennemlik olmuş kullarının "Hocalarından, evliyalarından, büyüklerinden" olan talebine nasıl yanıt vermiş ;

"Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır onun içinde. Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kafir olduğuna tanıklık ettiler. Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla içiçe, girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kızkardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz." Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın." Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz. Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz." - A'raf 36, 37, 38, 39, 40 ve 41 

Bak ben sana demiştim yukarıda Kur'an bütünsel olarak okunmalıdır diye. Al sana bunun ispatı! Ahzab'da olan şikayete A'raf'da cevap buluyorsun. Kur'an bu mantıkta okunursa anlaşılır. Her şeye aynı yerde yanıt bulamazsın. Bazen bulursun ama bazen de bu formatta yanıt bulursun ki Kur'an'ı zaten "Allah'ın kelamı" yapan da budur. Hiçbir insan bu düzende asla fantastik bir esere imza atamadı ve atamaz da. Ancak böyle iş, insanüstü bir güç ister ki bu da Allah'ın gücüdür zaten. Her neyse bak Allah ne yanıt veriyor gördün mü? Ayrıca bir şey daha dikkatini çeksin.

Cehennemde ceza çekip, cennete geçiş var diyen arkadaşlara ; 

"Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz." - A'raf 40


Bu cevap da yeterlidir sanırım. 

Gelenek = Bizim peygamberimiz Hz. Muhammed ve soyundan gelen Hz. İbrahim'dir. 

Gerçek = Tüm resuller bizimdir, tüm elçilerin dini Kur'an'ın sahip olduğu dindir. Buna da uzatmadan ayetlerle cevap vereyim ; 

"Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." - Bakara 285

"Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır." - Ali İmran 179

"Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın. Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur." - Nisa 136 

"Onlar ki Allah'ı ve O'nun resullerini inkar ederler, Allah'la O'nun resulleri arasını açmak isterler de "bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz" derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler. İşte bunlar gerçek kafirlerdir. Ve biz, kâfirler için yere batırıcı bir azap hazırladık.Allah'a ve O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir." - Nisa 150, 151 ve 152

"Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter." - Nisa 171


Daha çok ayet var da bu kadar ayet oldukça yeterli diye düşünüyorum. Gerisini merak eden gidip Kur'an'dan bakabilir. Altında teknoloji var, ulaşmak çok kolay.  

Kafamda deli sorular var, gelenekçilere ;

1- Neden hiçbirinde "Muhammed üstündür" demiyor Allah?

2- Neden "Resul'e itaat edin demiyor burada, hani o konuda konuşuyordunuz ya?"

3- Neden burada "Resullerime inananlara cennet yani ödül var" ibaresi geçmekte?

Bu sorulara verilecek tek yanıt ; Tüm resul yani bütün adı geçen geçmeyen peygamberlerin ilk vahiy ile inen "Saf Din" halinin Kur'an'dan farkının olmamasıdır. Kur'an'ın farkı diğerlerine daha daha "Özgür ve detaylı" olmasıdır. 

Hatta günümüz toplumun islamcıları çoğu bu ayetlere göre "Kafir" sınıfına rahatlıkla girer. Çünkü İsa-Musa-Muhammed üçgeninde milyonlarca insan sidik yarışı yapmakta maalesef. Muhammed'e inanan, İsa'yı inkar ediyor ya da "O mehdidir efenim" diyor. Musa'yı inkar ediyor halbuki Kur'an'da adı en çok zikredilen Musa peygamberdir. 

İşin özü ; Peygamberlerin hepsinin "Müslüman ve Allah'a teslim olan" kişiler olduğuna inanın yeter. Hepsinin davranışları ve bizim bunlardan almamız gereken öğütler vardır. 

Musa'nın Allah'ı görmeyi dilemesi ve bunun hata olması, Nuh'un oğlunu, İbrahim'in babasını, Lut'un karısına dahi "Şefaatçilik" edememesi, Muhammed peygamberin de "Bir insan olup zaman zaman hata yapması", İbrahim peygamber'in putlara yıkarak bir Allah yolunda bir "Anarşizm" başlatması. İsa'nın beşikte konuşmaya başlaması ve ölüleri Allah'ın izniyle diriltmesi, Musa'nın Kehf suresinde yer alan "Sabırsızlığı", İsa'nın arzusu üzerine mucize olarak havarilere "Gökten sofra gelmesi", Adem'in nefsine yeniş düşmesi ve sonra Allah'a tevbe etmesi, Musa'nın Firavun'e anarşistlik yapıp Allah yolunda direnmesi gibi gibi bir çok başka peygamberlerinde sünneti yani davranışları ve bu kıssalarından alacağımız öğütler, dersler ve mantıksal çıkarımlarımız olacaktır.

Bu yazıyı da seri yapacağım inşallah. Aklıma gelirse bu "Gelenek" kısımları. 2. Yazısını da yazacağım inşallah. Haydi eyvallah. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder