23 Şubat 2017 Perşembe

Divan-ı Hikmet ve Tasavvuf Tehlikesi

Selam. Bu kez Divan-ı Hikmet ifşası yapacağım ve bu kez tek yazı olacak. 2 Parça yaptım 2. Parça hiç ilgi görmedi diğerine kıyasla. O yüzden tek yazı olacak, uzun diye sızlanmayacaksın ve okuyacaksın. Ağlamayan ekmek yok kusura bakma hacı. Evvela Ahmet Yesevi'den girişelim.

Tasavvuf aklı sadece Mesnevi'den ve geçen yazıda anlattığım Hallac-ı Mansur'dan oluşmaz. Bu aklın birkaç öncüsü vardır birisi de "Hoca Ahmet Yesevi" idir. Bu zat birçok faaliyeti ve müridi vardır hatta ışınlanır da. Star Wars'da oynamalıydın sen hacı ehehe. Her neyse, gelin sitelerinden aldığım bir ifadeye bakarak hızlıca giriş yapalım.


  
Gördün mü? "Bana seni, gerek seni" diyenlerin de, sevgi ve aşk çağlayanı diye topluma yedirilen Yunus Emreler, Hacı Bektaş-ı Veliler, alayının etkilendiğin adam budur. Giriş yapıyorum. 



u dizelerde kendisi Budizm'deki karşılığı Nirvana, Hinduizm'deki karşılığı da Samadhi olan "Allah ile bir olma" inancının, "Sözde İslama" yontulmuş ve uyarlanmış versiyonu "Fenafillah"a erişmesi gerektiğinden bahseder. Bizim gariban Türklere de bu pagan inancı İslam diye bir güzel yedirir. Sözde İslam diyorum, çünkü bu İslam zihniyetnin hiçbir Kur'an'sal karşılığı bulunmamaktadır. Bu ayetin muhatabıdırlar ;


"Ehlikitap'tan öylesi vardır ki, ona yüklerle emanet teslim etsen onu sana iade eder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dînar emanet etsen, tepesine çökmedikçe onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onlar: "Ümmîlerin, bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir." demişlerdir. Onlar, bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler. İş öyle değil! Kim ahdine vefa eder, takvaya sarılırsa hiç kuşkusuz, Allah takvaya sarılanları sever. Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler." - Ali İmran 75, 76, 77 ve 78

Çünkü bu insanlar ayet olmayan şeyi dine sokarlar ve buna ayet gibi topluma yedirmek için, Ahmet Yesevi gibi, Celaleddin Rumi gibi "Süslü ve boyalı" laflarına Allah'ı bol bol sos niyetine kullanırlar. Eskiden Harezmi vardı ki günümüz bilgisayarlarını, hatta internetlerini oluşturan, programcılık ve makine dilinin temelini oluştan, "Algoritma" buluşunu yapmıştır. İnternet ile ne alakası var deme bilenler bilir, bilgisayarcılıkta bütün yazılımlar "Algoritma" vasıtasıyla geliştirildi hatta bugün bilgisayarı kullanabiliyorsak bunun ciddi bir payını Alogritma'ya borçluyuz ama bunu bizim ülkede kaç kişi bilir? 80 Milyonda 200 bin kişi bulamam, çok iddialıyım ama vallahi bulamam bak!

Muazzam bir El Cezeri var ki, dünyanın ilk robotunu yapmış, icat ettiği makineler günümüzdeki birçok teknolojiye temel oluşturmuş, hatta Leonardo Da Vinci'ye bile esin kaynağı olmuştur. Literatürü ve o dönem ki makaleleri biraz taradığınızda, o dönemin koşulları için akıl almaz buluşlara imza atan müslüman bilim adamlarıyla karşılaşacaksınız.

O dönemlerde Avrupa'da tıp bilimi büyücülük olarak kabul edilirken, doktorluk yapmaya çalışanlar "Cadı bu!" diye yakılıp asılırken, bilimsel bütün çalışmalar "Büyü" diye o dönemim skolastik düzeni tarafından linç edilirken, El-Zehravi denilen adam 200'den fazla ameliyat aleti icat etmiş, tarihteki ilk migren ameliyatını yapmış ve tıp alanında daha birçok "İlk"lere imza atmıştır. Kendisiyle ilgili Türkçe kaynak neredeyse hiç bulamazsınız, şahsen ben bulamadım ama varsa bana iletin zevkle okurum. Çünkü 13. yüzyıldan beri "Batı ve Avrupa" bu adamların kıymetini bizden daha iyi biliyor. El-Zehravi yaban ellerde Abulcasis ismiyle bilinir ve ünvanı "Cerrahlığın Kurucusu"dur. Peki nasıl oldu da bir zamanlar Cerrahlığın Kurucusunu yetiştiren ve Allah'a "Bilinçli kullar" olan müslümanlar, şimdi Kadiri, Nakşibendi, İsmail Ağa, Menzil tarikatlarında "Hah huh" diye zikir ayini yapan tuhaf insanlara dönüştüler zannediyorsun?


Aha bu Tasavvuf ile. Çünkü bu Tasavvuf anlayışı tam bizim topluma layık. Şeyhler ve Gavslar var yani Allah'ın "Sevgili" kulları ve bunlar genelde peygamberlerden de üstündürler. Bunlardan günah çıkartılır ve sonra kul ne halt ederse etsin, eh herkes de gavs olamıyor. Ahmet Yesevi gibi herifler, nafile ibadetler ve süslü laflarla yıllarını geçiriyor hop sana "Hoca, Şeyh, Gavs, Hazret" oluyor! Neyse devam ediyorum.


Bak Ahmet Yesevi de "Hû Hû" diyormuş! Bu zikir ayinleri nereden geldi zannediyorsunuz? Ruhlar pay vermiş, tüm peygamberler gelip Ahmet'i görmüşler. 4 yaşında Hz. Muhammed'in hiçbir işi gücü kalmamış "Mustafa" halk arasında diğer adıdır ama Kur'an'da yalnızca Muhammed diye geçer. Mustafa diyerek Hz. Muhammed'i kast ettiği çok açık. Hızır baba demiş buradan kastı da Hz. Hızır. Ancak Kur'an'da bu "Hz. Hızır" adı bile yok! Kehf suresinde Hz. Musa'nın sabırsızlık kıssası var ve orada belli ki bir peygamber ile karşılaşıyor Hz. Musa ama o peygamberin adını yüce Allah vermiyor. 

Bizim gelenek de buna, Hz. Hızır diyorlar hatta çoğu mealde parantez içinde (Hz. Hızır) eklenir açık açık ama ayetin arapçasını defalarca arapça bilenlere sordum. Bizim mahallede ki camii imamına bile tartışacaktım ki, adam sonra bana hak verdi ve "Doğru diyorsun adı yok harbiden" dedi. Hızırdan kastı budur, neyse buradan çıkaracağınız ders, Hz. Hızır diye bir peygamber yoktur ve adı asla hiçbir ayetin, hiçbir yerinde geçmez.


Firdevs cennetine soktu Ahmet kendisini şimdi de hayırlı işler, bol güneşler abi. Hatta ve hatta çoşan Ahmet, Hz. Adem'i ayağına kadar getiriyor ve Adem buna "Evladım!" nidasıyla bağrına basıyor. Hz. Adem napsın senin gönlünü oğlum ya! Ya abi hiç mi Allah'den korkunuz yok yahu! İblis, dersini çok güzel çalıştırmış bunlara ve Ahmet Yesevi'yi topluma sorsan 100 kişiden 95''i "Çok büyük Alim, çok ulu bir zat" demezse gel suratıma tükür. Ben kalan %5'i, %25 yapmak için çabalıyorum yoksa ben biliyorum.

Ancak hiçbir bilgiyi karnınızda götürmeyeceksiniz çünkü mahşer günü var. O gün Allah demez mi bana? Berk sen bunları biliyordun ya ne halt yemeye kendine sakladın diye! Ben de apışıp kalırım öyle, en azından bunları yazarak ahirete mazaretimi de hazırlıyorum. Ben "Mü'min olma çabasıyla ayetlerini tebliğ ettim ve uyardım ey Yüce Rabbim!" deme yolunu hazırlıyorum kendime ve seni ikaz ediyorum, gerçeklere aç gözünü güzel kardeşim.

Bu arada tüm şeyleri ifşa etmeyeceğim ama belli başları şeyleri ifşa edeceğim hepsini ifşa etsem tek tek en az 3-4 parçalık yazı gerekir ben gözüme en çarpıcı olanları alıyorum yoksa ifşa edilecek tonla rezillik vardır. Kendin internetten ya da kitabını bularak okuyabilirsin. Bazen aynı rezillikleri farklı hikmetlerde tekrarlar Ahmetciğimiz. O yüzden onları da tekrara girmesin diye almayacağım bilginize.


Kutucuk içine aldıklarıma iyi bak orada "Mansur" diyor Ahmet. Bu dediği kişi, geçen yazıda anlattığım Hallac-ı Mansur. Bilmeyenler için geçen yazıdaki Mansur pasajını buraya da birebir aktarıyorum.


Romalı Celaleddin, Yunus Emre, İbn Arabi gibi sufiler 13. yüzyılda tasavvufa altın çağını yaşatıyorlar. Bunlardan evvela tasavvufun, bu ehlin ve vahdet-i vücud anlayışının İslam'a iyice sızması, 9. yüzyılda Hallac-ı Mansur ve Bayezid Bestami gibi nam salmış sufiler sayesinde oluyor. Hatta ve hatta, 9. yüzyıldaki bu Hallac-ı Mansur ve Bayezid Bestami, kendilerinden yüzyıllar sonra dünyaya gelecek olan diğer ünlü tasavvufçuların yani Romalı'nın, Yunus Emre'nin, Arabi'nin, Yesevi'nin akıl hocaları olacaktır.



Hallac-ı Mansur 9. yüzyılda Allah aşkıyla (!) çoşarak, "Enel Hak" demiştir, yani "Ben Hakk'ım/Ben Allah'ım". O günün çoğunluğu tarafından "Siz onun ne demek istediğini anlayamazsınız, o Allah aşkı ile söylenmiş bir laftır" gibi mükemmel derecede mantıklı (!) bir izahla savunulur üstelik gidin 2 sufiyle konuşun çok rahatlıkla göreceksiniz bu izahatını. Bu sözün hangi düşünüşün, hangi felsefenin ürünü olduğunu zaten detaylı bir şekilde açıklamaya elden geldiğince izah edeceğim. Fakat şimdiden aklınızda bulunsun ki "Ben Allah'ım" demek, "Ben Allah'ım" demektir. Vahdet-i vücud felsefesi de buna kılıftır yalnızca o kadar. Romalı Celaleddin, başka eseri olan Fihi Ma Fih'te bunu şöyle açıklar.

"Hani Mansur, Tanrıya aşkı son haddine varınca kendine düşman kesildi, kendini yok etti-gitti. Ben Tanrıyım dedi; yani ben yok oldum, Tanrı kaldı ancak. Bu söz, gönül alçaklığının son derecesidir, kulluğun sonudur." (6)

"Ben Tanrı'yım" demek bu nedende ötürü büyük bir gönül alçaklığıymış ve kullukta son noktaymış, kullukta son nokta, zararına satıyoruz ehehe.

Neyse hatta ve hatta "Ben varım" demek kibirin dik alasıymış. Ve "Ben Tanrı'yım" demek öylesine büyük bir gönül alçaklığıymış ki, halk bunu anlamazmış. Aferin tosunuma aferin (!)

Vahdet-i vücud tam olarak budur işte! Şimdi bir de Romalı Celaleddin'in akıl hocalarından Hallac-ı Mansur'un günümüze kadar gelmiş nadir eselerinden olan Tavasin'de neler saçmalamış ;

"Kalp gözüyle gördüm Rabbimi,
Sordum 'Kimsin sen?' diye,
'Sensin' dedi" (7)

Evet, apaçık Hallac-ı Mansur ben Allah'ım demekte yani yukarıda dediğim "Enel Hak" muhabbeti ahanda budur. Bu yüzden İblis onlara göre "Gerçek İyi" olandır çünkü İblis her riski göze alarak "Kötülük rolünü" üstlenmiştir hem de "Sevgiyle"  bu yüzden Hallac-ı Mansur, Tavasin'de İblise, hatta Kur'an'ın başka lanetlediği kişi olan Firavuna bile övgüler ve methiyeler düzer, onları yoldaş edinir ama sayfa sırasına göre gideceğiz. Tavasin'de bakalım neler var başka..

Tanrı ona buyurdu: "Secde et!" O da şöyle dedi:
"Senden başkasına secde etmem."  (8)

İblis çok naif bir çocukmuş aslında bak. Öylesine naifmiş ki, Allah'dan başkasına secde etmiyormuş oy canım benim kıyamam. İblis çok iyidir, şirk yapmaz, yalan söylemez, kumarı ve içkisi yoktur. Kadın olsam onunla evlenirdim böylesi şam da kayısı.

İşin şakası bir yana, Hallac Kur'an'a, sırf vahdet-i vücüd ve Enel Hak hikayesini yedirmek için ara ara tuz ve baharat gibi, salça gibi eklemeler yapmaktan kaçınmaz. Bu dediğine dair yukarıda A'raf suresinden pasaj paylaşmıştım. Oradan 2 ayet tam Hallac'a cevap niteliğinde.

Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çık! Sen alçaklardansın."

Senden başkasına secde etmem mantığı nerede, haydi bana gösterin, ben görmüyorum ve göremiyorum da, çünkü yok, yok yok be kardeşim!

"Yüceliğin onuru konusunda İblis'le ve Firavun'la konuştum. İblis
dedi ki 'Secde etseydim, onurlu adımı yitirirdim.’ Firavun
ise, şöyle dedi: 'Bu Haberci'ye inansaydım, onurlu katımdan aşağı düşerdim." (9)

Hadi canım, bak sen. Ne duygulu ama! Ya yürüyün gidin işinize! Ölüyle konuşmuş paşam, bir de Hz. Musa'nın tebliğisine inanmamayı da "Onurlu" olarak adletmiş. En'am suresinin yine başka bir ayetiyle buna cevap vereyim.

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbette ki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir." - En'am 121 

Bu ayeti yine yukarıda paylaşmıştım, bir daha paylaşıyorum bu konuya cuk oturuyor. Yüce Allah ne güzel kuşatmış Kur'an'ı her tehlikeye karşı öyle güzel uyandırıyor ki insanı! Hayatın her alanında cidden noksansız bu kitap! Hallac coştukça coşuyor ve Şeytan ile Firavun'un en baba savunucusu kesilmeyi bırakın, yukarıda dediğim gibi apaçık onları yoldaş ilan ediyor. 

"Yoldaşım ve öğretmenimdir, İblis'le Firavun" (10)

Bu işin tehlikesi ahanda budur işte! Bunu Kur'an'da İblis de inkar etmeyecek ve delikanlı gibi niyetini açıklayacak ;

"İş bitirilince şeytan onlara şöyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu, ben ise vaat ettim ama vaadimden caydım. Benim sizin üzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Şimdi beni kınamayı bırakın da öz benliklerinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslında ben sizin, daha önceden beni şirk aracı yapmanıza karşı çıkmıştım. Zalimler için acıklı bir azap öngörülmüştür." - İbrahim 22

İblis bile saptırırken bu kadarını beklememiş! Çünkü İblis, Allah'ın büyüklüğünü biliyor. Onun tek ilah olduğunu kuşkusuz ki biliyor ama İblis benim en büyük düşmanımdır, çünkü İblis artık rabbimin de düşmanı! Yani Yüce Allah'ın da düşmanı! Bu yaptığım kesinlikle bu kibirli İblis'i övmek değildir, objektif olmaktır.

Galatasaray ve Fenerbahçe de birbirinin ezeli düşmanıdır ama birbirlerinin aslında ne kadar köklü ve büyük takımlar olduklarını da bilirler ya, heh işte o hesap! İblis düşmanım benim ve Mü'min olmaya çalışan, gerçek Müslüman olan herkesin de düşmanıdır ama İblis Allah'ın büyüklüğünü çok iyi biliyor sadece bu. 

Hallac-ı Mansur sonuç olarak Tasavvuf'un akıl babalarından birisidir ve Mesnevi'de Romalı Celaleddin onu bol bol savunur. Bu satırları aynen, Risale ve Tasavvuf'un 1. yazısına birebir demiştim bak! Ben demiştim gibi oluyor ama öyle, Yesevi'nin ve hepsinin akıl hocası demiştim bak Yesevi Mansur'dan ne de güzel bahsediyor. Devam ediyoruz efenim.


Ahmet, şimdi de Miraca çıkmış ve Hz. Muhammed ile sohbet etmiş. Yerin altına, nafile ibadetlere girişince "Muhammed peygamberi" görmüş ve ümmetler ne alem diye hemen sormuş. Çok düşüncelisin Ahmet ya, kıyamam...

Nafile ibadet kavramı da dinimizde asla yeri yoktur. Zira Allah bu ayetlerde, hayatın sadece "İbadet" olmaması gerektiğini vurgular ;

"İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?" - Enbiya 30

Burada, yaratılışın nasıl başladığına bakmamız emredilir yüce Allah tarafından.

"Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O`dur. O Rahman`ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun? Sonra bakışı iki kez daha döndür! Umudunu kesmiş olarak döner sana göz. Utanmış, bitkin düşmüştür o." - Mülk 3 ve 4

Burada da gökyüzünün ve evrenin araştırılması emrediliyor ve meydan okunuyor. Herhangi bir düzensizlik ve başıboşluk göremeyeceksiniz. Ne kadar araştırırsanız araştırın, sadece bunu tasdik edeceksiniz deniliyor. Nafile ibadetler varken bu ayetleri nasıl yapacağız? Yapamayız! 

Allah bizden yeni Harezmiler, yeni El-Cezeri'ler çıkarmamızı isterken biz gidip süslü laflarına aldanarak boş boş işler yapan ve yalnızca afedersiniz ana köpek gibi itaat etmeyi, sorgulamayı bile devre dışı bırakan, aklı iptal eden şeyler neredeyse ona muazzam bir talip gösteriyoruz. Allah Kur'an'da zaten bu yüzden insanların çoğuna "Nankör" diyor ve demekte sonuna kadar haklı. Efendimize kul olamıyoruz, efendimizin yarattıklarına kul oluyoruz. Esas kul olunması gerecek yüce Allah'a kul olamazken, Allah'ın yarattığı ölümlü her şeye tapıyoruz içten içe. Sonumuz iyi değil ey ahali! 


Şimdi de Cebrail'i işin içine katıyor Ahmet ve beraber söylediler diyor. Hatta Mansur canını verirken de çok güzel canını vermiş (!) Daha da çoşan bonzai Ahmet, ki bu kafaya ancak bonzai ile çıkılabilir, klasik Tasavvuf deyimini kullanıyor ve "Cahiller anlamaz" özetiyle geçebileceğim cümleler sarf ediyor. 

Dediğim gibi, daha çok rezillikleri var hikmetinde ama ben, en rezil ve en bonzai kafasında olanları  alıyorum ki gerçekleri daha net görebilsin herkes!

Daha sonra Ahmet, Divan-ı Hikmette uzun hikmetlerde özetle okuduğumda ;

Ali, Osman, Muhammed, Ebubekir'i bol bol övüyor bazen, Allah'a sevgili diyerek "Cennet ve huri bile istemem bana iki cihanda sen lazımsın." gibi süslü ve topluma güzel gelen övgülerini kullanıyor bazen ta ki, buraya kadar ;


Ahmet şimdi de yoldaşlarını, Adn cennetine yerleştiriyor ve zikir çekenlerin de yoldaşı melekler oluyormuş ve beraber Arşa çıkıyorlarmış. Çok bonzai zararlı Ahmet sana kaç kere demiştim şunu içmeyesin diye! Bak yüce Allah'da bu konuda ne diyor ;

"De ki: "Allah hakkında yalan düzüp iftira edenler iflah etmeyeceklerdir!" - Yunus 69

"Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? Şu da bir gerçek ki, zalimler asla kurtulamazlar!" - En'am 21

"Allah hakkında yalan düzenden ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde kafirler için bir barınak yok mu?" - Zümer 32

"Yalan düzerek Allah'a iftira edenden daha zalim kim var? Onlar Rablerine arz edilecekler. Tanıklar diyecekler ki: "İşte bunlardır Rableri hakkında yalan uyduranlar." Herkes duysun ki, Allah'ın laneti zalimler üstünedir." - Hud 18


Ayetler çok açık ve net, yoruma kapalı. Şimdi bana diyeceksiniz ki, Allah hakkında yalan uydurması için neler demiş? Yukarıdakiler bile yeter ama haydi "Hiç demedi ve iyi niyetli" bakıp onları yok sayalım ama bu rezaleti hiçbiriniz açıklayamazsınız ;



Allah diyormuş gördünüz mü! Hangi ayet Ahmetcim bana bir söyler misin? Yoksa Allah sana beş çayı içerken mi söyledi bunları? Kısır falan yapıyorsanız biz de gelecez bak...

İşin trajikomik tarafı bir yana! Bu ne demek? Ben peygamberim ve Allah'dan ayet aldım demektir hiç lami cimi etmesin kimse. Allah'ın birebir dediğini aktarmak, ancak vahiy ile mümkündür. İster Cebrail ile alsın Hz. Muhammed gibi, ister Hz. Musa gibi Allah ile direkt konuşsun hiç fark etmez, bu vahiy aldım ben demektir. "Çok ulu zatların" hepsi mi vahiy alıyor be kardeşim! 

Allah sizin gibilerin cidden belasını verin ki, ayette vereceğini söylüyor vaadinden asla dönmeyecek olan, vaadi hak olan eşsiz yüce Rabbim. 



Allah aşkından ölümü "Erken" istemek yani çilecilik mantığı yine Tasavvufun vazgeçilmez bir mantığıdır ve bu mantık tamamen Mazoşizm üstüne kuruludur, ölmek için elden gelen her şeyi yapmak, az yemek, az içmek gibi çok şeyi yaparlar. Bakın Allah bu ayetinde ne diyor, kainatın tek ve biricik efendisi olan yüce Allah buyuruyor ki ;

"Ey iman edenler! Birbirinizin malını haksız şekilde yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticaret müstesnadır. Nefislerinizi öldürmeyin. Muhakkak ki Allah size karşı pek merhametlidir." - Nisa 29

Tasavvuf'da bu mantık boldur "Nefsini öldür, o senin düşmanın" iyi de Allah öldürme diyor Ahmet onu napıcaz be hacı? Aa doğru sana daha modern vahiy geliyordu değil mi (!) Pardon.

Burada nefisden kastır hem "İntihar" gibi eylemler hem de Tasavvuf gibi kendince Mazoşist olan eylemler, Allah neredeyse hiçbir konuda sınır koymaz sadece "Kurallar" koyar. Kural ile sınır aynı şey değillerdir. Çok az sınır vardır bu da bizim yararımıza olan sınırlardır.

Kural, bir sonuca dosdoğru gidebilmek adına, giderken yapılması gereken aşamalardır. Sınır ise, bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç veya limit. Sınırsız yani sonsuz bir alan varken o konuda, sınır ile beraber o sonsuz özgürlük alanı kaybolur.

Allah helal olduktan sonra, 15 öğüt yemek yemeyi bile kısıtlamaz mesela ama sağlık için zararlıdır. Ya da eşinle günde 6 kere seks yapmanı kısıtlamaz ama sağlıksal olarak zararlıdır. Sadece bunlar için "Belli kurallar" vardır. Yediğin lokmaların ve eşinin sana "Helal" olmasıdır tek kural da, bu kadar. 

Zira bizim biyolojik yapımız her şeyin "Tam kıvamına göre" ayarlıdır o yüzden sınırsız diye fazlası da eminim ki vücudumuza ya da psikolojimize işkence olacaktır. Şimdi bana yukarıda hocam, "Hu hu" diyince zikir demiş olamaz mı, diyenlere cevabını bizzat Ahmet Yesevi versin. 



Zikir nereden geliyormuş gördün mü? Ahanda Ahmet Yesevi dönemlerinden! O dönemlerden günümüze kadar başarıyla geldi! Kur'an ayetlerinin daha 15 tanesinin bile anlamını bilmeyen ümmet, Metalcilerin HeadBang yaparak kafa sallaması gibi aptalca zikirlerle cennete gideceğini sanıyor. Hem de bunları gerçek ibadet olan "Oruç ve Namaz"lardan daha zevk ve huşu içinde yapıyorlar. Emin olun öyleler, baksanıza zikir videolarına nasıl "Aşk ve muhabbet şarabı" içerek kendlerinden geçmişler! 

Oruç tutar ama eşine ve kızına "Ya ben açım aç" diye orucunu suratına vurup eşşek yüküyle öfkelenir ki orucun amacı, sen o yemeği yemeden ve suyu içmeden de öfkelenmeden durabilesin ve karnı aç olan, nice insanın halini anlayasın diye var! Namaz da, gerçek "Zikir" var, senin "Huh, hah" zikrin yok. Sizler bu ayettekilersiniz, yüce Allah buyuruyor ki ;


"Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk/ibadet et! Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz." - Zümer 2 ve 3

Onlara kulluk ediyorsunuz baya baya! Etmeyeniniz bile, ondan ahirette "Şefaat, medet" ummuyor mu? Bal gibi de umuyorlar. Said Nursi, Celaleddin, Yunus, AHmet Yesevi, Hallac-ı Mansur, Bayezid Bestami gibilerinden medet ummuyorlar mı bunlar? Umuyorlar o zaman yüce Allah onların da hükmünü şöyle veriyor ;

"De ki: "Allah dileseydi, onu size okumazdım, onu size bildirmezdi de. Ondan önce içinizde bir ömür kalmıştım. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?" Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut onun ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim var? Şu bir gerçek ki, suçlular iflah etmezler." Allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: "Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır." De onlara: "Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?" Şanı yücedir O'nun, ortak koştuklarından arınmıştır O." - Yunus 16, 17 ve 18 

Ey alemlerin yüce ve eşsiz biricik ilahı olan Allah! Sen ne muazzamsın ya! Önce "Aklınızı kullanmayacak mısınız" vurgusu, 17 ve 18. Ayette sufilere verilen cevap hükmü ve bu 3 ayeti bütünsel düşünerek, günümüzde yaşadıklarımızı bir aynı paranteze koyarsanız bile bu kitabın ilahi kitap olduğunu görürsünüz. Zira bu kadar kahinliği hiçbir insanın harfi harfine sektirmeden yapması imkansızdır! 


Burada da diğer Tasavvuf'un en baba akıl hocası olan "Bayezid Bestami" şahsına selam çeker Ahmet Yesevi. Hallac Mansur'a defalarca selam yolluyor 2-3 tanesini ben koydum, koymadıklarım arasında da, bazen göreceksin okursan eğer.


Gavsdan medet umuyor Ahmet. Hatta can verirken peygamberlerden de şefaat ve yardım bekliyor. 


Yukarıda demiştim ya bir an evvel ecel beklemek ve bunun için yapabildikleri mazoşistlikleri, işte burada da diğer üstadı olan "Hallac-ı Mansur" gibi idam edilmek istiyor ve ölürken de, Allah'ın tecellisini istiyor. Mansur'a da selam ediyor bu şekilde ayrıca kaynakça da yaklaşık bir 11-53 hikmetler arasından hiçbir şey almadım zira ilk aldıklarıma çok benzer şeyleri tekrarlamış yoksa almadım diye orası temiz değil yani.

Lakin aldıklarımdan farkı yoktu, ondan almadım. Burada olabildiğince farklı olan sapkınlıkları ifşa ediyorum her şeyi benden bekleme yani okursan da, rezilliklerini görmek için oku rehber diye okumak aman ha! 


Zikir çekerken ölmek istiyormuş Ahmet. Gece ve gündüz "Hu hu" zikri yine, cemaat ve tarikatların sapkın yolunun ilk Türk mutasavvıf hocası Ahmet Yesevidir işte! Lakin bizlerin, cemaat ve tarikatlerin, gavsların ve bunlaırn sapkın "Sözde İslam" inancına değil, kopmayacak tek ip olan yüce Allah'ın ipine sarılmamız gereklidir. Zaten Yüce Allah'da öyle buyuruyor ;

"Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır. Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır. Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: "İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!" Yüzleri ağaranlara gelince, onlar, Allah'ın rahmeti içindedirler. Sürekli ondadır onlar. Bunlar sana Allah'ın ayetleri. Hak olarak okuyoruz sana onları. Allah, âlemlere zulüm istemiyor." - Ali İmran 103, 104, 105, 106, 107 ve 108

Allah'ın zikri budur, "Huh huh" değildir! 


Kendi "Huh huh" zikirlerinden saadet geçiyormuş ve Bayezid Bestami'ye selam ediyor yine. Sonra da diyor ki, onun gibi özünü satmayanlar ol ve nefsini öldür, yoksa hayvandan da beter olurmuşuz. Lafta, çok "Edeplidirler" bunlar ama kendisinden olmayana hayvan bile demekten çekinmezler, hani ben sert yazınca üslup vuruyorsunuz ya. Ondan dedim, bak sizin Ahmet de pek edepsizmiş. Ağzına acı biber sürmek gerekirdi çocukken, sürseydi annesi yapmazdı ehehe.

Muhabbet şarabı gibi çok aşırı süslü jargonları vardır, muhabbet şarabı dediği de, tarikat ve cemaat içinde aktif olmaktır. Öyle olursan ve Bayezid gibi kendini satmazsan (!) o zaman muhabbet şarabını yudumluyorsun, şimdiki iktidarın "Şehadet şarabını" yudumlaması gibi bunlar da "Muhabbet şarabı" yudumluyor. Maşallah, hep de alkollü içki içiyorsunuz. Sonra rakı içenlere kızıyorsunuz, kızmayın bakın sizinkiler de şarap içiyorlar ehehe. 

Bu arada hepsini koymayacağım sonuna kadar biraz daha koyup yazıyı ufak ufak sonlandıracağım zira tezgah belli az çok da anladınız. 



Semazenlerin "Sema" yapması yine tasavvuf alimlerinden günümüze kadar gelir ve Ahmet Yesevi açık açık "Sema yapmanın" muazzamlığını ve nefsi öldürmeden yapılan Semalaırn da müthiş bir hata olduğunu söyler. O ayeti yeniden atıyorum dostlar. Yüce Allah buyuruyor ki ;

"Ey iman edenler! Birbirinizin malını haksız şekilde yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticaret müstesnadır. Nefislerinizi öldürmeyin. Muhakkak ki Allah size karşı pek merhametlidir." - Nisa 29

Dünya malı ve dünya nimeti kötü bir şey değildir. Yeter ki azgınlık yaparak haddi aşma ve haksız kazanca, haksız hiçbir şeye girme! Zenginlik kötü olsa neden Hz. Süleyman, Hz. Yusuf, Hz. Muhammed Allah tarafından bol rızıklandırıldı o zaman? 

Bu ayetler Hz. Muhammed'in zengin edilişini anlatır ;

"Yemin olsun kuşluk vaktine, Gelip oturduğu vakit geceye ki, Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. Sonrası, senin için öncesinden elbette ki daha mutlu ve kutlu olacaktır. Rabbin sana verecek de sen hoşnut olacaksın! O seni bir yetim olarak bulup da barınağa kavuşturmadı mı? Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi? Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi?" - Duha 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8

Bu ayetler de Hz. Süleyman'ın zenginliğini ve lütuflarını anlatır. Yüce Allah buyurmuştur ki ;

"Akşam üstü kendisine, üç ayak üzerine basıp bir ayağını tırnak üstüne diken safkan koşu atları sunulmuştu. Dedi: "Servet sevgisini, Rabbimi anmak için benimsedim." Nihayet Güneş perde ardına çekildi. "Geri getirin bana onları!" dedi. Bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı. Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceset bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi. Şöyle yakardı: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraşmayacak bir mülk/saltanat ver bana! Kuşkusuz sensin, evet sensin Vahhâb!" Bunun üzerine, rüzgârı onun emrine verdik; onun emriyle onun istediği yere uysal uysal/tatlı tatlı akıp giderdi. Şeytanları da onun emrine verdik. Hepsi bina ustası ve dalgıçtı. Ve demirlerle birbirine bağlı diğerlerini... Bu, bizim lütfumuzdur; ister ver, ister elinde tut. Hesap yok... Ve gerçekten, katımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardı." - Sad 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39 ve 40 

Dünya rızkı kötü bir şey değildir, yeter ki "Allah"dan ve dinden önce gelmesin. 1. Sırada Allah, 2. sırada "Rızık, Para, Seks, Dünyevi her şeyin" olmasında dinen hiçbir sakınca yoktur. 



Hz. Muhammed'e ithafen "Rasul" diyor Ahmet ve Hz. Muhammed bile derviş sohbetinde hizmetçilik yapmış. Ya da Hz. Muhammed olmasın da haydi, ben yanlış anlamış olayım Hz. Adem, Hz. İsa olsun! Örnek kim olursa, hangi peygamber olursa olsun, yani peygamberler bile dervişlerin yanında "Aciz" kılıyor demektir bu ki, tamamen iğrençlik felsefesidir. Zira, Allah'ın seçkin kulları sadece peygamberlerdir ve onların da tek özellikleri "Vahiy" alıyor olmaları ve çoğu peygamberin kendince has bir mucizeleri olması. Onun haricinde her peygamber, bizden gram farksızdır zira onlar da bizler gibi hesaba çekilecek, onların cenneti de garanti değil. 

"Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz." - A'raf 6 



Mansur'un "Enel Hakk" diyişini bol bol övüyor ve Allah onlara "O ilmi" nasip etmedi diyor. Sizin ilminiz var da ne oluyor Ahmet? Eğer buluşlar yaparak kendi devirlerinde çağ değiştiren ve günümüze kadar olan birçok buluşun temelini atacak olan El-Cezeri ve Harezmi ilimsiz, sen "Muhabbet şarabınla, Resul'un sana hizmet etmisiyle" ilimliysen, ben ilimsiz olmayı tercih ediyorum. 

"Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız. Allah hakkında yalan düzenden ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde kafirler için bir barınak yok mu? Doğruyu getirene ve onu tasdikleyene gelince, işte böyleleri, korunanların ta kendileridir." - Zümer 30, 31, 32 ve 33

Bak ben Allah'ın ayetleriyle konuşuyorum Ahmet. Sana cehennem barınak olacak, inşallah ben de korunan kullardan olacağım zaten benim amacım da bu ve ölene dek de bu amaç peşinde üreteceğim ve hayatımda elden gelen tüm amel fırsatlarını yapacağım kendimce. Allah kabul eder ya da etmez onu bilemem, inşallah bu denyo kulundan razısındır Yüce Allah'ım. 



Peygamberden yadigarlar olan dervişlermiş. Peygamber dediği de Hz. Muhammed çünük bu hikmetin 1-2 hikmet evveline bakarsan "Mustafa" diyerek bu peygamberin Muhammed olduğunu zaten anlıyorsun. Dervişler, peygamberlerin bir yansımasıymış. O da güzelmiş be Ahmet, dini her türlü çıkarınıza alet etmişsiniz. 

Son olarak bunu paylaşayım hani olacaktır ya, yok ya bu Ahmet Yesevi olamaz diye gerçeği sindirmeyeceklere bir delil daha. 



Her hikmetin altında, "Sol Alt" tarafta bu mührü göreceksin. 1. Kaynaktaki siteden okuduğun takdirde. Yani bizzat resmi ve orjinal kaynaktan aldığımdan kanıtıdır bu mühür de, Yesevi Mührü diye yazarsan google abiye, daha iyi anlarsın. Hatta al sana bir resim daha atayım da, mührü tam net gör ve aynı mühür olduğunu idrak et.




Bunu da hükümet yalakası ve Tasavvuf'u seven bir bayanın twitterından aldım. Kaynakçada yer vermeyeceğim hedef göstermek gibi olmasın diye. Lakin google abiden merak eden kendisi ulaşır. 

Risale ve Mesnevi gibi, Divan-ı Hikmet'de müthiş bir tehlikedir. Zira Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Celaleddin ve Nursi gibi herifler, din derslerinde ve gelenekte "Çok ulu zat ve alim" olarak anılırlar. Halbuki bu yanlıştır!

Esas alimler yukarıda yazdığım Harezmidir, El-Cezeridir, El-Zehravidir! Bunlar gibi adamlardır ve bu adamlar, gerçekten gelecek neslin önüne açan muazzam tepsitlerde ve temel buluşlarda bulunmaşlardır.

 Lakin halk tabiriyle "Elin gavurları" bizden daha çok sahip çıkıyor bu adama El-Zehravi miğren ameliyatı yaptı desem 10 bin kişi bile bilmez ama bugünlerde milyonlarca insan "Miğrenden" feci şikayetçidir. Senin şikayetine o herif hem de 800-900'lu yıllarda ameliyatını bulmuş! Sen daha hala, 2 tane bilimsel makale okuma, Kur'an'ı okuma, Felsefe makaleleri okuma, ama nerede "Recep İvedik, Karanlığın 50-60-70-80 Tonu, Kahve falları" var hep oradasınız. Sorsak, boş vaktiiniz yoktur. Eminim benim yazıma giden dakikalarına acıyanlar gidip daha boş işlere aylarını harcamayı zevkle isterler.  

Kusura bakma kardeş, amelsiz cenneti asla vermez Allah sana. Bizzat Allah diyor bunu ayetlerinde ;

"İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar." - Bakara 82

"De ki: "Allah hakkında bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz." - Bakara 139

"İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı verenlerin Rabbleri katında elbette mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar." - Bakara 277

"İman edip iyi işler yapanlara gelince, Allah onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez" - Ali İmran 57

"İman edip salih ameller işliyenleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız." - Nisa 57

"İman edip iyi işler yapanları da altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız, orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu, Allah'ın gerçek vaadidir. Allah'dan daha doğru sözlü kim olabilir?" - Nisa 122

"Erkek veya kadın, kim mümin olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar cennete girerler. Zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar." - Nisa 124

"İnanıp güzel işler yapanlara gelince, onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da verecektir. Allah'a kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara da şiddetli bir şekilde azab edecek ve onlar Allah'dan başka kendilerine ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır." - Nisa 173

"Allah, iman edenlere ve salih amel işleyenlere şöyle vaad etmiştir: Onlar için mağfiret ve büyük bir mükafat vardır." - Maide 9


Bak hepsinde de "İman ve salih amel" var. Tek başına iman yok! Sürekli cennetten önce yüce Allah ısrarla "Amel" vurgusu yapıyor. Boş işlerinle oyalanma o yüzden çünkü akıp giden zamanın telafisi yok.

Benim blogumda olan bilgileri de sorgula, kendin de sorgula. Beni okuyup bana da sorgusuz biat etme. En basitinden delillerimi ve kaynakçamı kontrol et tek tek. Bu herif güvenilir mi, doğru mu söylüyor diye bir sorgula bakalım.

Beni okuyunca da dakikaların boşa gidecek ama bu kardeşinle, bu herif dinine vesile olursa ve seni Kur'an'ı okumaya iterse ve seni bu tip tuzaklardan uyandırırsa ölene dek artık hiçbir saniyen boşa gitmeyecek. İbadetlerin eksik olsa bile en azından sorumluluk sahibi bir kul olacaksın ve Allah'a göre yaşayacak, onun yasaklarına uyacak ve helal olunca bazı zevkleri tatmayı, sabrı öğreneceksin. Hayatına anlam katacaksın. 

Ben de hatasız bir tip değilim asla. Ben de hatalar yapabilirim, gerçek eleştiriye çok açım ben, yeter ki delil ile gel ve mantıklı bir eleştiri olsun. Ona küfürlü olsa bile başım gözüm üstüne açığım. Zaman zaman ben de hatalı bilgiler verebiliyorum çünkü. Her neyse benden bu kadar, umarım uyanırsın. Aşağıya kaynakçamı da ekleyip, iznini istiyorum.

Kur'an hayatına indirmen için var, "Kur'an çarpsın" diye yemin etmen için değil. Çünkü Kur'an insanı öyle çarpmaz, ruhunu çarpar ve o çarpma senin hayatını belki de ahiretini kurtarır ve filmlerdeki "Hayatının aşkını" bulmuşsun gibi iyi ki çarpışmışız dersin. O çarpışmayı en kısa sürede gerçekleştirmen, eğer çarptıysan da onu hayatında ölene dek başının tacı ve hayatının anlamı yapman dileklerimle inşallah.


Haydi benden de eyvallah. 

KAYNAKÇA ;

1- http://www.divanihikmet.net/
2- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 2. Hikmet, 2008.
3- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 2. Hikmet, 2008.
4- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 3. Hikmet, 2008.
5- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 6. Hikmet, 2008.
6- Mevlana, Fihi Ma Fih, 51. Bölüm.
7- Hallac-ı Mansur, Tavasin, s: 32. Yaba Yayınları, 3. Basım.
8- Hallac-ı Mansur, Tavasin, s: 39. Yaba Yayınları, 3. Basım.
9- Hallac-ı Mansur, Tavasin, s: 43. Yaba Yayınları, 3. Basım.
10- Hallac-ı Mansur, Tavasin, s: 43. Yaba Yayınları, 3. Basım.
11- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 8. Hikmet, 2008.
12- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 11. Hikmet, 2008.
13- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 53. Hikmet, 2008.
14- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 54. Hikmet, 2008.
15- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 59. Hikmet, 2008.
16- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 61. Hikmet, 2008.
17- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 63. Hikmet, 2008.
18- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 64. Hikmet, 2008.
19- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 65. Hikmet, 2008.
20- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 74. Hikmet, 2008.
21- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 77. Hikmet, 2008.
22- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 82. Hikmet, 2008.
23- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 88. Hikmet, 2008.
24- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 92. Hikmet, 2008.
25- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 96. Hikmet, 2008.
26- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 100. Hikmet, 2008.

18 Şubat 2017 Cumartesi

Gerçek 19 ile Çarpık 19 Farkları

Selamün aleyküm millet! Bugün yine "Anti-Rashad" olan ben yine bunun hakkında yazacağım. Evvela şahsım adına bir iddiaya cevap veriyorum.

Evvela ben Kur'an'da "19" rakamının özelliğine inanıyorum. Çünkü bu kitap şüphesiz ki korunan bir kitaptır yüce Allah tarafından. Yüce Allah bu kitabı bizzat kendisi korur, bunu da "19 Mucizesini" tanık tutarak yapmaktadır. 

"Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz." - Hicr 9 

Ayrıca basit hesapların da varlığını kabul ediyorum. Tıpkı Nur 40 ayetindeki, Yasin 80'de yer alan, Neml 88'de "Dağların hareket ettiği", Tarık 12'de "Fay hatlarını" kast etmesi gibi, 19 konusunun basit ve matematiksel delilleridir. 

Lakin, kalkıp da Tevbe 128 ve Tevbe 129'u asla atmam ve atamam da! 

Zira senin 19 parametrelerin stabil değil bir kere. Nasıl mı dersen ben çok Arapça bilmem ama Araçpa bilenlerin de onayladığı bazı argümanları sunacağım. Aşağıda yine bir takım kaynakçalar vereceğim. Oradan da bakabilirsiniz.

Kur'an'da aynı zamanda, 29 adet surenin başında Kesik Harfler yani huruf-u mukatta’a bulunur. Toplamda 14 farklı harf vardır bu da çeşitli kombinasyonlar demektir. Bu harflerin ne anlama geldiği konusunda çeşitli görüşler mevcuttur. Edip Yüksel ise bunların matematiksel şifre olduğunu iddia etmekte ve harflerin sayımını yaparak sure içinde 19 ile ilişkili olduğunu iddia etmekte (1)

Bu sureler: Bakara, Ali imran, Ankebut, Rum, Lokman, Secde, Rad, Araf, Yunus, Hud, Yusuf, İbrahim, Hicr, Mümin, Fussilet, Zuhruf, Duhan, Casiye, Ahkaf, Şura, Kaf, Meryem, Kalem, Sad, Taha, Neml, Şuara, Kasas, Yasin. Toplam’da 29 sure, 14 farklı harf kullanılmıştır. 

Bu harfler: Elif(1), Lam(2), Mim(3), Ra(4), Sad(5), Sin(6), Ta(7), Nun(8), Kaf(9), Kef(10), Ayn(11), He(12), Ya(13), Ha(14). 

Huruf kombinasyonları: (1) Elif-Lam-Mim, (2) Elif-Lam-Ra, (3) Elif-Lam-Mim-Ra, (4) Elif-Lam-Mim-Sad, (5) Ha-Mim, (6) Ta-Sin, (7) Ta-Sin-Mim, (8) Ya-Sin, (9) Kef-He-Ya-Ayn-Sad, (10) Kaf, (11) Nun, (12) Sad, (13) Ta-He, (14) Ha-Mim-Ayn-Sin-Kaf. 

Buradan itibaren pür dikkat okuyunuz. İlk ele aldığı harf "Kaf" harfidir.

"Kaf" harfini içeren iki kombinasyonu ihtiva eden surelerde "Kaf" harfini sayıyor ve 19’un katını buluyor. O halde kural olarak kabul ettiği deneysel olan a priori olmayan önerme ;

"Huruf içeren surelerde o harfin geçiş sayısı 19’un katıdır."

Sonra sıra "Sad" harfine geçiyor ve Sad harfini içeren üç surede "Araf, Meryem, Sad" bu harfleri ve kombinleri sayıyor ve 153 buluyor; Bunu bir harfin yazım yanlışı olduğunu söyleyerek 152(19×8) yapıyor. (2) 

A'raf 69 yani 7:69'da geçen, "Sad" harfini, "Sin" olarak sayıyor ama sebebinden önce "Cezaevi" şartlarında saydık diye klasik bir ajitasyon yapıyor. Rashad'ın çarpık 19'cuları bana "Ajitasyon" diyorlar ama maşallah Edipciğiniz de pek ajiteden aşşağı değil, kitabı okumayacak olanlara ajitasyonunu koyuyorum. Objektif olarak okuyun ve ajitasyonun dik alası olduğunu bire bir göreceksiniz ;

Aynı durum bizim için de söz konusuydu. Reşad'ın bilgisayar yoluyla yaptığı hataları AYNEN tekrarladık. Tanrısal kontrolün hayatımızdaki en açık örneklerinden birini oluşturan bu olayı detayıyla nakletmemiz burada imkansız. On dokuz sayısı üzerine kurulu matematiksel sistemi 1980 yılının Temmuz ayında uluslararası bir gençlik konferansında öğrendikten kısa süre sonra 12 Eylül gecesi tutuklandık. Tevhid ve şura adlı dergilerde yayımlanan iki makaleden dolayı "Laikliğe aykırı propaganda yapmaktan" 6 yıl hapis ve birkaç yıl sürgün cezasına çarpıtıldık. 

Cezaevinde geçirdiğimiz dört yılın ilk aylarını, Tanrı'nın izniyle 19 sistemini sınamakla geçirdik. Tanrı'ya hamd olsun, araştıran ve soruşturan bir kişiliğe sahiptik. Kelimelerin sayımını sınamak için Fuad Abdulbaki'nin hazırlamış bulunduğu "El Mucamül Mufahras Li Alfazil Quranil Kerim" alfabetik Kuran fihristini kullandık. Harflerin sayımı işi de bize kalmıştı. O zamanlar bilgisayarımız olmadığı için (o günün cezaevi koşullarında kitap okuyabilmek bile büyük bir lükstü. Nitekim hapsin ikinci yılında kitapların girişi yasaklandı) yanımızda bulunan tutuklu arkadaşlarımızın yardımını gördüm. 


O günün İslamcı radikal örgütü Akıncılar Derneğinin üyesi olan üniversiteli zindan arkadaşlarımın büyük çoğunluğu Kuran'ı orijinalden okuyabiliyordu. Sultan Abdülhamit döneminde mermi deposu ve askeri darbeden sonra 2. Zırhlı Tugay'ın cezaevi olarak kullanılan on santime elli santim boyutlarındaki birkaç pencereye sahip kalın duvarlı köhne binada gruplar halinde yaptığımız karşılaştırmalı sayımlar beni 19 sistemi konusunda tamamıyla tatmin etti. Sayımı bir hayli titizlik ve zaman isteyen A.L.M. harfleri hariç diğer bütün harfleri saymıştık. ص "S" (Sad) harflerinin sayısını biz de 152 olarak bulmuştuk." (3)

Bakın kelimesine dahi dokunmadım hatta paragraf düzenini dahi bozmadım. Gerekçesinden 1-2 sayfa bunu anlatıyor bak arkadaş ben bunu bu şartlarda yazdım, hani olur da hata varsa bunu "Cezaevinde" yaptığımı hatırla empozesidir bu resmen. Kusura bakma da senin hapis nedenini beni ilgilendirmez. Bana argümanını anlat yani. Her neyse A'raf 69, yani 7:69'da ki "Sad" harfini yukarıda dediğim gibi "Sin" olarak sayıyor. Gerekçesi de en eski nüshaların ve Taşkent nüshasında da bu "Bastatan" harfinde "Sad" kelimesinin "Sin" olmasıdır demekte, haydi eyvallah bu ikisini doğru olarak kabul edelim.

Ancak şunu da ifade edelim ki, Sad ve Kaf harfleri sayılırken "şedde" kullanılan yerlerde "Tek" sayılmıştır. Çift sayıldığında elde edebileceğimiz alternatif bir sayı daha vardır. Neden öyle sayıldığının bir açıklaması olmadığı için bunu tesadüfen denk gelme zorluğunu yarıya indiren bir keyfilik olarak not edelim. Yani oranlar %50-%50. 

Sonraki harflerden birisi de "Ha". Ancak bu huruf-u mukatta'a'nın geçtiği surelerdeki "Mümin, Fussilet, Duhan, Zuhruf, Casiye, Ahkaf, Şura" sayımı 19’un katı mıdır? 

Edip Yüksel'in "Ha" sayımı 292 ve 19’un katı değildir. Bir diğer harf ise "Mim"dir ve bunun da sayımı 19’un katı değildir. Yüksel’in sayımlarında Besmele’ler dahil, "Şedde"ler hariç tutuluyor. (4)

Bu iki harfin toplamını sayıp 19’un katını keşfettikten sonra Yüksel tespit ettğimiz ilk kuralın sınırlarını aşmaktadır. Mim harfinin geçtiği diğer sureleri es geçmiş, sayımı Ha-Mim harflerinin beraber bulunduğu surelerle sınırlı tutmuş; kendisine kuralın dışında özerk bir bölge inşa etmiştir. 

Bilmeyen arkadaşlar için "Kevser" suresi hariç tüm surelerde yani 113 surede "Mim" harfi geçer arkadaşlar. Ancak ilk parametre keyfiliği burada türemiştir, zira varsayımlar arttırıldıkça keşfedildiği iddia edilen "19 ve 19'un katları"nın ortaya çıkabileceği zemin genişlemekte olduğu için bulgular, istatistik olarak anlamsız, tesadüfi sonuçlara eşit öneme sahip olmaktadır. Çünkü yapılan parametre, objektif değildir. Parametre yavaş yavaş "Salt 19" bulmaya odaklanmaktadır. Merak etmeyin daha çok keyfiyet vardır hesaplamalarda. Yeterli kadarını ifşa edeceğim ki çarpık 19 ile gerçek 19 mucizesi ayırt edilebilinsin. İspatını da hemen aşağıda yapacağım. 

Hatta kafasına göre "Değişik kombinasyonlarla" sürekli 19'un katı çıktığını da grupsal toplamalar ile ısrarla vurgular. Zira "40-41-42", "43-44-45-46", "40-44-45 ve 46" ve "41-42-43" toplamları ve hepsinin toplamları 19'un katı çıkıyormuş. Hatta ve hatta, basamaklarının toplamları da bölünen sayının katını vermekte. (5)

Evet doğru bir hesaplama yapıyor Edip, lakin bu hesaplamların alınış noktasında bariz "Şahsi bir keyfiyet" söz konusu. 

Ben kendim mesela "42-43-44" değerlerini aldım ve topladım "H-M" değerlini aynı verildiği gibi sonuç şöyle çıkmakta ; 

Ha harflerinin toplamı = 113 + Mim harflerinin toplamı = 774 = 774 + 113 = 887/19 = 46.68421052631579 çıkmakta daha da uzar mı bilmiyorum lakin 19'a tam bölünmediği bir gerçek. 

Bir de "43-44-45" toplaması yapalım bakalım ne kadar çıkacak? Kitabın pdf'inden değerlere sizlerde ulaşabilirsiniz. Kaynakçada sayfa da vereceğim ve aşağıda yazacağım ayrıca. 

Ha harflerinin toplamı = 91 + Mim harflerinin toplamı = 674 = 674 + 91 = 765/19 = 40.26315789473684 çıkmakta. Yine tam bölünmedi, 19 olursa Edip hayatta ıskalamaz ehehe.

Bir de dörtlü bir kombin alayım dedim "42-43-44-45" aldım bak hem de sıralı alıyorum Edibin yaptığı gibi, sonuç şöyle çıkmakta ;

Ha harflerinin toplamı = 144 + Mim harflerinin toplamı = 974 = 974 + 144 = 1118/19 = 58.84210526315789 çıkmakta.  

Neden bu 2 kombine alınmıyor grafikte de "40-41-42" ya da "43-44-45-46", "40-44-45-46" ya da "41-42-43" alınıyor? 19 Madem sizin belirttiğiniz gibi "Tanrı" mucizesi ise her kombinasyonda "19" katı çıkması gerekmez mi? Elbette gerekir. 

Hatta aynı surenin içerisinde H-M toplamları bile 19'un katı çıkmıyor sadece verdiğim 5 kombin ve hepsinin toplamı 19'un katı ve basamaklarının sayılarının toplamı da "19 x (Kaç katıysa)" onu vermekte hesap bundan ibaret. Harmonik ortalama almış ki, Harmonik ortalama doğru verilerde geçerlidir. Zaten Edip doğru olan kombinleri verdiği için zaten doğru çıkması normaldir. Allah bilir benim hesapladığım kombinlerde harmonik alırsak kim bilir 19 ile ne kadar uzak bir sonuç çıkar siz tahmin edin.

Muhtemelen Edip tüm kombineleri denemiş bu dördü oturunca bu dördüne bakın kardeş 19 katını buluyorum demiş. Eh be Edip, gerçeği nasıl bükmüşsün! Naısl oynamışsın oğlum tek tek hesaplarken içimden "Ulan kesin 19'un katı değil bu yoksa Edip koyardı" dedim ve her işlemimde beni yanıltmadın.

Sakin bana Reşad'ın 19'cuları buradan yürümesin zira "40-41-42" kombinesinden hemen sonra "41-42-43" alınıyor? Aynı elemanı neden 2 kere kullanıyorsun? Çünkü 19 katı çıkıyor. E benim verdiğim 2 misali neden almadın? Çünkü onlar 19'a tam bölünmüyor ve sıkıntı çıkarıyor sana, keyfiyetin dik alası var bildğiiniz! 19 çıksın da, nasıl çıktığı önemsiz... Gerekli değerleri de veriyorum bana yanlışsın diyenler verdiğim kombineleri kendileri zevkle toplayabilirler. Bir surenin "Ha-Mim" toplamları bile 19'a tam bölünmüyor üstelik, yine inanmayanlar tek tek bölerek kontrol edebilirler.

40. Sure, Mü'min suresi = Ha harfi sayısı = 64 - Mim harfi sayısı = 380 - Toplam = 444/19 = 23.36842105263158
41. Sure, Fussilet suresi = Ha harfi sayısı = 48 - Mim harfi sayısı = 276 - Toplam = 324/19 = 17.05263157894737
42. Sure, Şura suresi = Ha harfi sayısı = 53 - Mim harfi sayısı = 300 - Toplam = 353/19 = 18.57894736842105
43. Sure, Zuhruf suresi = Ha harfi sayısı = 44 - Mim harfi sayısı = 324 - Toplam = 368/19 = 19.368421105263158
44. Sure, Duhan suresi = Ha harfi sayısı = 16 - Mim harfi sayısı = 150 - Toplam = 166/19 = 8.7368421105263158
45. Sure, Casiye suresi = Ha harfi sayısı = 31 - Mim harfi sayısı = 200 - Toplam = 231/19 = 12.15789473684211
46. Sure, Ahkaf suresi = Ha harfi sayısı = 36 - Mim harfi sayısı = 225 - Toplam = 261/19 = 13.73684210526316 (5)

Toplamlarını Edip 19'un katı çıkmadığı için haliyle bölmemiş ve hesaplamalarında da almamış lakin ben böldüm senin için ki Reşad'ın ve onun elçiliğine inananların 19 gerçeğini nasıl eğip büktüğünü göresin diye! Tekrar ediyorum ben 19'a karşı değilim ancak ben Tevbe 128 ve 129'u bak "Matematik ve 19" kuralına uymuyor o zaman bu şeytanın ayetleridir diyen tiplerin 19'una inanmıyorum! Onun felsefik izahına da geleceğim ama Edibin oyununa çomağımı sokarak tezgahını kırayım, neyse devam ediyorum bu ufak ince noktadan sonra. 

Virgül sonrası aynı çıkan "40-43-44-45" kombinini de alalım, belki ben onların "19 mucizesini" ıska geçiyorumdur, son bir kombin alalım. Edip "40-44-45-46" keyfiyetini seçtiyse, ben de seçerek deneyebilirim demektir. Lakin Edip almadıysa, garanti 19'a tam bölünmüyordur. Toplamlarını direkt yazacağım ben, tek tek kendin toplayıp dene değerlerini yazdım oraya kaynakçasından da kontrol et. Bizzat Edibin kitabından alıntıladım. Ankara bebesiyim ben, diyorsam elbette vardır bir bildiğim ehehe.

"40-43-44-45" kombinin hesabı ;

Ha harflerinin toplamı = 155 + Mim harflerinin toplamı = 1054 = 1054 + 155 = 1209/19 = 63.63157894736842

Ankara bebesiyim, Edip almadıysa 19'un katı değildir dememiş miydim? Demiştim. Başka sözüm yok, gerçekler bal gibi ortada. Aynı keyfiyet ile nedense benim yaptığım kombinlerde hiç 19'un katı çıkmazken Edibin kombinlerinde "Keyfiyet" ekseriyetle seçilen 5 kombinde de 19 ve katları çıkıyor. 


Tehlike bu işte! Edip bunların kendi toplamlarını bile almamış. Kafasına göre tutan 5 harmoniyi alabilmiş sadece. Diğer kombinasyonlar olmuyor, ben denedim ve yukarıdaki örnekler bile yeter. Devam ediyorum tezgahını bozmaya. Keşke alınan tek "Keyfiyet" örneği bu olsa...

Dediğim gibi, burada olay "Salt 19" bulmaya odaklıdır. Diğer işlemler önemsizdir ki, kitabına diğer kombinasyonların hiçbirini almaması da önem vermediğine başka bir mantıklı çıkarımdır. İstatistik olarak, 0’dan sonsuza kadar bütün sayılar içinde 19’un katı olanların oranı 1/19’dur. İstatistik biliminde “m” tane deney sonucundan meydana gelmiş bir deney incelenirken her bir tekil olayın birbiriyle eşit olasılıkta ortaya çıktığı varsayıldığında kesin olay.

M = Doğal Sayı. 

S= {s1, s2, s3, ..., sm} (m sonlu) şeklinde ifade edilir. Ayrıca bütün {s1}, {s2}, {s3}, ..., {sm} tekil olayların aynı "P" değerine sahip olmalıdır:

P({s1}) = P({s2}) = ... =P({sm}) = P olmalıdır. Bu şartları sağlayan tesadüfi deneye Laplace-Deneyi denmektedir(6). 19 İile ilgili herhangi bir hesap yaptığımızda karşımıza çıkan "m" değeri 19’dur. Yani biz hangi sayıyı seçersek seçelim buna göre ;

K = Doğal Sayı.

S(x) ={19k-9, 19k-8, 19k-7, ..., 19k, 19k+1, 19k+2, ... ,19k+8}

Hangi sayıyı seçersek seçelim yukarıdaki kümenin bir elemanı olmak zorunda kalacaktır. Herhangi bir şekilde hesapladığımız bir sayının yukarıdaki "19" ortak paydasını tutturmalıdır. Basit anlaml ne seçerseniz seçin "19" çıkmak zorundadır. 


Birisinde direkt toplamları, diğerinde geçişleri ve keyfi seçilen kombinasyonların toplamlarını alıyor. Haydi bunu da doğru bir parametre olarak kabul edelim.

Diyelim ki Huruf içeren surelerde arayıp sayacağımız harfleri tek tek değil, toplam olarak alacağız. Haydi öyle alalım bu kez de, Edip Yüksel'i mı kıracağız! Bu sefer Kef-He-Ya-Ayn-Sad harflerini "Meryem suresi" içerisinde sayıyoruz ve 19'un katı olması gerekiyor ve ailemizin 19'cusu Edip, 798'e ulaşıyor, yani 19'un 42 katına. (7) 

Ayrıca bunun eşsiz bir kombinasyon olduğunu iddia ediyor. Tespit etmek istediğim ilk şey şudur ki, bu tür "Toplam" sayımlar yapılırken istenilen sayıyı tutturabilmek için tek ve sabit, aynı zamanda stabil yani her türlü ihtimale karşı güçlü, dayanıklı ve yeterli parametrenin olmasıdır. Çünkü Kef, He, Ayn, Sad gibi harfler hiçbir şekilde değişmez, İllet harfleri yani "Elif-Ya-Vav" gibi değildirler. Sayımlarında ihtilaf olmaz, sabittir. Misalen Rashad Khalifa 50. fiziksel gerçeklik maddesinde aynı harfi bir sayımda "Hemze", başka bir sayımda "Ya" olarak saymıştır. (8) 

Ayrıca Edip Yüksel, babasının da yazarı olduğu bu kitabı "Üzerinde 19 Var" kitabında 19'u inkar eden bazı "İnkarcı Yayınlar" sırasında her nedense bunu 1. Sıraya koyar, fazla rahatsız ettiğinden olsa gerek... (9) 


Her neyse devam ediyorum. Zaten Rashad'ın elçi olacağını önceden tahmin eden Edip Yüksel, elçiciği olan Rashad gibi de aynı şekilde Ya harflerini ihtiyaç olduğu kadar hemzeleri Ya’ya dönüştürerek sayıma dahil etmiş, bu şekilde 19'un katı olan bir sayı bulana kadar manipülasyon yapmıştır. Çünkü bugünkü Kuran nüshalarında Meryem suresi 4, 24, 30, 31. ayetlerde Edibin dediği gibi bir sayım yoktur. (7) 

Rashad'ın yaptığı manipülasyon gibi Edibin sayımlarında Meryem 4, 24, 30 ve 31. ayetlerde 5, 3, 5 ve 5 Ya harfi bulunmamaktadır, sayımlar da haliyle toplamda 19’un katı çıkmayacaktır. Yani 19 katından ne kadar eksik çıkarsa o kadar Ya harfi ithal etmek gerekeceği için Yüksel için bu sayıyı tutturmak hiç sorun olmamaktadır. Bu şekilde harflerin toplamı 19’un katıdır şeklindeki ikinci kuralın da uygulamada başarısız olduğunu görmüş oluyoruz. Bu da delilli, başka bir keyfiyet örneğiydi. 

Bir başka huruf-u mukakkata’a’dan olan Nun harfi "Kalem suresi" sayımında 19'un katından bir eksik çıkmaktadır. Bu da ilk kuralı bile çürütmektedir. Ancak 19'cumuz Edip ne yapıp, ne edip 19 bulmalı ki mucizeciği çıksın. Bu esnada başka bir keyfiyet devreye giriyor 132 adet harfi 19’un 7 katı olan "133" rakamını denk getirmek uğruna tamamlamak için başındaki "Nun" harfini okunduğu gibi "Nun-Vav-Nun" şekline getirerek sureye bir "Nun" ilavesi yapmaktadır ve böylece 133 adet Nun harfi olmaktadı, yani 19'un 7 katı çıkmaktadır. Halbuki bilinen tüm nüshaların hiçbirinde "Nun" ifadesi 3 harften oluşmaz, hepsinde tek harf yazılıdır ve hatta en eski nüshalarda bile bu böyledir. Aşağıda fotoğrafı olan eski nüshadaki "Tek Nun" harfi buna örnektir. (10)




Harfin adı "N-u(y)-n" olduğu için öyle yapmış sanırım derseniz bile, bu durum söz konusu olamaz. Zira, Ebced ile Edibin yazdığı gibi "müslim" yazacaksak ; 


"m-i-m, s-i-n, l-a-m, m-i-m" yazmamız lazım olacaktır ki Arapçada böyle bir kullanım yoktur. Ebced yaparken, harfleri tek hesaplıyor Edip sizin anlayacağınız. Eğer samimi ise görüşünde orada Nun'un ebcedi için n+y+n yapması lazım ama yapmaz. Çünkü hesap farklı çıkar öyle yaparsa ve 19'un katını bulmak için daha çok keyfiyet ve manipülasyon yapması gerekir. Nun'u niye n-v-n değil de n-y-n hesaplamış? Bence 19'a uydurmak için olduğu apaçık çünkü telaffuzda "niyn" değil "nuun" olur yani Vav'lı. Bu bilgieri ilahiyat okuyan Nadir kardeşimden aldım bu bilgileri ona da teşekkür ediyorum. 

Biliyorum harf olayları biraz sıkıcı olmaya başladı lakin harf "Keyfiyetine" son bir örnek verip daha sonra yine parametre ekip bükmesine gelip, işin felsefesine de geleceğim dostlar. Özet geçecke olursam eğer ;

Edip Yüksel’in bu son derece hileli harf sayımlarına ek olarak "Ya-Sin" örneğini verebiliriz "Yasin suresi". Kitapta göreceksiniz ki Edip Yüksel’in daha evvelki bütün sayımlarda Besmele her zaman kullanıldı ve "şedde"li harf tek harf sayılmıştı. "Sin" harfinin sayımının veya "Ye" harfinin sayımının önemi yoktur, çünkü nasıl olsa toplamı alınacaktır. Ye harfinin illet harfi olması bazı "Hemze" harflerinin Ye’ye dönüşebilmesine, bazı "Elif" harflerinin de Ye olarak yazılmasına imkan tanımaktadır. Yani Ye harfi sayılır, Sin harfi sayımının önemi yoktur; 

Ne kadar eksik çıkarsa 19’un katına tamamlamak için o kadar Ye harfi üretilmeye müsaittir. Nitekim sayımlarda da bu tür hileler uygulanmıştır. Görüldüğü gibi hiçbir harf sayımından istenilen netice alınamamaktadır. Yukarıda zaten tek tek ifşa ettim, inanmayan kendisi de yapabilir kaynakçadan bakarak. Ayn-Sin-Kaf sayımları ile Yüksel bir 19'un katı olan sayı daha bulmaya çalışmaktadır, ancak böyle bir huruf-u mukatta’a örneği yoktur. Ha-Mim-Ayn-Sin-Kaf olarak geçen "Şura suresi" harfleri parçalayarak yani bölerek ancak 19 katı elde ediyor, bununla yetinmiyor, Ha-Mim harflerini tek surede 19 yapamadığı için tüm Ha-Mim içeren sureleri saymalıyız diye bir kural ihdas ediyor; hızını alamıyor, kalan Ayn-Sin-Kaf harflerinden bir oran bulmaya çalışıyor ve ürettiği varsayımların hiçbirisi diğer harfler için geçerli olmuyor. Sayı tutmayınca harf ekliyor yukarıda "Nun" örneği gibi, eksik yerleri Hemzeleri Ya ile değiştirerek kapatıyor.

Üstelik sayımı tartışmalı olan Elif harflerinin konusuna hiç girmiyor. Çünkü uzatmalar, hemzeler veya yer yer Ya-Vav şeklindeki ifadeler elif ile değiştirilebiliyor ve oranı tutturabilmek için bir keyfilik alanı var oluyor böylelikle. Aslında Elif-Lam harfleri 13 adettir huruf-u mukatta’a’nın yarısını oluşturur. Bunları tartışma dışı tutup; bu harflerin sırrını çözdüğünü her harfte ayrı bir kural uydurarak, onu da harfleri tahrif ederek sağlamakla kimse iddia edemez. Etmesi insanları ve kendini yanıltmak, aldatmaktır. İblisin en büyük meziyetlerinden birisi de gerçekten uzaklaştırır ve yaptığınız işin kendi kendisine aynı yalanı söyleterek onun size gerçek olduğuna inandırmasıdır. Sürekli keyfi bir "Harf ölçüm" parametresi var aynısı anlamda da yapılır ona da kısaca değineceğim. 

Bu kuralları Ta-Sin-Mim, Ta-Sin gibi huruf-u mukatta’a’ya uyguladığımızda hiçbirinde 19 ile ilgili hiçbir bir oran mevcut değildir. Bunun üstüne Edip Yüksel kitabında bu konulara asla değinmemekte ve daha evvel Rashad Khalifa’nin iddia ettiği şeyleri es geçmektedir. Çünkü Taha 28, Şuara 33, Kasas 17 ve Neml 27. ayetlerde bulunan Ta harfi toplamı 105 etmekte, bu da 19'un hiçbir katı değildir. Bu 19'un katı olmayan sayılar istatistik olarak olanlardan çok daha fazladır. Mesela Sin harflerinin toplamından, He harflerinden, Ta harflerinden veya bunların hepsinin toplamından veya bir kısmının toplamından gibi birçok kombinasyonda farklı sayılar elde edilebilir.

19’dan fazla sayım yolu çıktığı için mutlaka bir sayı tutacaktır. Bunlardan ola ki birisi 19'un katı çıkarsa kendiliğinden Edip Yüksel bunu anında kitabında ve Rashad ile kendisinin 19 mucizesine seve seve ekleyecekti. Kombin örneğinde bunu daha detaylı anlattım zaten Ha-Mim kısmında buna yeterince değindiğimi düşünmekteyim, veriler ortada. Matematik sabittir, 2+2 = 4 eder.

Bu kadar parametre içinde birkaç tane 19 çıkan harf sayımının olması değil, olmaması garip olurdu. Yukarıda da belirttiğim üzere 19 katı çıkan sadece 1 örnek vardır "Kaf". Diğer örneklerin çıkmaması bunların tesadüfen çıktığını göstermektedir, çünkü rasgele seçilen her 19 sayıdan birisi mutlaka 19'un katı çıkmak zorundadır. Burada 19'un katı olmayan en az 18 parametre bulunabildiği için bu 19 değerlerinin istatistik bir önemi yoktur ve tamamen aldatmacadır. Zira çıkmama ihtimali daha yatkın bir olasılıktır. Hele ki bu sayılardan Yüksel gibi Kıyamet Günü’nün tarihinin hesaplanması gibi büyük iddialar çıkarmak ondan daha büyük bir aldatmacadır, bilimsel hiçbir temeli yoktur. (11)


2280 yılında kıyamet kopacakmış ve bu bilgi rahatlıkla bulunabilir bir bilgiymiş. Hatta videoda dediğine göre aynı tarihe kendisi Rashad'dan bağımsız olarak ulaşmış.




1:09'da "Bulduk" diyip, Hulki Cevizoğlu köşeye sıkıştırınca bu hangi ayette "2280" var diyince 1:14'de sadece 5 saniye sonra "Bunu biz bulduk" değil diye 180 derece dönen tipe Edip Yüksel denir. Videonun sonunda bal gibi "Hadisleri" de kendine tanık yapan Edip, Cevizoğlu'nun buna uyanmasıyla yine aynı dönüşüne imza atıyor. Ayette mutmain, yani eminim diyorsun eh o zaman neden hadis kaynağını söylüyorsun kardeşim?

Bildiğiniz gibi bunlar kıyamet tarihi de veriyorlar. Gayb Allah katındadır diyen onlarca ayete rağmen hem de. Hiçbir peygamberin bilmediğini Sen ve Rashad biliyorsunuz zaten bir tek...

"Ne zaman gelip çatacak diye kıyamet saatini soruyorlar sana. De ki: "Ona ilişkin bilgi Rabbim katındadır. Onu, vakti geldiğinde belirginleştirecek olan yalnız O'dur. Göklere de yere de ağır gelmiştir o. O, size ansızın gelecektir, başka değil." Sen onu iyice biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: "O'na ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat insanların çokları bilmiyorlar." - A'raf 187



"İnsanlar sana kıyametin saatinden soruyorlar. De ki: "Ona ilişkin bilgi Allah katındadır." Ne bilirsin, belki de o saat yakındır!" - Ahzab 63


"O saatten soruyorlar sana, "gelip demir atması ne zaman?" diye. Sen onu nereden bileceksin? Ona ilişkin bilginin sonu Rabbine varır. Sen sadece, ondan korkanları uyaransın." - Naziat 42, 43, 44 ve 45.

Hem de bu ayetlere rağmen! Cübbeli Ahmete Kur'an'dan giydirirken ne güzel değil mi Edip? Ya sen ne yapıyorsun? Ayet ile tamamen zıtsın. Bak kendi sitende burada da videoda dediğin yöntemi anlatmışsın. Üstelik yazında "Ya ben diyorum" ama eleştirine karşılık bundan sıyrılmak adına, "Doğrusunu Allah bilir" diyorsun. 

Sen de mucizeyi kendie göre eğip bükensin Edip. Tıkı elçin Rashad gibi, gerçekleri değil kendi gerçeğinizi millete "19 Mucizesi" diye satıyorsunuz. Arapça Ebced sayımı da zor nasılsa, bük bükebildiğin kadar... Allah büyük Edip, din günü çekeceğiniz var ölene dek bu yanlışınızdan dönmezseniz eğer, Allah'ın adını kullanarak yalan isnat edenlerin sonu çok belli ;

"Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut onun ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim var? Şu bir gerçek ki, suçlular iflah etmezler." - Yunus 17

"Yalan düzerek Allah'a iftira edenden daha zalim kim var? Onlar Rablerine arz edilecekler. Tanıklar diyecekler ki: "İşte bunlardır Rableri hakkında yalan uyduranlar." Herkes duysun ki, Allah'ın laneti zalimler üstünedir." - Hud 18

"Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır? Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! "Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz." - En'am 93

Siz de çok tehlikelisiniz Edip. Merak etmeyin Kur'an sizden çok güzel bahsetmiş. O kıssa günümüzde sizinle yeniden hayat buldu. Argümanlarım bitince de yazıyı o kıssa ile sonlandıracağım. 

Kelime sayımlarında öyle ileri gidilmiştir ki, Kuran’da günümüzden 1400 sene öncede, Rashad Khalifa’ya işaret edildiğine dair mucizevi ve müthiş deliller(!) keşfedilmiştir. Kuran’da "RŞD" kelimesinin köklerinin sayısı fiil, isim bakmaksızın 19’dur. Edip ve elçiciği Rashad bu mucizenin keşfedene işaret ettiğini söylemişlerdir(13). Önce şunu tespit edelim ki, gelecekte kimin ne yapacağı ve neyi keşfedeceğinin daha şartlar oluşmadan belli olduğu inancı ile üretilen bu iddiaların hem felsefi, hem de dini sakıncaları vardır. Ayrıca bu paramtere hiçbir objektif içermez aksine "a posteriori" bir iddia keyfilik içerir. 

Çünkü Khalifa kelimesi de Kuran’da aranabilirdi ve "HLF" kökü araştırılabilirdi. Ayrıca "RSD" kökünden olmayan kelimeler bile "Rashad Kahlifa" sayılıyor. Çünkü bir insanın adı geçiyorsa ancak o zaman Kur'an'da peygamber olabilir. Bu istismara da bir örnek verelim.

"İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden)." - Cinn 27

Oluyor 19'cular için bu "Rashad Khalifa" yahu Allah aşkına, "Rashad Khalifa nerede, "Rasadâ halfihî" nerede kardeşim bildiğiniz zorlama bir anlam bu. 

Belirttiğim gibi bu 19 değildir. Ancak bu 19 tezine bir antitez olamamaktadır, ancak 19 olduğunda bir "Tez" olarak kullanılabilmektedir. Bu özgürlük, sonsuz imkan, kuralsızlık serbestisi sayesinde birçok birbirinden bağımsız yani birbirinin argüman olarak gücünü arttırmayan düzinelerce örnek bulunabilir. Hatta bulunmazsa da hiç öyle bir başarısızlıktan bahsedilmeyeceği için aslında "Yanlışlanamazlık" özelliğine sahiptir. Dolayısıyla bilimsel hiçbir özelliği yoktur.

İsm kelimesinin Allah’ın ismi(bismillah) olup olmasına bakılmaksızın sayılmıştır bunu da Edibin "İknarcı Yayınlar" dediği ve babasının da yazan ekipte bulunduğu kısımda Dr. Orhan Kuntman bu keyfiyete değinmiştir (12).

Yani anlam sayımlarda esas alınmamıştır. Halbuki bir başka sayım olan Arş kelimesinin 19 adet sayıldığı iddiasında 22 adet Arş kelimesinden 2 tanesi Allah’ın arşı olarak geçmediği için istisna edilir. Yani İsm kelimesi sayılırken anlama bakılmamış, doğrudan sayılmış; Arş kelimesi sayılırken anlam dikkate alınmış ve 2 kelime istisna edilmiştir. 

Bu da sayımdaki keyfiliği, standart kuralın ve sabit, stabil bir parametrenin olmayışını gösterir. Bununla da kalınmamıştır: İsm kelimesi sayılırken ön ek alanlar istisna ediliyorken Allah kelimesi sayılırken(lillah, billah gibi) ön ek alanlar da sayılmıştır. 19'a uydurmak için halı altından bütün çabalar gösterilmiştir sizin anlayacağınız. Sadece bu da değil, bu sayımlar da tutmayınca Tevbe suresi 128-129’da "Allah, Rahim, Arş" kelimeleri bu halı altı çalışmalarına rağmen yine de sayımda fazla çıktığı için bu ayetler Kuran’dan atılmak istenmiştir. 

Yani Edip Yüksel’in saydığımız tüm masa altı keyfi ve oyunlarının yanı sıra, Tevbe suresinin iki ayetini Kuran’dan atması hesabını doğrultma çabası olarak görülebilir. Tüm bunlara son ekleyeceğimiz şey de sayımların hiç birisinde Besmele’nin sayılmamasıdır. Bu şekilde Rahman kelimesi de tutmayacak, Tevbe suresi de dahil edildiğinde Rahim de 19 katı çıkmayacaktır. Ayrıca Ruhema olarak geçen Fetih suresin 29. ayeti, yani son ayetinde bulunan Rahim’in çoğulu sayılmamakta ve toplamda 116 +112 = 228 olan Rahim türevleri 114’e yani 19'un 6 katına çevrilmektedir. Çoğulu saymamak bir yana, Tevbe 128-129’u da Kuran’dan çıkartarak parametreleri yükseltmektedir. Bu sebeple 19'u doğrudan götüren bir deney öncesi "a priori" kural yoktur, tamamen 19'a ulaşmak adına her oyun denenir ve başarıya ulaşır. 228'de, 19'un 12 katı diyecek sivri zekalar bu "116" sayımına o atılan çoğul dahil değil, onu dahil ettiğiniz vakit sonuç 12 katından biraz fazla çıkacak yani tam 19'un katına ulaşamayacaksınız.

Özetle yapılan "Kelime bazlı" oyunlar ;

1- İsm: Bismillah’taki orjinal Bsm yerine İsm’in sayılması, Bism sayılırken Bsm’in sayılmaması, Besmeleler hariç.
2- Rahim: Ruhema çoğulunun ve 9:128-9 hariç tutulması, Besmeleler hariç.
3- Allah: Allahumme’ler hariç, Besmeleler hariç, 9:128-9 hariç.
4- Arş: Anlamı dikkate alarak 2 kelime hariç, 9:128-9 hariç.

Gördüğünüz gibi hiç sabit bir parametre yok. Bir isim, bir anlam dikkate alınıyor. Bu da çelişkileri beraberinde getiriyor Allah haşa bunu unuttu da düzeltmek size mi kaldı? Düzeltelim derken işi daha da berbat edip, gerçek 19 mucizesine zarar verdiğiniz apaçık ve gün gibi ortadadır!

Gelelim ayılan ayetlerde "Ya kardeşim orada Muhammed peygambere Allah'ın "Rahim" sıfatı yüklenmiş ifadesinden dem vuranlara ve ondan evvel size bir ispat göstereyim. Rashad malum elçi ya hani, kehanetleri tutmak zorunda ya. Çünkü elçi dediğiniz kişi vahiy alandır, vahyi de Allah'dan aldığına göre o zaman kehaneti tutmak zorundadır. Size tutmayan bir kehanetini göstereyim mi? Ahanda bu. (13). Kaynakça'da bunun linkini de koyacağım oradan girerek de, bağladığım kısıma tıklayarak da görebilirsin.

Rashad, Suudilerin Allah'a karşı savaş ilan ettiğini ve Allah'ın da bu savaşı kazanacağını; böylece Kral Fahd'ın son Suudi kralı olacağını duyurur! Gelecekten haber veren Reşad'ın, haber kaynaklarının pek de sağlam olmadığı anlaşılıyor! Çünkü Fahd, son Suudi kralı olmadığı gibi; Reşad da kehanetinin tutmadığını görecek kadar bile yaşayamamıştır bile.

Allah'ın elçisi verdiği kehaneti göremeden ölüyor ne hikmetse, Allah'ın elçisi olsa haşa Allah bu konuda bir şey yapamaz mıydı? Bal gibi de yapardı. O zaman kimden vahiy aldı? Bence bu ayetlerde çok güzel izah eder ;

"İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla başbaşa kalsınlar;" - En'am 112

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir." Bir ölü iken kendisine hayat verdiğimiz, insanlar içinde yürümesi için kendisine bir ışık tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamayan kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre sapanlara, yapmakta oldukları süslü-püslü gösterilmiştir. - En'am 121 ve 122


Gelelim bu ayetin "Rahim"den dolayı red edenlere...


Ayetin arapçasını atacağım öncelikle ;

"İnnehu kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımîn(râhımîne)." Fettehaztumûhum sıhriyyen hattâ ensevkum zikrî ve kuntum minhum tadhakûn(tadhakûne). - Müminun 109 ve 110.

"Kullarımdan bir zümre "Rabbimiz, inandık; affet bizi, acı bize, sen merhametlilerin en hayırlısısın" diyorken, Öyle ki, zikrimi/Kur'anımı size unutturdular. Siz onlara hep gülüyordunuz." - Müminun 109 ve 110

"Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur râhımîn(râhımîne)." - Müminun 118

"Şöyle yakar: "Rabbim! Affet, merhamet et! Sen merhametlilerin en hayırlısısın!" - Müminun 118

Bu ne demek biliyor musun? "Merhamet edenlerin en hayırlısısın" ibaresi vardır. Yani merhamet sıfatı Allah'ın tamamen tekelinde değildir, başka varlıklar da merhametli olabilirler demektir. Demek ki, kullar da merhametli olabiliyor ama Allah'ın merhameti > Kulun merhametinden demektir elbette zira Allah her şeyin en mükemmelini ve en iyisi yapan biricik efendimizdir. Asla biz onun kadar merhametli olamayız ama bizim fıtratımızda da vicdan ve merhamet vardır.

Hatta 109 ve 110'da Allah, bu ifadeyi ısrarla doğru olduğunu vurgularcasına 110. ayette "Öyle ki, zikrimi/Kur'anımı size unutturdular. Siz onlara hep gülüyordunuz." ikazında bulunuyor ayette.

Hani bazı 19'cu kardeşler, "Allah'dan başkasına merhamet sıfatı verilemez." diyorlar ya, ayetin arapçası çoğul fiil bir kere, madem öyle bu ayetleri de atabilir misiniz acaba Kur'an nüshalarınızdan? Hatta size 1 ayet daha vereyim, eğer samimiyseniz bu 4 ayeti de "Allah'dan başkalarına "Rahim" sıfatı verildi" için atmanız gerekir. İşte 3. ve 4. ayet ;

"Yâ eyyyuhâllezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûhu, vettekullâhe, innallâhe tevvâbun rahîmun." - Hucurat 12

"Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah'tan sakının! Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır." - Hucurat 12

"Vestagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi, inne rabbî rahîmun vedûd(vedûdun)." - Hud 90

"Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim, esirgeyendir, sevendir." - Hud 90

Yukarıda şemasını koydum kelime olarak "Rahîmun" çoğul ismidir dolayısıyla eğer bu yüzden atılacaksa, 4 bu ayeti de atmalısınız gerçekten görüşünüzde tutarlı ve samimiyseniz ki değilsiniz, ikiyüzlülük paçalarınızdan aşağı akmakta!

Bu birinci sorumdu, ikincisine gelelim. Muhammed peygambere "Rahim" sıfatı verilmiş diyorlar bunu da 19'a uymuyor dahası da bak bu Allah'ın bir adı diye, bu yüzden de atmamız daha doğru ek bir delil veriliyor. Benim de ek delilim var bütünsel birleştirmen yeterli olacak.

Ayrıca bu ayetlere de bir göz atalım, zira bazı başka sıfatlarının da kullar için kullanıldığı ayetlere rastlamak mümkün ;

"Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî'dir, cömerttir." - Neml 40 

Burada ki "Kerîm" sıfatı, arapçası "Kerîm(kerîmun)" olan Allah'ın adlarından birisini yüce Allah kendisi için kullanmışken ;

"Kudretimize yemin olsun ki, onlardan önce Firavun'un kavmini de ince bir imtihana çektik de, asil ve onurlu bir resul geldi onlara." - Duhan 17 

Burada aynı ifade, hatta arapçası bile her yerden kontrol edebilirsiniz, "Kerîm(kerîmun)" olan "Kerîm" sıfatı bal gibi da Hz. Musa için kullanılır. Arapçadan dem vuruyorsunuz ya, alın size Arapça argüman! Bitmedi bu kez Hz. İbrahim için de yüce Allah kendi sıfatlarından birisi kullanıyor.

Allah sizi, dil sürçmesi sonucu lağv olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığından hesaba çeker. Allah Gafûr'dur, çok affeder; Halîm'dir, çok yumuşak davranır." - Bakara 225

Buradaki "Halîm" yani çok yumuşak ve içli olmak sıfatını yüce Allah kendisi için kullanır.

"halîm(halîmun)." Arapçasıdır bu kısmın not alın, zira diğer ayette yine kontrol etmenizi isteyeceğim. İnanmayan açsın arapça bilen arapçasından bilmeyen de bütün Kur'an'ın yazı gibi yazılan birçok meal ve Kur'an sitesinden bire bir kıyaslamasını yapsın, hiç sekmeyecektir.

"İbrahim'in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun Allah düşmanı olduğu kendisi için açıklık kazanınca, ondan uzaklaştı. Şu bir gerçek ki, İbrahim başkaları için gamlanıp ah eden ince yürekli, yumuşak bir insandı/tam bir evvâhtı." - Tevbe 114

Kaderin cilvesine bakın ki 2 ayet attıkları Tevbe suresinde kullanmış Allah bunu hem de! Tesadüfün böylesi değil mi? Yüce Allah çok büyük gerçekten zalimlerin oyunlarını ne de güzel bozuyor. 2 ayet attıkları surede Hz. İbrahim için de kendi sıfatı olan "halîm(halîmun)" yani  çok yumuşak ve içli olmak sıfatını yüce Allah bu kez Hz. İbrahim için kullanıyor.

Eğer "Rahim" sıfatından dem vuruyorsanız ki bol bol vuruyorsunuz! Bu zaman Duhan 17. ayeti ve Tevbe 114. ayeti de Kur'an nüshalarınızdan atmanız gerekmez mi? Bu da ikinci sorumdur Rashad'ın çarpık 19 mucizesine inanan arkadaşlarıma. Cevapları de muhtemelen ajitasyon içerecek ve diyecekler ki ;

"Allah'dan başka kimseye bunlar kullanılmaz, tıpkı secde edilemeyeceği" gibi. Bu kafa bire bir "Tasavvuf" kafasıdır. Bu kafa müthiş tehlikelidir. Allah'tan başkasına secde edilmez'den yola çıkıp "İblis'in Adem'e secde etmemesi Allah'ın kutsallığını ilan etmek için, O'ndan başkasına secde edilmeyeceğini göstermek için" diyerek İblis'i satır arasında öven ve İslam dinine abuk sabuk görüşleri sokan ve Tasavvuf yazımda anlattığım "Hallac Mansur ve Celaleddin Rumi" görüşleridir. O yazılarımı da buradan ve buradan okuyabilirsin. Hem de onlarca ayetlerde İblis'in bizler için "Apaçık bir düşman" ilan edilmesine rağmen!

Eğer samimiyseniz bu ayetleri de "Şeytan Ayetleri" ilan eder misiniz? Edemezsiniz, çünkü tutarlı ve samimi değilsiniz. Allah'ın ikiyüzlülerin tamamını cehenneme atacağını hatırlatmakta fayda var, ayetleri ortaya koyayım da sonra bana "Sen Allah mısın da, bizi cehenneme atıyorsun" demesinler.

"Çevrenizdeki Bedevî Araplardan münafıklar var. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar var. Sen bilmezsin onları. Ama biz biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler." - Tevbe 101

"Münafıklar sana geldiklerinde: “Senin kesinlikle Allah’ın elçisi olduğuna tanıklık ederiz." derler. Senin kesinlikle O’nun elçisi olduğunu Allah zaten biliyor. Ve Allah tanıklık eder ki, münafıklar kesinlikle yalancıdırlar." - Münafıkun 1

"Onlar: "Allah resulünün yanındakilere infak edip bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!” diyen kişilerdir. Oysaki göklerin ve yerin hazineleri, Allah’ın tekelindedir. Ama münafıklar bunu anlamazlar." - Münafıkun 7

"Şöyle derler: "Eğer Medine’ye dönersek, yemin olsun ki, itibarlı ve baskın olan, ezik ve zayıf olanı oradan çıkaracaktır!" Güç ve itibar Allah’a, onun resulüne ve iman sahiplerine özgüdür. Ama münafıklar bunu bilmezler." - Münafıkun 8

"Görmedin mi o ikiyüzlülüğe sapanları ki, Ehlikitap’tan inkâra giden dostlarına şöyle diyorlar: "Eğer toprağınızdan çıkarılırsanız, yemin olsun sizinle birlikte biz de çıkacağız. Sizinle ilgili olarak hiçbir zaman kimseye boyun eğmeyeceğiz. Eğer sizinle savaşılırsa mutlaka size yardım edeceğiz." Allah tanıktır ki onlar kesinlikle yalancıdırlar." - Haşr 11

"Ve ikiyüzlülük yapan münafıkları bilsin diye. Onlara, "Hadi gelin, Allah yolunda çarpışın yahut savunma yapın!" dendiğinde: "Savaştan haberimiz olsaydı sizi elbette izlerdik." dediler. O gün onlar, imandan çok küfre yakın idiler. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Allah, onların gizlemekte oldukları şeyi çok iyi bilmektedir." - Ali İmran 167

"İçlerinden bazıları da Allah’a şöyle ant içti: "Eğer Allah, lütfundan bize verirse, elbette sadaka dağıtacağız ve elbette iyilik ve barış için çalışanlardan olacağız." Lütfundan kendilerine verdiği zaman ise o lütfa cimrilik ederek yüz çevirmiş bir halde dönüp gittiler. Nihayet, Allah, kendisine verdikleri söze ters düştüklerinden, yalana sapıp durduklarından, huzuruna çıkacakları güne kadar onların kalplerine ikiyüzlülük yerleştirdi." - Tevbe 75, 76 ve 77

"İnkarcılara ve ikiyüzlülere uyma, eziyetlerine aldırma ve Allah’a güven; koruyucu olarak Allah yeter." - Ahzab 48

"Ey peygamber, kafirler ve ikiyüzlülerle mücadele et ve onlara karşı güçlü ve sert ol. Varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir orası!" - Tevbe 73

"Ey Peygamber! Küfre sapanlarla ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran! Varacakları yer cehennemdir onların. Ne kötü dönüş yeridir o!" - Tahrim 9

"Ey peygamber, Allah’tan kork; inkarcılara ve ikiyüzlülere uyma. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." - Ahzab 1

Gördüğünüz gibi kafama göre fetva vermiyorum ve hüküm koymuyorum, Allah'ın hakikatleri çok net ve ortada. Hiçbir 19'cu da benim kadar Kur'an ayeti verememiş hiçbir yazılarında nedendir bilinmez... Bilinir ama onlara göre bilinmez daha doğrusu, öyle diyelim. İşine geleni al, gelmeyeni alma prensibi nedenleri de.

Daha çok ikiyüzlülük ayeti var, geri kalanını kendiniz da bulabilirsiniz Kur'an okuyun ve akledin diye var, evin tepesine koyup kendinizden uzaklaştırın diye yok, hayatınıza indiresiniz ve hayatınızı şekillendiresiniz diye var! Kur'an sizin can damarınızdır, hayat rehberinizdir, her şeyi çepeçevre sarmış ve ilmiyle kuşatmış eşsiz ve biricik efendimiz ve efendiniz olan yüce Allah'ın kitabıdır.

İstismarları halen bitmedi maalesef... Biraz daha istismar mevcut. 19'cular bu yazıyı eğer çok delikanlıysanız Edip Yüksel'e ulaştırın. Bu çağrımı da satır arasında yapayım. Yazının sonunda bir daha yapacağım. Başka bir "Rashad" zorlaması da Duhan suresinde geçer, Duhan suresinin 17. Ayetini de yukarıda vermiştim bak yine ne tesadüf! Olaya şöyle gireyim.

Duhan suresinde bu vardır sevgili arkadaşlar ; 

"Artık sen göğün açıkça izlenen bir duman getireceği günü gözle. İnsanları kuşatıp sarar. İnletici bir azaptır bu." - Duhan 10 ve 11

Devamında "Eğitimli/Öğrenen bir mecnun" ifadesi vardır. 

"Nerede onlarda öğüt almak? Yemin olsun, delillerle açıklayan bir resul gelmişti onlara." - Yaşar Nuri Öztürk meali Duhan 13  
"Ama ondan yüz çevirdiler ve şöyle dediler: "Eğitilmiş bir mecnun!" - Yaşar Nuri Öztürk meali Duhan 14

Bu da Reşad'ın 19'cusu olan Edip Yüksel meali ;

"Mesaja aldırış etmediler. Halbuki kendilerine apaçık bir elçi gelmişti." - Edip Yüksel meali Duhan 13
"Sonra ondan yüz çevirdiler ve, 'Öğrenim görmüş bir deli!' dediler." - Edip Yüksel meali Duhan 14

Gördünüz mü hakikati nasıl "Rashad'ı kast etsin" diye eğip büktüklerini! Yukarıda matematiksel bir bükme var, keyfiyetler var, kelimelerden bazen anlam alma, bazen isim parametresi keyfiyetinden sonra şimdi de o ayetler Rashad'ı tarif etsin diye yapılan tahrife bakar mısınız? 

Eğitilmek nerede, "Öğrenim görmek" nerede? Öğrenim görmek, örgün bir eğitim kurumunda eğitim görmek demektir ve ayette "muallemun mecnûn(mecnûnun)" ifadeleri geçer. Yani anlamı Yaşar Nuri hocanın çevirdiği gibi "Eğitilmiş bir deli, mecnun." anlamlarını taşır. İnce bir eğip bükmedir bu da. Daha detaylı tanımlarla izah edeceğim.

Eğitilmek demek, duygu, davranış, görgü, bilgi ve becerice, güdülen amaca göre yetiştirilmek, biçimlendirilmek demektir arkadaşlar ki bu da birebir "Vahiy" almak demektir. 

Çünkü nasıl Hz. Muhammed Tahrim 1, Abese 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12.  ayetlerinde ve devamında nasıl hatasından sonra tevbe edip o hatayı bir daha işlemiyorsa, bu konuda eğitim görmmüş demek oluyor. Çünkü eğitimini gördü ve bu eğitimdne o insanı, Abese ayetlerinde kast edilen kişiyi "Hor" görmemeyi vahiy ile öğrendi ve birilerini küçük görmeme eğitimini bu ayetlerin vahyi ile tamamladı. Ya da Tahrim 1'de Allah'ın haram kılmadığı bir şeyi, kafasına göre haram kıldı ama vahiy ile uyarıldı ve bu uyarı, yine ona bu konuda eğitim oldu. Bu eğitim de şuydu ; Haram ve helali yalnızca Allah kılabilir. Allah'ın haram kılmadığını sen kendi kendine haram kılamazsın eğitimidir bu da.

Abese grubunda da hatası şudur Hz. Muhammed'in. Bilmeyen arkadaşlara kısa bir izahat geçeyim. Hz. Muhammed'in yanına kör ve yaşlı bir adam geliyor o an Hz. Muhammed "Onunla uğraşamam şimdi" tavrı takınıyor ve suratını ekşitiyor. Oysa diğer münafıklar ve müşrikler öğüt alsın diye kendini yırtıyor, hatta kendisini neredeyse helak ediyor. Bunun için Şuara suresinin 3. ayeti gibi bir takım ayetlerde açık ve yoruma kapalı bir şekilde görürsünüz. 

"Onlar iman etmiyorlar diye kendini üzüntüden tüketir gibisin." - Şuara 3

Allah da bu vahiy ile "Onları bırak, sen sana gelen o yaşlıyla ilgilen belki o yaşlı adam tebliğine hemen inanıp öğüt alacak" öğüdünde ve eğitiminde bulunuyor vahiyle yüce Allah. İşte budur eğitim, Hz. Muhammed'in 2 konudaki davranışını "Güdülen amaç" yani "Tebliğ, Vahiy" uğruna şekillendir, ona uygun yetiştirdi ve biçimlendirdi. Eğitilmek tanımına birebir uyuyor. 

Bakın bu farka! Eğitilmek nerede, öğrenim görmek nerede...

Çünkü Rashad üniversite mezunudur ve öğrenmiş görmüş birisi, "Üniversiteden mezun" olmuş bir kimse demektir. 

Öğrenim görmek demek, herhangi bir örgün eğitim kuruluşunda öğrenci bulunmak ya da bu tür bir kuruluştan diploma almış olmak demektir. Rashad'da ABD'ye göç etmeden evvel Mısır'da, "Ain Shams University" üniversitesinden mezun oluyor ve ABD'ye göç ettikten sonra da Biyokimya dalında Arizona State University'de Yüksek Lisansını tamamlıyor ve öğrenim görmüş oluyor.

İşte Edip bunu sırf Hz. Muhammed'i değil, Rashad'ı kast etsin diye "Öğrenim görmüş" diye çevirmesi bu yüzdendir! 

Şimdi çok net görmüşsündür eğip bükmeyi. Edipcim, ifşa oldun şekerim el salla ehehe. Oyunlarınızı açığa çıkarıyorum darılma bana lütfen, ben Allah'ın Mü'min bir kul olmaya çalışan birisiyim sadece. Kendini sorgula, bir tek sen akıllısın değil mi? Bir gün Berk diye birisi gelir, işte böyle oyunlarınıza çomak sokar ve Hz. Musa gibi anarşistleşir sizin çarpık mucizenize! 

Evet barış için çaba sarf eden ve IŞID gibi kafa kesmeyen insanlarsınız lakin sizler de ikiyüzlüsünüz hiç kusura bakmayın! Gerçek 19 mucizesine de zarar veriyorsunuz. 

Hem 19 sistemini inkâr edemeyen hem de onun tanıklığını hazmedemeyen arkadaşlara gelince onlara da 2 çift lafım var.

19 sayısının Kuran’ın korunmasıyla alakası olmadığını iddia ediyorlar. Ben bunu inkar etmiyorum ve gerçek 19 mucizesi de bunu inkar etmez asla! Muddessir suresinin 30. ayeti bal gibi "Üzerinde ondokuz vardır." buyrulur Allah tarafından.

Onlara bir adet soru sormak istiyorum. Kuran’ın korunmasıyla ilgili birkaç ayetin sonradan sokulmadığını nereden biliyorsunuz? En çok bilindik ve en güvenilir olarak baz alınan tarih, hadis kitaplarında bile Kur'an üzerinde bir sürü kavganın varlığını bildiren tonlarca olay ve hadisler söz konusuyken, hatta ilk Kur'an nüshaları kaybolmuş, hatta ve hatta ilk orjinal, yani gerçek ilk nüshanın Mervan tarafından yakıldığı iddia edilmektedir ve bu da henüz ispatlanabilir bir şey değildir ki Rashad'ın elçiliğini kabul eden ve ona iman eden arkadaşlar da bunu iddia eder. 

Böyle olunca, Kur'an’ın korunmasıyla ilgili ayetlerin herhangi birisi tarafından uydurulmadığını ispat edebilirler mi? Kütüb-ü Sitte denilen en güvenilir hadis kaynağında ile yüz binlerce yalan hadis uydurabilecek kadar yalan sanayisinde ustalaşan insanların yaşadığı bir dönemde, o yılların yöneticileri kendi şahsi menfaatleri ve çıkarları adına Kur'an hakkında oluşan şüpheleri ortadan kaldırmak için niye ayet uydurmasınlar ki? "Allah buna izin vermez" diyeceklerdir. İyi de nereden biliyorsun? Delilin ne? Yok, ancak kuru gürültü yapıyorsun. 

Dolayısıyla gerçek 19 mucizesi bunun delilidir sadece o kadar. Yoksa Rashad Khalifa, eğer elçiliğini ilan etmeseydi ve sadece Mü'min olma onuruyla yetinseydi emin olun bugün bu kardeşlerimizle çok sağlam bir birlik olmuştuk! İlk çıktığında da bu delil, birçok ülkeden muazzam destekler geldi. Ne zaman Rashad çıkıp kitap atarak ve ayıraçlarla ayırdığı halde sürekli "Aynı şeyleri" gördüğünü dile getirip ben "Resul'um" diyerek nasıl Resul'luk ünvanını istismar ettiyse, o zaman desteklerin %95'i tam tersine çekildi.

Bir şahsın egosu bakın görün nelere yol açtı? Hani bu 19'cu ve Rashad'ın elçiliğini kabul edenler var ya, 19 için "Zebralar gibi kaçıyorlar, delil hakkında" ihtilifa düştüler ayetlerini Edip Yüksel bile, biz doğruyuz ki ayet bizi gösteriyor diyor ya. (14) 

Esas o ayetler birebir sizi izah ediyor be Edip! Sen ve Rashad 30-35 yıl önce "19-19-19" diye millete gelip 2 ayeti atmadan bu şekilde gerçek hakikati ispatlasaydınız bugün muazzam bir olay olmuş olacaktı. İşte 74:31'de kast edilen "Fitne ve sınav" sizin çarpıklığınız Edip. Bak benim mantığımla nasıl her taş yerine muazzam oturuyor. Bak bir insanın Resul olma egosu nelere yol açtı! 


Allah rahmet eylesin kendisine, bu ülkenin en değerli din bilginlerinden Yaşar Nuri Öztürk'de bunu aynen böyle izah ediyor. 3:03'den itibaren başlattım ama dilersen tamamını dinle, değişen bir şey olmayacak ;



İşte benim savunduğum ve gerçek 19 mucizesi budur. İşte eşsiz Kur'an mucizesi, Allah'ın muazzam ve her şeyi kuşatan ilmi, işte İslam'ın muazzam zerafeti ve Allah'ın eşsiz merhameti. Tevbe'de ki eksiklik Neml suresinde tamamlanıyor ve 114 besmele oluyor yani 19'un 6 katı. İşte budur 19 mucizesi! 19 Kur'an'ın korunduğuna dair enfes bir delildir. Koruyan yüce Allahtır, bunu da 19 delilini tanık tutmaktadır. 

Rashad egosuna ve nefsine yenik düştü ve mucize üzerinden belki şaha kalacak İslam, dibini göremedğimiz uçurumdan aşağı yuvarlanmasına son sürat devam etti. Ayrıca Rashad'ın çarpık mucizesine son 2 çift lafımı edip yazıyı sonlandıracağım. 

1974 senesinden önce ölmüş Mü'minler 19 sistemini bilmemelerine rağmen Kur'an’a iman ediyorlardı. Rashad'ın 19'cu tayfasın buradan da çok ekmek yerler. Onlara göre ben yaşasaydım, Muhammed devrinde ona iman etmezmişim şahsi bir sohbetten bir laf buydu mesela, daha çok laflar yedim de ajitasyona girer burası onun için burayı yarıda kesiyorum ve devam ediyorum.

Aklını işleterek sorgulayan ve Kur'an'da onun Allah katından olduğuna dair sunulan yüzlerce delilden tatmin olmuş birisi ki bugün Kur'an ayetlerinin bir çoğu bilimin farklı kolları tarafından kusursuz ve eksiksizce doğrulanmıştır. Bu kişi zaten Allah’ı ve ahireti gözüyle görmüşçesine inanır bir hale gelir. Allah’ı gereğince kavramış birisi O’nun vaadinin hak olduğunu ve mantıksal duyusu, duyularıyla algılayamasa bile o hakikati kavrayan birisi, bu vaadin elbet gerçek olacağını gayet güzel bilir ve bir Mü'mine yakışan bütün tavırları sergileyerek sabreder. 

Kur'an'a inanma nedeni zaten "Deliller" olan birisi için Matematik ile kanıtlanır olan 19 mucizesi bu delillerden sadece biridir ve diğerleri gibi kitabın bir parçasıdır. 19 Bu kadardır! Ötesi, birilerine ün, şöhret kapısı, hele hele birisine "Resulluk" kapısı asla değildir! Mehdilik kapısı asla değildir! Sonuçta her nemalanma ve her çıkar maddi değildir. Manevi çıkarlar da söz konusudur bu dünyada. 

Akıl, mantık ve 19’u uzlaştırınca görünen o ki Allah’ın merkezine yani sadece bizzat eşsiz ve biricik olan kendisine güveni oturtmamız şarttır. Gerçek 19 mucizesi ise Müddessir suresinin 31. ayetininde belirttiği gibi "İman edenlerin" imanını artırıcı bir görev icra ediyor. 


Ayrıca sadece Hicr 9, Fussiler 41 ve 42. ayetlerinden herhangi birinin Allah kelamı olduğuna tanık tutulmamız bile aslında zikir, öğüt olan Kur'an'a ne silme, ne ekleme yapılmasının mümkün olmadığının ispatıdır. Bunlardan hepsinin Allah kelamı olduğuna, zikre, öğüde yani Kur'an'a sonradan sokuşturulmadığına da zaten 19 sistemi sayesinde fazlasıyla tanığız. Çünkü eğer geçmişte 19 mucizesini içeren kısımda tek bir ayet dahi silinseydi 19 mucizesi olmayacaktı ve gerçek 19 mucizesinden de asla bahsedemez bir hale gelecektik.

Bu muhabbet, Kur'an'da da Firavun bozguna uğratıldıktan sonra geçen, İsrailoğullarının imtihan edildiği böğüren buzağı heykeli kıssasına neredeyse %100 benzerlik gösterir! Orada yapılan hataların neredeyse aynısı  Rashad'ın elçiliğine iman eden ve ikiyüzlülük yumağıyla boyalı olan çarpık 19'u kabul edenler tarafından yapılmaktadır ;

1- Allah’ın imtihan etmesi için Samiri vesilesiyle ortaya çıkarılan böğüren buzağı heykeli - Taha Suresi 85. Ayet = Allah’ın imtihan etmesi için Rashad vesilesiyle ortaya çıkarılan 19 mucizesi = Müddessir Suresi 31. Ayet 

2- İsrailoğulları’nın taptığı buzağı heykelinin ham maddesi olan süs ve ziynet eşyaları. Tahrif edilmiş Tevrat’a göre de altın küpeler = 19’cuların 19 mucizesine uyan ayetleri anlatmak için kullandıkları metafor "24 Ayar altın yüzük" ve bu altın yüzüğe yapışmış olan yabancı maddeler ise Tevbe Suresinin 128 ve 129. ayetleri yani onlara göre Şeytan'ın ayetleri.

3- Samiri’nin böğüren heykel mucizesini Allah’ın kulu ve kudret göstergesi olarak tanıtması gerekirken Musa’nın ve İsrailoğulları’nın tanrısı yani Allah olarak tanıtması = Reşad’ın 19 sistemini, "Alemlerin Rabbi olan yüce Allah Kur'an’ı bizzat kendi korur; 19 sistemiyle de koruduğuna tanık tutar" şeklinde tanıtmak yerine, 19 mucizesini "Kur'an'ı" her türlü ekleme ve beşer tuzaklarından koruyan yani "Allah olarak sunması ve Rashad'ın elçiliğini kabul edenlerin Allah'dan çok 19'u zikretmesi ve bu ayete bu şekilde onların da tabii olmaları ;

"Allah yalnız başına anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; O'nun dışındakiler anıldığında ise hemen müjdelenmiş gibi sevinirler." - Zümer 45 

4- Kıssanın içerisinde heykelin "Böğürmesine” şahit olan ama Samiri’nin önermesini kabul etmeyen bir kitle = Benim da mensup olduğum gerçek 19 mucizesine şahit olup, Rashad'ın çarpık, sapık ve ikiyüzlülük içere, çelişkiler yumağı dolu olan 19 mucizesi önermesini kabul etmeyerek, o iki ayeti asla atmayan bir kitle

5- Kainatta yer alan düzeni "Fizik yasalarını" bozan ve Allah’ın buna uymak zorunda olmadığına işaret eden böğüren buzağı heykeli = Allah kelamındaki matematiksel düzeni bozan 19 mucizesi ve Allah’ın buna uymak zorunda olmadığına işaret eden o iki ayet. Bunun izahatını en son yaparak yazıyı sonlandıracağım.

6- Samiri’nin sunduğu gerekçe : Onların görmediğini gördüm, elçinin öğretisinden yani Tevrat'dan bir kısmını alıp attım. Böyle uygun gördüm - Taha Suresi 96. Ayet = Rashad’ın sunduğu gerekçe : Onların görmediğini gördüm, elçinin öğretisinden yani Kur'an'dan bir kısmını alıp attım. Böyle uygun gördüm. Çünkü 19 sistemini bozuyordu.

7- "Hani, Mûsa, toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz benliklerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza, Bâri'inize tövbe edin; egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Hiç kuşkusuz O, evet O, tövbeleri çok kabul edendir, rahmeti sonsuz olandır." - Bakara 54

"Sonra kendilerine açık-seçik kanıtların gelişi ardından buzağıya taptılar. Biz onların bu günahını da affettik." - Nisa 153 

Pek bu 7. Maddede 19'cu kardeşlerimiz ne diyecekler Allah'a din gününde. O yüzden, halen nefes alıyorlarken bu kadar ikiyüzlülük, eğip bükülen gerçek hakikatler varken gelip tevbe etsinler. Tevbe 128 ve 129 bal gibi de Kur'an ayetleridir. Şimdi 5. Maddede, izah edeceğim dediğim kısıma geliyorum.


Allah kendi yazdığı fizik kurallarına, biyolojik kurallara, matematiksel asla düzene uymak zorunda değildir çünkü Allah her şeyden üstün bir varlıktır, ilmi de sonsuzdur her özelliğinin sonsuzluğu gibi ve her şeyi kuşatır. Her şeyden üstün olan bir varlık, ilmi de sonsuz olacağı için haliyle, kendi kurallarına asla tabii olmak zorunda da değildir. Zaten bu düzenleri bozduğu zamanlarda ortaya çıkan olağanüstü duruma mucize deriz. Kuran'da mucize kelimesi değil beyyine ve ayet kelimeleri geçer. Delil adına bu 2 kelime kullanılır. Ayrıca Kur'an'da kalkıp da "Sayın" diye bir emir hiçbir ayette geçmemektedir.



Mucize sözlük anlamıyla "Aciz bırakan" demektir. Sıradışı, olağanüstü ve insanüstü yönü bulunan, insanı Allah'ın kudreti, büyüklüğü ve ilmi karşısında aciz bırakan olayları peygamberler getirdiğinde mucize, peygamber olmayan insanlar deneyimlediğinde ise dini tecrübe demekteyiz. Hz. Musa'nın denizi yarması ve Hz. İsa'nın beşikte konuşması, ölüleri Allah'ın mucizesi, izni ve bilgisi dahilinde diriltmesi başlıca mucizlere örnektir. Ama bu adlandırışımızın dayanağı insanî bir sınıflandırmadır aslında; belki biraz da tüm dünyada yaygın kullanılan din psikolojisi-felsefesi terminolojisine ters düşmemek içindir.

Allah'ın zatı dışındaki herşey ona kıyasla acizdir ve kuldur. Buna matematik, kimya, kuantum, fizik ve biyoloji yasaları da dahildir. Allah dilerse kendi kulu olan yasaları bozabilir. Zaten Allah a priori olarak herşeye kadir olan, kudreti herşeye yeten demekken kendi yasasını dilerse bozmaması gibi birşey söz konusu dahi olamaz. Bunun aksini iddia etmek sonsuz olan bir varlığın gücünü kısıtlamak ve sonsuzluk sıfatını yok etmek olacaktır. Yalnız şu var Allah vaadine asla, hiçbir zaman ters düşmez. Yani Allah isterse cennetlikleri cehenneme atar ama bunu yapmaz, yapmayacaktır çünkü vaadi yapmayacağı yönündedir ve Allah bir şey vadd ettiyse, o vaat mutlaka olacaktıe ve bu oluş bir "İlim" doğrultusunda bilinçli şekilde gerçekleşecek demektir. 

Biz kullar Allah'ın kendi yarattığı evrenin yasalarına bağlı kalacağını, asla bozmayacağını tek bir şartla iddia edebilirdik. O da kendisinin buna söz vermiş olması şartıyla. Yani eğer Allah'ın kendi yasalarını bozmayacağına, asla müdahale etmeyeceğine dair bir sözü olsaydı o zaman biz de bunu savunabilirdik. Elimizde böyle bir vaad yok. "Sünnetullah"tan bahseden ayetler bağlamdan çıkarılarak, zorlama anlamlar yüklendiğinde o anlama geliyor. Bundan ekmek yiyen herkese buradan yiyor, ayetlerle bunu da izah edip bitireyim.

Uzun oldu ve bu yazı yaklaşık en az 12-13 saatimi yedi diyebilirim. Sırf senin için yazdım, eh tabii kendim içim de zira Allah bana "Ya sen bunları biliyordun ey kul! Niçin dünyada insanları uyarmadın?" diye sorabilir o zaman ben de "Elimden geleni yaptım" derim ve mazaretim de işte bu yazılarım olur. Ayrıca birisini dine vesile etmek muazzam bir iştir. Bu büyük sevabı da kazanmaya çalışıyorum, hakikatleri eğip büken herkese diklenirim. Ben de %100 doğrucu değilim, bazı izahatlarımda mutlaka hatalar vardır ya da eksik anlamtışımdır, tam vurgulayamamışımdır, bu olabilir. 

Bu da benim kusurumdur, affola bunun için de senden sayın okuyan erkek, hanım kardeşim. Ancak ben asla tam araştırmadan bir yazıya girişmem ve yazıyı yazarken Chrome sekmemde en az 10-15 sekme açık olur, bir çok argümanı kurcalarım ve yazıya koyunca bile kontrol ederim doğru argümanı almış mıyım diyerekten. Gerek internetten, zaman zaman da elimin altındaki Kur'an'dan mutlaka açar bakarım. Her neyse, devam ediyorum arkadaşlar. Bizim içimizde de bazı arkadaşlar var yok Hz. İsa ve Hz. Adem'ın başka izahatları varmış, Hz. İbrahim'i ateş yakmamışız bunlar da mucize inkarıdır! Zira yukarıda dediğim gibi Allah her şeye kâdir ise ki öyledir. Mucize evren yasalarının dışında bal gibi de olur. 

Dediğim gibi, Allah'ın yarattığı her şey, bilim ve bilimsel yasalar da Allah'ın bir kuludur. Üstelik bu 3 konuda ayetler yoruma dahi kapalı, nasıl mı? Ayetleri atıyorum. 

"Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın." - Hicr 29 = Hz. Adem'ın yaratılış mucizesi 

"Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem'i de örnek verdi. Biz onun içine ruhumuzdan üfledik. Ve o, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdikledi de içten bağlananlardan oldu." - Tahrim 12 = Hz. İsa'nın yaratılışı

"Biz de şöyle dedik: "Ey ateş, İbrahim'e bir serinlik ol, bir selam ol!" - Enbiya 69 = Hz. İbrahim'i ateşin yakmaması. 

Bunlara şöyle bir cevap vereceğim.

"Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın! Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın!" - Fatır 43

Bunu görüp hemen vitesi 5'e takmayın. Zira buradaki bahsedilen sünnet, Din konusundaki hükümler ve yasalardır. Burada evrensel ve bilimsel yasalardan mı bahsediyor Allah? Hayır! Eğer yüce Allah bu ayette evrensel ve bilimsel yasalardan bahsediyor olsaydı, o zaman bu arkadaşların dedikleri doğru olacaktı.

"İkiyüzlüler, kalplerinde maraz bulunanlar, şehirde çirkin haberler yayanlar, bu yaptıklarına son vermezlerse, seni onların üzerine gitmeye elbette teşvik edeceğiz. Bundan sonra onlar, orada senin yakınında, çok az kalabilirler. Lanetlenmiş hale gelirler. Rastlandıkları yerde enselenirler, öldürülür de öldürülürler. Bu, Allah'ın daha önce gelip geçmişlere işleyen tavrı, tarzıdır. Allah'ın tavrında herhangi bir değişiklik asla bulamazsın." - Ahzab 60, 61 ve 62.

Burada da evrensel ve bilimsel yasalardan bahsedilmediği çok bariz ve net ortadadır. 

"Eğer küfredenler sizinle savaşsalardı, sırtlarını dönüp kaçacaklardı. Sonra, bir dost da bir yardımcı da bulamazlardı. Bu, Allah'ın öteden beri işleyip duran yolu yöntemidir. Allah'ın yol ve yönteminde hiçbir değişme bulamazsın." - Fetih 22 ve 23

Burada da yine evren yasalarından değil, Allah'ın emrinden uygulamasından bahsediyor.

Gördüğünüz gibi ayetleri "Bütünsel" ve her şeye objektif, egoları ve bütün kibirleri sıyırarak baktığınızda gerçek 19 mucizesi tüm muazzamlığıyla sizi bekliyor ve anlıyorsunuz. O 2 ayetin de ayet olması gerektiği bu delillerle zaten apaçık ortaya çıkmaktadır. 

Bu yazıyı okuyun ve okutturun birçok yazım gibi. Edip Yüksel'e de bu yazıyı özellikle 19'cu arkadaşlar ulaştırsın. Eğer ola ki, 19 hakkında bu yazı kafanızı kurcalarsa benzer argümanları kullandığım, entellektüelliği müthiş yüksek olan ve birçok kişinin bildiği, benim de çok yakın bir dostum, din konusunda da yoldaşım ve dava arkadaşım olan dostumun bu yazısını okuyabilirsiniz. Argümanlarını kullanmaya izin verdiği için kendisine de çok teşekkür ederim dostuma buradan. Onun yazısını da yalvarırım ki es geçmeyin, o yazı çarpık 19'un en baba savunucuları ve Edip Yüksel'in bütün sinirlerini harap etmiş bir yazıdır. Eder de, bu yazı da eder onlar okursa zira gerçek budur. Siz dilediğiniz kadar kendinizi paralayın. 

Dostumun yazısını da lütfen okuyun eğer siz de 2 gram hatrım varsa, bu yazıyla oluştuysa onun yazısını da es geçmeyin. Kaynak olarak onun yazısını da koyacağım. (15)

Oradan da ulaşma imkanınız olacak dostlar. İlk yazılarımda, 2 yazımda ve 3. Yazım olan "19 Sistemine 19 Soru" kısmında Rashad kanalından ikiyüzlülüklerini ifşa ettim burada da bizzat sistemin kendisi üzerinden masa altı oyunlarını ifşa ettim. 

Son olarak ; Özetle Allah her türlü yaratan, her şeye ama istisnasız her şeye kadir olan, düzenin de düzensizliğin de efendisi, biricik, tek ve eşsiz ilahı, bütün her alemin rabbi olan Allah'ın eşsiz ilmi ve bilgisi dahilindedir. Çünkü yüce Allah'ın bilgisi her şeyi kuşatmıştır. 

"Gaybı bilendir O. Gaybı konusunda hiç kimseyi yardımcı yapmıyor." - Cinn 26

KAYNAKÇA ;

1- Üzerinde 19 Var, Edip Yüksel, Ozan Yayıncılık, s: 97-127 arası. 
2- Üzerinde 19 Var, Edip Yüksel, Ozan Yayıncılık, s: 111, 112, 113 ve 114.
3- Üzerinde 19 Var, Edip Yüksel, Ozan Yayıncılık s: 110
4- Üzerinde 19 Var, Edip Yüksel, Ozan Yayıncılık s: 117
5- Üzerinde 19 Var, Edip Yüksel, Ozan Yayıncılık s: 118 ve 119.
6- Matematiksel İstatistik, İbrahim Hasgür, Seçkin Yayıncılık, 2000, syf. 22.
7- Üzerinde 19 Var, Edip Yüksel, Ozan Yayıncılık s: 122, 123 ve 124. 
8- Mahmut Toptaş, Hikmet Zeyveli, Dr. Orhan Kuntman, Sadrettin Yüksel, Kuran-ı Kerim ve 19 Efsanesi, İnkılap Yayınları, 1988, s. 39. 
9- Üzerinde 19 Var, Edip Yüksel, Ozan Yayıncılık s: 172
10- Kalem suresinin en eski nüshalarından: Wetzstein II 1913: W. Ahlwardt, Die Handschriften – Verzeichnisse Der Königlichen Bibliothek Zu Berlin, 1887. Bunun Online ve eski bir nüsha örneği için Kalem 68:1 nüshası ; http://corpuscoranicum.de/handschriften/index/sure/68/vers/1/handschrift/52
11- Türkçe Kuran Çevirilerindeki Hatalar, Edip Yüksel, Ozan Yayıncılık, 2007, s: 138, 139 ve 140. 
12- Mahmut Toptaş, Hikmet Zeyveli, Dr. Orhan Kuntman, Sadrettin Yüksel, Kuran-ı Kerim ve 19 Efsanesi, İnkılap Yayınları, 1988, s. 46.
13- http://www.masjidtucson.org/publications/books/sp/1985/may/page1.html
14- Üzerinde 19 Var, Edip Yüksel, Ozan Yayıncılık s: 178, 179 ve 180.
15- http://antispiritualist.blogspot.com.tr/2011/09/mucizeler-boguren-buzag-heykeli-ve-19.html