23 Şubat 2017 Perşembe

Divan-ı Hikmet ve Tasavvuf Tehlikesi

Selam. Bu kez Divan-ı Hikmet ifşası yapacağım ve bu kez tek yazı olacak. 2 Parça yaptım 2. Parça hiç ilgi görmedi diğerine kıyasla. O yüzden tek yazı olacak, uzun diye sızlanmayacaksın ve okuyacaksın. Ağlamayan ekmek yok kusura bakma hacı. Evvela Ahmet Yesevi'den girişelim.

Tasavvuf aklı sadece Mesnevi'den ve geçen yazıda anlattığım Hallac-ı Mansur'dan oluşmaz. Bu aklın birkaç öncüsü vardır birisi de "Hoca Ahmet Yesevi" idir. Bu zat birçok faaliyeti ve müridi vardır hatta ışınlanır da. Star Wars'da oynamalıydın sen hacı ehehe. Her neyse, gelin sitelerinden aldığım bir ifadeye bakarak hızlıca giriş yapalım.


  
Gördün mü? "Bana seni, gerek seni" diyenlerin de, sevgi ve aşk çağlayanı diye topluma yedirilen Yunus Emreler, Hacı Bektaş-ı Veliler, alayının etkilendiğin adam budur. Giriş yapıyorum. 



u dizelerde kendisi Budizm'deki karşılığı Nirvana, Hinduizm'deki karşılığı da Samadhi olan "Allah ile bir olma" inancının, "Sözde İslama" yontulmuş ve uyarlanmış versiyonu "Fenafillah"a erişmesi gerektiğinden bahseder. Bizim gariban Türklere de bu pagan inancı İslam diye bir güzel yedirir. Sözde İslam diyorum, çünkü bu İslam zihniyetnin hiçbir Kur'an'sal karşılığı bulunmamaktadır. Bu ayetin muhatabıdırlar ;


"Ehlikitap'tan öylesi vardır ki, ona yüklerle emanet teslim etsen onu sana iade eder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dînar emanet etsen, tepesine çökmedikçe onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onlar: "Ümmîlerin, bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir." demişlerdir. Onlar, bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler. İş öyle değil! Kim ahdine vefa eder, takvaya sarılırsa hiç kuşkusuz, Allah takvaya sarılanları sever. Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler." - Ali İmran 75, 76, 77 ve 78

Çünkü bu insanlar ayet olmayan şeyi dine sokarlar ve buna ayet gibi topluma yedirmek için, Ahmet Yesevi gibi, Celaleddin Rumi gibi "Süslü ve boyalı" laflarına Allah'ı bol bol sos niyetine kullanırlar. Eskiden Harezmi vardı ki günümüz bilgisayarlarını, hatta internetlerini oluşturan, programcılık ve makine dilinin temelini oluştan, "Algoritma" buluşunu yapmıştır. İnternet ile ne alakası var deme bilenler bilir, bilgisayarcılıkta bütün yazılımlar "Algoritma" vasıtasıyla geliştirildi hatta bugün bilgisayarı kullanabiliyorsak bunun ciddi bir payını Alogritma'ya borçluyuz ama bunu bizim ülkede kaç kişi bilir? 80 Milyonda 200 bin kişi bulamam, çok iddialıyım ama vallahi bulamam bak!

Muazzam bir El Cezeri var ki, dünyanın ilk robotunu yapmış, icat ettiği makineler günümüzdeki birçok teknolojiye temel oluşturmuş, hatta Leonardo Da Vinci'ye bile esin kaynağı olmuştur. Literatürü ve o dönem ki makaleleri biraz taradığınızda, o dönemin koşulları için akıl almaz buluşlara imza atan müslüman bilim adamlarıyla karşılaşacaksınız.

O dönemlerde Avrupa'da tıp bilimi büyücülük olarak kabul edilirken, doktorluk yapmaya çalışanlar "Cadı bu!" diye yakılıp asılırken, bilimsel bütün çalışmalar "Büyü" diye o dönemim skolastik düzeni tarafından linç edilirken, El-Zehravi denilen adam 200'den fazla ameliyat aleti icat etmiş, tarihteki ilk migren ameliyatını yapmış ve tıp alanında daha birçok "İlk"lere imza atmıştır. Kendisiyle ilgili Türkçe kaynak neredeyse hiç bulamazsınız, şahsen ben bulamadım ama varsa bana iletin zevkle okurum. Çünkü 13. yüzyıldan beri "Batı ve Avrupa" bu adamların kıymetini bizden daha iyi biliyor. El-Zehravi yaban ellerde Abulcasis ismiyle bilinir ve ünvanı "Cerrahlığın Kurucusu"dur. Peki nasıl oldu da bir zamanlar Cerrahlığın Kurucusunu yetiştiren ve Allah'a "Bilinçli kullar" olan müslümanlar, şimdi Kadiri, Nakşibendi, İsmail Ağa, Menzil tarikatlarında "Hah huh" diye zikir ayini yapan tuhaf insanlara dönüştüler zannediyorsun?


Aha bu Tasavvuf ile. Çünkü bu Tasavvuf anlayışı tam bizim topluma layık. Şeyhler ve Gavslar var yani Allah'ın "Sevgili" kulları ve bunlar genelde peygamberlerden de üstündürler. Bunlardan günah çıkartılır ve sonra kul ne halt ederse etsin, eh herkes de gavs olamıyor. Ahmet Yesevi gibi herifler, nafile ibadetler ve süslü laflarla yıllarını geçiriyor hop sana "Hoca, Şeyh, Gavs, Hazret" oluyor! Neyse devam ediyorum.


Bak Ahmet Yesevi de "Hû Hû" diyormuş! Bu zikir ayinleri nereden geldi zannediyorsunuz? Ruhlar pay vermiş, tüm peygamberler gelip Ahmet'i görmüşler. 4 yaşında Hz. Muhammed'in hiçbir işi gücü kalmamış "Mustafa" halk arasında diğer adıdır ama Kur'an'da yalnızca Muhammed diye geçer. Mustafa diyerek Hz. Muhammed'i kast ettiği çok açık. Hızır baba demiş buradan kastı da Hz. Hızır. Ancak Kur'an'da bu "Hz. Hızır" adı bile yok! Kehf suresinde Hz. Musa'nın sabırsızlık kıssası var ve orada belli ki bir peygamber ile karşılaşıyor Hz. Musa ama o peygamberin adını yüce Allah vermiyor. 

Bizim gelenek de buna, Hz. Hızır diyorlar hatta çoğu mealde parantez içinde (Hz. Hızır) eklenir açık açık ama ayetin arapçasını defalarca arapça bilenlere sordum. Bizim mahallede ki camii imamına bile tartışacaktım ki, adam sonra bana hak verdi ve "Doğru diyorsun adı yok harbiden" dedi. Hızırdan kastı budur, neyse buradan çıkaracağınız ders, Hz. Hızır diye bir peygamber yoktur ve adı asla hiçbir ayetin, hiçbir yerinde geçmez.


Firdevs cennetine soktu Ahmet kendisini şimdi de hayırlı işler, bol güneşler abi. Hatta ve hatta çoşan Ahmet, Hz. Adem'i ayağına kadar getiriyor ve Adem buna "Evladım!" nidasıyla bağrına basıyor. Hz. Adem napsın senin gönlünü oğlum ya! Ya abi hiç mi Allah'den korkunuz yok yahu! İblis, dersini çok güzel çalıştırmış bunlara ve Ahmet Yesevi'yi topluma sorsan 100 kişiden 95''i "Çok büyük Alim, çok ulu bir zat" demezse gel suratıma tükür. Ben kalan %5'i, %25 yapmak için çabalıyorum yoksa ben biliyorum.

Ancak hiçbir bilgiyi karnınızda götürmeyeceksiniz çünkü mahşer günü var. O gün Allah demez mi bana? Berk sen bunları biliyordun ya ne halt yemeye kendine sakladın diye! Ben de apışıp kalırım öyle, en azından bunları yazarak ahirete mazaretimi de hazırlıyorum. Ben "Mü'min olma çabasıyla ayetlerini tebliğ ettim ve uyardım ey Yüce Rabbim!" deme yolunu hazırlıyorum kendime ve seni ikaz ediyorum, gerçeklere aç gözünü güzel kardeşim.

Bu arada tüm şeyleri ifşa etmeyeceğim ama belli başları şeyleri ifşa edeceğim hepsini ifşa etsem tek tek en az 3-4 parçalık yazı gerekir ben gözüme en çarpıcı olanları alıyorum yoksa ifşa edilecek tonla rezillik vardır. Kendin internetten ya da kitabını bularak okuyabilirsin. Bazen aynı rezillikleri farklı hikmetlerde tekrarlar Ahmetciğimiz. O yüzden onları da tekrara girmesin diye almayacağım bilginize.


Kutucuk içine aldıklarıma iyi bak orada "Mansur" diyor Ahmet. Bu dediği kişi, geçen yazıda anlattığım Hallac-ı Mansur. Bilmeyenler için geçen yazıdaki Mansur pasajını buraya da birebir aktarıyorum.


Romalı Celaleddin, Yunus Emre, İbn Arabi gibi sufiler 13. yüzyılda tasavvufa altın çağını yaşatıyorlar. Bunlardan evvela tasavvufun, bu ehlin ve vahdet-i vücud anlayışının İslam'a iyice sızması, 9. yüzyılda Hallac-ı Mansur ve Bayezid Bestami gibi nam salmış sufiler sayesinde oluyor. Hatta ve hatta, 9. yüzyıldaki bu Hallac-ı Mansur ve Bayezid Bestami, kendilerinden yüzyıllar sonra dünyaya gelecek olan diğer ünlü tasavvufçuların yani Romalı'nın, Yunus Emre'nin, Arabi'nin, Yesevi'nin akıl hocaları olacaktır.



Hallac-ı Mansur 9. yüzyılda Allah aşkıyla (!) çoşarak, "Enel Hak" demiştir, yani "Ben Hakk'ım/Ben Allah'ım". O günün çoğunluğu tarafından "Siz onun ne demek istediğini anlayamazsınız, o Allah aşkı ile söylenmiş bir laftır" gibi mükemmel derecede mantıklı (!) bir izahla savunulur üstelik gidin 2 sufiyle konuşun çok rahatlıkla göreceksiniz bu izahatını. Bu sözün hangi düşünüşün, hangi felsefenin ürünü olduğunu zaten detaylı bir şekilde açıklamaya elden geldiğince izah edeceğim. Fakat şimdiden aklınızda bulunsun ki "Ben Allah'ım" demek, "Ben Allah'ım" demektir. Vahdet-i vücud felsefesi de buna kılıftır yalnızca o kadar. Romalı Celaleddin, başka eseri olan Fihi Ma Fih'te bunu şöyle açıklar.

"Hani Mansur, Tanrıya aşkı son haddine varınca kendine düşman kesildi, kendini yok etti-gitti. Ben Tanrıyım dedi; yani ben yok oldum, Tanrı kaldı ancak. Bu söz, gönül alçaklığının son derecesidir, kulluğun sonudur." (6)

"Ben Tanrı'yım" demek bu nedende ötürü büyük bir gönül alçaklığıymış ve kullukta son noktaymış, kullukta son nokta, zararına satıyoruz ehehe.

Neyse hatta ve hatta "Ben varım" demek kibirin dik alasıymış. Ve "Ben Tanrı'yım" demek öylesine büyük bir gönül alçaklığıymış ki, halk bunu anlamazmış. Aferin tosunuma aferin (!)

Vahdet-i vücud tam olarak budur işte! Şimdi bir de Romalı Celaleddin'in akıl hocalarından Hallac-ı Mansur'un günümüze kadar gelmiş nadir eselerinden olan Tavasin'de neler saçmalamış ;

"Kalp gözüyle gördüm Rabbimi,
Sordum 'Kimsin sen?' diye,
'Sensin' dedi" (7)

Evet, apaçık Hallac-ı Mansur ben Allah'ım demekte yani yukarıda dediğim "Enel Hak" muhabbeti ahanda budur. Bu yüzden İblis onlara göre "Gerçek İyi" olandır çünkü İblis her riski göze alarak "Kötülük rolünü" üstlenmiştir hem de "Sevgiyle"  bu yüzden Hallac-ı Mansur, Tavasin'de İblise, hatta Kur'an'ın başka lanetlediği kişi olan Firavuna bile övgüler ve methiyeler düzer, onları yoldaş edinir ama sayfa sırasına göre gideceğiz. Tavasin'de bakalım neler var başka..

Tanrı ona buyurdu: "Secde et!" O da şöyle dedi:
"Senden başkasına secde etmem."  (8)

İblis çok naif bir çocukmuş aslında bak. Öylesine naifmiş ki, Allah'dan başkasına secde etmiyormuş oy canım benim kıyamam. İblis çok iyidir, şirk yapmaz, yalan söylemez, kumarı ve içkisi yoktur. Kadın olsam onunla evlenirdim böylesi şam da kayısı.

İşin şakası bir yana, Hallac Kur'an'a, sırf vahdet-i vücüd ve Enel Hak hikayesini yedirmek için ara ara tuz ve baharat gibi, salça gibi eklemeler yapmaktan kaçınmaz. Bu dediğine dair yukarıda A'raf suresinden pasaj paylaşmıştım. Oradan 2 ayet tam Hallac'a cevap niteliğinde.

Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çık! Sen alçaklardansın."

Senden başkasına secde etmem mantığı nerede, haydi bana gösterin, ben görmüyorum ve göremiyorum da, çünkü yok, yok yok be kardeşim!

"Yüceliğin onuru konusunda İblis'le ve Firavun'la konuştum. İblis
dedi ki 'Secde etseydim, onurlu adımı yitirirdim.’ Firavun
ise, şöyle dedi: 'Bu Haberci'ye inansaydım, onurlu katımdan aşağı düşerdim." (9)

Hadi canım, bak sen. Ne duygulu ama! Ya yürüyün gidin işinize! Ölüyle konuşmuş paşam, bir de Hz. Musa'nın tebliğisine inanmamayı da "Onurlu" olarak adletmiş. En'am suresinin yine başka bir ayetiyle buna cevap vereyim.

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbette ki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir." - En'am 121 

Bu ayeti yine yukarıda paylaşmıştım, bir daha paylaşıyorum bu konuya cuk oturuyor. Yüce Allah ne güzel kuşatmış Kur'an'ı her tehlikeye karşı öyle güzel uyandırıyor ki insanı! Hayatın her alanında cidden noksansız bu kitap! Hallac coştukça coşuyor ve Şeytan ile Firavun'un en baba savunucusu kesilmeyi bırakın, yukarıda dediğim gibi apaçık onları yoldaş ilan ediyor. 

"Yoldaşım ve öğretmenimdir, İblis'le Firavun" (10)

Bu işin tehlikesi ahanda budur işte! Bunu Kur'an'da İblis de inkar etmeyecek ve delikanlı gibi niyetini açıklayacak ;

"İş bitirilince şeytan onlara şöyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu, ben ise vaat ettim ama vaadimden caydım. Benim sizin üzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Şimdi beni kınamayı bırakın da öz benliklerinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslında ben sizin, daha önceden beni şirk aracı yapmanıza karşı çıkmıştım. Zalimler için acıklı bir azap öngörülmüştür." - İbrahim 22

İblis bile saptırırken bu kadarını beklememiş! Çünkü İblis, Allah'ın büyüklüğünü biliyor. Onun tek ilah olduğunu kuşkusuz ki biliyor ama İblis benim en büyük düşmanımdır, çünkü İblis artık rabbimin de düşmanı! Yani Yüce Allah'ın da düşmanı! Bu yaptığım kesinlikle bu kibirli İblis'i övmek değildir, objektif olmaktır.

Galatasaray ve Fenerbahçe de birbirinin ezeli düşmanıdır ama birbirlerinin aslında ne kadar köklü ve büyük takımlar olduklarını da bilirler ya, heh işte o hesap! İblis düşmanım benim ve Mü'min olmaya çalışan, gerçek Müslüman olan herkesin de düşmanıdır ama İblis Allah'ın büyüklüğünü çok iyi biliyor sadece bu. 

Hallac-ı Mansur sonuç olarak Tasavvuf'un akıl babalarından birisidir ve Mesnevi'de Romalı Celaleddin onu bol bol savunur. Bu satırları aynen, Risale ve Tasavvuf'un 1. yazısına birebir demiştim bak! Ben demiştim gibi oluyor ama öyle, Yesevi'nin ve hepsinin akıl hocası demiştim bak Yesevi Mansur'dan ne de güzel bahsediyor. Devam ediyoruz efenim.


Ahmet, şimdi de Miraca çıkmış ve Hz. Muhammed ile sohbet etmiş. Yerin altına, nafile ibadetlere girişince "Muhammed peygamberi" görmüş ve ümmetler ne alem diye hemen sormuş. Çok düşüncelisin Ahmet ya, kıyamam...

Nafile ibadet kavramı da dinimizde asla yeri yoktur. Zira Allah bu ayetlerde, hayatın sadece "İbadet" olmaması gerektiğini vurgular ;

"İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?" - Enbiya 30

Burada, yaratılışın nasıl başladığına bakmamız emredilir yüce Allah tarafından.

"Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O`dur. O Rahman`ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun? Sonra bakışı iki kez daha döndür! Umudunu kesmiş olarak döner sana göz. Utanmış, bitkin düşmüştür o." - Mülk 3 ve 4

Burada da gökyüzünün ve evrenin araştırılması emrediliyor ve meydan okunuyor. Herhangi bir düzensizlik ve başıboşluk göremeyeceksiniz. Ne kadar araştırırsanız araştırın, sadece bunu tasdik edeceksiniz deniliyor. Nafile ibadetler varken bu ayetleri nasıl yapacağız? Yapamayız! 

Allah bizden yeni Harezmiler, yeni El-Cezeri'ler çıkarmamızı isterken biz gidip süslü laflarına aldanarak boş boş işler yapan ve yalnızca afedersiniz ana köpek gibi itaat etmeyi, sorgulamayı bile devre dışı bırakan, aklı iptal eden şeyler neredeyse ona muazzam bir talip gösteriyoruz. Allah Kur'an'da zaten bu yüzden insanların çoğuna "Nankör" diyor ve demekte sonuna kadar haklı. Efendimize kul olamıyoruz, efendimizin yarattıklarına kul oluyoruz. Esas kul olunması gerecek yüce Allah'a kul olamazken, Allah'ın yarattığı ölümlü her şeye tapıyoruz içten içe. Sonumuz iyi değil ey ahali! 


Şimdi de Cebrail'i işin içine katıyor Ahmet ve beraber söylediler diyor. Hatta Mansur canını verirken de çok güzel canını vermiş (!) Daha da çoşan bonzai Ahmet, ki bu kafaya ancak bonzai ile çıkılabilir, klasik Tasavvuf deyimini kullanıyor ve "Cahiller anlamaz" özetiyle geçebileceğim cümleler sarf ediyor. 

Dediğim gibi, daha çok rezillikleri var hikmetinde ama ben, en rezil ve en bonzai kafasında olanları  alıyorum ki gerçekleri daha net görebilsin herkes!

Daha sonra Ahmet, Divan-ı Hikmette uzun hikmetlerde özetle okuduğumda ;

Ali, Osman, Muhammed, Ebubekir'i bol bol övüyor bazen, Allah'a sevgili diyerek "Cennet ve huri bile istemem bana iki cihanda sen lazımsın." gibi süslü ve topluma güzel gelen övgülerini kullanıyor bazen ta ki, buraya kadar ;


Ahmet şimdi de yoldaşlarını, Adn cennetine yerleştiriyor ve zikir çekenlerin de yoldaşı melekler oluyormuş ve beraber Arşa çıkıyorlarmış. Çok bonzai zararlı Ahmet sana kaç kere demiştim şunu içmeyesin diye! Bak yüce Allah'da bu konuda ne diyor ;

"De ki: "Allah hakkında yalan düzüp iftira edenler iflah etmeyeceklerdir!" - Yunus 69

"Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? Şu da bir gerçek ki, zalimler asla kurtulamazlar!" - En'am 21

"Allah hakkında yalan düzenden ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde kafirler için bir barınak yok mu?" - Zümer 32

"Yalan düzerek Allah'a iftira edenden daha zalim kim var? Onlar Rablerine arz edilecekler. Tanıklar diyecekler ki: "İşte bunlardır Rableri hakkında yalan uyduranlar." Herkes duysun ki, Allah'ın laneti zalimler üstünedir." - Hud 18


Ayetler çok açık ve net, yoruma kapalı. Şimdi bana diyeceksiniz ki, Allah hakkında yalan uydurması için neler demiş? Yukarıdakiler bile yeter ama haydi "Hiç demedi ve iyi niyetli" bakıp onları yok sayalım ama bu rezaleti hiçbiriniz açıklayamazsınız ;



Allah diyormuş gördünüz mü! Hangi ayet Ahmetcim bana bir söyler misin? Yoksa Allah sana beş çayı içerken mi söyledi bunları? Kısır falan yapıyorsanız biz de gelecez bak...

İşin trajikomik tarafı bir yana! Bu ne demek? Ben peygamberim ve Allah'dan ayet aldım demektir hiç lami cimi etmesin kimse. Allah'ın birebir dediğini aktarmak, ancak vahiy ile mümkündür. İster Cebrail ile alsın Hz. Muhammed gibi, ister Hz. Musa gibi Allah ile direkt konuşsun hiç fark etmez, bu vahiy aldım ben demektir. "Çok ulu zatların" hepsi mi vahiy alıyor be kardeşim! 

Allah sizin gibilerin cidden belasını verin ki, ayette vereceğini söylüyor vaadinden asla dönmeyecek olan, vaadi hak olan eşsiz yüce Rabbim. 



Allah aşkından ölümü "Erken" istemek yani çilecilik mantığı yine Tasavvufun vazgeçilmez bir mantığıdır ve bu mantık tamamen Mazoşizm üstüne kuruludur, ölmek için elden gelen her şeyi yapmak, az yemek, az içmek gibi çok şeyi yaparlar. Bakın Allah bu ayetinde ne diyor, kainatın tek ve biricik efendisi olan yüce Allah buyuruyor ki ;

"Ey iman edenler! Birbirinizin malını haksız şekilde yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticaret müstesnadır. Nefislerinizi öldürmeyin. Muhakkak ki Allah size karşı pek merhametlidir." - Nisa 29

Tasavvuf'da bu mantık boldur "Nefsini öldür, o senin düşmanın" iyi de Allah öldürme diyor Ahmet onu napıcaz be hacı? Aa doğru sana daha modern vahiy geliyordu değil mi (!) Pardon.

Burada nefisden kastır hem "İntihar" gibi eylemler hem de Tasavvuf gibi kendince Mazoşist olan eylemler, Allah neredeyse hiçbir konuda sınır koymaz sadece "Kurallar" koyar. Kural ile sınır aynı şey değillerdir. Çok az sınır vardır bu da bizim yararımıza olan sınırlardır.

Kural, bir sonuca dosdoğru gidebilmek adına, giderken yapılması gereken aşamalardır. Sınır ise, bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç veya limit. Sınırsız yani sonsuz bir alan varken o konuda, sınır ile beraber o sonsuz özgürlük alanı kaybolur.

Allah helal olduktan sonra, 15 öğüt yemek yemeyi bile kısıtlamaz mesela ama sağlık için zararlıdır. Ya da eşinle günde 6 kere seks yapmanı kısıtlamaz ama sağlıksal olarak zararlıdır. Sadece bunlar için "Belli kurallar" vardır. Yediğin lokmaların ve eşinin sana "Helal" olmasıdır tek kural da, bu kadar. 

Zira bizim biyolojik yapımız her şeyin "Tam kıvamına göre" ayarlıdır o yüzden sınırsız diye fazlası da eminim ki vücudumuza ya da psikolojimize işkence olacaktır. Şimdi bana yukarıda hocam, "Hu hu" diyince zikir demiş olamaz mı, diyenlere cevabını bizzat Ahmet Yesevi versin. 



Zikir nereden geliyormuş gördün mü? Ahanda Ahmet Yesevi dönemlerinden! O dönemlerden günümüze kadar başarıyla geldi! Kur'an ayetlerinin daha 15 tanesinin bile anlamını bilmeyen ümmet, Metalcilerin HeadBang yaparak kafa sallaması gibi aptalca zikirlerle cennete gideceğini sanıyor. Hem de bunları gerçek ibadet olan "Oruç ve Namaz"lardan daha zevk ve huşu içinde yapıyorlar. Emin olun öyleler, baksanıza zikir videolarına nasıl "Aşk ve muhabbet şarabı" içerek kendlerinden geçmişler! 

Oruç tutar ama eşine ve kızına "Ya ben açım aç" diye orucunu suratına vurup eşşek yüküyle öfkelenir ki orucun amacı, sen o yemeği yemeden ve suyu içmeden de öfkelenmeden durabilesin ve karnı aç olan, nice insanın halini anlayasın diye var! Namaz da, gerçek "Zikir" var, senin "Huh, hah" zikrin yok. Sizler bu ayettekilersiniz, yüce Allah buyuruyor ki ;


"Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk/ibadet et! Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz." - Zümer 2 ve 3

Onlara kulluk ediyorsunuz baya baya! Etmeyeniniz bile, ondan ahirette "Şefaat, medet" ummuyor mu? Bal gibi de umuyorlar. Said Nursi, Celaleddin, Yunus, AHmet Yesevi, Hallac-ı Mansur, Bayezid Bestami gibilerinden medet ummuyorlar mı bunlar? Umuyorlar o zaman yüce Allah onların da hükmünü şöyle veriyor ;

"De ki: "Allah dileseydi, onu size okumazdım, onu size bildirmezdi de. Ondan önce içinizde bir ömür kalmıştım. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?" Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut onun ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim var? Şu bir gerçek ki, suçlular iflah etmezler." Allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: "Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır." De onlara: "Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?" Şanı yücedir O'nun, ortak koştuklarından arınmıştır O." - Yunus 16, 17 ve 18 

Ey alemlerin yüce ve eşsiz biricik ilahı olan Allah! Sen ne muazzamsın ya! Önce "Aklınızı kullanmayacak mısınız" vurgusu, 17 ve 18. Ayette sufilere verilen cevap hükmü ve bu 3 ayeti bütünsel düşünerek, günümüzde yaşadıklarımızı bir aynı paranteze koyarsanız bile bu kitabın ilahi kitap olduğunu görürsünüz. Zira bu kadar kahinliği hiçbir insanın harfi harfine sektirmeden yapması imkansızdır! 


Burada da diğer Tasavvuf'un en baba akıl hocası olan "Bayezid Bestami" şahsına selam çeker Ahmet Yesevi. Hallac Mansur'a defalarca selam yolluyor 2-3 tanesini ben koydum, koymadıklarım arasında da, bazen göreceksin okursan eğer.


Gavsdan medet umuyor Ahmet. Hatta can verirken peygamberlerden de şefaat ve yardım bekliyor. 


Yukarıda demiştim ya bir an evvel ecel beklemek ve bunun için yapabildikleri mazoşistlikleri, işte burada da diğer üstadı olan "Hallac-ı Mansur" gibi idam edilmek istiyor ve ölürken de, Allah'ın tecellisini istiyor. Mansur'a da selam ediyor bu şekilde ayrıca kaynakça da yaklaşık bir 11-53 hikmetler arasından hiçbir şey almadım zira ilk aldıklarıma çok benzer şeyleri tekrarlamış yoksa almadım diye orası temiz değil yani.

Lakin aldıklarımdan farkı yoktu, ondan almadım. Burada olabildiğince farklı olan sapkınlıkları ifşa ediyorum her şeyi benden bekleme yani okursan da, rezilliklerini görmek için oku rehber diye okumak aman ha! 


Zikir çekerken ölmek istiyormuş Ahmet. Gece ve gündüz "Hu hu" zikri yine, cemaat ve tarikatların sapkın yolunun ilk Türk mutasavvıf hocası Ahmet Yesevidir işte! Lakin bizlerin, cemaat ve tarikatlerin, gavsların ve bunlaırn sapkın "Sözde İslam" inancına değil, kopmayacak tek ip olan yüce Allah'ın ipine sarılmamız gereklidir. Zaten Yüce Allah'da öyle buyuruyor ;

"Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır. Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra, çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır. Gün gelir bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: "İmanınızdan sonra küfre mi düştünüz? Hadi, saptığınız küfür yüzünden tadın azabı!" Yüzleri ağaranlara gelince, onlar, Allah'ın rahmeti içindedirler. Sürekli ondadır onlar. Bunlar sana Allah'ın ayetleri. Hak olarak okuyoruz sana onları. Allah, âlemlere zulüm istemiyor." - Ali İmran 103, 104, 105, 106, 107 ve 108

Allah'ın zikri budur, "Huh huh" değildir! 


Kendi "Huh huh" zikirlerinden saadet geçiyormuş ve Bayezid Bestami'ye selam ediyor yine. Sonra da diyor ki, onun gibi özünü satmayanlar ol ve nefsini öldür, yoksa hayvandan da beter olurmuşuz. Lafta, çok "Edeplidirler" bunlar ama kendisinden olmayana hayvan bile demekten çekinmezler, hani ben sert yazınca üslup vuruyorsunuz ya. Ondan dedim, bak sizin Ahmet de pek edepsizmiş. Ağzına acı biber sürmek gerekirdi çocukken, sürseydi annesi yapmazdı ehehe.

Muhabbet şarabı gibi çok aşırı süslü jargonları vardır, muhabbet şarabı dediği de, tarikat ve cemaat içinde aktif olmaktır. Öyle olursan ve Bayezid gibi kendini satmazsan (!) o zaman muhabbet şarabını yudumluyorsun, şimdiki iktidarın "Şehadet şarabını" yudumlaması gibi bunlar da "Muhabbet şarabı" yudumluyor. Maşallah, hep de alkollü içki içiyorsunuz. Sonra rakı içenlere kızıyorsunuz, kızmayın bakın sizinkiler de şarap içiyorlar ehehe. 

Bu arada hepsini koymayacağım sonuna kadar biraz daha koyup yazıyı ufak ufak sonlandıracağım zira tezgah belli az çok da anladınız. 



Semazenlerin "Sema" yapması yine tasavvuf alimlerinden günümüze kadar gelir ve Ahmet Yesevi açık açık "Sema yapmanın" muazzamlığını ve nefsi öldürmeden yapılan Semalaırn da müthiş bir hata olduğunu söyler. O ayeti yeniden atıyorum dostlar. Yüce Allah buyuruyor ki ;

"Ey iman edenler! Birbirinizin malını haksız şekilde yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticaret müstesnadır. Nefislerinizi öldürmeyin. Muhakkak ki Allah size karşı pek merhametlidir." - Nisa 29

Dünya malı ve dünya nimeti kötü bir şey değildir. Yeter ki azgınlık yaparak haddi aşma ve haksız kazanca, haksız hiçbir şeye girme! Zenginlik kötü olsa neden Hz. Süleyman, Hz. Yusuf, Hz. Muhammed Allah tarafından bol rızıklandırıldı o zaman? 

Bu ayetler Hz. Muhammed'in zengin edilişini anlatır ;

"Yemin olsun kuşluk vaktine, Gelip oturduğu vakit geceye ki, Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. Sonrası, senin için öncesinden elbette ki daha mutlu ve kutlu olacaktır. Rabbin sana verecek de sen hoşnut olacaksın! O seni bir yetim olarak bulup da barınağa kavuşturmadı mı? Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi? Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi?" - Duha 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8

Bu ayetler de Hz. Süleyman'ın zenginliğini ve lütuflarını anlatır. Yüce Allah buyurmuştur ki ;

"Akşam üstü kendisine, üç ayak üzerine basıp bir ayağını tırnak üstüne diken safkan koşu atları sunulmuştu. Dedi: "Servet sevgisini, Rabbimi anmak için benimsedim." Nihayet Güneş perde ardına çekildi. "Geri getirin bana onları!" dedi. Bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı. Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceset bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi. Şöyle yakardı: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraşmayacak bir mülk/saltanat ver bana! Kuşkusuz sensin, evet sensin Vahhâb!" Bunun üzerine, rüzgârı onun emrine verdik; onun emriyle onun istediği yere uysal uysal/tatlı tatlı akıp giderdi. Şeytanları da onun emrine verdik. Hepsi bina ustası ve dalgıçtı. Ve demirlerle birbirine bağlı diğerlerini... Bu, bizim lütfumuzdur; ister ver, ister elinde tut. Hesap yok... Ve gerçekten, katımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardı." - Sad 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39 ve 40 

Dünya rızkı kötü bir şey değildir, yeter ki "Allah"dan ve dinden önce gelmesin. 1. Sırada Allah, 2. sırada "Rızık, Para, Seks, Dünyevi her şeyin" olmasında dinen hiçbir sakınca yoktur. 



Hz. Muhammed'e ithafen "Rasul" diyor Ahmet ve Hz. Muhammed bile derviş sohbetinde hizmetçilik yapmış. Ya da Hz. Muhammed olmasın da haydi, ben yanlış anlamış olayım Hz. Adem, Hz. İsa olsun! Örnek kim olursa, hangi peygamber olursa olsun, yani peygamberler bile dervişlerin yanında "Aciz" kılıyor demektir bu ki, tamamen iğrençlik felsefesidir. Zira, Allah'ın seçkin kulları sadece peygamberlerdir ve onların da tek özellikleri "Vahiy" alıyor olmaları ve çoğu peygamberin kendince has bir mucizeleri olması. Onun haricinde her peygamber, bizden gram farksızdır zira onlar da bizler gibi hesaba çekilecek, onların cenneti de garanti değil. 

"Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz." - A'raf 6 



Mansur'un "Enel Hakk" diyişini bol bol övüyor ve Allah onlara "O ilmi" nasip etmedi diyor. Sizin ilminiz var da ne oluyor Ahmet? Eğer buluşlar yaparak kendi devirlerinde çağ değiştiren ve günümüze kadar olan birçok buluşun temelini atacak olan El-Cezeri ve Harezmi ilimsiz, sen "Muhabbet şarabınla, Resul'un sana hizmet etmisiyle" ilimliysen, ben ilimsiz olmayı tercih ediyorum. 

"Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız. Allah hakkında yalan düzenden ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde kafirler için bir barınak yok mu? Doğruyu getirene ve onu tasdikleyene gelince, işte böyleleri, korunanların ta kendileridir." - Zümer 30, 31, 32 ve 33

Bak ben Allah'ın ayetleriyle konuşuyorum Ahmet. Sana cehennem barınak olacak, inşallah ben de korunan kullardan olacağım zaten benim amacım da bu ve ölene dek de bu amaç peşinde üreteceğim ve hayatımda elden gelen tüm amel fırsatlarını yapacağım kendimce. Allah kabul eder ya da etmez onu bilemem, inşallah bu denyo kulundan razısındır Yüce Allah'ım. 



Peygamberden yadigarlar olan dervişlermiş. Peygamber dediği de Hz. Muhammed çünük bu hikmetin 1-2 hikmet evveline bakarsan "Mustafa" diyerek bu peygamberin Muhammed olduğunu zaten anlıyorsun. Dervişler, peygamberlerin bir yansımasıymış. O da güzelmiş be Ahmet, dini her türlü çıkarınıza alet etmişsiniz. 

Son olarak bunu paylaşayım hani olacaktır ya, yok ya bu Ahmet Yesevi olamaz diye gerçeği sindirmeyeceklere bir delil daha. 



Her hikmetin altında, "Sol Alt" tarafta bu mührü göreceksin. 1. Kaynaktaki siteden okuduğun takdirde. Yani bizzat resmi ve orjinal kaynaktan aldığımdan kanıtıdır bu mühür de, Yesevi Mührü diye yazarsan google abiye, daha iyi anlarsın. Hatta al sana bir resim daha atayım da, mührü tam net gör ve aynı mühür olduğunu idrak et.




Bunu da hükümet yalakası ve Tasavvuf'u seven bir bayanın twitterından aldım. Kaynakçada yer vermeyeceğim hedef göstermek gibi olmasın diye. Lakin google abiden merak eden kendisi ulaşır. 

Risale ve Mesnevi gibi, Divan-ı Hikmet'de müthiş bir tehlikedir. Zira Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Celaleddin ve Nursi gibi herifler, din derslerinde ve gelenekte "Çok ulu zat ve alim" olarak anılırlar. Halbuki bu yanlıştır!

Esas alimler yukarıda yazdığım Harezmidir, El-Cezeridir, El-Zehravidir! Bunlar gibi adamlardır ve bu adamlar, gerçekten gelecek neslin önüne açan muazzam tepsitlerde ve temel buluşlarda bulunmaşlardır.

 Lakin halk tabiriyle "Elin gavurları" bizden daha çok sahip çıkıyor bu adama El-Zehravi miğren ameliyatı yaptı desem 10 bin kişi bile bilmez ama bugünlerde milyonlarca insan "Miğrenden" feci şikayetçidir. Senin şikayetine o herif hem de 800-900'lu yıllarda ameliyatını bulmuş! Sen daha hala, 2 tane bilimsel makale okuma, Kur'an'ı okuma, Felsefe makaleleri okuma, ama nerede "Recep İvedik, Karanlığın 50-60-70-80 Tonu, Kahve falları" var hep oradasınız. Sorsak, boş vaktiiniz yoktur. Eminim benim yazıma giden dakikalarına acıyanlar gidip daha boş işlere aylarını harcamayı zevkle isterler.  

Kusura bakma kardeş, amelsiz cenneti asla vermez Allah sana. Bizzat Allah diyor bunu ayetlerinde ;

"İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar." - Bakara 82

"De ki: "Allah hakkında bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz." - Bakara 139

"İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı verenlerin Rabbleri katında elbette mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar." - Bakara 277

"İman edip iyi işler yapanlara gelince, Allah onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez" - Ali İmran 57

"İman edip salih ameller işliyenleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız." - Nisa 57

"İman edip iyi işler yapanları da altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız, orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu, Allah'ın gerçek vaadidir. Allah'dan daha doğru sözlü kim olabilir?" - Nisa 122

"Erkek veya kadın, kim mümin olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar cennete girerler. Zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar." - Nisa 124

"İnanıp güzel işler yapanlara gelince, onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da verecektir. Allah'a kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara da şiddetli bir şekilde azab edecek ve onlar Allah'dan başka kendilerine ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır." - Nisa 173

"Allah, iman edenlere ve salih amel işleyenlere şöyle vaad etmiştir: Onlar için mağfiret ve büyük bir mükafat vardır." - Maide 9


Bak hepsinde de "İman ve salih amel" var. Tek başına iman yok! Sürekli cennetten önce yüce Allah ısrarla "Amel" vurgusu yapıyor. Boş işlerinle oyalanma o yüzden çünkü akıp giden zamanın telafisi yok.

Benim blogumda olan bilgileri de sorgula, kendin de sorgula. Beni okuyup bana da sorgusuz biat etme. En basitinden delillerimi ve kaynakçamı kontrol et tek tek. Bu herif güvenilir mi, doğru mu söylüyor diye bir sorgula bakalım.

Beni okuyunca da dakikaların boşa gidecek ama bu kardeşinle, bu herif dinine vesile olursa ve seni Kur'an'ı okumaya iterse ve seni bu tip tuzaklardan uyandırırsa ölene dek artık hiçbir saniyen boşa gitmeyecek. İbadetlerin eksik olsa bile en azından sorumluluk sahibi bir kul olacaksın ve Allah'a göre yaşayacak, onun yasaklarına uyacak ve helal olunca bazı zevkleri tatmayı, sabrı öğreneceksin. Hayatına anlam katacaksın. 

Ben de hatasız bir tip değilim asla. Ben de hatalar yapabilirim, gerçek eleştiriye çok açım ben, yeter ki delil ile gel ve mantıklı bir eleştiri olsun. Ona küfürlü olsa bile başım gözüm üstüne açığım. Zaman zaman ben de hatalı bilgiler verebiliyorum çünkü. Her neyse benden bu kadar, umarım uyanırsın. Aşağıya kaynakçamı da ekleyip, iznini istiyorum.

Kur'an hayatına indirmen için var, "Kur'an çarpsın" diye yemin etmen için değil. Çünkü Kur'an insanı öyle çarpmaz, ruhunu çarpar ve o çarpma senin hayatını belki de ahiretini kurtarır ve filmlerdeki "Hayatının aşkını" bulmuşsun gibi iyi ki çarpışmışız dersin. O çarpışmayı en kısa sürede gerçekleştirmen, eğer çarptıysan da onu hayatında ölene dek başının tacı ve hayatının anlamı yapman dileklerimle inşallah.


Haydi benden de eyvallah. 

KAYNAKÇA ;

1- http://www.divanihikmet.net/
2- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 2. Hikmet, 2008.
3- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 2. Hikmet, 2008.
4- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 3. Hikmet, 2008.
5- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 6. Hikmet, 2008.
6- Mevlana, Fihi Ma Fih, 51. Bölüm.
7- Hallac-ı Mansur, Tavasin, s: 32. Yaba Yayınları, 3. Basım.
8- Hallac-ı Mansur, Tavasin, s: 39. Yaba Yayınları, 3. Basım.
9- Hallac-ı Mansur, Tavasin, s: 43. Yaba Yayınları, 3. Basım.
10- Hallac-ı Mansur, Tavasin, s: 43. Yaba Yayınları, 3. Basım.
11- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 8. Hikmet, 2008.
12- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 11. Hikmet, 2008.
13- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 53. Hikmet, 2008.
14- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 54. Hikmet, 2008.
15- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 59. Hikmet, 2008.
16- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 61. Hikmet, 2008.
17- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 63. Hikmet, 2008.
18- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 64. Hikmet, 2008.
19- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 65. Hikmet, 2008.
20- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 74. Hikmet, 2008.
21- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 77. Hikmet, 2008.
22- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 82. Hikmet, 2008.
23- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 88. Hikmet, 2008.
24- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 92. Hikmet, 2008.
25- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 96. Hikmet, 2008.
26- Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet, 100. Hikmet, 2008.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder