23 Aralık 2016 Cuma

19 Sistemine 19 Soru

Selamın aleyküm. Bu konu son dakikada gelişti. 19 hakkında sevgili bir kardeşim yazı yazacakmış. Ben de sana "19 Soru" yapayım derken baktım sorular uzuyor ben de bunu yazı haline dökeyim o da direkt buradan faydalansın istedim. 19 Sisteminden herkese bu sorulara "Delilli, tutarlı ve argümanlı" yanıt için hodri meydan. Edip Yüksel de dahil.

1- Hz. Muhammed miracını kabul etmeyen arkadaşlarımız, nasıl oluyor da Reşad'ın miracını kabul edebiliyorlar? Yine aynı mantıkla Reşad'ın lafları sizin elçiniz olduğu için "Hadis" olmuyor mu? Muhammed'in hadislerini kabul etmeyen arkadaşlar, Reşad'ın video ve laflarını, sözlerini hadis olarak kabul ediyorsunuz böylece Resuller arası ayrım yapmış olmuyor musunuz? Çünkü Reşad size göre "Resul" o zaman bu ayetler ile çelişmiyor musunuz?

"Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." - Bakara 285

"De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına indirilmiş olana, Mûsa'ya, İsa'ya ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş bulunana inandık. Onlardan hiçbirini ötekinden ayırmayız. Biz O'na teslim olanlarız." - Ali İmran 84

2- Yine Bakara 285'e bir tekrar bakalım ; 

"Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." - Bakara 285

Öyleyse demek ki Resul kendisinin öncekilere de inanıyor olmalı ki Resul olabilsin. O zaman nasıl "Cennete" girmenin şartında size göre "İsa, Musa ve Muhammed" boşverilebilinmekte? Resulunuz Reşad böyle diyor çünkü. Bu soruma ek bir delil olarak madem Reşad size göre Resul ve "Miraca" çıktı ve madem kendisi 3:81'de kastedilen resul (!) ise ki bilmeyen kardeşlerimiz için ayeti de aşağıda atıyorum ;

"Ve unutma ki Allah, peygamberlerden mîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?" "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi. [Mîsak = Söz] - Ali İmran 81

O zaman Reşad nasıl oluyor da kendisini "Onaylayan" peygamberlere itibar etmeyin diyebilmekte? Bir Resul nasıl sorumlu olduğu ayetle çelişebilir bunu izah edebilir misiniz?

Kaynak için bu videoya bakabilirsin. Bkz ; 00:35 ve 01:09 arasına bakabilirsiniz. Açık açık "Meleklere inanmanıza ve peygamberlere inanmanıza, Cennete girmenin onlarla hiçbir alakası olmadığını" gerek yok demekte kendisi. Bir de bu ayete bakalım. Bu konuda yüce Allah ne buyurmuş ;

"De ki: "Kim Cebrail'e - ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı kendinden öncekini doğrulayıcı, insanlara yol gösterici ve müjde olarak senin kalbine indirmiştir - düşman kesilirse, Kim Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikâil'e düşman kesilirse, Allah da bu tür inkârcılara düşman kesilir." - Bakara 97 ve 98

3- Reşad vahiy aldığını kitaptan anlıyor ve kitapları yere atarak vahiy alıyorsa hayrola Cebrail emekliye mi ayrıldı 19'cu kardeşlerim? Ya da Allah'ın direkt irtibata gücü mü yetmemektedir? Çünkü Musa ve İsa peygamber aracısız direkt Allah'dan vahiy alırken, Muhammed peygamber de vahiyleri Cebrail ile alıyordu. Keza İsa'nin annesi Meryem'de direkt Cebrail ile görüşüyordu bu ayetlerde apaçıktır. Evet, Cebrail emekli mi oldu ve Allah direktman irtibat kuramıyor mu?

4- Hiçbir peygamber "Gaybı" bilemiyorsa eğer Reşad nasıl kıyamet yılını bilebiliyor? Hem de bu ayetlere rağmen ;

"Zira gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır; onu başkası değil, yalnızca O bilir. O, karada ve denizde olan-biten her şeyi bilir; hiç bir yaprak düşmez ki O bunu bilmesin; yerin derinliklerinde bir tek tohum, yaş-kuru hiçbir şey yoktur ki O'nun apaçık yasasına dahil olmasın." - En'am 59

"Şöyle derler: "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" De ki: "Gayb, Allah'ın tekelinde. Hadi bekleyin; sizinle birlikte ben de bekleyenlerdenim." - Yunus 20


"De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'tan başka hiç kimse gaybı bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler." - Neml 65

5- Reşad Halife, buradan bu videonun da 9:37 ve 9:50 arasına bakın "Benim tercümem değil, Allah'ın tercümesidir." diyor o zaman Reşad Halife nasıl "Elçi" olmaktadır? Eğer Allah'dan "Bu Allah'ın tercümesi" diyerek kitap yazma emri aldıysan sen bir kere "Elçi değil Nebi" olursun. Buna yanıtınız ve deliliniz nedir 19'cu kardeşlerim?

Kastettiği "Allah'ın tercümesi" olan tercüme de "Quran: The Final Testament 

6- Madem Reşad "Elçi ve vahiy alıyor" neden 7 yıl beklemekte? Aynı izin Musa ve Muhammed'e verilmiş mi, bunu da Allah bizzat cevaplasın ;

"Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir alak'tan yarattı. Oku, çünkü Rabbinin lütuf ve cömertliği sonsuzdur." - Alak 1, 2, ve 3

Tatmin olmayanlara bir de 19'cuların meşhur nemalandığı sure "Müdessirin" başına bakalım.

"Ey giysisine bürünüp kenara çekilen! Kalk da uyar! Rabbinin yüceliğini duyur!" - Müddessir 1, 2 ve 3

Bunlar Muhammed peygamber içindi. Bir de Musa Peygambere bakalım ;


"Hani, bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: "Bekleyin! Gözüme bir ateş ilişti. Olabilir ki, ondan size bir kor parçası getiririm, yahut onun üzerinde bir kılavuz bulurum." Onun yanına geldiğinde kendisine "Mûsa!" diye seslenildi. "Benim ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar; sen kutsal vadide, Tuva'dasın." "Ben seni seçmiş bulunuyorum; bundan böyle vahyolunanı dinle." "Gerçekten Ben, Ben Allah'ım, Ben'den başka ilah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl." "Kuşku duyma ki o saat gelecektir. Onu neredeyse gizleyeceğim ki, her benlik gayretinin karşılığını elde etsin." "O halde ona inanmayıp keyfi peşinde giden, seni ondan yüzgeri etmesin. Yoksa perişan olursun." "Nedir o sağ elindeki ey Mûsa?" Dedi ki: "O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim, onda benim için daha başka yararlar da var." Buyurdu: "Yere at onu ey Mûsa!" O da onu attı. Bir de ne görsün, bir yılan olmuş o, koşuyor... Buyurdu: "Al onu, korkma! Biz onu ilk görünümüne döndüreceğiz." "Bir de elini koynuna sok! Bir başka mucize olarak lekesiz, bembeyaz bir halde çıksın." "Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını göstereceğiz." "Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor." - Taha 10. ve 25. Ayetler arası - 10 ve 25. Ayette dahil.

7- Reşad elçiniz diyelim ki 7 sorudan aklandı. O zaman bir de bu açıdan bakalım. 

Satan: A Temporary "God" 

(Şeytan: Geçici İlah) 

Ne alaka diyeceklere, güya "Elçi" olan Reşad'ın The Quran : Final Tastament çevirisine bakalım...

"Recall that your Lord said to the angels, "I am placing a representative (a temporary god) on Earth." They said, "Will You place therein one who will spread evil therein and shed blood, while we sing Your praises, glorify You, and uphold Your absolute authority?" He said, "I know what you do not know." - The Heifer 30

Bizdeki Bakara 30'a denk geliyor ve bir de mealine bakalım ;

"Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim." - Bakara 30

Reşad'a göre yüce Allah burada "Yeryüzündeki geçici halife" şeytanmış. 


Kaynak için buraya bakabilirsiniz. The Heifer'de 30'a bakın bizzat bu çeviriyi göreceksiniz. Yüce Allah böyle bir hatayı nasıl yapabilir o zaman Allah'ın kusursuz olmasından hangi yüzle bahsedebilirsiniz? 

8- "Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir." - Maide 3 

Bu ayeti baz alarak, Reşad vahiy aldıysa eğer Allah bu ayette yalan mı söylüyor haşa? Tamamlanan bir dine neden elçi gelmektedir? Çünkü İncil ve Tevrat'da din bitmiyor ama Kur'an'da "Bitiyor" 

9- Size göre atılan ve Kur'an'da olmayan (!) 2 ayete bakalım ;

"Yemin olsun, içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Çok düşkündür size. Müminlere ise daha şefkatli, daha merhametlidir." - Tevbe 128

"Eğer çekip giderlerse de ki: "Allah bana yeter. İlah yok O'ndan başka. Yalnız O'na dayandım ben; büyük arşın sahibi O'dur." - Tevbe 129


Bu ayetler sizin bütün Kur'an mushaflarınızı ne kadar etkilemektedir? Bu ayetlerde hiçbir "Emir, hüküm, karar" yokken bu 2 ayet mesajın tam olarak neresinden ve hangi "Mesajı" tahrif etmektedir? 

10- 19'cu kardeşlerim Ahzab 40. ayetine dayanıyorsunuz ;

"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah herşeyi gereğince biliyor." - Ahzab 40

Cümleye dikkatli bakınız. "Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur." ifadesi var. Mesela buna şöyle daha açık ve daha şeffaf yapalım.

Selin ve Ayşe pikniğe gitti.

Burada sizce kim pikniğe gitmiştir? Selin mi? Ayşe mi? Yoksa her ikiside mi?

Eğer her ikisi de diyorsanız, o zaman ayette de "Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur." ifadesi olduğuna göre nasıl oluyor da Reşad'a "Elçi/Peygamber" diyebiliyorsunuz? 

Eğer herhangi birisi diyorsanız ki 19'cu arkadaşlarımızın genel savunması "Muhammed son nebidir ama son elçi değildir." 

Öyleyse bu cümlede pikniğe gitmeyeni bulunuz. Selin pikniğe gitmemiş oluyor yani. Ancak bu arkadaşlara "Matematiğin Mantık" konusunu hatırlatmak gereklidir ki, "Ve" bağlacı kesinlik bildiren bir bağlaçtır. Ya heplik, ya hiçlik içerir. 

19'cu arkadaşların tezi "Resulü veya nebilerin sonuncusudur" buyrulmuş olsaydı doğru olacaktı. Çünkü "Veya" bağlacı ya hep, ya hiçliğin yanı sıra, ikisinden herhangi biri ihtimalini da içerir. Ayette açıkça "Ve" bağlacı geçmesine rağmen Reşad'a nasıl "Elçi" diyebilmektesiniz?

10 Ana başlık içerisinde eğer 4. Başlıkta 2 kere sorduğumu 1 sayarsanız, 19'cu kardeşlere ve Edip Yüksel'e tam "19" soru yönelttiğimi göreceksiniz.

Ajitasyon, demagoji diyerek kaçmayarak "Tutarlı ve felsefi açıdan da çelişmeyen, delilli" cevap bekliyorum. Edip Yüksel de buna dahildir. 

Son olarak, Kur'an'ın Müslümanı olun kardeşim. Reşad'ın Kur'an'ına değil ama, Allah'ın Kuran'ına. Haydi eyvallah. 

Mürselât ve Rahmân

Ya da mushaf sırasıyla "Rahmân ve Mürselât" sen nasıl istersen. Bilindik bir cevap ve argümana yanıt yerine aniden yazma arzum oluştu. Çünkü Allah'ın kitabında bu 2 sure arasında eşsiz bir "Tekrar metaforu" var. 

Mesela Hz. İsa ve Hz. Adem bağlantısı gibi. İkisi de babasızdır ve Kur'an'da ikiside "Adıyla" tam "25" kere, yani eşit geçerler. Ancak Hz. İsa daha fazla anılırlar "Meryem oğlu, Meryem oğlu Mesih" gibi. Burada yüce Allah tahrif edilen Hristiyanlık kavramına da atıf yapar ve kutsal üçlemeye de adeta bağırarak "Meryem oğlu" vurgusu yaparak onun ısrarla Meryem'den olma olduğunu Kur'an'da haykırır adeta. Bunun gibi başka başkan bağlantılar vardır hepsinin ortak paydası "Kur'an'ı bütünsel oku" paydasıdır. Ben de başka bir paydaya dikkat çekeceğim. 

Allah mesajlarını anlatırken sadece bu 2 surede "Israrla aynı cümleyi tekrar" yoluna başvurur. Mesajı atıp yazıyı bitireceğim. Artık sen ne ayıklarsan, evvela Rahman suresine bakalım.

Ayetin arapçası ;

"Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni)." - Rahman 23

Ama kelimesi kelimesine değişmeyen ayet tam "27" kere aynen kelimesini geç hiçbir harf oynamadan tekrarlanır.

Gel beraber bakalım aç herhangi bir meal ve gör ;

"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 23
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 25
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 28
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 30
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 32
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 34
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 36
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 38
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 40
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 42
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 45
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 47
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 49
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 51
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 53
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 55
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 57
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 59
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 61
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 63
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 65
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 67
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 69
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 71
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 73
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 75
"Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" - Rahman 77

Ara ayetleri açıp Kur'an'dan sen bak ve hepsi de Allah'ın bir delili ve nimetlerini içerir. Şimdi aynı bağlantı Mürselât suresinde bakalım nasıl var?

Ayetin arapçası ;

"Veylun yevmeizin lil mukezzibîn(mukezzibîne)." - Mürselat 15 

Gel beraber bakalım aç herhangi bir meal ve gör ;

"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 15
"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 19
"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 24
"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 28
"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 34
"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 37
"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 40
"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 45
"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 47

"O gün, yalanlayanların vay haline." - Mürselat 49

Bu kez "10" kere tekrarlanır. Ara ayetleri yine merak edip Kur'an'dan bakabilirsin.

Sonuç ; Allah bazen böyle "İnce mesajlarla" seslenir. Peki bu "İnce mesajı" almak için ne yapmak gerek gelin ona da yüce Allah'ın ayetleri yanıt versin.

Eğer "İnce mesajı" alamadıysan ;

"O küfre sapanların durumu, bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara haykıranın durumuna benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden akıllarını işletemez onlar." - Bakara 171

Demek ki bir yerlerde bir "Sorgulama, gidiş yolu" hatan var demektir. 

Bu ayetler neden var, ve Allah neden bu ayetleri bu surelerde ısrarla vurgulamış olabiliyor acaba? İşte bu yüzden ;

"Aklınızı işletmeniz ümidiyle Allah, ayetlerini size işte böyle açıklıyor." - Bakara 242 

Yüce Allah sen aklet diye böyle izah ediyor ve son 1 ayet ile yazıyı bitiyorum ;

"O, hikmeti dilediğine verir. Ve kendisine hikmet verilmiş olana çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Gönlünü ve aklını çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz." - Bakara 269 

Aklını çalıştırabilenlerden olasın inşallah. Haydi eyvallah. 

14 Aralık 2016 Çarşamba

Uydurulmuş Din ve Kur'an'da ki Din 3

Selamın aleyküm. Çok özledim ulen sizi. Beni okuyan çok sanki la...

Ama özledim be yazmayı. 7-8 Günlük kafa izni iyi geldi. Seriye devam ediyorum daha yanıtlanacak "Çok" şey var. Bu serinin üçüncü yazısıdır. Birinciye ve ikinciye buradan ulaşabilirsin.

Evvela bu seriye başlamamın sebebi din adına açılan hurafeleri tek tek temizlemek ve bunun ispatını yapmak ve benden etkilenenlerin de ister buradan bakarak anlatması isterse de direkt yazının linkini, kendisini paylaşarak buna vesile olmaktır. Allah'ın rızası adına yapıyorum, başka bir şey için değil ve bu kitap tek başına "Her şeye" yeterlidir diyip bu ayetleri atarak başlıyorum ;

"Yemin olsun, biz, bu Kur'an'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır." - Kehf 54


"Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır." - Ankebut 51 

Gelenek = Allah katından affedilmeyen günahlar Şirk ve Kul Hakkıdır.

Gerçek = Şirk eyvallah da kul hakkı diye bir şey yok ki. Kul Hakkı'nın zorlandığı 2-3 ayet var bunlara bakalım evvela ;

"Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma yollara baş vurarak yemeyin; bilip durduğunuz halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları yargıçlara aktarmayın." - Bakara 188

"Ey inananlar! Mallarınızı aranızda bâtıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın/intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok merhametlidir." - Nisa 29

Bakın burada ince bir çizgi var. Evet ticareti "Uygun" yapacaksın, kimseyi "Hör" görmeyeceksin. Her inanca saygı duyacaksın. Bkz ; Kafirun suresinin tamamı.  Lakin burada nerede kul hakkı moruk? Türkiye’de, herhangi bir kahvehaneye gidin, yandaki masadan, ortalama bir vatandaşın şöyle dediğini duyabilirsiniz. "Ne demiş Cenab-ı Hak; "Kul hakkıyla karşıma gelme!"


Nerede demiş? Hangi ayette demiş? Oğlum Allahcılık oynamayın bakın. Şirk'in affı yoktur sadece öbür tarafta ve bu çok nettir! Hatta bu ayette "Çok şeyi affının olması müjdesi bile vardır"

"Gerçekten, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur." - Nisa 48

Bak gördün mü? Sadece şirk! Kul hakkının bağışlanmayacağı ile İhsan Eliaçık böyle demiş ama diyebilirsin bu yazıdan bakarak. Ama orada İhsan Eliaçığın atladığı bir detay var o azapları yiyecek insanlar, zaten hidayet yerine sapıklık satın almış kimselerdir bu ayette denildiği gibi ve Kur'an'a göre bunlar zaten "Kafir" sınıfına girerler.

"8- İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhıret gününe inandık" derler ama onlar inanmış değillerdir.
9- Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.
10- Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür.
11- Onlara, "Yeryüzünde bozgun çıkartmayın" dendiğinde, "Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz" demişlerdir.
12- Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar.
13- Ve kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
14- Bunlar iman etmiş olanlarla yüz yüze geldiklerinde, "İman ettik" derler. Kendi şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise söyledikleri şudur: "Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz.
15- Allah onlarla alay ediyor ve onları, kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor.
16- İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
17- Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler.
18- Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler." - Bakara 8 ve 18. Ayetler arası. 

16. Ayette Allah noktayı vuruyor bile. Sapık oldukları için zaten bunlar Kur'an'a ki kendilerinin hidayette olduklarını zannettiklerini bu ayette tasdikler ;

"Allah, iyiye ve güzele götürmek istediğinin göğsünü İslam'a açar. Saptırmak dilediğinin de göğsünü öylesine daraltıp tıkar ki, o, göğe yükseliyormuş gibi olur. Allah, iman etmeyenler üzerine pisliği işte böyle atıverir." - En'am 125

Kur'an'da "Allah'ın tuzak kurma" şekillerinden yalnızca bir tanesidir bu, bu ayet seni ikna etmediyse bir de bu var elimizde ;

"Şeytan onlara, yaptıklarını süslü gösterip şöyle demişti: "Bugün size galip gelecek kimse yok, ben yanınızdayım." Fakat iki topluluk yanyana gelince iki topuğu üstüne çark edip şöyle dedi: "Ben sizden uzağım. Ben sizin görmediklerinizi görüyorum, ben Allah'tan korkarım. Allah'ın cezası çok şiddetlidir." - Enfal 48

Bu ayette de mevzu şudur müşrikler ile mü'minler savaşırken iblis onlarladır ama Allah Muhammed önderliğinde Mü'minlerle savaşmasında Allah yardımcı melekler yollamıştır ve İblis'in "Ben sizin görmediklerinizi görüyorum." demesi bundandır bu ayette. Çünkü melekler de cinsel kavramlardır, iblis zaten cindir nitekim A'raf suresinin ilk 30 ayetine bakarken bu melekler ve iblis aynı ortamdalardı zaten. İblis'in onları görmesi oldukça normal yani. İblis bu melekleri görünce "Ben ne halt edersem edeyim belli ki Allah Mü'minleri kazandıracak" diyor ve İblis, Allah'ın büyüklüğünü bildiğinden yan çiziyor. Ama burada ilk cümleden de anlıyor ki, iblis saptırmak istediğine gayet "Süslü" gösteriyor. Bakara 16'nin atıf yaptığı nokta burasıdır işte. Lakin onlar "Hidayet" aldıklarını zanneder ve göğü yükseliyor gibi olur En'am 125'de bunu tasdikler. Kur'an işte böyle bütünseldir. Her neyse sonuç olarak orada tek affedilmeyecek günah ; Şirktir. 

Büyük kul haklarını yiyenler de zaten "Saptıkları" için cehenneme gideceklerdir ama ufak zann gibi hakları yapmamanız daha doğrudur. Yaparsanız da af dileyin, af dilemek erdemdir. Sonra da Allah'dan çünkü Allah'ın merhameti çok büyüktür. 

"Kim bir kötülük yapar yahut öz benliğine zulmeder de sonra Allah'tan af dilerse Allah'ı çok affedici, çok merhametli bulur." - Nisa 110

"Sizin Rabbiniz, Onun lütfundan rızkınızı arayasınız diye, denizde sizin için gemiler yürütür. Gerçekten O size karşı pek merhametlidir." - İsra 66



"Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir." - Şuara 9 

Son olarak millet birbirine diyor ki, o gün Mahşerde yakana yapışacağım. Sen yakaya yapışacaksın Allah da tribün seyircisi öyle mi? Cumadan cumaya birçok kişi namaz kılarken Fatiha okur değil mi? Orada ne buyurur Allah ;

"Mâliki yevmid dîn(dîne)." - "Din Gününün Sahibidir."  - Fatiha 4 

Sahibidir, efendisidir, sultanıdır. Efendi olan Allah'ı bir anda VIP tribününe geçiyor ve siz kapışıyorsunuz, hey maşallah be. Koçlara bak... 


Okduğunuz ayeti bilmeden dini geleneklerle değil Kur'an ile yaşayın ve dini Kur'an'dan öğrenin. 

Gelenek = Cinlere "Cin" deme "Üç Harfliler" de, çünkü onlar insanları çarpabilirler

Gerçek = Acaba bu insanlarla biz "Aynı dini" mi paylaşıyoruz gerçekten... Kur'an'dan uzak olmak böyle bir şey işte. 

Bir kere cinler de bizler gibi varlıklardır fakat bizler onları göremeyiz. Onlar bizi görebilirler. Lakin bizim üstümüzde hiçbir üstünlükleri yoktur aksine biz onlardan üstünüz nasıl mı? Ayetlerle elbette! Öncelikle insanlar nasıl üstün ona bakalım.

"Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık." - Tin 4

"Hem binesiniz diye hem de bir süs olarak atları, katırları, eşekleri de yarattı. Ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratır O..." - Nahl 8

"Bir kısmından binek edinesiniz, bir kısmından yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratan, O Allah'tır." - Mü'min 79

"Davarlarda da sizin için elbette bir ibret vardır! Onların karınlarındakilerden size içiriyoruz. Onlarda sizin için birçok yarar var. Onlardan yiyorsunuz da." - Mü'minun 21

Hem en güzel yaratılıyoruz, hem de altımıza binmelik, yemelik hayvanlar veriliyor. Kur'an'ı okursan daha çok nimet verildiğini göreceksin "Evler, korunmak için sıcak giysiler korunmak için zırhların yapımı" gibi pek çok şey göreceksin. Ayrıca helak olan birçok kavmin de ayetleri okursan göreceksin ki zamanına göre "Çok bereketli, zengin ve modern" yerler olduğunu göreceksin. Bir de cinlere bakalım.

"Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık." - Hicr 27

"Cini de ateşin dumansızından yarattı." - Rahman 15 

Cinlerin bizi gördüğüne dair güçlü bir delildir. Bizi görüyor ki bizler onların gözeneklerimizden geçtiklerini dahi hissedemiyoruz. Bu da yetmezse, hadi ulen zorlama delil yapıyorsun derse, sizi" Cinler gördüm, cinler emrimde" diyen olup da malum "Cin hastanesi" bile olan bir ülkede Hz. Muhammed, Kur'an'ı vahyeden ve Allah'ın en kutsal kitabını indirdiği adam olan Hz. Muhammed bile kendisini dinleyen cinler göremiyor. Nasıl mı? İşte böyle ;

"De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: 'Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik." "Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız." Elbette, Rabbimizin şanı yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk." "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş." "Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler." " - Cin 1, 2, 3, 4 ve 5

Muhammed herhangi bir gün Kur'an okurken, cinler onu pür dikkat dinliyorlar ve Muhammed bunu bu surenin kendisine vahyedilmesiyle öğreniyor. Demek ki Muhammed'de biz gibi insandı ve cinleri asla göremedi. Hadislerde bu konudan çok beslenilir. Muhammed cinleri vs. görüyordu diye bu Kur'an ile taban tabana çelişir.

Meraklısına burada "Ne bir eş, ne bir çocuk" kısmı Meryem ve İsa'ya atıftır ve İblis bir cindir. Çünkü cinlerin "Bizim beyinsiz" dediği varlık İblis'in ta kendisidir.

Gelenek = Adet halinde oruç tutulmaz ve namaz kılınamaz

Gerçek = Bizim çok aydın mehzeplerimizin(!) kısıtlamalarıyla günümüze gelmiştir ama Kur'an bu konuda sadece bir şeyi engel kılar. O da kocasıyla cinsel birleşmedir ve bu da kadına Allah tarafından verilmiş bir haktır.

"Sana adet halini de sorarlar. De ki: "O, insana rahatsızlık veren bir haldir. Hayızlı oldukları sırada kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah'ın emrettiği yerden onlara gidin." Şu bir gerçek ki Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever." - Bakara 222

O zaman kadını rahat bırak, ağrısı, sancısı var ve kanaması "Tamamen" durana dek cinselliği Allah yasak kılıyor. Adet hali bitsin bir daha ki adete kadar doya doya yaşarsın diyor. Şimdi bu "Adet halinde namaz kılamaz ve oruç tutamaz" kısmı

Kirli kan denilmesinden kaynaklı. Halbuki tıbben de bu kan "Kirli" değil normal vücut kanıdır. Anadolu'da böyle bir gelenek gelmiş günümüze rivayettir gidiyor halbuki adet hali, cinsellik harici kadın adına namaz, oruç gibi duruma asla engel taşımaz. Adetken çok halsiz olur, o zaman engel taşır ama başlı başlına bir "Adet" hali namaz, oruç gibi duruma asla ama asla engel değildir! Ağrı, sancı varsa o zaman da "Hastalık" haline girer adet haline girmez. Çünkü hastalık olduğunda yapamıyor adetli olduğundan dolayı değil. Allah bu rivayetleri baş tacı yapanlara da cevap vermiş. O ayetleri yazının sonunda koyacağım.

Gelenek = Camiiler sadece ibadet içindir

Gerçek = Sürekli camiilere "Allah'ın evi" kisvesinde sahip çıkılıyor. Allah'ın evi ne berbat bir kavram! Allah sadece camiileri görüyor dışarısına hakim değil yani üstelik böyle bir ayet varken ;

"Şüphesiz, yerde ve gökte Allah'a hiç bir şey gizli kalmaz." - Ali İmran 5 

Çok tehlikeli ve iğrenç bir cümledir. Gelelim camii mevzusuna. Camii'de yemek de yenir, su da, gazoz da içilir hatta kütüphane bile olabilir buna ispat 2 ayet var.

"Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler." - Bakara 187 

"Ey ademoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez." - A'raf 31

Bu ayetler şu demektir. Camillerde gayet güzel yiyip içebilirsiniz, fakat cinsellik yasaktır.

Mescitlerde "İtikâf" yapmak 2-3 saat boyunca sürekli ibadet halidir. Bu halden sonra mescitlerde eğer ola ki acıkırsan yiyebilirsin diyor Allah. Keza A'raf 31'de de "Süslenip gelin" diyor yani temiz olun ve şık olun. Pasaklı şekilde bana "Kıyam, ruku ve secde" etme diyor yüce Allah.  

Camiiler geceleri mesela gayette bu souk kış günlerinde evsizlere açılıp camiide bir kütüphane bölümü de olabilir. Bu ayetlerle de asla çelişmez. Çünkü kıbleni evin yap diyor Allah camii değil. Al bak bu ayette buyuruyor yüce Allah ;

"Mûsa'ya ve kardeşine şunu vahyettik: Kavminiz için kendilerini yerleştirmek üzere Mısır'da evler hazırlayın. Evlerinizi kıble yapın/karşılıklı yapın ve namaz kılın. İnananlara müjde ver." - Yunus 87 

Yoruma kapalı bir ayet. Tevrat'da da vahyedilen bir şeyin aynısını bizlere de emrediyor yüce Allah. Evinde namaz kıl diyor Allah. 

Gelenek = "Mezheplerin Çocuk Gelin Tutkusu" 

Gerçek = Buna zaten herkes karşıdır da buna cevabım buna cevap vermek içindir. 

Çocuk evliliğine karşısınız ama 9 yaşında salıncakta sallanan Aişe ile Muhammed'i gerdeğe sokabiliyorsunuz. Bu nasıl ikiyüzlülük? Bu iğrençliği Muhammed peygambere nasıl hak görüyorsunuz! Yumuşak ve şefkatli bir adam hiç bunu yapar mı? O aklınız alıyor mu? Üstelik ona bu ayetler her şeyin efendisi ve mutlak güç sahibi olan yüce Allah tarafından bizzat Cebrail ile vahyedilmişken...

"Yetimlere mallarını verin ve murdar olanla temiz olanı değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu, büyük bir suçtur. Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur. Kadınlara mehirlerini nazik ve cömert bir şekilde örf ve çevrenin kabullerine uygun olarak verin. Eğer ondan birazını kendileri kişisel istekleriyle size sunmuşlarsa artık onu içinize sine sine yiyin. Allah'ın sizin için ayakta durma aracı yaptığı mallarınızı kendini bilmez beyinsizlere vermeyin, o mallar içinden onlara rızık ayırın, onları giydirin ve onlara tatlı ve işe yarar bir söz söyleyin.Yetimleri, nikâh çağına gelmelerine kadar gözetleyip deneyin. O zaman onlarda içinize sinecek bir olgunluk ve erginlik görürseniz, mallarını onlara geri verin. Büyüyecekler diye bu malları tez elden saçıp savurarak yemeyin. Zengin olan, iffetli davransın. Fakir olan ise örfün gerekli kıldığı oranda yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman yanlarında tanıklar bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah yeter." - Nisa 2, 3, 4, 5 ve 6

"Harpte elinize geçmiş kadınlar hariç olmak üzere, nikâhlı kadınlarla evlenmeniz de haram kılınmıştır. Bu, üzerinize Allah'ın yazdığıdır. Bunlar dışındakileri, mallarınızı vererek almanız; şunu bunu dost tutmayarak iffetli yaşamanız, zina etmemeniz şartıyla size helal kılınmıştır. Kendilerinden nimetlendiğiniz kadınların mehirlerini onlara bir hak olarak verin. Mehir kesişmeden sonra karşılıklı hoşnutluğa bağlı hallerde üzerinize günah yoktur. Allah, her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir." - Nisa 24

Muhammed ve Aişe olayı gerçekse, Muhammed peygamber Aişe'ye ne "Mehir" verdi? 6. Ayete bakarsak "Olgunluktan" söz ediliyor ve 9 yaşında ise eğer Aişe, bir çocuksa bu Mehri Muhammed ona nasıl vermiştir? Ayette apaçık "Bir olgunluk çağına gelmeden verme" kısmı var ve bundan daha fenası...

24. Ayette gayette evlenecek kişide "Bakirelik ve Bakirlik" aranmalıdır yani namuslu yaşama şartı olmazsa olmaz konulmuş yüce Allah tarafından. 9 yaşında bir çocuk için "Bekaretten" nasıl söz edilebilir? Kafayı mı yediniz siz?

Ayrıca yukarıdaki 2, 3, 4. ayetlerde de çok açıktır ki evleneceğiniz kişiye "Mehir" vermek zorundasınız ve bu kişi de o Mehir bedelini alabilecek kadar, yani evlenebilecek kadar "Rüşt, olgunluk" çağında gelmiş olmak zorundadır. Yani önceden evlenip sonradan vermek gibi bir durumda bu ayetlerle asla mümkün kılınmamıştır. Aksine bu durum engellenmiştir yani bir kadına evlenirken o an, mehirini vermek zorundasın. Bu mehiri çekip çevirme olgunluğuna ve evlenme olgunluğu da şüphesiz ki en az 19-20 yaşlarında mümkündür. Biyolojik olarak ergenliğin son demleri veyahut birçok kişi için bittiği dönemlerdir.

Hem çocuk geline karşısın ama bu ayetleri Allah'dan vahiy olarak alan Hz. Muhammed bu ayetlerle aykırı davranıp bir çocuk gelinle evleniyor ve 9 yaşında onunla gerdeğe giriyor. Vay anasını diyorum sayın seyirciler...

Bu hadisleri yazanlar ve bun hadislere itibar edip, dine kafasına göre "Helal, haram" koyan ve topluma aptal fetvalar veren her hoca, şeyhlülislam, şeyh, profesör, cübbe sahibi ve ağlak tiplere Allah bu ayetlerle enfes cevap veriyor ve ben de  bu ayetlerle yazımı bitiyorum. Yeni seride görüşürüz, haydi eyvallah. 

"Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa ders aldığınız bir kitabınız mı var? Onda, keyfinize uyan her şeyi rahatça buluyorsunuz." Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye. Sor onlara: "Böyle bir şeye hangisi kefil?" Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğru sözlüler iseler, çağırıversinler ortaklarını! " - Kalem 36, 37, 38, 39, 40 ve 41

5 Aralık 2016 Pazartesi

Başlığını Sen Koy

Evet sen koy lan. Başlık koyacak takatim bile yok. Bu yazı serbest atış olacağın ara ara küfür edebilirim mazur görün. Görmezsen de görme, yapacağım bir şey yok. 

Bitiyorum gene lan. Ruhen. Şu an desen ki "Gel seni en sevdiğin yere götüreceğim ve ne istersen o olacak." yerime de git derim. O derece. Sağlam beddua aldım herhalde, ki almış olabilirim çok büyük boklar yemesem de elbet bir yaptıklarım birilerinin kalbini kırmıştır. 3 gündür ağlayamamak nedir ya, ulan baya ağlayamıyorum bile. Cidden, it gibi ağlamak istiyorum ama yok. Rahatlayamıyorum asla. 3-5 iletişim deniyorum ama yok. 

Baya ruhsuzum şu an. Öyle ruhsuzum ki elim ayağım buz gibi. Bunları iç kusmak için yazıyorum ha, ajitasyon adına değil ama diyeceksin ki ajitasyon. Eh de ne yapayım. Ulan ağlamak adına beni zırlatan tüm parçaları dinledim yok amına koyayım ağlayamıyorum. 

Allah'a isyanım yok. Mü'min olup, ahireti kazanayım da sıçarım böyle dünyaya. Ama acıyor mu acıyor, kimse anlatsam da zaman zaman iyi eleştiri getirse de beni anlamakta zayıf çünkü anlayamaz. İlgi görsem de geçmeyecek raddeye geldi bugün bu acım hoş ilgi de görmüyorum da. Zaten benim neyime ilgi gösterilsin amına koyayım. Bu dünyada ilgi görmek için ya popüler olacaksın, ya gay, ya fenomen, ya paran olacak ya da memen/amın. Ben de maalesef alayı da yok. 

Daha yaş 24, bir halt bilgim yok. 3-5 okuduğumu de yazıyorum o kadar daha öğrenecek yığınla şey var da okumaya bile takatim yok. Ya bir insan evden adımını atmadan yorulur mu, yorulur. Ruhu yorulur. Kurtar beni Allahım, ne olur kurtar. Ben sana her şey adına şükrediyorum bu acımda da şükür ama kurtar beni ne olur. 

Ben Merdümgiriz adamım ya, etrafta 3-5 "Sürekli" irtibatta olduğum insan olsun o kadar üstüne bir de sevdicek olursa tamam ama "Hiçbiri" yok, çünkü hiç kimse yok. Sen varsın sadece yüce rabbim iyi ki de varsın ama 3-5 kulun da olsun yanımda. Onlar olunca da geçmez belki bu acım, bilmiyorum. Olmadıkları için hiç deneyimleyemedim. Oldu ama parça parça oldu, tamamı hiç bir arada olmadı. Belki onlarla da geçmeyecek ama en azından demlenen çayların, içilen kahvelerin, okunan şiirlerin, kitapların belki yazılacak aşk ve sevgi sözlerinin, paylaşılan iyi ve kötü her geyik ya da acının, dökülen gözyaşların biraz daha anlamı olacak. 

Yazacağım dedim, onu da beceremedim. Şimdi ağlamak istiyorum ve ağlayabileceğim bütün parçaları dinledim. Yüreğim az biraz cız etti o kadar. O kadar kötüyüm. Nasıl mutlusunuz mutlu insanlar? Verin lan 1 dilim bana da. Yok mu oğlum kodu, şifresi, sırrı? Böyle tıkanınca yazayım falan. Yazacağım diye yola çıktım şu an kafamda bambaşka şeyler var. Senin kafana sıçsınlar Berk. Lapa lapa hem de. Yalnızım, yalnızım, yalnızım. Yalnızım, yalnızsın, yalnızız'a ithafen. Evet inceyi göremesin belki diye belirteyim dedim. İşte bunlar hep yalnızlık. Bu işte bir yalnızlık var. Nasıl yalnızlık biliyor musun?

Öldüğünde arkandan ağlamayacak kadar, telefonun 40 gün kapatsan kimsenin aramayacağı kadar, çay içeceğin, hadi gel iki yürüyüş yapak diyeceğin birisinin olmayacağı kadar, üstün açılsa örten kimsenin olmayacağı kadar, korktuğun şeylerden korksan sarılacak birisinin olmayacağı kadar, şiir okusan anlam konduracağın birisinin olmadığı kadar, intihara kalkışsan "Dur oğlum ne yapıyorsun, sıçarım tahtana" diyecek kimsenin olmadığı kadar, 10 yıl sonra kiminle görüşürsün dediklerinde "Hiç birisiyle" diyebilecek kadar, yalnızım. 


O değilde ben siktirip gidip Fernando Muslera'ya haber salayım, adam her şeyi kurtarıyor. Belki beni de kurtarır bu depresyondan, yalnızlıktan ya da adına sen ne dersen ondan. O yüzden bu yazının adını da sen koy. Sanki çok okunacak da amına koyayım en fazla 100-200 kişi onun da kaçı siklerse beni. Her neyse, yazacağım dedim ama yazamadım hayaletin dediği gibi, yine yazamadım! Adam gibi yazınca da anlayan olacak sanki, anlayan olursa da deva olur mu, meçhul. 

Haydi siktirip gittim ben. Yerime mutlu ol, ağlayacaksan yerime de ağla. Onu bile beceremeyecek kadar gerizekalıyım çünkü. 

1 Aralık 2016 Perşembe

Özgür İrade ve Kader Bağlantısı

Selamın aleyküm. Bugün birçok kişinin yanıldığı bir konuya temas edeceğim. Ateistlerin bir argümanıdır bu aynı zamanda "Allah her şeyi biliyorsa, sizi niye test ediyor" gibi zırvalığa yol açan bir konudur bu. Çünkü doğru dürüst anlatabilen yok maalesef. Özgür İrade ve Kader konumuz, haydi bismillah diye giriyorum. Ortalık dağılacak ama toplayacağım her zaman ki gibi, o yüzden ferah ol. 

Kadere iman diye bir şey yoktur. Bununla hardcore yani sert bir giriş yapayım. Çünkü bu mantık ne olursa olsun her şey Allah'tan gelir ve sen bunu sorgulayamazsın demektir. Tecavüze uğrayan ve üstüne boğazlan ama bu sana Allah'dan geldi. Bu ne demek farkında mısınız?! Allah kuluna kendi keyfinden zulmediyor demektir. Hayırdır abi siz nesiniz? Allah kullarına neden "Keyfi" zulmetsin? Bir kişinin buna iman etmesi kesinlikle salaklıktan başka bir şey değildir ve bu Kur'an ile taban tabana zıttır. Kur'an'da "Özgür İrade ve Kader" onlarca ayetle geçer ama asla böyle geçmez. 

Kader Kur'an'da genelde "Ölçü" anlamında geçer ve bu ayetlerle de yüce Allah, dediğimi tasdik ediyor sanki, ne dersiniz?

"Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır." - Ra'd 8 

"Göklerin ve yerin mülk ve saltanatı yalnız O'nundur. Çocuk edinmemiştir O. Mülk ve saltanatında ortak yoktur O'na. Herşeyi yaratmış ve herşeye bir ölçü ve oluş tarzı takdir etmiştir." - Furkan 2


"Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre/bir kaderle yarattık." - Kamer 49 

Bu ayetlerle konuya balıklama daldığımıza göre evvela her şeyin insanın kendi kendine yaptığını söyleyip bu 2 ayeti önüne koyup biraz daha kafanı vıcık vıcık edeyim.

"Biz her insanın hesabını kendi boynuna dolamışızdır. Kıyamet gününde onun için açılıp önüne konacak bir defter çıkarırız." - İsra 13


"Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur." - Necm 39

İnsan için çalışıp didindiğinden başkası eğer yoksa, Allah'ın ölçüsü ne oluyor diyor deist, agnostik, ateist ve içimizde bu "Bağlantıyı" çözemeyen arkadaşlar, sakın ol şampiyon. En büyük hatayı bu konuda işliyorsunuz.

Özgür İrade ve Kader asla birbirinden zıt değil, aksine trenin vagonları gibi birbirini sürükleyen şeylerdir, yani birbirleriyle iç içe ele alınırsa doğru kavranıp idrak edilir. Gel iç içe düşünelim.  

Şimdi senin "Özgür İraden" var değil mi ölene dek? Evet var. Ertesi gün rahatlıkla ateist, ya da makarnaya falan tapabilirsin değil mi? Elbette. O zaman sen makarnaya taparak öldün ve cehenneme gittin. Kusura bakma ama bu senin hatandır. Hiç de Allah'ın saptırması falan değildir. Çünkü böyle olmayı özgür iraden ve bilincinle bunu sen seçtin. Tıpkı bu ayette anlatıldığı gibi ;

"Başlarına gelenler; ahitlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve "kalplerimiz kılıflıdır" demeleri yüzündendir. Doğrusu, Allah küfürleri yüzünden kalpleri üzerine mühür basmıştır da pek azı müstesna, iman etmezler." - Nisa 155

Şimdi benim saf ve yüzeysel, muhalif olmak adına muhalif olan ateist, deist ve agnostik kankilerim diyecekler ki, Allah mühürlemiş. Ama altını çizdiklerime bak, Allah keyfine göre mi mühürlemiş? İlk hareketler daima kullardan gelmiştir.

Elemanlar sözlerini bozmuşlar, inkar etmişler ve peygamber öldürüp, "Hacı biz anlayamıyoz" demişler. Anlayamıyorsan anlayamıyorsun eyvallah da, niye peygamberi öldürmeye girişiyorsun? Ayetlerin devamında bu öldürdüklerini "Zannettikleri peygamber" Hz. İsa'dan başkası değildir.

Bunun gibi birçok ayet var, bazılarını gel beraber inceleyelim sonra da parçaları birleştirip evlerimize dağılacağız ama bana yemek ısmarlarsan başka, karnım acıktı da ehehe. Yemeği sonra hallederiz evvela ayetleri konuşalım ;

"Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez." - Ra'd 31

Allah dilerse hepimize hidayet verebilirmiş ya, hadi versin o zaman. Uff çocuk ne yaptın sen ya! Ayet cımbızlama, daha devam ayetleri de var.

"Allah, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası O'nun katındadır." - Ra'd 39 

Bak şimdi 31. ayete bakarsak evet "Allah dilerse herkese hidayet verir" ama, "Kendi sonunu hazırlayan" aptallara hidayet vermez. Ayetin devamında da onların yaptıklarına müthiş bir atıf var. Yukarıda attığım Nisa 155 gibi bu yüzden senin tercihin, senin kaderini şekillendirir ve bu yüzden Necm 39, İsra 13 gibi "Kaderin senin elindedir." Allah elbette zaman zaman müdahele eder bu da imtihan aracındır. Ya da mutlaka bir yerlerde hata yapıyorsundur kaldı ki herkes hata yapmaya meyillidir.

Kitabın anası da "Levh-i Mahfuz" denilen şeydir adı Kur'an'da hiç geçmez. "Ana Kitap, Açık Kitap" diye geçer. Bunda tam emin değilim Kur'an'da olabilir bu, çünkü Kur'an'da asla eksik bırakılmadığını kast eden ayetler mevcuttur ya da "Her şeyin, tüm insanlık" olaylarının kaydedildiği bir defter kaldı ki "O'nun katında" denilmesi bu 2. İhtimali daha kuvvetli kılıyor. Her neyse bu kitabın ne olduğu bizi çok ilgilendirmez. Kur'an'ın manasına odaklanmak gerek. 19'muş, Levh-i Mahfuz'muş bunlara odaklanırsan işte o zaman yoldan saparsın, Allah ile aldatılırsın İblis tarafından. Sen dosdoğru yoldayım zannederken bir bakmışsın mayın tarlasının tam ortasındasın. O yüzden bu tip ufak detaylara takılmak, İblis'e "Radarları ve GPS'i" yöneltmek demektir. Manasına odaklanın çünkü o gün Allah bizi hesaba çekecek. Haşa biz Allah'ı değil, o yüzden Allah bize her şeyi "Tastamam" izah etmek zorunda değil. Ancak şükürler olsun ki birçok şeyi de izah etmiş.

İblis ile "Dosdoğru" yolda tuzağa düşme(me)k için Bkz ; A'raf 14, 15, 16 ve 17 

Kur'an'da peygamberlerin bile onlarca hatasını bulabilirsin. Kaldı ki onlar Allah tarafından seçilen insanlardı yani. Ama ona rağmen Adem iblisin tuzağına düştü, Muhammed kör adamı bir an hör gördü, Muhammed eşleri arasında ayrım yaptı, Musa Allah'ı görmek istedi ama bayıldı ve hatasını anladı gibi gibi ancak peygamberlerin bizden farkı, onlar "Tevbesinde çok samimi" oldular. Tevbesinde asla 2. bir talep ve ısrar etmediler ve hatalarını kabul ettiler, Kur'an'ın kabul ettiği Tevbe şekli de budur. Her Tevbe kabul görmez kimse kusura bakmasın. 10 kere tecavüz et, 10 kere tevbe et günah silinsin yok ya! Kabul gören Tevbe bunun gibidir ki beni de anlatan ve okudukça tebessüm ettiren ayetlerden birisidir ;

"Gerçekten ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım." - Taha 82 

Kabul gören "Samimi" tevbe budur. Salih amel işleyeceksin. Kur'an'ı anlatıp tebliğ edeceksin, namaz "Dosdoğru" kılacaksın, sadaka vereceksin, gücün yettiğince ailene, akrabaya onlar da yoksa yoksula "İnfak" edeceksin, Kur'an'ın büyük günahlarından "Şiddetle uzak" duracaksın gibi daha çok gider ama bunlara var gücünle uymaya çabalayacaksın. Çünkü Allah, yani Kur'an, önce "Çaba", sonra "Tevekkül" etmek gerektiğini emreder. 

Her neyse irade ve kader diyorduk buna ispat 1 ayet daha sunayım sana ve bununla bitireyim. Kısa ve öz açıkladım diye düşünüyorum.

"Başa gelen herşey Allah'ın izniyledir. Allah'a iman edenin kalbine Allah hidayet verir. Allah herşeyi hakkıyla bilir." - Tegabun 11 

Şimdi bu ne diyeceksin biliyorum corç. Bu ayeti, bu ayetlerle zincirleme yapıp işlersen anlamını idrak edersin ;

"Peşin isteyene dünyada peşin veririz: Dilediğimize dilediğimiz kadar. Sonra da ona cehennemi veririz; yaslanır ona, kınanmış ve kovulmuş olarak." - İsra 18

"Kim de âhireti ister ve inanmış olarak ona yaraşır bir gayretle çalışırsa, böylelerinin gayretleri teşekkürle karşılanır." - İsra 19

"Biz onlara da, bunlara da Rabbinin lütfundan veririz. Rabbinin lütfu ise kısıtlanmış değildir." - İsra 20

"Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık! Ama âhiret, dereceler bakımından elbette daha büyük, lütuflandırma bakımından daha yücedir." - İsra 21 

Dünya isteyene dünya, ahiret isteyene ahiret veririm diyor Allah. Hiç kusura bakmayın ama ben bugüne dek hiç öyle "Fakirlikten sürünen Ateist, Agnostik" falan görmedim abi. Hepsi zengin değil elbette lakin çöp toplayan ve ateist olan hiç kimseye rastlamadım ama var mıdır? Ararsam eğer, neden olmasın. 

Vardır muhakkak ama istisnadır ve istisnalar bazı kuralları cidden bozamazlar ve istisnalar da çoğunluğa asla tesir edemezler hep bunu savunurum. Günümüz ateistlerinin hep bilim insanları olduğunu görüyoruz ya da onların bağnazları olan tipler ve bu tipler hep anadan babadan biraz bohem falandır. Tamam Sabancı kadar zengin değillerdir ama başlarını sokacakları gayette evleri, altında internetleri falan gayette vardır. Gördüğünüz gibi bunlar bile ülkemizdeki ya da dünyadaki milyonlarca insan için nimettir. 

Demek ki bu arkadaşlar ya yanlış sorguluyorlar, ya da yüzeysel bakıyorlar. Kaldı ki bana gelen tüm ateist savunmalar hep "1" ayeti cımbızlayarak ya da "İçindeki kelimeyi" cımbızlayarak günümüze gelmiştir. Arayan mevlasını buluyor, belasını da birader işin özü. Kur'an'ı hata aramak için cımbızlayarak okursan hata da bulursun dert etme. Her neyse, ben de dünya nimetlerini istiyorum. Herkes iyi bir eş, aile, bol para ister. Buna kimse istemiyorum diyemez, diyen de yalancının bayrak sallayanıdır.

Ama ben dünya nimetlerinden çok, Allah'ın rızasını istiyorum. Dünya nimetlerini ölene dek ve bana yetecek kadar istiyorum. Saraylar falan değil yani benim arzum. Ayda 50 Milyar maaş istemiyorum mesela, çok para insanı bozar abi çünkü. Sahte sahte kankalar türer. Menfaat ilişkileri alır başını gider ki en tiksindiğim ilişki şeklidir. İnsanlara yardım etmek ve hayatlarına dokunmak istiyorum ki son zamanlarda birilerine vesile olduğuma dair 3-5 tane de olsa mesaj alıyorum. Eyvallah, takipte kalın. Bu yazıları sizi Kur'an'a ısındırsın. Sonra dini gidin Kur'an'dan öğrenin, benden değil. Ama tıkanırsanız da seve seve yardım ederim.

Her neyse konulardan az saptık ama, Allah sonuçta benim kulum ne yönde talep verir ve çabalarsa, ona ondan veririm diyor. 

İsra ayetlerini ve Tegabun'u bu kafada düşünüp okursanız taşlar gayet güzel yerine oturmakta. Eğer sen gerçekten samimi şekilde iman edersen, Allah sana hidayeti verir. Lakin çok gayret göstermen, çabalaman, nefsini dizginlemen, iyi işler yapman lazım, bunun kararını alıp, tevbeni edip sonra Kur'an ile dini öğrenmen lazım. Hemen öyle 2 gariplik görünce "Kur'an'a küsme" Allah burada ne diyor diye didikle. Çünkü Allah bu kitabı "Bütünsel" yazmış.

X suresinde takıldığın A ayetine, bazen hemen önceski A-1, ya da sonraki A+1, A+2. ayetlerde yanıt bulabildiğin gibi, bazen de Z suresinde takıldığın T ayetine, D surenin H ayeti ya da H-1, H,2, H-3, ya da H, H+1, H+2, H+3 gibi 10-15 ayet kadar hatta 20-25 ayete kadar giden ayetler serisiyle yanıt bulursun. Bu dediğimi unutma çok işe yarıyor bu kafayla okumak, inan bana. Bak sana bir ispat vereyim geçen bu yazımda da buna değindim. 


"Hiç kuşkusuz, Allah, inkârcıları lanetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır. Sonsuza dek kalacaklardır onun içinde. Ne bir dost bulacaklardır ne bir yardımcı. Gün olur, yüzleri ateşin içinde evrilip çevrilir de şöyle derler: "Vay başımıza! Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke resule itaat etseydik." Ve derler ki: "Rabbimiz biz, efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." "Rabbimiz, onlara iki kat azap ver; onları büyük bir lanetle lanetle!" - Ahzab 64, 65, 66, 67 ve 68

Hatta o gün, bu "Şeyh, gavs, hoca, cübbeli, zırlaklara ve kendini "Mehdi" zannedenler" hakkında onun yoluna uyup cehenneme gidenler, bu sözde "Şefaatçileri ve evliyaları, yol göstericileri" hakkında bunu diyecekler. Bu ayrtler bütün "Tarikat, mezhep, cemaat" adı altında toplanıp maddi ya da manevi yani şöhret, popülerlik, ilgi, menfaat bekleyen herkesi kapsar bunu da diyeyim. Elin alemin Müslümanı olan hereksin yolu bu. Allah'ın Müslümanı ve Allah'ın Mü'mini olacaksın başka yol yok.

Her neyse burada yoldan çıkanların büyükleri, önderleri, hocaları vb. tüm sıfatlara sahip olanlar hakkında şikayetleri var gördüğün gibi cehenneme bunlar yüzünden yoldan sapanların, bakalım bu şikayete nerede cevap verilmiş Kur'an'da ;

"Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır onun içinde. Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kafir olduğuna tanıklık ettiler. Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla içiçe, girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kızkardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz." Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın." Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz. Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz." - A'raf 36, 37, 38, 39, 40 ve 41 


Bak benzer bir diyalog ve burada cevap verilmiş! Ahzab'da olan şikayete A'raf'da cevap buluyorsun. Kur'an bu mantıkta okunursa anlaşılır. Yukarıda da demeye çalıştığım buydu. Her şeye aynı yerde yanıt bulamazsın. Bazen bulursun ama bazen de bu format ile yanıt bulursun ki Kur'an'ı zaten "Allah'ın kelamı" yapan da budur. Hiçbir insan bu düzende asla fantastik bir esere imza atamadı ve atamaz da. İnsan eserinde hep sabit ilerleyen bir kurgu "Giriş-Gelişme-Sonuç" şeklindedir ancak bu düzen çok dağınık ve parçaları bazen aynı alanda, bazen apayrı alanda arayıp birleştireceksin ki o zaman bu kitabın "Muhteşemliğini" görüp teslim oluyorsun zaten alemlerin yaratıcı ve tek efendisi olan yüce Allah'a.

Sonuç olarak gördüğünüz gibi Özgür İrade ve Kader zıt kavramlar değil, aksine birbirini tamamlayan ve trenin vagonu gibi birbirine zincirleme bağlı olan kavramlardır ve tekrarlıyorum bu blog sadece sizi dine ısındırma, Allah rızası için yazılan bir blogdur. Dini "Tamamen ve saf" olarak Kur'an'dan öğrenin. Her gün 20-25 ayet okumak maksimum bir 30-35 dakikanızı alır. Gidip bir yabancı dizi bölümü daha az ile günde mesela, bak ne denli kolay. Bu yüzden cehennem var işte, okuman için milyon saniyen var ama sen okumak için kullanmıyorsun. Saf din Kur'an'dan öğrenilir daima.

O yüzden Kur'an okuyup hatalarını düzeltmeye çabala, hazır vaktin varken ve sakın erteleme. Bakarsın, erteleyecek vaktin kalmaz. Haydi eyvallah.