29 Haziran 2016 Çarşamba

Kan ve Ceset Kokan Şehirler

Ben öyle şehirler gördüm. İki şehre gittim ve ikisi de kan kokuyor. Ceset kokuyor ve cesetler buz gibidir, güzel değildir. Keşke kanasa sadece de, ceset olmasa. Keşke sadece ceset yerine kan koksa, o kokuyu giderirdik. Cesetin kokusu da temizlenir ama sadece kokusu. Ya cesedin ruhu? O da Tanrı'nın yanına gider, esas sahibinin yanına. Ama gidince, sevdikleri sindirecek mi? Ansızın bir kurşunun ya da bir " Canlı Bomba'nın hedefi olmasına sindirebilecek mi ve her sene bunun ısrarla hatırlanacak olması onu üzmeyecek mi? 

Malesef alayına da evet amına koyayım. Malesef ki, evet. Ülkede neredeyse 10 adet patlama oldu ki, bu İstanbul'da son 1 yıl içerisinde 3. Patlama. Canların bu kadar kötü gitmesi üzücü. Sanki yeniden can ayartmaya yetkiniz mi var da alıyorsunuz be yavşaklar! Acı olay üstünden aşırı siyasete girmek istemiyorum ama girilmeyecek gibi de değil ki be kardeşim. Hem ister acı, ister seçim üzerinden dilediğimiz kadar siyasete girelim, yapan yapacağını yapıyor ve patlatıyor. Ben sadece kendimce analiz yapıp, akıl yürüteceğim. 

Bu tablo'nun sorumlusu kuşkusuz İktidar Partisi ve seçmenidir. Evet seçmen kardeşim. Sen de suçlusun. Elin Narsist'ine, bu gücü verirsen de o da çok güzel kan akıtır. Şimdi bana hiç kimse masal okumasın arkadaş. Akılcı düşünü tarihlere bakalım ilk patlama'dan itibaren ;

1- 10 Ekim 2015 - Ankara Gar Patlaması
2- 12 Ocak 2016 - İstanbul 1. Patlama 
3- 17 Şubat 2016 - Ankara Askeri Komutanlık Patlaması
4- 13 Mart 2016 - Ankara Güvenpark Patlaması
5- 19 Mart 2016 - İstanbul İstiklal Caddesi Patlaması
6- 27 Nisan 2016 - Bursa'da Canlı Bomba Patlaması
7- 12 Mayıs 2016 - İstanbul Sancaktepe Patlaması
8- 28 Haziran 2016 - İstanbul Havalimanı Patlaması

Hepsinin ortak özellikleri, devlet tarafından " Kınanmış " olması ve alakasız örgütlerin " Ulen canımız istedi yaptık amına koyayım işte uzatma sen gerisini. " minvalinde açıklamasıdır. Tamam o zaman Adalet ve İçişleri bakanımız kınadığına göre, ben bi yazıya ara verip şu teröristleri bulayım...

Geldim de, adamlar tam pislik çıktı be Rıza Baba! Gel beraber akıl yürütelim. Misal olarak ABD'nin şu meşhur saldırına mevzusuna misal alacağız. Bak benim biriciğim, bak aşkım.

Evvela ABD'nin en önemli iş merkezlerinden birine uçak çarpıyor. Arkasından ABD " Olağanüstü hal " ilan ediyor ve 1 saat sonra " Pentagon'a " çarpıyor ve bunu götü boklu Arapla yapıyor öyle mi? Hani şu dağlarda yaşayan, anca Cihad'ı yanlış anlayıp anca savaşmak zanneden, İslam'ı inanılmaz kirleten ve dağda sadece yanındaki kadınları becermekten başka bir halt yemeyen mı yaptı? Yaptıysa kusura bakma da lütfen siktir git. Çok net söylüyorum bak. 

ABD yapmıştır kardeşim paşalar gibi bu saldırıları ama El-Kaide önce red edip, sonra üstlendi ki Irağa ve Afgansitan'a girilmesi için sosyolojik alt yapı ve zemin hazırlandı. Kaldı ki girdiler çoktan o zamana kadar zaten de, şunu dememeye çalışıyorum. Yapılan olayı ABD yaptı çünkü olaydan fazlaca karlı çıkacaktı. Cidden başka bir ülke yapmış olsaydı o ülke şu an varlığını sürdürüyor olur muydu bir düşün derim. Tabii beynin olduğunu unutmadıysan...

Ülkemize gelirsek aşkısı, Narsist hatta Narsistik Nevroz'dur bana göre kendisi böyle bir lider mevcut. Kendisi oldukça kana susamış bir vatandaş ve Başkanlık gelene dek hiç kimse kusura bakmasın ama bu saldırılar devam edecek ve millet de diyecektir ki ; Yeter be yeter! Verelim de şuna şu koltuğu gitsin. Şu an o kıvamda birçok seçmen var, emin olun. Verene dek patlatırım diyor işte adam!

Bu adamın yaptığını nereden biliyorsun? Gel bana şu soruları yanıtla, söz veriyorum bu saldırıları Tayyip yapmıyor diyeceğim.

1- MİT bu esnalarda nelerle uğraşıyordu? 

Bunu ben biliyorum örtmenim! Kılıçdaroğlu ve Akşener'in porno kasetlerini ve hayatlarını didiklemekle ehehe. Oradan porno çıkmaz oğlum. Porno için Brazzers şifresi var, vereyim size ehehe.

2- ABD'nin İstihbarat örgütleri bazı saldırılarda 1-2 gün evvelden bunun haberini alırken, MİT neden kendi ülkesinde ABD örgütü kadar bile aktif çalış(a)mıyor?
3- Neden alakasız ve bizimle gram alakası olmayan ufak örgütler saldırıyı sebepsizce ve keyfi nedenlerle üstleniyor?
4- Bu saldırılar neden Başkanlığın zikredildiği 2016'da sıklaştırıldı, bu tesadüf mü?
5- Bir ülkenin terminaline bomba nasıl bu kadar kolay sokuluyor? (Ankara - Güvenpark saldırsında)
6- YGS sınavlarında terörist muamelesi görüp de aranan öğrenciler kadar neden Havalimanlarında gerekli düzen gösterilmiyor? Bazı dostların geçirilmesi için mi?
7- Nusabin ve Yüksekova harabe edilip temizlense de(!) bombalar güveliğin üst düzey olduğu şehirlerde patlamasını nasıl izah ediyorsunuz?
8- Polisimiz LGBT'lere ve Gezi'ye anında müdahele edebiliyorken, 2013'de Gezi eylemlerinden tutuklamalarda anında istihbarat alıp mekan basabiliyorken, burada neden " Eline çekiridek alıp seyreden " konumunda?  
9- Bir ülke'nin başkentinde onlarca TOMA araçlı Polisler arasında nasıl bir patlama gerçekleşiyor?
10- Askeri Patlama'da nasıl bu askerlerin çıkış saatini bilircisine patlama yapılabiliyor ve o mekanda güvenlik güçleri neden vatandaş gibi eyleme midahelesiz ve hazırlıksız kalabilmekte?

Bu 9 soruyu argümanlarla birisi bana yanıtlasın, eyvallah diyeceğim. Yanıtlamayazsa da suratına sayısız kere aduket çekeceğim. Hodri meydan.

Son olarak Tayyip Erdoğan'ın açıklamasından kesit ve manidar 2 söz koyuyorum. Bağlantıyı siz birleştirin ve tüm bu şerefsizce patlamalarda ölen tüm canlara Allah rahmet eylesin.


"Türkiye, terör örgütleriyle olan mücadelesine, ödediği tüm bedellere rağmen sonuna kadar devam edecek güce, dirayete, imkana sahiptir. Ancak bu tür eylemlerinin, 79 milyon Türk vatandaşıyla birlikte 7,5 milyar insanın tamamına yönelik olduğunu da hatırlatmak isterim. Bugün İstanbul'da patlayan bombalar, terörün hain karakteri gereği, dünyanın herhangi bir şehrinde, herhangi bir havalimanında da gerçekleşebilirdi. Herkes şundan emin olsun ki terör örgütleri için İstanbul ile Londra'nın, Ankara ile Berlin'in, İzmir ile Şikago'nun, Antalya ile Roma'nın bir farkı yoktur. " - Tayyip Erdoğan

"İnsanlar gerçek olaylar ve durumlar hakkında açık seçik bir malumata sahip olsalardı, bu haberleri okuyarak gitgide gevşeyip çökebilirlerdi. Alman halkının bütün bunları öğrenmemesi ne iyi! Sahip olacağı kanaat hazır halde önüne konuyor." - Joseph Goebbels

"Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması o kadar kolaylaşır." - Joseph Goebbels

Jospeh Goebbels kimdir diyenlere? Türkçe kaynak vermiyorum, İngilizce okuyun bir zahmet lan. Özetle kendisi ; Hitler'in en sadık kankası ve aynı zamanda propaganda konularında eşsiz bir zekaya sahip. Bir nevi Hitler'in akıl hocası. İşte vatandaş

Ve sön söz, haydi eyvallah. 


"Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz insanlar inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı,yalanı sürekli tekrar etmektir.Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin." - Adolf Hitler 

23 Haziran 2016 Perşembe

Şefaat Var Mıdır?

Gençler, fazla özletmedim. Çünkü bu yazı mühim. Öyle bir din düşünün. Tecavüz edin, gıybet yapın, hırsızlık yapın, ihaleleri akrabalarla verin, namaz kılıp her pisliği yapın, ondan sonra. Hz. Muhammed'in şefaatiyle cennete gideceğiz inşallah diyin ve cennetin tapusunu alın, ne güzel! Kur'an'a uyanlar, masum olanlar ve Allah''ın rızası haricinde niyeti olmayan da ibadet etsin... Sorsan, " Onlar daha üst mertebe'de! " derler bir de, işine gelince Kur'an'da cennet kademelerini kullanırlar böyle, riyakarlar!

Aslında en çok size torba torba sövmek gerek. Ama yine de sövmeyeceğim, sövmemekte inadına direneceğim ve argümanlarla, Kur'an ile geleceğim. Sizler de bana ancak hadislerle gelirsiniz zaten. Neyse, ben gene güzel anlatacağım bu tayfaya. Belki 2-3 kişinin kafası karışır da, sorgulayarak o ayetleri düşünür ve didikler! Çünkü ;

"O, hikmeti dilediğine verir. Ve kendisine hikmet verilmiş olana çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Gönlünü ve aklını çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz." - Bakara 269

Şefaat nedir? Tanımı; "Sözlükte kökü mastar olarak "çift yapmak, ikilemek" demektir. "Tek iken onu çift kıldım" derken bu tabir kullanılır. "Şuf'a" kelimesi de buradan gelir, "şuf'a" ile ortak, ortağının malını kendisine katar. "Şafi" arkasından yavrusu gelen hamile dişi deve, "şef'u" bir defada iki kat süt veren dişi deve demektir."

Buna göre "şefaat" ikilemek, başkasını da katmak anlamında aracılık, arabuluculuk, iltimas, halk dilinde " Torpil " manasındadır. Bizim millet de sever Torpili zaten. Belediyeler, ihaleler, gemicikler bizde her torpille döner.  

Şimdi şefaat ile ilgili ayetlerin bazılarını atacağım. Tamamı için şuraya bakabilirsiniz. Ben her zaman buradan yararlanıyorum. Size de tavsiye ederim. Neyse aslan parçası, ben belgesiz konuşmuyordum değil mi? 

Burada 2 tür ayet var. 1- Şefaat net Allah'ındır denilen, bunlar tam net ve mutlak iktidarın, Allah'a ait olduğunu bildirir! 

2- Şefaat var ve biz cennete gireceğizcilere ekmek veren ayetlerdir. Ama onlar bu ayetleri yanlış meallerden ve yanlış şekillerde anlam çıkarmaktadırlar. 

1. Türden birkaç ayet aktaracağım, yüce Allah buyuruyor ki ;

"Ve korkun o günden ki, hiç bir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiç bir benlikten şefaat kabul edilmez, hiç bir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez." - Bakara 48

"Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiç bir yardım göremeyecekleri o günden korkun." - Bakara 123

Beni bilen bilir. Bilmeyen de kendi gibi bilir ehehehe. Evet iğrenç bir Yılmaz Morgül esprisi...

Bu ayetler gibi şefaat'in mutlak " Allah'a " ait olduğunu bildiren ayetlerden hemen bir öncesinde attıklarımın bir evveli Bakara 47 ve Bakara 122'ye bakınız. Önce ya da direkt o ayetlerde zalimler ve bazı kavimlerden söz edilir, ya da Allah yerine put edinenler kavimlerden söz geçer. Bunlara asla şefaat yoktur. Esas vahim olan 2. Tür ayetlerdir. Ama öncesinde bakmaya üşenenlere 48 ve 123 öncesinin, Bakara 47 ve 122'yi atıp ispatımı yapayım. Hatta göreceksiniz ki bu 2 ayet neredeyse aynı ayetlerdir. Allah buyuruyor ki ;

" Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. " - Bakara 47

"Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıştım." - Bakara 122


1. Tür için verdiğim linkte bunlar delil mevzusu bazen aynı ayet içinde birbirini doğrular. 2. Türe gelelim. Burada torpil falan yoktur kimseden kimseye orada bir anlaşalım. Allah'ın affı ve izni vardır! 2. Tür ayetlerden 2-3 örnek ele alalım bakalım kainatın efendisi Allah ne buyurmuş ;

"O gün şefaat yarar sağlamaz. Ancak Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna..." - Taha 109

"O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan titrerler." - Enbiya 28 

Bakalım kim bu " Rahman'ın izn verdiği müstesna olanlar " Hz. Muhammed mi? Eh bir yoklayalım. Bakın ben Hadis düşmanı gibi görünüyorum. Evet düşmanıyım ama yanlış ve uydurma Hadis düşmanıyım. Peygamberimiz asla Kur'an'a aykırı bir söz demedi, demez de! Kuran'ın ruhuna uygun hadisler de var ama sadece ben onu " Karar alacağım bir dini kaynak " olarak kullanamam. Çünkü ben Allah'a itaat ediyorum ve Elçimiz olan Hz. Muhammed'de kendisine tebliğ edilene uydu ama bazı ayetlerde " Resul'e itaat edin. " geçiyor evet, durun o ayeti de atayım hatta. 

"Şunu da söyle: "Allah'a ve resule itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse, Allah küfre sapanları sevmez. " - Ali İmran 32

Resul nasıl itaat ediyor? Kur'an'ı tebliğ ederek, kendisine Allah tarafından buyrulanı ümmete vahyederek Allah'a itaat etti. hadisler uydurup Kur'an'da olmayan bir şeyleri katarak değil! 

Bunu şuraya bağlayacağım, Peygamber şefaati mevcut değildir. Çünkü, sizin dayandığınız sahıh hadisler kitaplarının toplandığı Kütüb-i Sitte hadisidir bu, Şefaat'in Hz. Muhammed'e ait olduğuna ispattır bu hadis onlar için.

1- "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir." [Tirmizi, şu ziyadeyi kaydeder: "Hz. Cabir (ra) dedi ki: "Kebair (büyük günah) ehli olmayanın şefaate ne ihtiyacı var!"]

Kaynak: Tirmizi, Kıyamet 12, (2437); Ebu Davud, Sünnet 23, (4739); İbnu Mace, Zühd 37,

2- "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kıyamet gününde, insanlar birbirlerine girecekler. Hz. Adem aleyhisselam'a gelip: "Evlatlarına şefaat et!" diye talepte bulunacaklar. O ise: "Benim şefaat yetkim yok. Siz İbrahim aleyhisselam'a gidin! Çünkü o Halilullah'tır" diyecek. İnsanlar Hz. İbrahim'e gidecekler. Ancak o da: "Ben yetkili değilim! Ancak Hz. İsa'ya gidin. Çünkü o Ruhullah'tır ve O'nun kelamıdır!" diyecek. Bunun üzerine O'na gidecekler. O da: "Ben buna yetkili değilim. Lakin Muhammed (sav)'e gidin!" diyecek. Böylece bana gelecekler. Ben onlara: "Ben şefaate yetkiliyim!" diyeceğim. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için izin talep edeceğim. Bana izin verilecek."

Kaynak: Buhari, Tevhid 36, 19, 37, Tefsir, Bakara 1, Rikak 51; Müslim, İman 322, (193)

Bakın bakın, kaynaklı hadis size! Kütüb-i Sitte hadisleridir bunlar. Götümden ossurur gibi uydurmuyorum. Kaynakçaları da hemen alttadır. Bakalım Peygamber arasında " Net Ayrım " yapan hadisimiz hakkında yüce Allah ne buyurmuş ve Resul niye itaat etmiş de Allah ona da itaat edin buyurmuş, hem de elçiler hakkında ne demiş ikisine birden cevaptır bu Ayet ;

"Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır." - Bakara 285 

Biz yanlış yolda mıyız ama o bizim elçimiz diyenlere istinaden de yüce Allah bu ayeti buyurmuş ;


"Allah'a ve O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir." - Nisa 152 



Hz. Muhammed son elçimizdir ve son Peygamberdir, bu kitap da ona inmiştir Allah tarafından, eyvallah. Son vahiy alandır buna da eyvallah ama en mübarek, en üstün Peygamber değildir! Hiçbiri birbirinden de üstün değildir! Allah tüm peygamberleri kabul etmemizi, Muhammed peygamberin sadece en son elçi ve uyarıcı olarak, tüm peygamberler gibi tertemiz ahlak üzerine indiği buyrulur ve tüm peygamberler Allah ve Allah'ın buyurduklarına susup pısmadılar, ömürlerini ve hayatlarını bu uğurda harcadılar. Adalet için isyan ettiler! Hadisler ve şefaat mevzusunda " Rahman'ın izin verdiği " demek ki Hz. Muhammed değilmiş. Olsaydı Kur'an'da apaçık söylenirdi ;

"Biz bu Kitap’ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde hasredilirler." - Enam 38


"Yemin olsun, biz bu Kuran’da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler. " - İsra 89

Hep aynı ayetler diyeceksiniz dikkatli okuyanlar ama Allah'ın ayetleri sabittir ve bu ayetler Kur'an'da hiçbir şeyin noksan bırakılmadığının kanıtları olan en net ve tartışmaya dahi girilmeyecek hükümde ayetlerdir. 

İzin verilerden önce, bir de bu tayfanın şöyle bir yanlışı var. Yanlış mealler, şefaat ile ilgili 2 örnek atacağım. Hem de bu hatalı meal, milletin alim dediği , Elmalılı Hamdi Yazır meallerinin ciddi hatalarıdır. İnşallah ileride huri mevzusunda " Tomurcuklanmış " skandalında da adını baya anacağız...

Bir de Şaban Piriş sabotesi var. İlkin Şaban'a gelelim. Elmalı'yı Kinder Suprise gibi aralara çok güzel bağlayacağım. 

"Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür. " - Sebe 23, Şaban Piriş Meali

"O'nun nezdinde, kendisi lehine izin verdikleri dışında hiç kimse için şefaat fayda vermez: nihayet (kıyametin) dehşeti (ödül tevdi edeceklerin) kalplerinden giderilince (ödüllendirilenler) soracaklar: "Rabbiniz sizin hakkınızda ne buyurdu?" Berikiler "Hak neyse onu: zaten mükemmel olan da, büyük olan da sadece O'dur" diyeceklerdir. " - Sebe 23, Mustafa İslamoğlu meali

Aradaki korkunç farkı anlayabildiniz mi? Bakın, bir kaç harf değişikliği ve anlam tamamen şirk ve Peygamber'e iftiralar ve de Allah'ın hükmünü inkar edercesine yaşanılan " Hadis " dinine göre cuk oturtuldu. İlkinde Allah'ın bazı kişilere ki hurafe katabilmek adına tabii ki Peygamberlere şefaat yetkisi vereceği anlaşılırken, diğerinde ise Allah'ın izin verdiklerinin, Allah'ın şefaatinden yaralanabilecekleri ve Allah'ın affına mazhar olacakları gayet net anlaşılıyor.

Ayrıca " Şefaat " kavramında şuna da dikkat etmelisiniz. Çoğu Şefaat ayeti, yargı günü ve hesap gününü de aynı ayet içerisinde içerir ki, o gün Allah'dan başkasının şefaatin asla olmadığına birebir vurgudur bu! İnfitar derlemesinden buna bir bakalım.

"Hayır, iş sanıldığı gibi değil! Siz dini yalanlıyorsunuz.
Ve şu kuşkusuz ki, sizin üzerinizde koruyucular, bekçiler var.
Çok değerli yazıcılar,
Bilirler yapmakta olduğunuzu.
Şu da kuşkusuz: İyiler tam bir nimet içindedir,
Kötülerse cehennemin ta ortasında.
Din günü girerler oraya.
Onlar ondan, görülmeyecek şekilde uzaklaşmış değillerdir.
Din gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?
Evet, din gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?
Bir gündür ki o, bir benlik bir başka benlik için hiçbir şeye güç yetiremez. O gün, buyruk yalnız Allah'ındır!" - İnfitar (9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19)

Din günü, hesap günü, yargı günü tüm meallerde bu kuşkusuz değiştirilmemiştir neyse ki. Bunla oynamamış bari Elmalı, eh bir teşekkür edelim. Eyvallah yavrucum. Gördüğünüz gibi şefaatin kendisine ait olduğunda da izin verdiklerinin şefaatinden yararlanacaklarının bunda " Mahşer, din, yargı, yani hesap gününde " yararlanacağını söylüyor. Şimdi bir de Elmalının, Kinder Surpise yumurtamızın sabotajlarına bakalım.

"Rahman'ın katında bir söz almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.." - Meryem 87, Elmalı Hamdi'nin sadeleşmiş meali

Orijinal ve sadeleşmemiş mealine çevirelim kameralarımızı,

"Rahmanın nezdinde bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaate malik olamıyacaklar. - Meryem 87, Elmalı Hamdi orjinal meali (Şu an Halk Tv'de satılan o sanırım.)


"(İşte o gün) O Rahmet kaynağıyla yaptığı (iman) sözleşmesine sadık kalanlar dışında, hiç kimse şefaate nail olamayacaktır." - Meryem 87, Mustafa İslamoğlu meali

Yine birkaç harf ve yine kökten bir anlamı kaydırma! Yanlış anlamayın bakın ve girin şu siteye kaç tane meal var her bir ayet için. Orası da en üstteki şu " İmam İskender Ali Mihr " reklamı ve hatta onun sitesidir. Arada buradan hidayet raporlarını okurum. Ve nedense 21 hidayet raporunda bir tek bu " İmam İskender Ali Mihr " 21'de 21 doğru çıkar! Benim arada kaynak olarak aldığım, her Ayette değil, ayet ayet farklı mealleri almışımdır ben her zaman. 2. veya 3. sırada Ali Bulaç meali iyidir bana göre çoğu ayette, arada böyle ofsayte düşer o da ama onun bile ilk 3'teki adam bile 8-9 ayette güya " Hidayeti " gizlemişken bu eleman "Hazretleri" gizlememiş, bak ya!

Ulan bilinçli reklam, usulune de uydurmuşlar bir güzel. Arada hata oluyor nedense, çünkü hep başkaları hatalı olsa " Ulan bir sen mi doğrucusun? " denilecek ve reklamı, dini satmak için kitap setlerini, VCD'lerini sattırmayacak. Ne bilinçli bir reklam be! Şuna dini de oyuncak ettiniz ya, helal olsun. Yazıyla alakası yok ama 2 gelişine vurayım dedim. Çoğu hoca hataya düşmüştür muhakkak o yüzden bu siteyi kullanın ve her ayet için düşünün, 1-2 kişiye saplanmayın. Genelde Yaşar Nuri'yi Kuran mealimde kaynak alsam da, bu ayetlerde de o da hataya düşmüş mesela. Onunla da %100 doğru fikirlerde değilim. Ama en azından bu İskender, Nihat, Cübbeli gibi dinini parayla yaymıyor. Rıza için yayıyor. Kendisi de ülkemiz adına büyük bir kayıp oldu.

Çünkü kendisi, gereksiz işlere ve gereksiz konulara girse, meallerinde bazı hatalar da içerse, insanları kendi üslübüyla, " Kur'an'ı okumaya " daima teşvik etmiştir. İnsanların geleneklerine bağnazca inanmaması konusunda yıllarca ciddi mücadeler vermiştir ve öfkeli olsa, kendisi iğrenç sayısız tacizkar ve tehditkar saldırılara maruz kalmıştır. Avukatı falan değilim. Zaten kendisi bir Hukukçuydu. Çağdaş, moderndi ve dinini asla parayla satıp kimseye yaymadı. Sahur ve İftarlara, " Bilmeme neye doğrulara " çıkmadı. Çıktıklarına da bir kuruş para almadan çıktı. Gereksiz şeyler ve sert üslübü de olsa, altındaki ahlak ve niyeti temizdi. Allah rahmet eylesin inşallah.

Devam edelim. Kinder yumurtamız gene çıkıyor karşımıza!

"O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez." - Taha 109, Elmalılı Hamdi sadeleşmiş meali 

Ulan Elmalı, gene oyunlardasın totoş herif! Oynamadan duramıyor musun? Oyuncak dğeil lan bu! Kur'an, Kur'an! Doğrusuna bakalım ;

"O gün, kendisine O rahmet kaynağının geçit verdiği ve sözünden razı olduğu kimselerden başkasına şefaatin hiçbir yararı olmayacak." - Taha 109, Mustafa İslamoğlu meali

"O gün şefaat yarar sağlamaz. Ancak Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna..." - Taha 109, Yaşar Nuri Öztürk meali

Son skandalına şimdi sıra geldi! Adam skandal kralı kardeşim. Vitesi takmış 5'e, durduramıyoruz. Durdurana aşk olsun! Yine skandal ve yine kendisi var. Her taşın altında sen varsın be süpriz yumurta Hamdi! Orjinal hali budur, burada ayetle direkt anlam çevirmesinde diğerleri gibi subliminal de değil, alenen ve direkt oynanmış!

Orjinali ;

"Ve lâ yemlikullezîne yed’ûne min dûnihiş şefâate illâ men şehide bil hakkı ve hum ya’lemûn(ya’lemûne)."

"Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir." - Zuhruf 86, Elmalılı Hamdi sadeleşmiş meali

Doğrusu ;

"O'nun dışında taptıkları şefaatte bulunmaya malik değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şahidlik edenler başka." - Zuhruf 86, Ali Bulaç meali

"O'nun berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz! Hakka tanık olanlar müstesna. Onlar, ilimden nasiplenmekteler." - Zuhruf 86, Yaşar Nuri Öztürk meali

Ayette  "la yeşfeu" (Bakara 255'de attığım siteden bulup bakınız orada apaçık vardır.) şefaat edemezler diye bir ibare yok. Hamdicik ne hikmetse, mülk kökünden gelen yemliku kelimesini şefaat etmek olarak çevirmiş. Şefaat etmek, ile şefaate sahip olmak tamamen farklı şeylerdir. Konunun başında belirtiğim gibi, Allah hesap gününde, hesaptan sonra bağışlanmayı hak edenler için şefaat yani af getircektir. İşte bu şefaat izninden istifade edecekler, dünya hayatında iken Allahtan başkasına yalvarmayanlar, Allahın kitabına şahitlik edenler (Zuhruf 86) Allahı razı edecek sözlerde bulunanlar (Taha 109) Allah'ın şefaatına laik olup günahları bağışlanarak cehenneme girmekten kurtulacaklardır inşallah buyurduğu üzere.

Bakara 255'e üşenenler için de önce arapçasını, sonra da mealini koyuyorum. O kelimenin "Yeşfeu" de altını çizeceğim. 

Orjinali ;

"Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm(azîmu)."

Meali ;


"Allah'tan başka ilâh yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nun dur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da! İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azîm'dir O, büyüklüğü sınırsızdır." - Bakara 255, Yaşar Nuri Öztürk meali 

Ayrıca bilmeyenlere, Ayet-el Kursi duası, Bakara 255. Ayetidir. O yüzden bu ayet tanıdık gelmiş olabilir mi? İnanmayanlar bir kıyaslasın. Kaynak

Ve elemanlar, aksini Kur'an'dan birebir ispatladığım Peygamber şefaatini kendi sitelerinde sorularında bakalım kimi yanıt olarak kullanıyor dersin? Gel yavru gel. Tıkla buraya

Aaaa! Sürpriz yumurta Hamdi! İşte bunların kafası aha budur

Bak, adam Tevbe'yi övmüş diyeceksin. Eyvallah da, Allah'ın eşsiz şefkati burada insanı " İmansızlığa" sevk ediyor. Bilmem kaç kez bunu diyip " Ümmet-i Muhammed" oldum mu tamamdır nasılda Hz. Muhammed bana şefaat edecek, ki etmeyecek. Vatandaş öyle sanıyor. Her haltı yapalım, nasılsa " Torpilimiz " var kafasına çıkıyor birebir! Heh, anlatmaya çalıştığım bu. Şüphesiz yüce Allah'ın affında sınır yoktur ve o dilediğini affeder o apayrı bir konu. Ama kimleri " Şefaat " ile nail edeceğini Kur'an'da tarif ediyor. Buna dikkat edelim. Kendimizi sorgulayalım ve şefaate laik olmak için elimizden geleni yapalım. Gerisi de Allah'ın ilahi adaletine bırakalım. Orada çünkü bize gram haksızlık edilmeyecek.

"Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. Hardal tanesi kadar birşey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz!" - Enbiya 47

Neyse, ortalık fena dağıldı. Yazıya başlarken saat 12:30 idi, şu an 16:17, aralıksız bu yazıdayım. Dağıttık, toplayıp da vedalaşalım. 

Gördüğün üzere, şefaat yalnızca Allah'a aittir ve mahşer günü bu şefaat, Allah rızasını kazanmış kişilerin cehennemden kurtuluşudur. Son sözleri yine yüce Allah'ın buyurduklarıyla bitiyorum ;

"De ki: "Şefaat, tümden ve sadece Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi O'nundur. Sonunda O'na döndürüleceksiniz." - Zümer 44

"Allah'tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçı. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?" - Secde 4


Haydi eyvallah. 



22 Haziran 2016 Çarşamba

Çoğunluklar

Çoğunluklar... Çoğul olan safta olmak her zaman artıdır. Ya da görünür de öyledir belki. Sence nasıldır? Sana diyorum. Gel, 1 gün oldu biraz özledim seni. Sen beni ne özleyeceksin lan, benim gibi bi adam özlenir mi? Hiç sanmıyorum. Neyse, aşkımızı herkese yaymayalım sayın okuyan ehehe. Utanırım la ben.

Çoğunluk olmak nedir? Bir konuda farklı farklı fikirler vardır. Grup düşünün, 10 kişilik ve ben tek azınlığım. Geri kalan 9 kişi başka bir fikirde birleştiler. Ben ise, ısrarla fikrimi argümanlarla savunuyorum ve onlarda da argümanlarıyla bana çıkışıyorlar ve bu şekilde tartışma yürüyor. Bu doğal olan kısmı, şimdi GDO'lu kısma geliyoruz, inorganik olana yani. İnce espri oğlum, gülsene lan... Jeton geç düştü çünkü yeni uyandın, yoksa sen aptal değilsin biliyorum.

GDO'lu kısmı ise, çoğul olan kısım bir süre sonra dayanamayıp hiddetlenmeye ve kişisel baskılarını, manipülasyon tekniklerini kullanmaya başlıyor ve kişilerin bir çoğunda şöyle bir uyumsal psikolojik süreç oluyor ; Ulan acaba bunlar çoğunluk ya, ya haklılarsa?


Dediğimi ispatlayan bir psikolojik deney var ve deneyi yorumlayan psikiyatirst'in sözleri söylediklerime ve anlatmaya çalıştıklarımız en kısa özeti ve sözlerini de delillerle yorumlayacağım. Şimdi deneyimize bakalım. Aslında 2 deney var ama yorumlama sırasına da basitten karmaşığa doğru yorumlayacağım.

Birinci deney, Solomon Asch tarafından yürütülen Asch deneyi bu deney bilgisi, bu da videosuGörüldüğü üzere çoğunluğa hemen yenik düşüyor, doğruyu bildiği halde hem de. Ve o psikiyatrist'in şu cümlesine dikkat ; "İnsanların ne söylediğine inanmasak bile, yine de uyum sağlıyoruz." 

Ben sana kaç yazıdır samimiyetten dem vuruyorum ya! Aha o samimiyet bu işte. Kendi doğrularını çoğunluğa karşı teksin, azsın diye hiçbir zaman satma. O zaman ben her dediğime doğru diyeyim. Of, bak yine anlamıyorsun. Bak, Bilal'e anlatır gibi anlatacağım, iyi dinle! 

Sadece, nasıl onlar çoğunluk diye haklı değilse, sen de azınlık diye haklı konumda değilsin. Çoğunluklar her zaman haklıdır algısını her yerde, empoze ediyorlar! Hah, işte buna düşme! Çünkü çoğunluklar, zannedildiği her zaman haklı değildir. Hatta çoğunluklar, çoğu zaman bile haklı değillerdir! Aksine azınlıklar çoğu zaman daha haklıdır. Lakin, çoğunluklar işimize gelmese de bazen haklıdırlar ama, bazen. Sadece bazı durumlarda ve bazen haklıdırlar.

Örnek mi? İnsanların baş tacı ettiği Adolf Hitler mesela. Naziler çoğunlukta ve saf ırk diye direttiler, sence haklı mıydılar? Milyonlarca Yahudi katledildi.

Amerika Vietnam'a içi boş ve suni sebeplerden girdi. Binlerce ölü, çok haklı bir sebep için miydi?

Aynı Amerika, Irağın petrollerine göz dikti ve çoğunluk bunu istiyorken, sence çok mu haklıydılar? 

Suriye'ye, Mısır'a müdaheleler edilirken, Batılı çoğunluklar hep bu müdaheleleri bizzat istediler. Çok mu haklıydılar? 

En basiti, 14 yıldır bu ülkede bir iktidar ve bir " İstikrar Abidesi " var ve siyasete çok bulaşmak istemiyorum ama bu yazıda girmek zorundayım ;

Her olaylarının ; LGBT Onur Yüryüşleri, Gezi, İçki, Kızlı-Erkekli, Şiir ve Roman hepsinin temeli şuydu ; Bunları yapan bizden değildir ve biz en haklıyız. Bizim gibi olun ki, haklı olun. İktidar yanlısıyla konuştuysanız da savunmaları bu mantığa çıkar. Siz sadece %49.5 yani, 23.681.926 seçmen olarak hep siz mi haklısınız? Ya da çoğu zaman yine sadece siz mi haklısınız? 

Sorunuza ben değil, bizzat yüce Allah cevap verecek. Kimine göre de sıradan bir Tanrı kendisi. Ama bana göre en yüce, en eşsiz sanatçı, kainatın tek ve muazzam efendisi, 1400 yıl öncesinden günümüze nasıl ince dokundurmuş ;

"Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar." - Enam 116

"Doğru dinin İslam olduğunu insanların çoğu bilmez." - Rum 30

"İnsanların çoğu kâfirdir." - Nahl 83

"Ölüleri Allah'ın dirilteceğini çoğu bilmez." - Nahl 38


"Doğru ve sabit din budur, fakat insanların çoğu bilmezler." - Yusuf 40

"Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, içlerinden bir fırka ahdi kaldırıp atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çokları iman etmezler." - Bakara 100

"Ölüm korkusuyla binlerce kişi halinde yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi de sonra onları diriltti. Şu bir gerçek ki Allah, insanlara karşı çok lütufkârdır. Fakat insanların çokları şükretmezler." - Bakara 243

"Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: İyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirsiniz, kötülük ve çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırsınız, Allah'a iman edersiniz. Ehlikitap da iman etseydi, kendileri için, elbette hayırlı olurdu. İçlerinde müminler vardır ama onların çoğu sapıkların ta kendileridir." - Ali İmran 110

Bu kadar ayet yeterlidir ve meraklısı daha fazlası için Kur'an'ı okuyabilir. Meraklısına yine, Kur'an'da tam tamına "73" defa çoğunluk ayeti geçer ve hiçbirinde de, bakınız ne tesadüftür ki; Çoğunluklar haklı değillerdir. Bu da ispatı "Çoğunluk" ayetlerinin hepsinin tırnak içindeki yere tıklayarak okuyabilirsin.

İşin özü, çoğunlukta olmak haklılık getirmez tamam mı sayın okuyan. O iktidar ve çoğunluk seven arkadaş, biliyorum bana çok sövüyorsun ama gerçek bu. Ben de azınlığım diye her konuda ve her zaman, asla haklıyım demiyorum ama bu konuda buz gibi haklıyım. Oyununa çomak soktum, çomak sokmak benim mesleğim para kazandırmıyor ama geleceği var diyorlar ehehe.

Diğer deney ise, Milgram deneyi. Deneyi yapan Stanley Milgram, Asch deneyinden etkilenmiş ve deneyi daha da derinleştirip, Sosyal Uyum/İtaat ölçüsünden incelemiştir. Şu deney bilgisi, bu de videosu.

Sonundaki tespiti gördün mü? Sosyal Uyum o kadar da güzel bir şey değil ve çoğunluklar da, azınlıklar gibi, imkanı eline olunca gayette kendilerinde " Şiddet " eylemini uygulamayı oldukça hak görüyorlar ve dikkat et, matematiksel olarak haksız olan ve daha fazla " Şiddet " yapan taraf, yine çoğunluk olan taraf. Yapılan da şiddet değil, her şey rol icabı ama denek baya baya şiddet yaptığını bilerek bunu yapıyor yani. Elinde imkan olsa, en kötü ihtimal aynı değerlere kesinlikle çıkardı. 

Hayatta ki amaçlarınızdan, ideallerinizden, çoğunluklar yüzünden vazgeçmeyin. Aileniz de olabilir bu çoğunluk, arkadaş çevreniz de, eğer size doğru o doğruysa, yapın ve uygulayın! Tabii cidden haklıysanız, yoksa bir kadına tecavüz etmenin ya da masum bir insana bir şiddet uygulamanın hiçbir haklı ve geçeri yanı yoktur. 

Çoğunluklara asla mağlup olmayın ve onlar, delillerle ve mantık çerçevesinde haklılarsa çoğunluk olun. Eğer sadece çoğunluklarını kullanarak size baskı kurmaya çalışıyorlarsa, onlar %95 haksızdırlar ve o zaman, asla kendi doğrularınızı uygulayıp, yaşamaktan asla vazgeçmeyin. Mesaj ince falan değil oğlum, net. Bilal gelse çok iyi anlar bence. O derce yani. Şimdi yeniden özleyelim, sonra kavuşuruz. 

Sonuç olarak, Kur'an'a göre "Çoğunluk" olmak iyi bir şey değil çünkü bizim nesiller ve ilerleyen nesillerden de "Azınlık" cennete girecek ;

"Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler... İşte onlardır yaklaştırılanlar. Nimetlerle dolu bahçelerdedirler. Büyük kısmı öncekilerden, Az bir kısmı da sonrakilerden." - Vakia 10, 11, 12, 13 ve 14

O yüzden azınlık olmaya bak. Ayetteki "Az bir kısmı" olanlardan olmaya bak. Öperim. Haydi eyvallah.

20 Haziran 2016 Pazartesi

İntihar

Bu da derin bir mevzu, derin dediysek o kadar da değil be. Havuzun bir büyüğü işte, batarsın ama boğulmazsın ya, sadece yüzmesini bilmiyorsan boğuluyor zannedersin. Yüzmeyi bilmiyor musun? Öğretirim. Öğrenmek istemiyor musun? Tamam tak simidini ve kolluklarını gel. Oha! Onu da mı ben şişireyim! E yuh ama çocuk musun...

Tamam, cıvıklık yeter. Dozunda bırakmak gerek. intihar, yine "Yalnızlık" gibi derin ve çok konuşulmuş, çok uygulanmış bir mevzu. Ben de genelde hep düşündüm, yapsam mı? Ama yapınca elime ne geçecekti? Ne olacaktı ve bundan nasıl bir olumlu sonuç alacaktım? Ölünce acılar bitiyor mu? Hiç bitmiyor. İntihar mı edeceksin sen, etmeden bir oku derim bunları. 

Acılar bitmeyecek, arkandan daha fazla acı bırakacaksın. Ailen, kadim birkaç dostun, ya da seni tanıyanlar, mutlaka üzülecekler. Kimisi yapmacık, kimisi de gerçek o apayrı bir konu ama seni gerçekten seven birkaç kişi, gerçekten üzülecek. Ölünce mutlu mu olacaksın? Olmayacaksın, çünkü ölüsün. Ruhun başka alemde olacak, bedenin başka bir alemde ve tüm varoluş amacına uygun bir davranış mı olacak bu? Asla olmayacak. Belki kuracağın bir aileyi, bir kadının/bir adamın mutluluğunu, onların ve senin ailenden torun zevkini, anneliği/babalığı ve en önemlisi, masum bir canın hakkını çalmış olacaksın ulan! Sırf bu ihtimal yüzünden intihar eden katildir bence.

Dahası da var, gel buraya gel. Fatality çekmedim daha sana! Senin o şikayet ettiğin Stalin, Hitler, Tayyip ve Kim Jong-Un'dan gram farkın kalmayacak! Potansiyel bir diktatörsun sen!
Bana küfür etme de bir dinle önce. Ulan sen kendi acından kurtulmak için, kendi canına direkt kastediyorsun ya da kastettin, tebrikler sen müthiş bit katilsin. Veyahut kast edeceksin. Her şeyi hazırladın. Tebrik ederim, katil olma aşamasında son düzlüktesin.
Kendi acından kurtulmak için, kendi canına kıyacaksın işte. Hiç bana, " Ya ben çekip gideyim. Kimse beni çekmek zorunda değil. " masalını anlatma bu masal da tam bir aşağılık kompleksidir çünkü.

Neyse, ben sana desem ki. Gel benimle, geldin mi? La gel. Korkunçlu karı çıkmayacak, erkek sözü. Bak bu botuna basınca tüm acından kurtulacaksın ve cidden bir huzur gelecek. Nasıl olacağını karıştırma, atalar ne demiş; Üzümü ye, bağını sorma. Sorma işte madeni ehehe. Bunun da bedeli var, 10.000 insan öldüreceksin bu botuna basınca ama tüm acın bitecek, yapar mısın? Yapmaz mısın, bir daha düşün... Kendi acın, sonsuza dek başka acı yok bak, huzur var bak sadece. Afedersin ama dörtnala yapacaksın! 

İntihar hakkında, ufak bir replik ile bitirmek istiyorum ve bu konuda da düşün, düşün ki senden adam olsun ehehe. Repliği ilk bulana da, filmin kendisini izlesin ödül olarak. Sponsor bulunca ödülünü bizzat vereceğim söz.

" Bazen ölürsün. Bazen ölemezsin. Bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin. "


17 Haziran 2016 Cuma

Yalnızlık

Çok şey yazıp çizildi hakkında ve hep daha da yazılıp çizilecek. Bir de benden dinleyin demeyeceğim. Gel, bir de böyle bak diyeceğim. Kısa ve öz olacak, rahat ol. 

Yalnızlığı iliklerine kadar hissetmiş bir adamdan, kadından daha iyi kimse anlatamaz ulan! Anlatamaz, onun dediklerine itibar etme. Bana itibar et. Yıllardır ruhum yalnız, yıllardır sırf bu yüzden ağladım.

O yüzden bana inan, pişman olursan okuduğuna gel suratıma sıç ama pişman olacağın bir yer bulacağını sanmıyorum. Narsistlik, özgüven falan değil. Başka türlü ikna olmuyorsun! 

Yalnızlık, kendisiyle çelişen bir şey dersem, ne diyorsun la bebe sen diyebilirsin içinden. Dersen, öğrenmeye başlıyorsun demektir. Bana bak şimdi. Sana somut örnekler vereceğim ve hayattan, hatta benim, senin ve alayımızın hayatından örnekler bunlar. 

Yalnızlık, insanları ve ruhları yalnız bırakır ama kendisi asla yalnız kalmaz. Hatta kendisi yalnız kalmadığı gibi, yanına başka arkadaşlar ekler her gün şu içi boş ve her şeyin ilüzyonlardan ibaret olduğu hayatta. Yalnızlık, adıyla çelişiyor ulan daha kendisi! Ama sana da kimse kollarını açıp, gel, gel ve bana sarıl demiyor. Sen de haklısın.

Yalnızlık öyle bir şeydir ki; Eline cam batar, yanan sobaya elini değdirirsin, dizin kanar, ya da kalbin acır. Belki teksindir, ya da günümüzde genelde herkes yanındadır. Ama o acıyı sadece sen hissedersin. Hiçbiri seninle acıyı paylaşmaz, paylaşamaz. Acını hissedemezler bile, işte budur yalnız olmak. Hatta bu bildiğin, kalabalıklar arasında yalnız olmak.

Bu yüzden çekilmezim belki de, realite bakıyorum ya ondan sanırım. Yalnızlık hakkında fazla yazmak hiç kimseye yakışmaz. Kısa ve öz olmalı. Uzun yazan ya hiç yalnız kalmamıştır, ya da yalnız kalmıştır ama sizi yalnızlığına ikna etme çabasındadır. Delil arama kaygısına dalar gider. Benim öyle bir kaygım yok, Allah biliyor.

Aslında hepimize Allah yeter de, bazen kullarına da muhtaçız. Sağ boşluğunu de bir kalp ile, yatağın yarısını da sıcak tutmakla, ağladığında şefkatiyle ve varlığıyla var olacak kuluna da muhtacım biliyorum. Ama sen de yetiyorsun, sen olmasan zaten şimdiye yazıyor olmaz, intihar etmiş olurdum. Zaten birazdan sana geleceğim, namaza. Orada konuşuruz bunları, ben de seni seviyorum. Senin beni sevdiğin gibi sevemesem de, öyle sevmeye çalışıp, sevgine laik olmaya çalışıyorum. 

Gitmeden, Adile Naşit. Doğum günün kutlu olsun anaç kadın, hepimizin bir diğer annesi ama o da bizden, kalbi hep yalnız kaldı. Çünkü 14 yaşında, hem de bugün, kendi doğum gününde, turnedeyken, kaybettiğini biliyor muydunuz? Hiç öyle; Ama milyonlarca çocuğun sevgisini kazandı gibi salakça yaklaşmayacağım. Pedofili olmanın hiç gereği yok. Ama arkasından daha güzel şeylerle anıyorken, yüreğinin büyüklüğünü de yeni gördük. Ölüyle konuşulmaz ama sen yine de kusura bakma. Suratımıza tükürsen de haklısın ama sen acını içine gömdün ya yaşarken, Allah razı olsun ve Allah sana gani gani rahmet eylesin.

Son söz, politik duruşunu sevmesem de, oyunculuğunu ve şairliğini sevdiğim, iyi yürekli olan Yılmaz Erdoğan'dan gelsin, bu söz hep benim ağlaklığımı yargılayanlara, yalnızlığımı anlayamayacak oluşunuza, niye fazla gülmüyorsun diyenlere, beni anlayamayanlara gelsin;

"Adam gibi hüzünlerdir oğlum adam eden adamı. Unutma oğlum, ağlamayı bilmeyenin, kahkahasından bir bok olmaz. "

1995, Otogargara adlı Tiyatro oyunundan bir repliğidir. 





15 Haziran 2016 Çarşamba

İfade ve Eleştiri Özgürlüğü

Bu kez biraz bekledim. " Para mutlu etmiyor " yazısını da biraz ertelemek istedim. Çünkü ondan çok daha önemli bir mevzu var. Gün geçtikçe önemi artan bir mevzu. Sosyolojik olarak da fazla çöküşe ve narsizme hizmet eden bir mevzu, ifade ve eleştiri özgürlüğü. Hani şu herkesin ağzında damla sakızlı, böğürtlenli ya da mango aromalı sakız olan. Sen hangisinden seviyorsan ondan işte canım benim, sakızın aromasına takılma sen, sakız en nihayetinde ya çiğneyip tüküreceksin, ya da yutacaksın. Ben genelde yutuyorum. Neyse, sakız muhabbetini keselim.

Hepimiz, her şeyi, dilediğimiz argümanla ve dilediğimiz gibi eleştirebiliriz değil mi? Mesela benim yazılarım. İstersen öv, ister söv. Bu benim adıma hiç problem değil de, çoğunuz adına oldukça problem ve yine çoğunluğu karşıma aldım. Dededen bu meslek bize de, şu an bana göre hobi ehehe. Bu konuda insanlar istisnasız 4 kategoridedir ve herkes bu dördünden birindedir. 5. Seçenek diye bir olay yoktur. 

1- " İşime gelmeyen her şeye söverim ben birader. "

Bu tip herifler, kadınlar. Harbiden ağza kürekle vurulasıdır. Tamam kadına şiddete hayır ve kadına da yastık atalım. Ama kürek metafor zaten, oraya takılma. Sizi de seviyorum feminisitler görüldüğü üzere, aşkımız karşılıklı olsun ehehe. Neyse, çok cıvıdım.

Bu tipler, genelde oturduğu yerden ; Herbokolog olurlar. Ben öyle diyorum. Herbokolog demek, her şeyin, en iyisini bildiğini iddia edercesine eleştiri ve yorumlarda bulunur ve karşı tarafın argümanına asla saygı göstermez, haliyle eleştirine saygı göstermediği gibi " Slkn sn bi kere tmm mı cnm .s " tarzı aptal tepkilerle, eğer kişi erkekse o an size penisiyle yapamadığı her haltı çenesiyle rahatlık yapacak küfürleri savuşturur. O küfürleri eden dişi versiyonlar da mevcuttur maalesef. 

Bak suratına tokatladığım, bak aduket çektiğim, bak la bak bi. Senin çene varsa, herkesin var. Benim de, Ahmet'inde, Elif'in de, Mehmet'in de, Selin'in de. Hepimiz dilediğimiz şekilde seni ya da olayları eleştirme ve ifade edebilme hakkına sahibiz. Önce bunu kafana kazı çocuğum. İkinci ders ise, maalesef senin bildiğin her şey doğru değil. Hatta ve hatta, doğru zannettiklerin genelde yanlış çıkacak. Bunu da hazmetmeyi öğren, yoğurt ve ayran sana tavsiyemdir. İyi gelir hazımsızlığa bunlar. Üçüncüsü, küfretmen ya da eleştirdiğin şeyi hakaret ile, üste çıkmak gibi aşağılık kompleksiyle yapılan her sözün, inan seni daha aciz ve salak gösteriyor ve haklı olduğunu ispatlamıyor. Psikolojik şiddet de, yüzyıllardır hiçbir şeye derman olmadı ve olamadı. Hatta bu tipler fiziksel şiddet göstermeye de en meyilli tiplerdir. Karşındakini dinleyeceksin ve saygı göstereceksin. Özgürlükse, herkese özgürlük canısı. Bak sana sütaş ayran aldım, iç soğuk soğuk. İyi gelir. Oruç musun? Dolaba koydum, iftarı onunla açarsın artık. Sütaş'dan da para talep ediyorum, o kadar reklam yaptık ehehe... Bu şakayı anlamadıysan, iftarını açıp öyle oku moruk.

2-  Eleştir ama bana küfretme 

Oldu canım. Bir de üstüne sana bir demet papatya vereyim mi? Rahmetli Can Yücel'in davasında dediği gibi ; Bizim köyde göte göt denir hakim bey.

Kimisi öyle işler ve öyle yorumlar atıyor ki. O yorum harbiden bir beyinden çıkmış olamaz.
Ben misal bu tiplere direkt sövmesem de çok kibar yorumlar atmıyorum ve de kinayeli olarak ifade ediyorum açıkcası reel ve sanal hayatımda. Tepki ; Ayn sen ne edepsizsin be!
İlla edep arıyorsan, ben de edepin kralı var. Sana oldukça da edepli yaklaşıyorum. Çünkü edepsizlik, tavırlarla olur laflarla değil. Dürüst olmayan bir güzel yorum, dürüst olan kötü bir yorumda daha iyidir diyorsun ama tam tersi. Çünkü herkes herkesi bu devirde yağlayabilir. Gerçek hayatta da genelde menfaat ilişkileri olduğu için bunu görüyorsun ve bunu iyi sanıyorsun ama değil! Çünkü atalar demişlerdir ki ; Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Beni de bu yüzden pek sevmezler her ortamda.

En dürüst insan değilim, arada illa ki yalan söylüyorum. Çünkü hayat, yalan söylememene izin verecek kadar hiçbir zaman mükemmel değil ve de olmayacak. Neyse saptırmadan devam. Dürüst olan insanı az bulursun. Dürüst olan insan, senden bir çıkarı olmadığı için
 seni eleştirir ve söve söve de eleştirir. Bundan ders almalısın ve dildeki o " küfürlere " takılmamalısın. Çünkü seni geliştirmek istemese, senden menfaati olur ve bundan faydalanmak ister. Faydalanan insanlar da genelde kelimeleri seçerek yorumlarını yaparlar ve sen de " Beğenilme " kaygından ona inanırsın ama inanma. Saf olma bu kadar! Çıkarı olan her arkadaş ve tanıdığın yorumunu 10 kere düşün ve bir şey yazıyorsan ve bunu ben gibi, haydi okuyun ve yorumlayın diyorsan. Küfre de açık olacaksın, her eleştiriye de açık olacaksın.

3- Eleştirmek için Eleştirenler

Bu da başka dövülesi bir mevzu. Ama buna fazla değnimeyeceğim, çünkü belli yani. Entellektüel havası vermek ve Pelin'i yatağa atmak isteyen tipler bunlardır. Hiçbir boku bilmez, bilir ama 2 satırlık bilir 99999 satırlık bilgiyi. Onu da millete ve Pelin'e pazarlar ve der ki; Bak ben entellektüelim zaten. Survivor mı, o ne ya? Evet ben de jazz, belgesel, hmm. Yersen, Alexis Texas ve Lisa Ann dersem anında bilirsin ama! Bilmeyenlere, ikisi de taş abidesi pornostar ablalarımızdır ve iffetli kadınlardır ehehe. Pelin yemez oğlum o ayakları, bir kadını etkileyeceksen adam gibi öğren onu da Pelin için değil, kendin için öğren! Gerçek kişiliğinle etkile ve sen, eleştirmek adına hiçbir boku eleştirme. Adam gibi okumasını, öğrenmesini ve dinlemesini öğren. Gerçi bu tipteysen okuduğumda eminim delirdin ve sinirlendin, sinirlen zaten oğlum elinden başka bir halt gelmesi varken, anca sinirleniyorsan senden 2 dakikalığına adam bile olmaz. O Pelin de bu yazıyı okuyacak, ayık ol.

4- Eleştiri Sevenler 

Gel sarılacağım sana. Bendensin! Ben ve nadir azınlığın olduğu gruptur. Eleştirinin her türlüsüne açıktır. Çünkü eleştirinin, velinimet olduğunu ve empati yeteneğini geliştirdiğini, objektif bakabilmeyi ve başka insanların fikirlerine de açılabilmeyi keşfetmiştir. Bir nevi bu devirde Da Vinci'nin şifresi. 

Dikkatli okuyan diyecek ki, nerde ulan İfade kısmı. Hep eleştiri de eleştiri. Gel ulan öpücem seni, cancağızım benim.

İfade özgürlüğünü, 4 gün sonra olacak olan ; 19 Haziran 2016 LGBTİ yürüyüşü üzerinden değerlendireceğim. Let the game begin!

Öncelikle, kim nerede, facial cumshot, deep throat, roleplay, threesome, gangbang, handjob ve blowjob yapıyorsa beni germez. Hepsi farklı sevişme çeşitleridir bilmeyenlere. Google var araştırıp tam anlamlarını da görebilirsiniz. Beni ilgilendiren, ifade özgürlüğündeki dozdur ve samimiyettir.

Karşı olanlardan başlayalım; Evet koçum Lut kavmi var biliyoruz. Ama orada, cezayı Allah kesiyor, sen değil bu birincisi. İkincisi, sana giren ve çıkan bir şey yok, sapkınlıksa sapkınlık kendini ve kızını, oğlunu iyi yetiştirdikten sonra problem olmaz ve onlar eğer Lezibyen/gay mutluysa öyle bırakmalısın. Her koyun kendi bacağından asılacak senin ve benim inancım olan Müslümanlığa göre, kimse kimseye o gün fayda göstermeyecek. 

Ayrıca sen fena ikiyüzlüsün bir yavşaksın. Harbi ağır yavşaksın, arınamazsın sen. Karaman'da 45 çocuğu becerirlerken neredeydin? Cansel ve Özgecan tecavüz edilirken, kadının biri gece üçünde tecavüze uğrarken, bebeklere ve çocuklara tecavüz edilirken, onlara tacizler edilirken neredeydin be şerefsiz! Yoktun piyasada. 

Hatta senin ataların Osmanlılar var ya, onların çoğu ; Oğlancıydı yani Gay'di. Sindirmesi zor mu? Sana da koli koli Sütaş Yoğurt aldım merak etme ve ben belgesiz, boş konuşmam sinirlenen delikanlı. Al da kendin gör. Şu bir, şu iki, şu üç, şu da dört. Umarım yeter sana bunlar. Lapa lapa sıçarım işte böyle suratına. Yeniçerinin her birinin özel bir erkek cariyesi bile varmış gördüğün gibi, çok öve öve bitirmediğin Osmanlı. Hani bil istedim.

Hatta senin o Osmanlı ataların hem eşcinsel hem de pedofili gördüğün gibi. Sakal ve bıyık çıkınca, oğlan cazibesini kaybediyormuş. Hepsi değil ama bir kısmı pedofili ve neredeyse hepsi gördüğün gibi eşcinsel. Hangi atalardan bahsediyorsun sen ulan? Bunlarsa, ben bunlardan senin zihniyetine göre; Daha delikanlıyım koçum.

Kaldı ki, evdeki karın ya da sevgilin sana vermeyince, kapalı perdeler arkasında parasını verip sen bu Travesti hatunları nefes nefese çok güzel siktin hatta onlara zaman zaman, verdin. Şu travestiler konuşsa bir var ya, o zannettiğin ağır abilerin onlara nasıl verdiklerini görsen bir. Ben demiyorum bazı travestiler gizli kimlikle nette yazıyorlar oku. İşinize gelince o " Lut kavminden " gelen hatunları beceriyorsunuz ve becerirken " Aşkım, prensesim, kadınım, sevgilim. " diyorsunuz ya! İki gusul abdesti ile temizlenmez oğlum o, Müslümansın ya sen, bunun mahşeri var aslanım. Bir hatırlatayım dedim. Kapalı perde arkasında alayınızın ne boklar yediğini biliyorum. Kusura bakmayın ama LGBT bireyleri sizden kat be kat daha vicdanlı, daha delikanlı ve daha güzel insanlar.

LGBT'lilere ve onları savunanlara; Özgürlüğü temsil ettiğiniz için size minnettarım. Lakin bu sizde bunu adam gibi yapın, sokak ortasında soyunmak nedir ulan ya? Hatta oral seks yapıyor hatunlar harbiden birbirine, tamam eğlenin, dans edin, kutlayın, şarkılar söyleyin de, bu da harbiden abartı. Özgürsünüz ama sadece siz özgür değilsiniz. Biz soyunsak ne olacak, oldu o zaman hep beraber sokaklarda sevişelim. Kim kime, dum duma olalım. Mahremiyet denen bir olay var, duvardan götünü ayırmadan bir milletiz bir de biz üstelik. Tepkinizi mizahla, neşenizle, kahkahanızla ve şarkılarınızla, güzelliğinizle ortaya koyun. Yüreğinizdeki güzellikleri saçın, cinselliğinizi ve bedenlerimizi metalaştırmayın! 

Nacizane benden bu kadar. Sonuna kadar okuduysan, akşama iftar var. Oraya bekliyorum seni. Haydi eyvallah. 

12 Haziran 2016 Pazar

Kendini Değerli Hissetmek İçin

1 günlük tatil yaptım da geldim. Blog az daha kitlesel hale gelsin, devlet memurluğu sistemi yapacağım. 2 Gün tatil yapacağım, benim de hakkım oğlum makale okuyup oyun oynamak. Azıcık da uyumak, biliyorsunuz ben de çok mümkün değil. Kaldı ki, saat 05:10'de yatıp, 11:25'de uyandım bugün, ne uyku ama değil mi?

Her neyse, boş muhabbeti geçelim. Onu hep yaparız. Dün ve gece 2-3 saat ve bugün'de 1 saat kadar, bazı sitelerden okudum. Bazısı halen sekmede açık olarak ve okunmuş olarak durmakta. " Kendini Değerli Hisset " yalanı. Ne güzel yalanlar var, az onları ifşa edeceğim.

Onlar üzerinden yorumlayacağım ve elimden geldikçe kendime hakim olup küfretmemeye çalışacağım len, söz! Ama arada söversem de mazur gör vatandaş, samimiyetten sövüyoruz şurada. Dost meclisi be burası.

Şimdi 1. yazımda 2-3 örnek vereceğim. Çünkü sizleri ve beni feci salak yerine koyuyor. Sizi yer mi bilmiyorum çoğunuz yer gibisiniz. Ama ben gibi çekilmez ve depresif bir herifi yemez. Yer gibisiniz dedim aranızda illa ki katılmayanlar ve ben gibi düşünenler olsa da, hayatınızı o yazıdaki gibi yaşıyorsunuz. Sosyoloji'ye bol bol selam çakacağım bu yazıda ekşi sözlük yazarı tadında da girizgah oluştuğuna göre, dalalım artık...

1. İfade ; İnsanlar neden başarılı olmak istiyor? Mutlu olacaklarına inandıkları için. Peki mutlu olmak en çok hangi histen geçiyor? Değerlilik. Birileri bize değerli olduğumuzu hissettirmeli veya biz değerli olduğumuzu kanıtlamalıyız, bilinçaltına ve egoya göre. Aksi halde ya çevre ya da kendimiz tarafından değersiz ilan edileceğimizi sanıyoruz. 

Armut gibi ofsayttasın be hocam, yuh ama! Ulan bu kavrama göre sen zaten baştan değersizsin. Çünkü sana değer kıstasını belirleyen şey, ne kişiliğin, ne de karakterin, sadece başardıkların! Ne kadar başarırsan, o kadar değerlisin! Kariyerin güzel olunca da iş performansın, ne kadar firmaya para kazandıracağın değerli olacak, varlığın değil. Seni o kriterlere değerlendirecek herkes ya sana gram değer vermiyor, ya da sana eksik değer veriyor. Sana gerçekten değer veren birisi, başaramadığında yanında olandır ama biz insanoğlu nankörüzdür. Başaran ve güçlünün yanındayız %99. Kimse kalkıp kendini kandırmasın.


2. İfade ; Değerli olmak ne demek diye hiç düşündünüz mü? Kime göre? Hangi şartlara göre? Hangi zamanda ve hangi durumda değerliyiz? Değerliliğin bir ölçütü, bir sınırı, bir azamisi veya asgarisi var mıdır? Neden durmadan başkalarından onay almak için çırpınıyoruz? Neden tek ve basit gerçeğe bir türlü inanamıyoruz? Neden kafamıza sokamıyoruz? Biz, sadece şu anda, olduğumuz yer ve zamanda, olduğumuz kişi olarak zaten değerliyiz. Kim için mi? Öncelikle kendimiz için ve daha da öncelikle Tanrı için değerliyiz.

Son cümle hariç, gerisi gene yalan! Baştan başlayalım. Değerlilik, güzellik gibi her insandan insana farklı boyutları, farklı bakışı, farklı limitleri ve farklı reaksiyonlara gebe bir kavram. Yani, öznel bir yargıdır. Objektif değil, subjektif değerlendirilir. Başkalarından onay almak adına çırpınıyorsun kendini iğrenç ve aşağılık bir kompleksi var çoğunluğun! Evet canını acıttım belki ama var! Başkalarından " Aferin " almak için hayatında kaç takla attın bir düşün. Annen, baban, öğretmenin, lisedeki hocaların, üniversitedeki hocaların, hayatına giren dostların, sevgililerin... Alayından takdir görmek istedin. Hayatının tamamında olmasa da, bazı kısmında onlar tarafından " Onaylanmak/tasdiklenmek " bal gibi de istedin. Olduğun zaman mı değerliyim? Hassiktir demem lazım artık burada. Madem değerliysem niye bana Tesla muamelesi çekmiyorsunuz lan, dehayı harcıyorsunuz ulan ehehe...

İnsanı mutlu etmek adına bu kadar yalan olur mu lan! Hepimiz değerliyiz, hepimizin de Einstein, Tesla muamelesi görmesi lazım. Çünkü onlar da zamanında, bir şey ürettiklerinden değil, var oldukları için değerliydiler ve şu an ben, hepimiz var olduğumuz için değerliysek bu mantığıa göre hepimizin Tesla değeri görmesi lazımdı. Teorik olarak ve Sosyolojik olarak realite'ye dökülmesi imkansız bir yalan yani. Kusura bakma da olduğum kişi olarak kimse bana değer göstermiyor ve göstereceğini de sanmıyorum saf bir sevgi haricinden bu imkansız çünkü. 

Son cümle doğrudur, çünkü yüce Tanrı, Kur'an-ı Kerim'de bize değer verdiğini defalarca açık-beyan ayetlerle belli etmiştir. Değersiz olsak, koskoca alemlerin efendisi de bizim gibi götü başı ayrı oynayan varlıkları yaratmakla hiç uğraşmaz ve eminim daha mükemmel işe kanalize olurdu. Her şeyin efendisi ulan bu, o bile bizde ısrar ediyorsa, demek ki onun için çok değerliyiz. Çünkü, seninle sonuna dek, bazen olmayacağını bile bile dahi kim uğraşır ulan başka! 

3. İfade ; Bunun farkında olmayan insanların benim için düşündükleri sadece kendi içlerindeki huzursuzluğun bir yansımasıdır. Kendilerine çok değer verir gibi görünür bu kişiler. Ama aslında kendilerini çok değersiz hissettikleri için başkalarına da böyle hissettirmeye çalışırlar. Bu her zaman böyledir. Bana inananın. Siz siz olun önce kendinize değer verin, engellerden arının, kendinizi bir keşfedin. Bakın bakalım bir daha başkalarının lafı sizi kötü hissettirecek mi?

Evet. Farkındayım ve gene kötü hissettiriyor. Çünkü sen bunu yazan Aslı hanım, 100 Polyanna gücündesin! Heh, kusura bakma canım ama bana hayal satamazsın. Bana Realite ile geleceksin ve bilenler bilir, zaman zaman Varoluşsal Depresyon'um azabiliyor benim. Tüm belirtilerine de sahibim ve bu tip, ben gibi insanlar her haltın sorgulaya sorgulaya daima farkında olurlar ve neden böyle değerli olmanın zorluğunu bilirler biliyor musun? Farkında oldukları için. 

Farkındayım ben, bana yediremezsin şunları. Çünkü ne yaşadığınız hayat, ne de olaylarınız, genelde sizi değerli ve mutlu olmanıza izin vermediği gibi, aksine sizi depresyona ve hatta intihara bile sürükleyebilir. Senin karnın tok demek ki, ama benim değil maalesef. Neyse, kendini değerli hissetmek için, mutlu olman yeterlidir. Nasıl geldiği de çok önemli değildir. Çünkü çok basit bir matematikle ; Kendini mutlu ve huzurlu hisseden insan, başarılı insandır kendisine ya da topluma göre hiç fark etmez bu. Başarılı insan da, kendimi daima üretken ve verimli hisseder, verimliliğiniz de mutlaka birileri tarafından illa ki takdir görecektir, takdir edilme duygusunu da size değerli olduğunuz ve öneminizi aşılayacaktır. 

Kısacası, yol hafif uzun da olsa; Mutluluk = Değerli Hissetme 

Benim mutsuzluğum için ciltlerce kitap serisi gerek de az özet geçeceğim. Çünkü toplum sosyolojisi, asla mutluluğuna müsaade etmez. İnan bana, yeni bir sevgili mi yaptın hemen kankaların başlar "Ya kanka bula bula bunu mu buldun!" Ya da, bir şey üretirsin onu beğeniye sunarsın büyük bir heyecanla nasıl olmuş dersin ve alınan cevap "Şeyim gibi olmuş ama afedersin ama..." Ya a bir konuda başarılısındır ve herkes yeteneğini görüyordur ama ailenin tepkisi "Ya önce bir üniversiteni bitir sonra onu yaparsın. / Bırak bu işleri eğitimine önem ver." 

Örnekler daha da çoğaltılabilir bazen en yakınları, bazen de sıradan arkadaşın, bazen yolda tartışmaya girdiğin ve asla bir daha karşılaşmayacağın bir insan, inan bana bunların hepsi mutlu olmana debelenmez ama hepsi düşündüğünde farkedeceksin ki, iyi niyetli olsalar bile seni mutsuzluğuna en çok neden olanlardır. Çünkü sen onları seviyorsun ve değer veriyorsun. Bir insanı en iyi değer verebildikleri üzer. O yüzden de deriz ya ; Düşmanımdan çok dostumdan korkarım diye, işte bu yüzden.

Çoğu sitelerde de ; MUTLULUĞUN YARISI SENİN ELİNDE ! 

Buradan bir hareket çektim ama size geldi mi dostlar, neyse gelmesin, ayıp bir şeydi yaptığım zaten. Sinem Kobal bile yapmış geçen, ben yapınca mı ayıp ulan insansızlar ehehe. Neyse, bir de olaya bilimsel bakalım Minnesota Üniversitesi bunun araştırmasını yapmış ve onu da geçen okudum bakalım, Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak nasıl analiz etmiş ;

Mutluluğun %48'i genlerimizden geliyor. %40'i etkisi bazen uzun sürmeyecek olan olaylardan, %12 Aile, İnanç Bağı, Arkadaşlıklar

Araştırma detayına internetten ulaşabilirsiniz. Yazı daha da uzar ve sizi bayabilir diye koymadım. Üstelik yazıda " Para mutlu etmiyor " gibi çok doğru bir analiz de var. Paranın mutlu etmediğini yarın ki yazımda yazacağım. 

E hani benim %50 payım be Polyanna şekerlerim? Ne oldu o payıma? Ulan sadece %12'sini direkt etkim var! Kalanına direkt etkim yok. Olayların da ancak %30-35'ine etkim var o da dolaylı etki, kişiye nasıl yansıdığına bile sonuca dönüşüyor. 

Sadece %12 bize düşen pay. Çünkü Aileni seçemesen de, Dini ve Dostluk tercihlerini rahatlıkla sen yapacaksın. Aslında bu durumda Her birine %4 verirsek, bize düşen %12 değil lan, %8. Duydun mu çocuk, %8 sadece! 

Kalan %42'yi kuşlar yemiş... Realist olun ki, mutsuz olsanız bile mutsuzluğunuz anlamı olsun ve eğer bu koşullarda mutlu oluyorsanız da işte o zaman çoğunluk gibi sığ ve içi boş değil, dopdolu ve dibine kadar mutlu olursun. Amme hizmetimizin sonuna geldik, çıkışta şapkamı bırakıyorum artık 3-5 ne atarsan kabul. Hiç atmazsan da çayını iç de öyle git lan, boşuna ocağı yakmadım herhalde ama 3-5 at ki, o sana daha çok çay olarak dönsün. Haydı kal sağlıcakla ve realist ol artık. Ol ki, bari sen sığlaşma bu gerzek toplum arasında. 


10 Haziran 2016 Cuma

Çıkarsız İyilik

Koğuş naber? Ben geldim. İyi olun, değilseniz de bana kanalize olun, iki kafanızı dağıtacağım gene. Dinç değilsen de, sonra gel yavrum. Sınırsız çay ve yemek ikramı var. Canın isteyince gel, kasadan fişini al yeter. Fişe takılmasana sen, o sembolik! Amme hizmeti yapıyoruz burada, nasiplen işte. 

Çıkarsız İyilik yok dersem sana, ne dersin? Kocaman bir kiminiz ; Hassiktir, kiminiz de " Hadi ulan! " dersiniz, ama öyle gençler. 

Sosyolojik açıdan da, teolojik açıdan da bu mümkün değildir ve yapılan her " iyi " olarak adlandırılan her harekette, şahşi bir menfaat yatmaktadır. Çıkarsız iyilik yapamazsın başka bir diyişle, mesela.

1- Bazı Ateist dernekler, bazı dini topluluklar mevcuttur. Ya da bir engellilere yardım gecesi düzenlensin. Hiç fark etmez. Üçünü de " 1 " numara adı altında yorumlayacağım. örneklerden Zıt kavramlardır ama mantığı aynıdır iyi dinle beni, bak, dinlesene. İyi hadi git kahveni al da gel. 

Aldın mı? Almışsındır bence de yani, bir zahmet! Ne diyorduk.

Örnek verildiği üzere birtakım kuruluşlar ; iyilik yapmaktadır neticede.

Ateist dernekler karın doyursun mesela, dini topluluklar eğitim imkanı ve bursu versin, diğerleri de gecesinde para toplayıp yardım yapsınlar. Bunlar çıkarsız iyilikler mi zannediyorsun. E iyi sana, sen hep böyle " zannet " oldu mu çocuğum?

Bana surat asma da, iyi dinle şimdi.

Ateist derneklerin ne çıkarı olacak diyorsun değil mi? Çıkarları şudur. Bak biz Tanrı'ya inanmıyoruz, ama çok iyi insanlarız. Fakirleri doyuruyoruz ve gör bak, " Din olmadan da çok iyiyiz. " temasıyla kendi propagandasını el altından yapmaktır bu, saf iyilik değildir. Madem beklentileri yok, sayfalarına girip bakınız. Niçin her yerde boy boy fotolar atarak " İyiliklerini belgeleme " çalışmasına giriyorlar? Bu yüzden işte çıkarları için ama gidip suratlarına söylesen ; Sen iyilikten ne anlarsın ki cevabını alırsın. 

Dini topluluklara gelelim, onların çıkarı alenen ortada. Çocuk büyüyünce, bizden olacaksın ve bizim şekillendirip " Yamadığımız Din'e " itaat edeceksin. Eğer biz suç falan işlersek de, geldiğin mevkiye sayemizde geldin. Ona göre, hep bizi toplumda iyi göstereceksin. İmajı vardır ve kurum da çocukları " Çıkar(!) " gözetmeyip okuttuğundan aslında " Bakın dini topluluklar hep Allah rızası için çalışır " imajını empoze etmektir. 

Son olarak da, özel bir gece düzenleniyor ve 10 engelli kişiye akülü sandalye alınıyor. Eyvallah, güzel iş. Ama niye gecenin masraflarından sakınıp da, 30 tane daha sandalye alınmıyor? Çünkü o geceye katılan her insan ve bağışa davet edip sembolik " 3-5 Bin TL " koyan herkes, ister sanatçı, ister iş adamı, ister yönetmen, ister senarist ve ister yapımcı olsun hiç fark etmez. Çıkar, çıkardır! Hem maddi, hem manevi üstelik buradaki çıkar!

Maddi boyutu ; Filmi çıkınca " Aaa bunlar iyi insanlar. Hadi onların filmine gidelim, en azından onlara para kazandıralım. " gibi temalardan gişe yollarını yaparlar ya da dizileri çıkınca " Aaa bu oyuncu iyi herif be, izlenecek başka bir bok yok. Onun dizisini izleyelim. " 
Manevi boyutu ; Maddi boyutu oluşturan boyuttur da budur. Akıllarda insanlara " Bakın ben hayırseverin, ben çok iyiyim. Ben çok duyarlı bir vatandaşım. " imajı çizmektir ve deyim olarak " Göze sürme çekmektir. " Duyarlıyım, ben iyi birisiyim olarak hem kendi vicdanını bu sürmeyle rahatlatma zannederek, bastırır. Hem de başka insanlara da iyi imaj çizer, aslında 1 boyuta, 2 adet manevi çıkar vardır. Birisi tamamen şahsidir, diğeri de şahsidir ama bunu nakite çevirir.

Her şeyin temeli, her birimizin kendi inancıyla olan ilişkisidir. Mesela ben kendimden örnek vereceğim. Ben Müslüman ve Kur'an'a inanan, Rabbine teslim olmuş ve alemlerin Rabbinin dinine elimden geldiğince talip ve laik olmaya ve de olabilmeye çalışan birisiyim ve yaptığım her eylem " çıkar " a dayalıdır. 

Çünkü benim çıkarım da Allah'ın rızasını ve Onun eşsiz şefkatini, merhametini kazanma ona kul olmayı çalışabilme, onun rızasını kazanarak, onun cennetine hak elde edebilme çıkarıdır. En basit bir Allah-Kul inancında tıpkı Ateist derneklerin " Din olmadan iyiyiz " boyutunda manevi çıkarı varsa, her birimizin de aslında çıkarı var. 

Senin farkın ne, bir " Sen mi Akıllısın ulan angut? " diyeceklerde ; Ben çıkarsız iyiliğin olmadığını bilenlerde ve yaradılışıma dayanarak asla çıkarsız iyiliğin olmadığını fark-edenim. Dini konuda olan en vicdanı ilişkim bile çıkara dayanıyor. 

Çıkarsız iyilik, düşününce de fark edeceksiniz ki, mümkünü olmayan bir kavramdır. Çünkü her birimiz, çıkar adına niyetlenmesek bile, işin derininde bizi çıkarımız ya da çıkarımız orantısında kuşkusuz bir beklenti bizi bekliyor olacaktır. Örnekleri çok rahatlıkla ; kadın-erkek, iş mevkisinde yükselme'ye de eğriltmek mümkün ama onları çoğu kişi bilebiliyor. Ben, başka bir noktadan ve başka bir pencereden bakmaya çalıştım. Bu da klişe oldu gibime geliyor ama idare edin lan, kendi çapımda üretiyorum işte. 

Haydi eyvallah. Kısa olacak demedim ama kısa oldu, mesajı alın siz.