3 Şubat 2017 Cuma

Risale-i Nur ve Tasavvuf Tehlikeleri 1

Herkese selamın aleyküm. Bu yazı çok uzun olacak sanıyorum ki, bu yazıyı okurken biraz sabırlı olmanı dileyeceğim. Çünkü bu tehlike feci büyüyor. Görmekten bile tiksindiğim bazı youtube kanalları var ; Sözler Köşkü, Hayal Hanem, Çay House gibi. Bakın bu çocukları çoğu soruya hem yanlış, hem de şirk dolu cevap vermekteler. Ellerinden tutan abileri iyi besliyor işte, reklamlarla bir anda 200 bin, 300 bin gibi muazzam rakamlara ulaştılar ve videolar hep lüks, son kalite ekipmanlarla oluşmakta. Montaj ve video kapaklarının dahil profesyonel hazırlandığını anlamayan bir kişi bile bilebilir benim gibi. 

Her neyse bu arkadaşlar lafta "Şahıslarını" önemsemezler ama Instagram'da boy boy selfielerini paylaşırlar ki hem burada bir riyakarlık var, hem de yüzüne gülüp arkasından hançerleyenler var ya, heh bunlar onlar. Bunun nedenini de anlayacaksın yazıyı okudukça, Risale-i Nur'u okuyup iman etmişler eminim beni karalayacaklar ve binbir iftira yiyeceğim. Sempatikçi ve ılımancıları da "Gel bizim ekibe 2-3 gün vakit geçir." diyecekler de hayatımda o tiplere 1 dakikamı bile vermem. Çünkü boşa giden zamanın telafisi yok. Yazıya girişmeden evvel bu yazıda daldan dala atlayacağım bazen, eksik parçaları kafanda kendin birleştireceksin, ben yine de eksik bırakmamaya gayret göstereceğim ama kalırsa da amme hizmeti belli yere kadar diyeyim.

Risale-i Nur'a okuyan çoğu kişi yazdıklarıma "Komplo Teorisi, Hayal Ürünü" diyecekler ama bana sen lazımsın, okuyan sen, senin gibi Risale'i bilmeden bu çocukları izleyip "Ya ama bak bissürü şeye güncel ve güzel cevap veriyorlar diyerek onları seven, ay çok yakışıklılar ama diyen sen hanım kızım, Risale'ye başlayacağım ya da yeni başladım" diyen sen lazımsın bana, Mesnevi'yi okudum ama ters bir şey göremedim, bak Yunus Emre falan ne güzel "Bana seni, gerek seni" falan demiş bak güzel şey olabilir be hacı, sevgiyi aşılıyor bunun nesi kötü olabilir diye buna daha yeni yeni ısınanlar bana lazım. Çünkü sonu cehennem olan yoldan çok geç olmadan dönebilirsin, inan bana. 

Eleştireceğim kişiler Said-i Nursi ve Romalı Celaleddin olacağından, çünkü Mesnevi ve Risale ciddi ortak noktalar içermektedirler. Dinlettirme ya da okutturma oranı cidden düşük olacaktır, zira gerçeği görmek değik kendine ve nefsine kabul ettirmektir en zor olanı.  

Bu hayatta herkesin hayatında "Bir 10-20 dakika" doğruyu söyleme oranı vardır mutlaka, ben de o anımdaymışım gibi düşün. Beğenirsen de yalvarırım paylaş, bak senden ilk defa yazımı paylaş diyor ve üstüne yalvarıyorum. Paylaş ki millet uyansın, 5-10 kişi bile olsa uyansın. Usta ve sağlam Nurcular ile bu videodaki arkadaşlar ola ki bu yazıya denk gelirse sinirden kuduracaklarına gram şüphem yok. O yüzden, yalvarırım beğenirsen her platformdan paylaş. 

Kendim için de yazıyorum birilerine vesile olmak için, paylaşıp sen de vesile olabilirsin o arkadaşına. Olamazsak da elden geleni yapmış oluruz en azından, ahiret gününde Allah'a verecek mazaretimiz olur tamam mı? Bence tamam. Bu yazıyı anında bitirmek zorunda da değilsin, 5 günde de bitir istersen ama bitir, kendin için yoksa ben bileceğimi zaten biliyorum. Karnımda mezara götürsem ne, götürmesem ne. Lakin Kur'an bana zulmün karşısında dimdik durmayı öğütler, ben de onun öğüdüne uyuyorum. Haydi başlıyoruz.

Nurcuları eminim duymuşsundur. Bunların "Nurcu" olma şartı şüphesiz Risale-i Nur okumak ve buna "İman" etmiş olmaktır. Evet iman etmiş olmaktır. Merak etme, hepsinin altını tepe tepe bizzat Risale-i Nur mektubatlarıyla ve kitapçıklarıyla dolduracağım ve bu yol, birebir "Tasavvuf" yoluyla ciddi benzerlikler içermektedir. O yüzden, zaman zaman Tasavvuf konusunda da ince dokunuşlar yapmaktan kaçınmayacağım bilesin. 

Şimdi bu Risale-i Nur'un yazarı, ki Risale-i Nur bir kitap değil bissürü alt kitapçıklardan oluşmaktadır. Kendisine, Bediüzzaman Said Nursî derler. Bediüzzaman ne demektir biliyor musun? Benzersiz ve eşsiz demektir. Adamın adı bile "Allah" çünkü benzersiz ve eşsiz olmak, yalnızca yüce Allah'a mahsustur ;

"De ki: O, Allah'tır; Ahad'dır, tektir! Allah'tır; Samed'dir/tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği tek kuvvettir! Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur! Hiç kimse O'nun dengi ve benzeri olmamıştır, olamaz!" - İhlas suresi 

Bak gördün mü kimmiş benzersiz ve eşsiz? Allahmış sadece! Aynısı Tasavvuf'un kaynağı olan Mesnevi için de bir bakalım, yazarı için kendisine Mevlana yani Romalı Celaleddin derler Mevlana ona sonradan takılmış bir lakaptır halk arasında. Mevlana kelimesinin kökü, Mevla'dan gelir ve Mevla, Dost yani veli olan demektir ve veli olmak yalnızca Allah'a mahsus bir özelliktir. Bu tanım birebir Kur'an'a da uyar. Kur'an'da bir ayette Allah, "Mevla"nız benim buyurur, bu da yardımcınız, tek "Veli"niz benim anlamındadır.


Bu arada yazıda kendisine ısrarla Romalı Celaleddin yani gerçek adını diyeceğim ama siz oralara "Mevlana" diye okuyun çünkü halk arasında ve eserlerinde öyle daha yaygın maalesef lakin ben ısrarla gerçek adı olan Romalı Celaleddin diyeceğim bilginiz olsun. Kaynakça'da mecburen Mevlana demek zorundayım ki meraklısı daha rahat ulaşsın ve okusun. Neyse işte o ayetler ;

"Allah, iman sahiplerinin Velî'sidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları tâğuttur ki, kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada uzun süre kalacaklardır onlar." - Bakara 257


"Bu böyledir; çünkü Allah, iman edenlerin Mevlâ'sıdır. Küfre sapanların ise Mevlâ'sı yoktur." - Muhammed 11 


"Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!" - Hac 78 

Yani birisine Mevlana dediğin zaman, o senin efendin yani Tanrın oluyor. Bu yüzden bu Romalının adında da tıpkı Said'in olduğu gibi Allah'a ait bir sıfat vardı, eh tabii ikisi de vahiy alıyor ne de olsa, başka ne olacaktı...

Said-i Nursi Risale için bana "Yazdırıldı" der. Hatta buradan eleştiri yememek için, bizzat nurcular bunu gururla Kur'an'da ki örnekleri çarptırarak bu eleştiriye işlerine gelen cevabı verirler. Hatta bunun için, onun ilham aldığın bile kabul ederler tıpkı sofiler gibi, ama Said-i Nursi de, Romalı Celaleddin de delikanlı gibi "Ben peygamber gibi vahiy alıyorum" derler savunucuları bunu asla yediremeyecekleri için, ya siz onu anlayamazsınız orada gönül vahyi demek isteniyor efenim diye saçma izahatlara girişirler. İşte bu 2 İblis dostunun aldığı "Vahiycik"leri ifşa ettikleri o satırlar ;

"Hem yazılan eserler, risâleler, ekseriyet-i mutlakası, hariçten hiçbir sebep gelmeyerek, ruhumdan tevellüt eden bir hâcete binâen, âni ve def’î olarak ihsan edilmiş." (1)

"Hem de Bedîüzzamân Hazretleri "Hakîm-i Rahîm olan Zât-ı Zülcelâl, Kur’ân-ı Kerîmin en parlak mazhar-ı i’câzından olan temsilâtından bir şulesini, acz ve zaafıma, fakr ve ihtiyacıma merhameten, hizmet-i Kur’ân’a ait yazılarıma ihsan etti." (2)

Yazdırıldı hikayesini adam delikanlı gibi bak ben vahiy aldım, Allah bunu ihsan etti çünkü benim bu peygamberliğe ihtiyacım vardı derken Nurcular bunu türlü türlü saçmalıklarla kılıf uydurmaya girişiyor. 

Bir de kameraları Konya'ya çevirelim, bakalım orada Romalı Celaleddin manzaraları nasılmış ehehe. 

"Mesnevi, Alemlerin Rabbi'nden inmedir" (3)



"Mesnevi, Alemlerin Rabbi tarafından indirilmek hasebiyle onun önünden ve ardından batıl, yol bulamaz." (4)



Bu arada Tasavvuf hakkında bütünsel bir yazı için Michael Sikkofield adlı ve gerçekten şahsen tanıdığım arkadaşın yazısına buradan ve buradan gidebilirsin. 2 Parçalık upuzun yazısı okunmaya değer ve Tasavvuf hakkında hiçbir soru işareti ve noksan bırakmamaktadır. 

Her neyse, hatta Romalı Celaleddin tıpkı Said-i Nursi gibi delikanlıca, bu Allah'ın vahyidir ama sofiler sizi ikna etmek için "Gönül vahyi diyecekler" der aşağıdaki beyitte ;

"Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de ruya... Tanrı, doğrusunu daha iyi bilir ya, Tanrı vahyidir! Sofiler, bunu halktan gizlemek için gönül vahyi demişlerdir." (5)

Said-i Nursi'nin "Yazdırıldı" hikayesi için türlü kılıflarla ve başka mektubatlar, şualar kast edilerek Kur'an'da buna işaret edildi derler, buradan okuyun kısa bir şey. Bakmak istemeyenler için sayfada deniyor ki, evet Kur'an Risale-i Nur'u haber vermiştir. 

Bakalım Mesnevide durum nedir? 

"Mesnevi'ye temiz kişilerden başkası el değdiremez" (6) - "Batıl, Mesnevi'nin önünden ve arkasından yol bulamaz" (6) - "Mesnevi gönüllerin şifasıdır" (6)

Demiş Romalı. Eh bir de Allah'ın ayetleri ne diyor ona bakalım.

"Kuran'a temiz kişilerden başkası el değdiremez" - Vakia 79

"Bâtıl, Kuran'a ne önünden gelebilir ne de arkasından" - Fussilet 42

"Kuran'ı, inananlar için bir şifa ve rahmet olarak indirdik." - İsra 82

Eleman direkt Kur'an'dan Kopyala yapıştır yapmış bildiğin. Nursi yine süslü laflarla kılıflaştırmış, Romalı direkt araklamış oğlum. Sabah kahvaltısında her gün yürek mi yiyorsunuz siz acaba? Ben ömrümde böyle cesaret görmedim yarabbim! Bu ne cesarettir yiğitlerim, mutlaka beni arayın ehehe.

Mesnevi'de de durum budur. Bakalım Kur'an Mesnevi ve Risale'nin yazarları için neler demiş, yani yüce Allah onlar için ne demiş?

"Yalan düzüp Allah'a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden daha zalim kim vardır! Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, "Çıkarın canlarınızı!" diye! Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz." - En'am 93

"İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar;" - En'am 112

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbette ki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir." - En'am 121 

Peki İblis, nasıl laflar fısıldar, ne vahyeder ve nasıl aldatır? İşte bu şekilde ;

"Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım." "Sonra onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın." - A'raf 16 ve 17

Bak, dosdoğru yola kuruluyor. Mesnevi ve Risale gibi yani! 19 Mucizesi gibi, gerçekte bu mucize var ve bazı delilleri inkar edilemez, ben de etmiyorum ama bu sayıyı "19'cular" adlı grup da putlaştırıyor ve Allah = 19 demeye getiriyorlar ve 2 ayeti, Reşad Halife böyle uygun gördü, bak delili de bu sistem diye ayetleri atıyorlar. Allah'dan daha fonksiyonlu olmuş oluyor bu 19 sistemi.

Allah'dan çok nasıl Nurcular "Said-i Nursi", sofiler "Romalı Celaleddin, Yunus Emre, Şems- Geylani, Hallac Mansur, Ahmet Yesevi" diyorlarsa onlar da "Reşad Halife ve "19" diyorlar Allah'dan fazla. Yeri gelmişken 2 tane çakayım dedim 19'culara ehehe.

Unutmayın, put edinmek sadece heykelcilik değildir, en büyük putlar daima insanların kavramları ve zihinleridir. En zoru da onları kırmaktır zaten bu yüzden gerçeği görmek değil, kibrine yedirmek yani nefsine kabul ettirmektir zor olan. İnsanın kendi nefsi bile ilah olabilir, yani Narsisizm. Her neyse, anlatmak istediğimi anlattım. İblis "Dosdoğru" yol ile aldattığını bu ayette birebir destekler.

"Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın."- Fatır 5 

Anladın mı Reşad Halife'ye, Said-i Nursi'ye, Romalı Celaleddin'e, Hasan Mezarcı'ya, İskender Evrenosoğlu'na kimin vahyettiğini, bence anladın. Psikolojik olarak rahatsız insanlar eğer Narsisizm'e eğilimleri varsa ki bu tiplerde istisnasız vardır, hayali şeyler görmeye müsait tipler haline dönüşürler.

Şimdi mevzu az daha derinleşecek, dilerseniz bir çayınızı, kahvenizi alın, 5 dakika sigara molası yapın sonra gelin ama bekliyorum. Geldin mi? Heh tamam. Şimdi dalıyoruz derinlere, derin bir nefes al ve hop, daldık bile!

Derinlerden önce Risale ve Mesnevi yani tasavvufun bu izahatlara olası savunmalarını vereyim ki şaşmayın sonra onlar "Gönül vahyi geliyorlar, yaptıkları şeyler çok büyük alçak gönüllülük gerektiren işler bu yüzden sizler bu ulu zatları anlayamazsınız."

Evet canım, birisi Kur'an'ı tercüman eder ve bana "Yazdırıldı." der, vahiy alıyorum der, diğeri vahiy alıyorum der ve Kur'an'ın özelliklerini Mesnevi'ye direkt kopyalayıp yapıştırır, ne muazzam alçak gönüllülük ama(!) Böyle tevazuyu görmedim ben ömrümde...

Ayrıca Tasavvufta, ben Allah'ım nanesi yatar. Hem de daha girer girmez, Vahdet-i vücud denen bir aşama vardır, nirvana için ilk aşamadır. Sofiler ya da Sufiler her neyse, kendi iddialarına göre o kadar alçak gönüllüdürler ki, "Bakın ben yokum, ben diye bir şey yok, sadece Allah var" derler.

Oysa alçak gönüllülük gibi görünen "Ben yokum" maskesinin altında "Ben Allah'ım" nanesi yatar yukarıda da dediğim gibi, tekrarlıyorum ki iyice dank etsin kafana. Yukarıda Narsisizm demiştim değil mi? Çok güzel ön tespitim varmış ehehe.

Buradaki denklem = "Ben yokum - Çünkü sadece yüce Allah var - Sadece Allah varsa o halde "Ben" dediğim şey de Allah'tır - Hatta Benliğim de Allahtır, gördüklerim, duyduklarım da Allah'tır, öyleyse ben Allah'ım" Bakın matematik bizi kandırmış hocam. Ne güzel terane değil mi? Bence güzel, yoksa nasıl gavslar, veliler, cemaatler, şeyhler türerdi..

Risale'ye çevirelim kameraları şimdi de, zira uzun bir süre Risale'den çıkmayacağız. Mesela Said-i Nursi ölü şeyhinden medet ummuş biliyor musunuz?

"Ben sekiz-dokuz yaşında iken, bütün nahiyemizde ve etrafında ahali Nakşî tarikatında, ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan namıyla bir zattan istimdat ederken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif olarak "Yâ Gavs-ı Geylânî" derdim. Çocukluk itibarıyla elimden bir ceviz gibi ehemmiyetsiz birşey kaybolsa, "Yâ Şeyh! Sana bir Fatiha, sen benim bu şeyimi buldur." Acaiptir ve yemin ediyorum ki, bin defa böyle Hazret-i Şeyh, himmet ve duasıyla imdadıma yetişmiş. Onun için bütün hayatımda umumiyetle Fâtiha ve ezkâr ne kadar okumuşsam, zât-ı Risaletten (a.s.m.) sonra Şeyh-i Geylânî’ye hediye ediliyordu. Ben üç-dört cihetle Nakşî iken, Kadirî meşrebi ve muhabbeti bende ihtiyarsız hükmediyordu. Fakat tarikatla iştigale ilmin meşguliyeti mâni oluyordu." (7), (8)

Bu konuda bir de yüce Allah'ın dediklerine bir bakalım ne kadar yetişmiş Said-i'nin biricik Geylanisi, görelim.

"Gemiye bindiklerinde, dini Allah’a özgüleyerek yalvarıp yakarırlar. Fakat Allah onları kurtarıp karaya çıkardığında, bir bakmışsın ortak koşuyorlar;" - Ankebut 65

"De ki: "Ey Ehlikitap! Sizin ve bizim aramızda aynı olan şu söze gelin: “Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbirşeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da birbirimizi rabler edinmeyelim." Eğer yüz çevirirlerse şöyle söyle: “Tanık olun, biz müslümanlarız/Allah’a teslim olanlarız." - Ali İmran 64 

"İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah’a eş tutarlar da onları Allah’ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah’a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah’ta bulunduğunu, Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler!" - Bakara 165 

"Allah yalnız başına anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; O’nun dışındakiler anıldığında ise hemen müjdelenmiş gibi sevinirler." - Zümer 45

"Söyle onlara: “Allah’ın yanında bir de, size zarar yahut yarar sağlama gücü olmayan şeylere mi kölelik/kulluk ediyorsunuz? Allah, en iyi duyan, en iyi bilenin ta kendisidir." - Maide 76

Zümer 45'in özellikle altını çizdim çünkü ne zaman ben ve benim gibi azınlık kişiler, Celaleddin'e, Geylani'ye, Cübbeli Ahmet'e, Ahmet Yesevi'ye, Şems'e, Said-i Nursi'ye dil uzatırsak öyle saldırıyorlar ki resmen bu ayeti yaşıyorum hem de defalarca. Gidin bu tiplere "Ben Said-i Nursi'yi, Celaleddin'e sempati duymaya başladım" diyin bakın sizi sarıp sarmalarlar, ayetin de sağlamasını yapabilirsiniz inanmayan gidip test ederek bir trollesin bakalım sonuç %90 değişmeyecek ve yazdığım gibi çıkacaktır.

Evet Said buradan da ofsaytsın anacım, hani Kur'an seni anlatıyordu? Hani sen Kur'an'ın ayetlerini tercüme etmiştin? Daha çok var, daha çok. Sunabildiğim ve bulabildiğim kaynakçalı her şeyi sunacağım. Said-i Nursi'ye peygamber değil derler ve haklılar, çünkü Said-i Nursi peygamberlerden de üstün bir vatandaşmış bizzat kendi deyişiyle hem de.

Said-i Nursi; 3 aylık kısa bir ilim tahsiliyle nasıl "Allame-i cihan" olup ulaşılmaz bir makama çıkmıştır? İşte böyle ;

"Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve hakaik-ı eşyaya ve esrar-ı kâinata ve hikmet-i İlâhiyeye vâris kılınmıştır ki, şimdiye kadar böyle mazhariyet-i ulyâya kimse nail olmamıştır." (9)

Evet 3-A sınıfından Said-i Nursi'ye eseri için teşekkür ediyoruz.

Bu sıfat Kur'an'da hiçbir peygambere dahi verilmemiş bir şeydir, bu aynı şey gibi Tanrı'nın Doğum Gününü yazan bebe var ya Burak Özdemir, heh onun kendisini mehdi ilan etmesi gibi çünkü o bizden birisi, Metallica dinliyor, küpe falan takıyor. 40 baskı falan satmıştı sanırım, bakalım bu vatandaş ne demiş bu kitabı yazarken

"Dona: Şeytana gelince... Elbette şımartmadım onu. O şımarmayacak kadar olgun bir ruhtu.
Ben: Tanrı şeytandan övgü ile bahsediyor! Hayretten ölmek üzereyim. Şeytan olgun bir ruh muydu? Şeytan senin ve dolayısıyla insanların düşmanı değil miydi? Şeytanın günahını mı alıyoruz milyonlarca yıldır?
Dona: İblis bir sembol olmayı sevgiyle kabul etti. Hepsi bu.
Ben: Kötü adam rolünü mü teklif ettin ona?
Dona: Alemde hep beraberdik. Tüm ruhlar, sen ve ben. Ben ruhumdan bir parçanın tekamül etmesine karar verdim. Bu serüvende kimlerin yer almak istediğini sordum.
Ben: Şeytanın rolü neydi tam olarak?
Dona: Tekamül serüveninde iyinin karşıtının yani kötünün de olması gerekiyordu. Şeytanın ve ekip arkadaşlarının görevi ise insanlık tarihi boyunca kötüyü temsil etmekti..." (10)

Dona dediği Tanrı burada, kitabın konsepti arkadaş Allah ile MSN'de konuşuyor ve diyor ki, Yılmaz'ı Meseneden silecen ehehe. Şaka şaka, bu çakma mehdicik bu kitabı yazdı ve yazarken birçok kafası karışık "İslamı sayenizde sevdik sağ olun" dediler, ekşi sözlükte yazarlık sırama bakarken 1-2 ay evvel kontrol ettim herifi yıllar geçmesine rağmen bayağı seveni var. Her neyse, bu Burak kardeşe göre Şeytan "Kötü rolünü" temsil ediyormuş ve bu rolü sevgiyle, şefkatle ve imza parası olarak 10 milyon euroya kabul etmiş.

10 milyon euro espri tabii ki ama 10 milyon euro verdiğinde sülalesini satacak 455 milyon insan bulurum ben 10 dakika içerisinde. Neyse, tasavvuf mantığı da aynen budur. Tasavvuf mantığında ne İblis, ne Firavun. Hiçbirisi kötü değildir, aksine onlar gerçek iyilerdir çünkü onlar her şeyi göze alıp kötülük rolünü üstlenmişlerdir.

Şeytan çok olgunmuş, o kadar olgun ki, tam kadınların aradığı olgunlukta. Kimse de demiyor ki madem olgunsun o zaman neden kibirden kovuldun sen cennetten dememiş arkadaşa. Eh tabii Kur'an ayetini anlatınca gerici, yobaz falan oluyoz di mi? Aynen.

İşin en büyük skandalı İblis, Allahtır. Çünkü Şeytan yani İblis, Allah'ın bir parçasıymış bunun Tasavvufcası da böyledir ;

Allah kendi ruhundan bir parçayı tekamül ettirmiş ve İblis oluşmuş. Yani Şeytan, mutlak doğru ve mutlak adil olan Allah'ın ruhundan kopan bir parçaymış bu durumda İblis de Allah olmakta vahdet-i vücud'a göre ki ne olduğunu yukarıda anlattım. Neyse, sakinim...

Bakalım şimdi Allah, Şeytan'a nasıl teklif etmiş (!) kötü olma rolünü ;

"Allah, "Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin üzerinedir" dedi." - Hicr 34 ve 35

"Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere "Âdem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o. Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çık! Sen alçaklardansın." Dedi: "İnsanların diriltileceği güne kadar bana süre ver." Buyurdu: "Süre verilenlerdensin." Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım." "Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın." Allah buyurdu: "Çık oradan. Yenik düşmüş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden dolduracağım." - A'raf 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17 ve 18

Öyle güzel bir teklif ki gözlerim yaşardı. Yok ağlamıyorum, sözüme soğan kaçtı... Yahu kardeşim hiç mi akletmiyorsunuz?! Bu ayette Allah'ın sitem ettiği gibi ;

"Ey âdemoğulları! Ben size, "Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!" demedim mi?" - Yasin 60 

Yoruma kapalı bu ayetler. Şeytan'ı buna resmen "Sevgiyle kötüyü oynadı ve oynuyor halen" diyeniniz varsa, cidden ona yapacak hiçbir şey yoktur. Kendi haline bırakın ve oyalansın dünyada. Bana, "Ya bizi kandırmışlar sanki, ya çocuk doğru diyor" diyenler lazım. Kalanlarla devam ediyoruz gençler. Bağlayacağım Nursi'ye tekrar rahat olun. Bu fotoya iyi bakın, kendi blog sitesinde dileyen yazının son kısmına buradan bakabilir.


Cinleri görmüş ve çok şekerlermiş, altın günü de yaparsınız artık beraber. Onlarda ailedenmiş nasılsa. Kur'an hiç mi Cinn suresinin ilk ayetlerine bakmazsın sen be arkadaş! Ama ondan önce yukarıda ben ne demiştim, vahiy alıyorlar ama İblisten demiştim ve ayet sunmuştum ve ayette de onların birbirleriyle yardımlaştığı geçiyordu o ayeti tekrar atayım da yüce Allah'ın ne eşsiz tespit yaptığını gör tekrardan.

"İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar;" - En'am 112

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbette ki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir." - En'am 121 

Ayette cin düşmanlar da olduğu söyleniyor ve bu kardeşimiz cinlerde bizim aileden diye apaçık söylüyor. Hadi çarpsınlar beni bekliyorum diyor. Merak etme Burak, cehennem var tam senlik ve sonsuza kadar, buyurmaz mısın? 15 Yıldızlı tesis sizin için.

"Gün olur şöyle diyerek onları huzurunda toplar: "Ey cinler/görünmez varlıklar topluluğu! Şu insanlara gerçekten çok ettiniz/insanların birçoğuna göz diktiniz." Onların insanlardan olan dostları şöyle derler: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlanmıştı. Bizim için belirlediğin sürenin sonuna geldik." Buyurur ki: "Barınağınız ateştir. Dilediğim zamanlar hariç orada süreklisiniz." Senin Rabbin Hakim'dir, Alim'dir." - En'am 128

Cin suresinin ilk ayetlerine bakalım hep beraber bir de.

"De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: "Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik." "Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız." "Rabbimizin adı/kudreti/işi/gayreti çok yücedir. O, ne bir dişi dost edinmiştir ne de bir çocuk." "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş." "Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler." "Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere/cinlerin şerrinden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklık ve azgınlığını artırırlardı." - Cin 1, 2, 3, 4, 5 ve 6

Burada 2 gerçek vardır. Birincisi, Hz. Muhammed Kur'an okurken sahabelere, cinlerde onu dinliyor ve Muhammed peygamber asla onları göremiyor, bu ayetler gelmese o bile cinlerin kendisini dinlediğini bilmeyecekti. İkincisi, İblis de bir cindir ki, cinlerin kendi muhabbetlerinde "Bizim beyinsiz" dedikleri İblisin ta kendisidir. Gördün mü Burak? Sevgiyle kötü olmuş he anacım he.

Said-i Nursi nasıl "Allame cihan" oldu ya başımıza, aha bu da böyle mehdi oldu. Tek fark kelimeleri ve ambalajnıp kendilerini pazarlama şekilleri başka hiçbir farkı yok bu ikisinin. Al birisini, vur ötekisine. Ha mehdi, ha Allame-i cihan, ne fark eder! Kendi saptığı yetmiyor gibi binlerce insanları da peşlerinden sürüklüyorlar. Üstelik bunun en büyüğü Romalı Celaleddin ve Tasavvuf ehli. tasavvuf ehli demişken ve İblis "Sevgi pıtırcığı" demişken, Hallac-ı Mansur'u anmadan olmaz.

Romalı Celaleddin, Yunus Emre, İbn Arabi gibi sufiler 13. yüzyılda tasavvufa altın çağını yaşatıyorlar. Bunlardan evvela tasavvufun, bu ehlin ve vahdet-i vücud anlayışının İslam'a iyice sızması, 9. yüzyılda Hallac-ı Mansur ve Bayezid Bestami gibi nam salmış sufiler sayesinde oluyor. Hatta ve hatta, 9. yüzyıldaki bu Hallac-ı Mansur ve Bayezid Bestami, kendilerinden yüzyıllar sonra dünyaya gelecek olan diğer ünlü tasavvufçuların yani Romalı'nın, Yunus Emre'nin, Arabi'nin, Yesevi'nin akıl hocaları olacaktır.

Hallac-ı Mansur 9. yüzyılda Allah aşkıyla (!) çoşarak, "Enel Hak" demiştir, yani "Ben Hakk'ım/Ben Allah'ım". O günün çoğunluğu tarafından "Siz onun ne demek istediğini anlayamazsınız, o Allah aşkı ile söylenmiş bir laftır" gibi mükemmel derecede mantıklı (!) bir izahla savunulur üstelik gidin 2 sufiyle konuşun çok rahatlıkla göreceksiniz bu izahatını. Bu sözün hangi düşünüşün, hangi felsefenin ürünü olduğunu zaten detaylı bir şekilde açıklamaya elden geldiğince izah edeceğim. Fakat şimdiden aklınızda bulunsun ki "Ben Allah'ım" demek, "Ben Allah'ım" demektir. Vahdet-i vücud felsefesi de buna kılıftır yalnızca o kadar. Romalı Celaleddin, başka eseri olan Fihi Ma Fih'te bunu şöyle açıklar.

"Hani Mansur, Tanrıya aşkı son haddine varınca kendine düşman kesildi, kendini yok etti-gitti. Ben Tanrıyım dedi; yani ben yok oldum, Tanrı kaldı ancak. Bu söz, gönül alçaklığının son derecesidir, kulluğun sonudur." (11)

"Ben Tanrı'yım" demek bu nedende ötürü büyük bir gönül alçaklığıymış ve kullukta son noktaymış, kullukta son nokta, zararına satıyoruz ehehe.

Neyse hatta ve hatta "Ben varım" demek kibirin dik alasıymış. Ve "Ben Tanrı'yım" demek öylesine büyük bir gönül alçaklığıymış ki, halk bunu anlamazmış. Aferin tosunuma aferin (!)

Vahdet-i vücud tam olarak budur işte! Şimdi bir de Romalı Celaleddin'in akıl hocalarından Hallac-ı Mansur'un günümüze kadar gelmiş nadir eselerinden olan Tavasin'de neler saçmalamış ;

"Kalp gözüyle gördüm Rabbimi,
Sordum 'Kimsin sen?' diye,
'Sensin' dedi" (12)

Evet, apaçık Hallac-ı Mansur ben Allah'ım demekte yani yukarıda dediğim "Enel Hak" muhabbeti ahanda budur. Bu yüzden İblis onlara göre "Gerçek İyi" olandır çünkü İblis her riski göze alarak "Kötülük rolünü" üstlenmiştir hem de "Sevgiyle"  bu yüzden Hallac-ı Mansur, Tavasin'de İblise, hatta Kur'an'ın başka lanetlediği kişi olan Firavuna bile övgüler ve methiyeler düzer, onları yoldaş edinir ama sayfa sırasına göre gideceğiz. Tavasin'de bakalım neler var başka..

Tanrı ona buyurdu: "Secde et!" O da şöyle dedi:
"Senden başkasına secde etmem."  (13)

İblis çok naif bir çocukmuş aslında bak. Öylesine naifmiş ki, Allah'dan başkasına secde etmiyormuş oy canım benim kıyamam. İblis çok iyidir, şirk yapmaz, yalan söylemez, kumarı ve içkisi yoktur. Kadın olsam onunla evlenirdim böylesi şam da kayısı.

İşin şakası bir yana, Hallac Kur'an'a, sırf vahdet-i vücüd ve Enel Hak hikayesini yedirmek için ara ara tuz ve baharat gibi, salça gibi eklemeler yapmaktan kaçınmaz. Bu dediğine dair yukarıda A'raf suresinden pasaj paylaşmıştım. Oradan 2 ayet tam Hallac'a cevap niteliğinde.

Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çık! Sen alçaklardansın."

Senden başkasına secde etmem mantığı nerede, haydi bana gösterin, ben görmüyorum ve göremiyorum da, çünkü yok, yok yok be kardeşim!

"Yüceliğin onuru konusunda İblis'le ve Firavun'la konuştum. İblis
dedi ki 'Secde etseydim, onurlu adımı yitirirdim.’ Firavun
ise, şöyle dedi: 'Bu Haberci'ye inansaydım, onurlu katımdan aşağı düşerdim." (14)

Hadi canım, bak sen. Ne duygulu ama! Ya yürüyün gidin işinize! Ölüyle konuşmuş paşam, bir de Hz. Musa'nın tebliğisine inanmamayı da "Onurlu" olarak adletmiş. En'am suresinin yine başka bir ayetiyle buna cevap vereyim.

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbette ki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir." - En'am 121 

Bu ayeti yine yukarıda paylaşmıştım, bir daha paylaşıyorum bu konuya cuk oturuyor. Yüce Allah ne güzel kuşatmış Kur'an'ı her tehlikeye karşı öyle güzel uyandırıyor ki insanı! Hayatın her alanında cidden noksansız bu kitap! Hallac coştukça coşuyor ve Şeytan ile Firavun'un en baba savunucusu kesilmeyi bırakın, yukarıda dediğim gibi apaçık onları yoldaş ilan ediyor. 

"Yoldaşım ve öğretmenimdir, İblis'le Firavun" (15)

Bu işin tehlikesi ahanda budur işte! Bunu Kur'an'da İblis de inkar etmeyecek ve delikanlı gibi niyetini açıklayacak ;

"İş bitirilince şeytan onlara şöyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu, ben ise vaat ettim ama vaadimden caydım. Benim sizin üzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Şimdi beni kınamayı bırakın da öz benliklerinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslında ben sizin, daha önceden beni şirk aracı yapmanıza karşı çıkmıştım. Zalimler için acıklı bir azap öngörülmüştür." - İbrahim 22

İblis bile saptırırken bu kadarını beklememiş! Çünkü İblis, Allah'ın büyüklüğünü biliyor. Onun tek ilah olduğunu kuşkusuz ki biliyor ama İblis benim en büyük düşmanımdır, çünkü İblis artık rabbimin de düşmanı! Yani Yüce Allah'ın da düşmanı! Bu yaptığım kesinlikle bu kibirli İblis'i övmek değildir, objektif olmaktır.

Galatasaray ve Fenerbahçe de birbirinin ezeli düşmanıdır ama birbirlerinin aslında ne kadar köklü ve büyük takımlar olduklarını da bilirler ya, heh işte o hesap! İblis düşmanım benim ve Mü'min olmaya çalışan, gerçek Müslüman olan herkesin de düşmanıdır ama İblis Allah'ın büyüklüğünü çok iyi biliyor sadece bu. 

Hallac-ı Mansur sonuç olarak Tasavvuf'un akıl babalarından birisidir ve Mesnevi'de Romalı Celaleddin onu bol bol savunur. Allah aşkıyla söyledi falan demektedir.

Evet efendim şimdi de 19 dolu gecelere alıp götürüyorum sizleri. Aniden 19'a atladıysam var bir sebebi. 

Kaldığımız yerden devam ediyoruz lakin bundan evvela, 19 hakkında 3-5 kelam edeceğim. 19'cular da aynı bu mantıktadalar, Tasavvuf ve Risale konusunda yokuşu ve şirki gördünüz, 19'cuların aynı mantığını göstereceğim. 

Rashad Khalifa’nın "The Final Testament" kitabında Kur'an ayetlerini nasıl eğip büktüğüne de hep beraber şahit olalım.

Reşad’ın Bakara Suresi 30. ayet meali ; 

Satan: A Temporary "god"  (Şeytan: Geçici İlah)

"Recall that your Lord said to the angels, "I am placing a representative (a temporary god) on Earth." They said, "Will You place therein one who will spread evil therein and shed blood, while we sing Your praises, glorify You, and uphold Your absolute authority?" He said, "I know what you do not know." - The Heifer 30 / Bakara 30

Yani Rashad'a göre, Allah yeryüzüne halife, vekil atayacağını söylerken şeytanı atayacağını söylüyormuş yeryüzüne halife olarak! İşte aynı 1. yazıdaki Tasavvuf mantığıdır bu. Bunun Kur'an ile izah edilmesinin önünüd ahi açar bu ayet. Bu ayeti bir sufi görse, işte bizim dediğimiz diye göbek bile atar üstüne! Şeytan'a yeryüzünden halifelik teklif edildi şeytan da bunu kabul etti. 19'cular belki iyi niyetliler, belki barışçıl insanlar ama yüce Allah, Şirk'de ve din hakkında atılan hiçbir hurafede "Niyete" bakmaz ve bakılmaması da doğrudur zaten. Yoksa bu "Şirklerin" hepsi oldukça iyi niyet ürünüdür. Gerek Tasavvuf'un "Benliği yok etmesi", gerek Said-i'nin "Bunlar sadece Kur'an'a terücman" demesi, gerekte Rashad'ın Kur'an'a rağmen elçi olması, Burak Özdemir'in "Mehdi" olması, sorsanız hepsi oldukça şeker şeylerdir ve iyi niyetlidirler ama Allah bu ayetlerden de anlayacağınız üzere asla niyete bakmaz. Lami cimi olmaz çünkü bu işin.

"Onlar kendi dinlerini eğlence ve oyun haline getirdiler, iğreti hayat onları aldattı. Onlar bugüne kavuşacaklarını unutmuşlardı. Ayetlerimize karşı direniyorlardı. Bugün de biz onları unutuyoruz." - A'raf 51

Bakın hiç niyete bakılmış mı? Asla! Yaptıysan, zokayı yuttun birader. Yutmalılar da! 

"Allah, iyiye ve güzele götürmek istediğinin göğsünü İslam'a açar. Saptırmak dilediğinin de göğsünü öylesine daraltıp tıkar ki, o, göğe yükseliyormuş gibi olur. Allah, iman etmeyenler üzerine pisliği işte böyle atıverir." - En'am 125 

Sorsanız hepsi de yalnızca "Kendi yolu" doğrudur. Tıpkı yukarıdaki ayetin birebir doğruladığı gibi, onlar da sanmıyorlar mı kendisini "Kitap, hatta cennet ehli" evet ve kendilerine "Mü'min" bile demiyorlar mı, diyorlar! Müvahhid demiyorlar mı, diyorlar! 

Az sonraki görüntüleri tesadüf eseri gördüm ve gördüğüm de muhteşem oldu, beni bilen bilir. 19'culara oldum olası karşıyımdır çünkü 19 Mucizesini kendilerine uydurur ve Tevbe 128 ile 129 ayetini atarlar ve bunlar ayet değil derler rahatça, kendince matematiksel parametreler var ama parametrelerin seçilmesi keyfi olduğu için, birisinde anlam alınır, öbüründe alınmaz falan yani. Tabii öyle 19 bulursun, 39 da bulursun, 49 da bulursun. Her neyse, arkadaş Rashad'ın kıyamet yılı tezini daha ileri götürüp kıyamet tarihini, hatta saatini dahi vermiş! Bu eleman da 19'culardan, zira Reşad'ı elçi olarak kabul etmekte. İşte kıyamet saati ;


Hasan Mezarcı = Abdurrham Ayyıldız. Hayırdır kardeş sen de kendini toprağa verdin mi bari ehehe. Bak senden önceki Mesih(!) yapmış bunu.


Bak kardeş, senin aynın. Nasıl Rashad, 3:81, 72:26 ve 72:28 beni işaret ediyor diyor ya, aha bu arkadaş da 53:56 ve 19:93'e dayanarak kendisini Mesih, yani İsa ilan ediyor. Empati kurmaya çalışıyorum ama yok abi öyle bir sapkınlık! Ulan ben yanlış bir şirk sözü ederim diye korkuyorum adamlardaki rahatlığa bak. 

Kendisiyle konuşmuştum ve Rashad hakkında tartıştık, sonra beni engelledi. Bununla da sevgilisi benim arkadaşımdı, öyle tanışmıştım şimdi ne kızla, ne de bununla muhabbetim var. Uzak dursunlar, yemekleri yenmez, selamları alınmaz. Sayaç bile koymuş, tipe bak sanki mağazanın 1. milyonuncu müşterisini sayıyor.


Ben belgesiz konuşmam asla. Bu arkadaşın sitesinde Tevbe 128 ve Tevbe 129 sahte ayetlerdir yazısı da mevcut, çevirisini yapmış sadece, o da bu yazı.


Buna denk gelmişken de vereyim dedim. Hazır 19'culara vuracak argüman bulmuşken, çünkü 19 yolu da tehlikelidir. Mucize, kelime anlamıyla "Aciz bırakan" demektir. 


Sıradışı, olağanüstü yönü bulunan ve insanı yüce Allah'ın kudreti karşısında aciz bırakan olayları peygamberler getirdiğinde mucize, peygamber olmayan insanlar deneyimlediğinde ise dini tecrübe diye adlandırıyoruz. Allah'ın zatı dışındaki her şey yaratıktır, kuldur. Buna fizik yasaları, kimya yasaları ve biyoloji yasaları dahil. Allah dilerse kendi kulu olan yasaları bozabilir. Çünkü kainatın tek efendisi olan yüce Allah sadece canlı olan bizleri değil, cansız olan bütün bileşenlerin ve bu bileşenlerden ortaya çıkan bütün kuram, yasalar ve biliminde yaratıcısıdır. Zaten Allah apriori olarak her şeye kadir olan, kudreti her şeye yeten demekken kendi yasasını dilerse bozmaması gibi bir şey söz konusu dahi olamaz. Lakin yüce Allah vaadine ters düşmez. Yani Allah, isterse cennetlikleri cehenneme atar ama bunu yapmaz, yapmayacaktır çünkü vaadi yapmayacağı yönündedir. 


Ayrıca Kur'an'da asla "Sayın" emri de geçmemektedir. Araştırın, okuyun, akledin, düşünün geçer ama sayın asla geçmez. Bu yüzden Hz. İbrahim'in ölüleri nasıl dirilitiyorsun sorusuna Bakara suresinde cevap bulması, Hz. İsa'nın babasız doğması, Hz. İbrahim'in ateşe atılınca yanmaması, Hz. Süleyman'ın emrine cinlerin verilmesi bunlar tamamen "Aciz bırakan" şeylerdir. Yani Mucize'nin ta kendisidir. Bu yüzden düzenin içinde bir düzensizliği yaratan da Allah'ın kendisidir. Bundan mütevellittir ki, Tevbe 128 ve 129, 19 parametresine aykırı olursa dahi, şüphesiz ki Kur'an ayetidir. Eğer siz buna Kur'an ayeti değil dersiniz o zaman Hz. İbrahim'in yanmamasını nasıl izah edeceksiniz? Hz. İsa'nin babasızlığını nasıl izah edeceksiniz? Hem de ayetler apaçık ortada! Sırf 19 katına uyuyor diye ayet mi oluyor yani? O zaman sizin ayet filtreniz 19 ise, 19'u put edinmiş olursunuz. Her neyse eğer o 2 ayeti atarsanız yukarıdaki mucizelerde saçma sapan izahatlara girişecek, gerçeği eğip bükeceksiniz. 

Bu yüzden de insanlar dinden soğuyacak, İblis işini çok iyi biliyor. 19'cular hem 2 ayet atarak maalesef kafir konumuna geliyorlar hem de varolan mucizeyi, yani gerçeği eğip bükerek mucize inkarcısı konumuna düşüyorlar. Her neyse, İblis'in işini iyi bildiğinin delilini ayetlerinde veriyor apaçık bize yüce Allah ;

"Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım." - A'raf 16

"Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın." - Fatır 5

19'culara bu kadar delil yeter. Onlar yine bana iftiralar atarlar bunu okuyunca ama olsun, ne derlerse desinler gerçek hep stabildir, asla değişmez.  Bu yazı buraya kadar olsun, buradan ikinci yazıya da ulaşabilirsin. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder