25 Ağustos 2017 Cuma

Bağnazlar

Selamın aleyküm ve dikkat, aşağıda geçen olaylar tamamen kurgudur. Ama üstüne ve şahsına alınmak isteyen, tepe tepe alınabilir. 

Geçenlerde bir aileye tanıştım. Kız arkadaşımın ailesiydi bu aile ve bunlar biraz geniş bir aileydi ama her bireyin farklı olayı vardı.

Kız arkadaşım mesela, tam bir sünni. Adı da Öykü. Çok güzel kız, kapalı ama gözleri masmavi. Bir bakan kıza bir daha bakıyor, mini etekler giyse ne canlar yakardı kim bilir.

Ama gel gelelim, tam bir sünni. Ne yapsam da, etsem de vazgeçiremedim hadis sevdasından. Ayet atıyorum, "Peygambere itaat" diyor, Fetih suresi 10. ayetini gösteriyorum ;

"O seninle el tutuşup sözleşenler var ya, onlar gerçekte Allah ile bey'atleşiyorlar. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir. Kim ahdi bozar, döneklik ederse kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allah'a verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir." - Fetih 10 

Ama o halen, Muhammed miraca çıktı diyor. Necm suresinin miraç olmadığını, sadece vahiy alırken test edildiğini söylüyorum ama o bana, kainati Allah o olmasa yaratmazdı diyor. Şirk yapıyorsun diyorum, hayır ben peygamberimi seviyorum. Ayrıca onu öyle sahiplenme, zira Musa da, İsa da bizim peygamberimiz diyorum. Hayır onlar Yahudi ve Hristiyan lobisi, biz İbrahim soyundanız diyor ve de Yaşar Nuri Öztürk için "İyi ki geberdi.", Emre Dorman için "Çok saçmalıyor bu kibar yüzlü dangalak." diyebiliyor. Ah, nasıl bir sevgilim var şaşırıyorum ama aşk işte, boka da konuyor böyle. Bok böceği miyim neyim anlamadım ki ehehe. 

O zaman Allah Kur'an'dan neden çok Musa'nın adını anıyor diyorum, boşver aşkım bizim hocalar böyle diyorlar kafir olacaksın bak böyle şeyler deme diyor ve sonra annesi, kızını çağırıyor.

Annesi de 45'lik şaraplıklardan, kızının aksine baya da işveli cilveli. Saçlarını da siyah yapsa tam bir Monica Belluci yemin ediyorum. Gözleri de ela falan, herkes onun için "Çok açık görüşlü." dedikleri bir kadın. 

Annesi Pelin, kızı Öyküyü kızını ekmek almaya yolluyor. Normalde Türk ailesinden yollanmaz ama Öykü hanım yolluyor işte böyle modern bir kadın kendisi. Sonra bana da, "Oğlum Berk, gel çay demledim anlat bakalım kızımla nasıl tanıştınız?" diye başlıyor ve konu dine geliyor. Kadıncağız bana demesin mi? "Ya ben deistim." ben de, diyorum ki "Tanrı olmadan iyi ve kötüyü nasıl ayırt edeceğiz objektif olarak? Ayrıca bir süre siz de kapalı dolaşmışsınız, kızınız söyledi." O da "Toplum baskısından bir kazaydı işte evladım bir Tanrı var ama kafam karışık." dedi ve "Bu dinler insan kandırmacası, hep bundan siyasi kaosla devler ve büyükler besleniyor. Olan sana bana oluyor." diye de ekledi.

Ben de o zaman ahlak kurallarını neye göre temellendirdiğini soruyorum, çoğunluğa göre ve de biz anadan böyle gördük diyor. Ben de onlardan öyle görmenin asla doğru olmadığını ve Kur'an'ın da, mantığın da bunu reddettiğini söylüyorum bu kez dini sorumluluklar kaçtığını itiraf ediyor ve Tanrı'nın sadistliğini savunuyor. 

Neden biz cennet ve cehennemle sınanıyoruz, bunlar hep Adem'in bok yemesi diyor. Ben ayetlerle konuşmaya kalkıyorum ama sesini yükseltiyor bana ve de ekliyor, sizin Kur'an'da her şey Muhammed lehine bir kere, iyi bir insan ama kendine de güzel kıyaklar geçmiş demekten çekinmiyor. Hararetine ben şaşırırken biraz daha itiraz edeyim kibarca diyorum ama bakışlarıyla ve de mimikleriyle resmen dayak yiyorum. 

"Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içindeyseniz, hadi onun benzerinden bir sure getirin! Allah dışındaki destekçilerinizi / tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü kişilerseniz... Eğer yapamazsanız - ki asla yapamayacaksınız - korkun o ateşten ki yakıtı insanlarla taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o." - Bakara 23 ve 24

Sonra eve, kızın babası adı Fehmi, böyle kıllı ve kaba saba bir erkek bekliyorsunuz ama saçları gayet ay kuyruğu ve kulağında küpe deliği olan bir adam geliyor ve bana "Gel salona evlat. Demek kızımın bahsettiği çocuk sensin." diyerek salona geçtik.

Baba da 2 erkek sohbetinden sonra "Gönlüme göre yaşıyorum, aslında cumalara falan da gittiğim yok. Sırf evden öyle diye çıkıyorum. Ne gideceğim sizin harem ağası Tanrınıza?" dedi. "Na-nasıl yani?" dedim. "Ben ateistim evlat. Kusura bakma senin Tanrın biraz pezevenk gibi size 70 tane huri ayarlayacak, benim hanıma da Nuri mi verecek?" dedi. 
Ben de biraz gülerek "Abi sen mevzuyu tamamen yanlış anlamışsın. O ödül 2 cins için de geçerli." dedim. "O zaman neden kadın kapatılıyor Kur'an'da ve neden kutup ayısı, akrep Kur'an'da geçmiyor?" dedi.

Ben de "Kadınlar kendi iffetleri için kapanıyor sorumluluğun bakışlarıyla bakan erkeklere de yüklüyor Allah dedim ve akrepden niçin bahsetsin Fehmi abi, ne alaka?" dedim. 

Eğer sizin Tanrınız, gerçekten dürüstse kitabından kendisin narsist gibi övdüğü kadar, ondan da bahsedecek dedi. Ben dedim ki, "Kur'an'da her şey" yazar diye Allah'ın bir iddiası mevcut değil dedim hem o dönemde "Kur'an'da Televizyon, Buzullar" yazsa Araplarda kim anlayacak ki bunu o zaman kimse bunun ne olduğunu tanımlayacak ki? O zaman din, insanlar için zorlaşacak ve Kur'an'da bahsettiği gibi din aslında kolaydır ve bu kitapta din tamamen izah edilmiştir." dedim. O zaman namazı nasıl kılacaksın hadissiz be koçum diye sordu bana. Ben de izah edince, "Olmaz öyle şey! Hadisler de olmak zorunda!" dedi. Ben de tabii olmak zorunda "Yok siz, ateist hayatınıza kendinizce meşru bir bahane bulamazsınız." dedim ve ana cins cins bakarak, gözümde şimdiden antipatikleştin. Ben ateist damat istiyorum açıkça diyeyim dedi. 

"İğreti arzusunu ilah edinen kişiyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?" - Furkan 43


"Kendisinin ilahı olarak kendi duygu ve arzusunu almış kişiyi gördün mü? Allah onu bir ilim üzerine saptırmış, kulağı ve kalbi üzerine mühür basmış, gözünün üstüne de bir perde çekmiştir. Allah'tan sonra ona kim kılavuzluk edecektir. Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?" - Casiye 23

Sonra bu sohbet bitti ve Öykü çoktan eve gelmiş ama odasında benim için biraz süsleniyordu ki klasik kadın beklemesi yaşarken, eve dedesi, ananesi ve de 3 kız kuzeni gelmişlerdi. Bu arada, babasının babası ve annesi de hakkı rahmetine kavuşmuşlar. Bunu bana Öykü flörtleşirken söylemişti zaten ve bunu da biliyorum. Onlarla da tanıştık ve sofraya geçtik, orada güncel şeyler konuşuldu. İlişkimizin ciddiyetinden bahsedildi. Anne ve babası da bana karşı biraz ılımışlardı ama ben ailesinden feci soğumuştum. Çünkü hepsi gördüğüm kadarıyla sağlam bağnazlardı. Ancak yeni gelen 3 kişiden biraz olsun umutluydum yoksa Öyküden tamamen soğuyacaktım.

Dedesiyle konuşma zeminini bulduk sonunda kısaca ve o da "Ehli Tasavvuf" çıktı. Celaleddin denen zatın, Ahmet Yesevi denen mikrobun ve Geylani'nin tüm saçmalıklarından bahsettim. Onların Allah'ın ayetlerini sattıklarını ve tamamen kendilerinin dünyada kral gibi yaşamaları için gerekli düzeneği tamamen din üstüne kurduklarını, onları kullandıklarından ve insanları doğru yoldan saptırdığını söyledim ama dedenin bir küfür etmediği kaldı.

"Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler." - Ali İmran 77 ve 78 

Ananesiyle de konuşmaya başladım, o da Cübbelici, Ebubekir Sifilci çıktı. Onunla 10 dakika dahi konuşamadım bu konuları, direkt "Gençsin kanın kaynıyor ama hadisleri inkar etme oğlum yanacaksın. Yakma ahiretini kuzum." falan dedi. Saygı kusur etmeden konuyu değiştirip, kuzenlerinin yanında gittim. Kendisi de günahlarını çekip, sonra cennete gireceğini sanıyordu ve Cübbeli'nin neredeyse her siparişine yarım maaşını gömdüğünü birazcık sohbette buna dair imaları ya da direkt cümleleri ağzından almak hiç de zor olmamıştı.

"Şimdi siz bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Bunların içlerinden bir fırka vardı ki, Allah'ın kelamını dinliyorlar, sonra onu, kavramalarının ardından, bilip durdukları halde tahrif ediyorlardı. İnanmış olanlarla karşılaştıklarında, "İnandık" derler. Baş başa kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: "Allah'ın size açtığını, Rabb'iniz katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz? Aklınızı işletmeyecek misiniz?" Bilmezler mi ki, Allah onların sakladıklarını da açıkladıklarını da çok iyi bilmektedir. İçlerinde ümmî olanlar da vardır ki Kitap'ı bilmezler, sadece hayal ve kuruntu bilirler. Onlar yalnız sanıya saplanırlar. Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden! Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?" İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklardır orada." - Bakara 75-81 

"Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır onun içinde. Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kafir olduğuna tanıklık ettiler. Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla içiçe, girin bakalım ateşe." Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kızkardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur: "Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz." Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın." Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz. Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz." - A'raf 36-41

Birisi Öykü'nün sadece saçı açık versiyonuydu. Adı Mügeydi. O da koyu bir Mustafa İslamoğlu, Mehmet Okuyan, Caner Taslaman, Emre Dorman ve Enis Doko hayranıydı. İslamoğlu'nun "Adem'in babası var" tezine ve Mehmet Okuyan'ın "Çift Cinsiyetli Meryem" kısmına eleştiriler yaptım, neredeyse küfür yemediğim kaldı ve 2 cümlesinin birisi "Ama o orada onu demek istemiyor." oldu. 

Ayrıca Caner'in "Celalaeddin Rumi'den iyi yanları almamız kısmını izletip, son feysbuk paylaşımında, Said Nursi'yi takdir ettiğini ve iyi bir kelamcı olduğunu" anlatan yazısını okuttum ama neredeyse küfür yemediğim kaldı. Derken konu evrime gelince, sohbete içeriden nescafesini alan ve çay için Ya midem bulanıyor, zaten de çok edebiyatı yapılıyor hiç sevmem şekerim." minvalinde takılan Pelin geliyor. 

Pelin zaten bu aileye en aykırı tipti. Zira oldukça minicik gezerdi ve erkeklere sürekli mavi boncuk dağıtırdı. Bunları elbette Öykü'nün anlattıklarının ve feysbuk profilinden, disko partisi fotolarından anlamak da zor değildi benim için. Salaksak da, o kadar değildik ehehe.

Her şeyden haberi vardı. Spor, magazin, astroloji, siyaset ve daha bilimum şey. O da tam bir "Evrim" hayranıydı. Müge "Kur'an'^da evrim geçmez ama Kur'an'a evrim ters değil" diyerek Mrs. Caner Taslamanlık yaparken, Pelin ise çok koyu bir "Celal Şengör" hayranıydı. İkisi başladılar resmen bana avukatlık yapmaya hem de bağnazlık boyutlarında, itirazlarında elbette kendince halılık noktaları olmuştu ama savunurken, adeta Evrim'in avukatlığını yapıyorlardı ama en garibi, bunu Müge'nin yapmasıydı. Zira evrim hakkında, orta yol şeklinde konuşan Müge, minimum Pelin kadar "Bilimci ve Evrimci" olduğunu savunmasıyla resmen ifşa ediyordu.

Sonra baktım konu bitmiyor. Tuvaletim geldi diyerek müsaade istedim. Sonra da, aileyle vedalaştım tek tek ve yine de bir şeyler paylaşabilmiştik hepsiyle en azından. Öykü'ye "İrem nerede? Bari kıza bir selam vereyim de ayıp olmasın." dedim. "Bilmem aşkım." dedi ve Kiler'den ortaya çıktı İrem. İrem de evden sıkılmış, yürüyüşe çıkacaktı. Gel beraber çıkalım ben de eve geçiyorum dedim. Öykü bozulsa da, bir şey diyemedi. Zira içlerinden en güzeli oydu ve biraz cool durur, insanlardan ben gibi nefret ederdi. 

Onunla yürürken ona da ben meraktan "Din" konusunu açtım. O da koyu bir 19'cu çıkmasın mı? Tüm güzel duygularım, dumura uğramıştı. Rashad'ı "Misağin Elçisi" diyerek öyle bir savunuyordu ki, aklım hayalim çok geçirdi gerçekten ve ona blogumda 19 yazısını okuttum biraz ve "Ya Berk, sen cidden çok cahilsin. Sekarı yüreğinde hissedeceksin. Ben gidiyorum, cahillerle duramam. Zebra gibi kaçarsın sen konuyu açarsam zaten." diyerek benden hızlıca uzaklaştı. 

Velhasıl kelam, bu uzun gecenin bana öğrettiği şu olmuştu ;

"Ne olursa olsun. Hayatınızda hangi konuda olursa olsun o konuların "Bağnazı, yobazı" insanları hayatınızda asla ama asla barındırmayın. Onların "Putlaştırdığı ve hayatına anlam" yaptığı ve yobazlaştığı konuları eleştirirseniz, o zaman gerçek yüzlerini rahatlıkla görebilirsiniz." 

Bu sözü, o günden itibaren hayat felsefem yaptım. Zira insan görüşünde delil ile değişime açık olmalı, zaman zaman yanıldığını ve her zaman yanılabileceğini itiraf edebilmeli. En zoru da bunu nefsinize ve egosuna itiraf ettirmek. Bugün bana sallayanların bir çoğu, daha kendi egosuna açık ara 35-0 mağlup olanlar maalesef. Bunu görmek hem sinir bozucu, zira kendisi senin ahlak bekçiliğini yapıyor. 

Hem de üzücü. Zira, yazık yani. Sen önce kendine bak be dostum! Hele kendini bir Mü'min yap ve cennetini garantile, ki peygamberlerin bile cenneti garanti değilken dünyada senin cennetin nasıl garanti olacak?

"De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim." - Ahkaf 9

Diyorsan ve daima Kur'an'a göre yaşayıp, Müm'in olmaya için tüm gücünle kıçındaki terinle dahi yırtınıyorsan, artık bu ayetler senin künyen olmalı.

"Gevşemeyin, tasalanmayın. Eğer inanıyorsanız üstün olan sizsiniz." - Ali İmran 139

"Yemin olsun zamana/çağa/gündüzün iki ucuna/sabah namazına/ikindi vaktine/Asr-ı saadet'e ki, İnsan, gerçekten tam bir hüsran içindedir! İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır." - Asr suresi

"Ve yalnız Rabbin için dayanıklı kıl benliği!" - Müddessir 7


"Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden senin göğsünün daraldığını biliyoruz.  Şimdi sen, Rabbine hamd ile tespih et ve secde edenlerden ol! Sana şaşmaz ve kesin bilgi gelinceye kadar Rabbine ibadet et!" - Hicr 97, 98 ve 99

Asla pes etmek yok. Ne "Ben Mü'minim ve cennetliğimdir artık." diye gevşemek var, ne de "Ben cehennemliğim, zebaniler kazıkla beni hırlayacaklar." diye de kederlenmek, ahiret için sanki her gün, son günmüş gibi yaşayacağız ve her an "Ölecek" olma ihtimalini asla aklımızdan çıkarmayacak ve daima sabredecek, sürekli daha iyi bir Mü'min olmaya çabalayacağız.  

Buradan bana "Sen kendine bakıyor musun?" diyeceklere, elbette kendime bakıyorum ve Mü'min olma yolunda yaptığım tüm çabaları oldukça yetersiz görüyorum. Evet Müslümanım hamd olsun ki, ancak daha Mü'min olmak için nice namazlar, nice oruçlar, nice ameller ve nice çabalar, daha da çok sabırlı bir adam olmam gerek. Şu an o seviyede asla değilim, daha çok ekmek yemem gerek.

Ben öyle yapıyorum. Sana da tavsiye ederim. Yapalım ki, Allah'ın merhametini, rızasını, hoşnutluğunu hak etmeye ve istemeye ahirette yüzümüz olsun.

Bağnaz ailesindeki üyelerden olma, Mü'min olmaya çabalayan Berk ol.

Haydi eyvallah ve selam.

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Kur'an'da Evrim Var Mıdır?

Herkese selamın aleyküm. Bugün evrimi ele alacağım. Kısa ve öz cevap isteyenlere, evrim yok hacı. Vallahi yok bak! Yeminlen yok yani. Var dediysen üzüldün biliyorum ama merak etme sünniler gibi saçma sapan iddialarla gelmeyeceğim. Kur'an'sal açından ele alacağım.

Öncelikle, Kuran'da mucize kelimesi değil beyyine ve ayet kelimeleri geçer.

Mucize sözlük anlamıyla "Aciz bırakan" demektir.

Sıra dışı, olağanüstü yönü bulunan ve insanı Allah'ın kudreti karşısında aciz bırakan olayları peygamberler getirdiğinde mucize, peygamber olmayan insanlar deneyimlediğinde ise dini tecrübe diye adlandırıyoruz. Ama bu adlandırışımızın dayanağı insanî bir sınıflandırmadır aslında; belki biraz da tüm dünyada yaygın olarak kullanılan din psikolojisi-felsefesi terminolojisine ters düşmeme çabasıdır.

Allah'ın zatı dışındaki herşey yaratıktır, kuldur. Buna fizik yasaları, biyoloji yasaları dahil. Allah dilerse kendi kulu olan yasaları bozabilir. Zaten Allah A priori olarak herşeye kadir olan, kudreti herşeye yeten demekken kendi yasasını dilerse bozmaması gibi birşey söz konusu dahi olamaz. Çünkü kendisiyle çelişecektir bu durumda ve ateizm, hakılık kazanacaktır ama Allah asla kendisiyle çelişmez.

Yalnız şu da var Allah vaadine ters düşmez. Yani Allah isterse cennetlikleri cehenneme atar ama bunu yapmaz, yapmayacaktır çünkü vaadi yapmayacağı yönündedir. Ya da tam tersi, cehennemlikleri affedip cennetine alabilir ama bunu yapmaz zira vaadi bunu da asla yapmayacağı yönündedir.

"Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz." - A'raf 40

Biz kullar Allah'ın kendi yarattığı evrenin yasalarına bağlı kalacağını, asla bozmayacağını tek bir şartla iddia edebilirdik. O da kendisinin buna söz vermiş olması şartıyla. Yani eğer Allah'ın kendi yasalarını bozmayacağına, asla müdahale etmeyeceğine dair bir sözü olsaydı o zaman biz de bunu savunabilirdik. Ancak buna dair en ufak bir Kur'an'sal ima, muhkem ya da müteşabih bir ayet dahi bulunmamakta.

Eğer siz "Bilimci" olursanız "Sünnetullah"tan bahseden ayetler bağlamdan çıkarılarak, zorlama anlamlar yüklerseniz, ancak o zaman bu ayetler o anlama gelir. Bunun için de hiçbir dayanağı olmayan bir A priori kabul gereklidir.

"Eşeyli üreme yoluyla bebeğin oluşumu, 5 mm boyunda birşeyin kalbinin atması, canlılık gelmesi ve annenin bunu yüklenmesi, bunun 3 evrede oluşması ve bunların ayetlerle sabit olması = Ayetlerle sabit yani Mucize.

Bkz ; Müminun 12, 13, ve 14 ile A'raf 189.

Eşeysiz üreme yoluyla bebeğin oluşumu = Meryem'e ruhun üflenmesiyle gebe kalması ya da Adem'in ruhuna üflenerek Adem'in can bulması. = Ayetlerle sabit yani Mucize.

Bkz ; Meryem 16-26 ile Hicr 29, Tahrim 12 ve Ali İmran 59

Bu ayetleri yazının sonunda nasıl "Direkt Yaratma Geçmiyor kieğğ" ağlayanların gözüne soka soka ekleyerek bitireceğim.

Özetle Allah her türlü yaratan, her şeye ama istisnasız her şeye kadir olan, düzenin de düzensizliğin de maliki olan biricik Tanrıdır. Rasyonel ve objektif düşünene bu kısım yeter de artar bile!

Ancak ikna olmayanlar için tek tek bakalım.

Önce mantıksal hatalara değinelim. Allah'ın Big Bang'ı ve bir insanı zaman ve süreçle yaratması, her şeyi "Süreçle" yaratmıştır algısına bağlamak tamamen felsefik bir hatadır. 

Bak insan süreçle yaratılıyor ki, Allah Tin suresinin 4. ayetinde "Biz insanı en güzel şekilde yarattık" diyor. İnsan bile aşamalı yaratıldıysa, o zaman evrim vardır.

Bu bir mantık safsatasıdır. Bu hatanın tam adı " Argument From Authority" Türkçesiyle "Bir Bilen Safsatası ya da Otoriteye Başvurma Safsatası da denilir. 

Dikkat edilmesi gereken ince nokta şudur ki, kanıt olarak sunulan otoritenin, konudaki yetkinliğidir. Allah'ın Evrim konusundaki yetkinliğini, yine ayetlerle ispatlamaya kalkışılıyor ve burada resmen konudan sapılıyor. 

Çünkü konunun mantık hatasına dönüşmesinin ana nedeni, Kur'an'da Evrim Teorisina dair zerre bir imanın dahi olmaması.

Öyleyse gayette savunulan Evrim Teorisine göre Kur'an'a bakarak Allah'ın bu konuda yetkinliği var diyemezsin. Zira somut bir delilin yok, tamamen varsayım üstüne inşa edilmektedir bu mantık. 

Allah "Her şeye yetkin" bahsini öne sürersen ancak kabul edilir. Çünkü, Allah her şeye yetkin olduğunu Kur'an'da söylüyor. 

Burada, aranması gereken konu bu yetkinliklere "Evrim dahil midir?" sorusunu irdelemek gerek. Zira Evrim de dahilse, bunun mutlaka Kur'an'da en azından müteşabih yani yoruma açık bir ayette, doğrudan ima edilmesi gereklidir.

Allah her konuda zaten yetkin yukarıda dediğim gibi bu da ayetlerle çok net sabit ve tartışılmaz ancak yüce Allah, evrim diye bir konudan asla Kur'an'da bahsetmiyor. Sorun ve kaos tam da burada başlıyor. Bu kez, zorlama anlamlarla ayetler bağlamından koparılıyor ve hadis, ateizm ile aynı mantık işleniyor ve ayet cımbızlanıyor.

Misal bu ayet ;

"De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl başladığına bir bakın. İleride Allah öteki oluşmaya da vücut verecektir. Allah, her şeye Kadîr'dir." - Ankebut 20


Birkaç evrimperest, artık evrimi neredeyse bağnazca savunan tipler bana hep bu ayeti attı. Ancak burada da mantık hatası var. 

A priori bir kabul söz konusu. Zira bu ayet Big Bang'ı da kastediyor olabilir. Kaldı ki, bana göre Big Bang. Çünkü ayette "Yeryüzünü dolaşın" vurgusu gayet net. Ancak benim fikrim de A priori bir fikir zira elimde buna dair bir argüman yok ama vurguyu da düşünürsek, neden olmasın dedirtebilir bazılarına.


Ayrıca Evrim için mutlaka bir "Zaman, Süreç, Ara Formlar" gereklidir.

Buradan Zaman'ı Allah ile harman edemezsiniz, zira Allah zamandan münezzehtir. Eh o zaman, süreci Evrime yedireceksiniz ki bunun da mantıksal bir hata olduğunu zaten ispatladım.

Zira Allah'ın insanı bir "Süreç" ile yaratması, her şeyi de illa bir "Süreç" ile yarattı anlamını asla çıkarmaz ve bundan bu anlamı çıkarmak da mantık hatasıdır. Buna da "Şartlanma hatası" diyebiliriz. Tanımı, bir olayın geçerliliğini yanlış varsayıma dayandırarak, başka bir olayın veya durumun başlatıcısının nedeni varsaymak hatasıdır.

Allah'ın insanı süreç ile yaratmasına kendini şartlayarak Evrim var demek, tam olarak bu hataya muazzam bir örnektir. 

Eğer Allah her şeye gücü yeten bir varlıksa, neden her şey için bekliyor o zaman? Al sana güzel bir ateizm argümanı. Çünkü kafanızda öyle bir Allah tasvir ediyorsunuz ki beklemek zorunda. Bekliyorsa eğer, buna da Kur'an'dan delil sunmalısın ki elinde bu da yok. Aksine bunu dersen, Hz. İsa ve Hz. Adem'in "Ruha üfleyerek bir anda, zamana aykırı oluşmasını" asla hiçbir mantıksal nedenle izah edemezsin. 

Buna ayetleri gösterip izaha girersen de görüşünde tutarsız ve samimiyetsiz konumuna düşersin. Buna da "Özel Durum (Çifte Standart)" hatası denir. Tanımı, kişinin kendisinin ve kendi görüşünün içinde bulunduğu standartı başkasına ve başka görüşlere farklı şekilde uygulamasına denir. 

Sen de o zaman aynen bu hataya düşeceksin moruk. Sonra ekranlarda Mehmet Okuyan gibi Meryem'de çift cinsiyet hormonları vardı gibi aptal aptal izahlara kalkar ve daha da komik duruma düşersin. Sünnilere de, ateistlere de kozun kralını verirsin.

Son olarak da, mutlaka Ara Formlar olmalı ki İnsan bir şekilde şekle evrilsin. Bir de bunun için 15-20 saniye de olsa, 1 milyon yıl da olsa mutlaka bir zaman ihtiyacı vardır. Bunu da insanın ham maddesinin "Çamur" olduğunu söyleyen ayetlere bağlarlar. Burada da ayet cımbızlamasını yaparlar. Gelin bir de o ayetlere bütünsel bakalım.

"Yemin olsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken, cıvık bir balçıktan yarattık. Cini/İblis'i de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık. Hatırla o zamanı ki Rabbin meleklere, "Ben, kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık balçıktan bir insan yaratacağım." demişti. "Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın." Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler. İblis müstesna. O, secde edenlerle beraber olmaya karşı çıktı. Allah dedi: "Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?" Dedi: "Kuru bir çamurdan, değişken, cıvık bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım." - Hicr 26-33 

Bu ilk insanın yaratılışını bize verir. Bu da o insanın ham maddesidir. Burada herhangi bir evrimsel süreç yoktur. Allah burada insanın ham maddesini açıklar. Tıpkı İblisin ham maddesinin "Ateş" olduğunu açıklaması gibi. Bizim ham maddemizi açıklıyor burada yüce Allah. Buradan evrim diyenleri ayrıca tebrik ediyorum. 

Ayrıca çamurdan yaratılış bir ara form ise, burada hiçbir zaman bağlamı geçmemekte. Ara form için, kısa bir dilim de olsa zaman lazım. Çamur ham maddesinden sonra ruha üfleniyor ve ortaya Adem çıkıyor. Bunun meali budur. Amerika'yı 1 milyon kere keşfetmek lüzumsuz gerçekten.  

Günümüzde maalesef, modernci olacağız diye her şeyi bilim ile izah ediyoruz ve ateistler gibi bilimden çok, bilimci oluyoruz. 

Kur'an'dan asla evrim çıkmaz ve Kur'an'da tarif edilen Allah tarifine Evrim çelişir. Zaman ile Allah'ın neden beklemesi gerektiğine dair hiçbir argüman yoktur zira. Çünkü Allah bekliyorsa bunun ardında bir bilinçli neden olmalıdır. Mesela biz imtihan oluyoruz bu hayatta mahşerin beklenmesinin nedeni budur ama benzer bir nedeni Evrim için Kur'an'da asla göremezsiniz.

Son olarak, bakalım Hz. İsa nasıl var olmuş?

"Selam olsun ona, doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün. Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir mekâna çekilmişti. Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü. Meryem demişti: "Ben senden, Rahman'a sığınıyorum. Takva sahibi biriysen dikkatli ol." Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan bağışlamak için buradayım." Dedi: "Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim." Dedi: "İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu." Ona gebe kaldı. Ardından da onunla uzak bir mekâna çekildi. Nihayet doğum sancısı onu, bir hurma ağacının kütüğüne götürdü. "Ah dedi, keşke daha önce ölseydim, keşke unutulup gitseydim." Altından ona şöyle seslendi: "Tasalanma, Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirdi." "Hurma ağacının kütüğünü kendine doğru salla, üzerine olgun, taze hurma dökülecektir." "Artık ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen şöyle söyle: 'Ben Rahman için oruç adadım. Onun için bugün, insan cinsinden hiç kimseyle konuşmayacağım." Meryem, onu taşıyarak toplumuna getirdi. "Ey Meryem, dediler, şaşılacak bir iş yaptın!" "Ey Harun'un kızkardeşi! Baban kötü bir adam değildi. Annen de bir kahpe değildi." Meryem, çocuğa işaret etti. Dediler: "Beşikteki bir sabiyle nasıl konuşuruz?" Sabi dedi: "Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı." "Beni, bulunduğum her yerde kutsal ve bereketli kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı önerdi." "Anneme iyilik etmemi önerdi. Beni zorba bir eşkıya yapmadı." "Selam bana doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün." İşte Meryem'in oğlu İsa budur! Hakkında kuşku ve çelişmeye düştükleri şeyin doğrusu bu sözdür." - Meryem 16-34 

Hani ansızın var olmak yoktu? İsa'yı bu kadar özel yapan nedir? O neden Evrim'den torpillidir? Torpillidir zira evrime göre herkes standart bir "Homo sapiens" iken, İsa baya şakır şakır konuşuyor. İstisna bile olsa, Evrim teorisine birebir aykırıdır bu durum. Allah'tır, yapar diye geçersen de kendi görüşünle çelişeceksin. Haydi ayıkla pirincin taşını...

İsa, bu ayetlere göre gayette birden ruh üflenmesi sonucuyla var oluyor. Zaman kurgusuna bakarsak da, her şey bir anda ve aniden oluyor. Hatta Allah, 34. ayette Hz. İsa'nın aniden var oluşunu resmen bir kez daha tasdik edercesine "Hakkında kuşku ve çelişmeye düştüklerin şeyin doğrusu budur." diyor. 

Üstelik çocuk muazzam bir de bilinç sahibi olarak dünyaya geliyor. Bu da evrime taban tabana aykırı bir durumdur. Sen diyeceksin ki, Allah her şeye gücü yeter. Tamam da o zaman bir insanı ansızın yaratan ve Zariyat 46'da olduğu gibi beklemeksizin, evreni sürekli genişleten bir Allah, neden Evrim diye bir süreç silsilesi oluştursun ve beklesin?

Bunun dayanağını Kur'an'da asla bulamayacağın için, bu düşünce daima teoride kalacak ki, teoride olan düşüncenin içinde de mantık hataları mevcut. 

Son olarak da, Adem'in durumuna da "Çamur" var falan diyeceklere, Allah'ın bir adet mesajı var. Gelen kutunuzda 6236 adet farklı mesaj var da, şu an bu mesaj hepimize yeni geldi. Ben baktım, bence sen de görüldü yap ve sonra oturup üstüne düşün.

"Allah katında İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "Ol!" dedi. Artık o, olur." - Ali İmran 59 

Allah, Kur'an için ne demişti?

"Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi birşeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde haşredilirler." - En'am 38

"Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma." - En'am 114

"Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma." - Kehf 54

"Yemin olsun, biz bu Kur'an'da, insanlar için her örnekten nicelerini sıraladık. Ama insanların çoğu inkârdan başka bir şeyde diretmediler." - İsra 89

"Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o." - A'raf 52

Öncelikle bana da "Sen de ayet cımbızladın." diyenler olacak ama bir öncesi ve sonrası bu ayet ile alakalı değil. Başka bir konuya atlayan ya da Allah'ın başka bir sıfatına vurgu yapan ayetlerdir. İstersen açıp bak aslan parçası. Bu kitap hem açık, hem bolca örnekli, hem detaylı, hem bütüm ilimlere uygun ise, bu kitapta neden Evrim'e dair bir ima ya da 1 adet ayet dahi bulunmaz?

Kafanda deli sorular olsun, sorular iyidir ve sorular daima yanıtlanmak içindir.


Haydi eyvallah. 

20 Ağustos 2017 Pazar

Riyakârlık

Selamın aleyküm. Bugün en nefret ettiğim şeylerden birisine değineceğim. O da riyakârlık yani samimiyetsizlik.

İnsanlar öyle çekilmezdir ki. Haydi yine bana yapılan olursa benimkisine nefret ve kin diyelim. Ya Allah'a karşı yapılanlar, ya da birbirimize karşı ve birbirimizi "Salak" yerine koyarak yaptıklarımız ne olacak?

Allah'a karşı yaptıklarımız ; 

1- Zina yaparız ama cenabet gezmeyiz.

2- Farzı kılmayız ama bayram namazı denen uyduruk namaza sabah 6'sında kalkarız

3- Kurban keseriz, yarısını kendimiz yeriz.

4- Kestiğimiz kurbanı da Allah'ın yasakladığı faiz parasıyla satın alırız.

5- "Vallahi" deriz, nefsi isteyince anında yeminini bozarız.

6- Kur'an başımızın üstünde deriz, işine gelmediği konuda ayet atınca "Bana ayet atma!" deriz.

7- Evimizde Kur'an cidden yüksek yerlerdedir, ama hükümleri ayak altındadır.

8- Cuma namazına 3 kere gitmezsen kafir olursun ve kalbin kırarır diye rivayet türetiriz, namazdan sonra kalbi kırarmış birisinin yapması gerekenleri yaparız.

9- İnandığımız kitapta "Mescitlerde yalnızca Allah'ı anın." der, ama biz gider Muhammed ve İbrahim soslu namaz kılarız. 

10- Sırf Kur'an Arapça diye, namazı da Arapça kılarız ve dediğimizden de hiçbir şey anlamadan namaz kılar, o namazların kabul olduğunu zannederiz. 

11- Orucu neyi bozacağı Kur'an'da ayetlerle yazarken, biz gider hocalara danışır ve 1 ay boyunca onların cüzdanlarını, benzinlerini doldururuz.

12- Diyanetimiz 1 saat daha erkenden sahur yaptırır, buna da sesimizi hiç çıkarmayız.

13- Diyanetimiz camiyi iktidarın parti lokaline çevirir ama biz buna rağmen "Dilsiz" olup, o camide utanmadan namazımızı kılarız.

14- Maaş alan adamın arkasında da utanmadan namaz kılarız. İmam Arapça anamıza sövse de "Amin" deriz. 

15- Dua ederiz ama duanın olması için gereken çabayı göstermez ve her şeyi Allah'dan bekleriz. Tıpkı boş kaleye gol atmayı bekleyen beleş forvet gibiyiz.

16- Dünyalık yatırıma, milyon dolarlar harcarız ama iş "İnfak" etmeye gelince cebimizdeki bozukları veririz.

17- 10 saniye sonra bile her an ölerek, Tanrımıza ve her şeyin sahibi olan Allah'a doğru yol alma ihtimalimiz varken, sonsuza dek ölümsüz gibi yaşarız.

18- Allah'ı hayatımıza yön veren değil ve Tanrımız değil, sadece sembolik ilahımız yaparız ve hayatımıza hep "Hadislerin, Mezheplerin, Alimlerin ve Gavsların" yön vermesine izin veririz ve onları şirk aracımız yaparız. 

19- Kur'an'ın peygamberini de kendimize şirk aleti yaparız. Onun Kur'an'da yer alan şikayetinden ölene dek asla haberdar olmayız.

20- Yüce Allah ne derse değil, atalarımız ne derse doğru kabul ederiz.

Birbirimize karşı yaptıklarımız ; 

1- Başarıya açız. Bizim yapamadığımızı başkası yapınca, içten haset ve kin duyarız.

2- Sekse açız. Elin gavuruna mini giyiyor diye orospu der, kendi başörtülü kadınlarımızın her yerini röntgenleriz. Memlekette her mini ya da şort giyeni dövebilme gücünü kendimize hak görürüz. Halbuki baş başa kalsan, o kadına nefessiz tecavüz edersin sen katıksız orospu çocuğu. Ama annene küfür yok. Sen annenden bağımsız bir "Orospu çocuğu" olmayı başarmışsın. Annen seni görse, taş doğurmayı yeğlerdi eminim ki.

Hepimiz çok namuslu görüntüler çizeriz ama ilk fırsatta seksin dibini dibini vururuz kapalı kapılar ardında. Hiç beklemediğiniz tiplerden sapıklar ya da hiç beklemediğiniz kadının altında bir pornostar çıkar.  

3- Sevgiye ve sevilmeye açız. Reklamlarda, ya da bilimum toplu gösterimlerde, konuşmalarda hep bundan prim toplarız ama ilk fırsatta en basit şeyde bile kurşunlayıp, öldürmeye dek kavgaya gideriz. Sevilmeye de açız ki, sürekli sevgilimizden "Sevdiğine dair" aptal aptal ispatlar bekleriz.

4- Mutluluğa da açız. Hep mutluluğu isteriz ki bu gayet normal ama normal olan, kendi mutluluğumuz uğruna bazen en yakınlarımızın bile mutluluğunu hiçe sayarız.

5- İnsan olmaya açız. Çünkü hayvanların bile yapmayacağı bütün aşşağılık davranışları biz yaparız. Tanrısına, ilahına, alemlerin eşsiz ve biricik rabbi olan Allah'a karşı bile nankörüz.

Son olarak ;

En son yazımda, sizlerden "Ateist Argümanlara Yanıtlar 4" hakkında argüman fikri almak istemiştim. Onun hakkında da 2 kelam edeyim.

Hiç ilgi gösteren olmadı. Siz de haklısınız. Üstümden prim yapamazsınız ki, neyine ilgi göstereceksiniz. İnsanlar böyle leştir ve çekilmezdir işte. Çıkar yapacağınız bir olay yoksa, böyle aniden çok sevdiği bir olay ya da bir şey olunca ne yapacağını bilmeyen çocuk gibi koşar, düşer kalkar ama yine bana gelirdin. Bunu ikimizde biliyoruz. Kandırma beni. Zaten o yüzden insanlara güvenmiyorum. Sana da güvenmiyorum.

Sana değil yani, şahsi algılama. Algılarsan da algıla hacı. Allah'ın rızasını dair amel çabası olarak görmesem bunu, senin için asla kılımı dahi kıpırdatmazdım bunu da bil. Çünkü ben Müslüman olurken kimse benim için kılını kıpırdatmadı. Ben acı çekerken, hiçbiriniz yoktunuz ve hepiniz okul sıralarındaki amele muhabbetlerinden gayet mennun yaşıyordunuz. Ben rüyamdan ağlayarak uyanırken de yanımda yoktunuz hiçbiriniz. Olmak zorunda da değildiniz zaten. Şunu demeye çalışıyorum sadece size, bir insanın kötü gününde yanında değilseniz, siz o insanla ilişkinizi derhal kesin.

Hava güneşliyken herkes iyidir. Önemli olan yağmurlarda ve fırtınalarda sizin nasıl olacağınızdır ki çoğu kişi gider evine ve kaçar ortalıktan. Oysa ben yağmurlu havalarda da ıslanmak pahasına da olsa sorumluluk alırım. Çoğu zaman da o işin içine ederim ama çünkü biraz beceriksizim ehehe. 

Bu laflara kalbin kırılmasın. Sadece milletin söylemediğini, ben açık açık ve peşin peşin suratına söylüyorum. Tanımadığım bir insana değer veremem yani anlayışla karşıla ya da karşılama. Sövsen de bana hakkındır.

Dini iş yapınca, ilk işin isim olduğunu bana bir kez daha hatırlattığınız için de eyvallah. İsim Caner Taslaman olunca "Ooo reyiz, parti kur da oy verelim, harem kur da haremine girelim." oluyor.

Ne kadar seviyoruz lan kula kulcu olmayı. Sorsak onlar da Müslüman ama böyle olunmaz kardeşim. Kur'an ehli ve görüş haklı kimse ona destek vereceksin. Caner Taslaman, Emre Dorman, Yaşar Nuri Öztürk olunca balıklama atlamayacaksın. Onlar da insan çünkü. Onlar da hata yapar ve saçmalar. 

Kendimden biliyorum ki insan çok fazla saçmalar ve hata yapar.

İsmim "Sikli, mikli, amcıklı, sikkolu" bir şeyler koysaymışım keşke. Gerçi siz ona da özenti derdiniz. Ben biliyorum başıma gelecekleri çünkü. 

Neyse, önemli olan bu işlerde isminizin olması bu yazıyı en fazla 100-200 kişi ancak okur. Sizden zaten takdir beklemiyorum benim ödülüm inşallah Allah'ın rızası, merhameti ve hoşnutluğuyla hak ettiğim kademede cenneti olacak. Lakin insan çok yalnız hissediyor kendisini bazen ve arada motivasyon için insanlardan da destek görmeyi istiyor dürüst olmam gerekirse.

Neyse hacı, ismim yok benim. Sen beni siktir et ve bu kısma duygusallaşıp geleceksen de gelme. İçinden gelmek geliyorsa gel, yoksa hiç gelme. Zira ben Mevlana değilim.  

Haydi eyvallah.

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Rasyonel Düşünmek Nedir?

Selamın aleyküm. Son zamanlarda birçok insanın ağzında sakız ettiği ama azınlığın becerebildiği bir kavramı ele alacağım. Evet, sen kimsin de bunu ele alıyorsun diyebilirsin. Diyecek olanlara da derim ki, haklısın kardeşim herhangi bir akademisyen kimliğim yok ve o yolda da değilim ama sadece her konuyu konuşmak için CV'nin kabarık olmasına gerekmez. Beynin kabarık olsun, o kâfi.

Eğer böyle düşünüyorsan bak sağ üstte çarpı var. Lütfen çık. Bir konuya ön yargı ile bakacak bir insan hangi görüşü dinlerse dinlesin, zaman zaman CHP'nin AKP'ye yaptığı gibi boş beleş muhalefet edecektir en fazla. Geçenlerde denk geldiğim gibi ne güzel demişti İlber Ortaylı eliyle işaret ederek. Paranın değil, beynin eliti ve elitisti olmak gerek.

Rasyonel Düşünce ve Rasyonel Düşünmek nedir?

1- Realist yani gerçekçi düşünebilmektir.
2- Delillere daima açık olmaktır.
3- Delillerinde ve görüşünde tutarlı olmaktır.
4- Ortada bir tutarsızlık varsa, o tutarsızlığın karşısında olmaktır.  
5- Kendisi tutarsızsa öz eleştirisini yaparak bu tutarsızlığından vazgeçebilmektir.
6- Hatasını bazen kabul ederek delil karşısında, "Evet, ben hata yaptım." diyebilmektir.
7- Daima objektif olmaktır. En çok da kendi görüşüne ve kendi düşüncelerine.

7'de en az 5-6 özelliğe sahip olmanız lazımdır.

Din konusunda aynı açıdan bakmak lazımdır. Çünkü ancak rasyonel bakarsan gerçekleri görmek şansın olur ve de bunu objektif yapman gerekir yukarıda belirttiğim gibi.

"Bu eskilerin masalları, Sümerliler böyle demiş." diyen ve aklınca Kur'an'ı böyle eleştiren ateist, rivayetleri baş tacı yapan hadis ve mezhepçi kardeşler de, aynı geminin yolcusudur.

Zira ikisinin düşüncesinin de, gerçeklikle hiçbir alakası yoktur. Çünkü Allah, zaten bu argümanlara cevap ayetlerini vermiştir. Rasyonel bakış açısına göre, eğer savunmanıza, karşı bir savunma geliyorsa ilk yapmanız gereken soru şudur. 

"Gerçekten doğru mu söylüyor?" Bu soruyu sorduysanız, tebrik ederim sizi. Çünkü tarafsız bakabilmenin ilk mottosu, tezinizde hata olacağını kabul eden bir empatiyle bakmaktır. Bakalım savunmaları doğru mudur? Ateizm savunmasına Kur'an'ın cevabı ;

"Şunları görmedin mi? Kendilerinin, sana indirilene de senden önce indirilene de inandıklarını sanarken, inkâr etmekle emrolundukları tağutu aralarında hakem yapmak istiyorlar. Zaten şeytan da onları geri dönülmez bir sapıklıkla sersem hale getirmek istiyor. Kendilerine, Allah'ın indirdiğine ve resule gelin denince, o ikiyüzlülerin senden iyice yüz çevirdiklerini görürsün." - Nisa 60 ve 61

"Yemin olsun ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir." - En'am 34

"Yemin olsun Allah'a ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik de şeytan onlara amellerini süslü gösterdi. O, bugün de onların dostudur/ o gün de onların dostu idi. Onlar için acıklı bir azap var." - Nahl 63


"Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik. Hiçbir resulün, Allah'ın izni olmaksızın herhangi bir mucize getirmesi söz konusu olamaz. Allah'ın emri geldiğinde, hakla hükmedilir ve gerçeği hükümsüz kılmaya çalışanlar orada hüsrana uğrarlar." - Mü'min 78

Görüldüğü üzere, Ateist arkadaşın savunmasını Kur'an zaten kabul ediyor ve senden önce de peygamber geldi, onlara da kitaplar gönderdik diyor. 

Gelelim "Hadis ve Mezhep" savunmasına, Kur'an'ın cevabına ;

"Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." - Furkan 30

Evvela inandığınız kitaba uymamanıza cevap ayeti var ve rivayetler hakkında da ayetsel cevaplar mevcuttur.

"Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar." - En'am 116

"Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz." - Necm 28


"Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır." - İsra 36

Görüldüğü gibi, somut argümanın olmayan bir rivayete uymaktasın ve bu rivayetler, Kur'an'a göre bire bir "Zan" tanımına uymaktadır.

Doğru soruyu sorduğunuz takdirde, eğer argümanınız doğruysa mutlaka siz haklı çıkacaksınız. Ancak argümanınız hatalıysa ve karşı taraf güzel bir savunma yaparsa, mutlaka hatanız ortaya çıkacaktır. Tutarsız ve samimiyetsiz olduğunuz ortaya çıkacaktır.

Başka bir Ateist savunması "Ama sizin Muhammed'in birden fazla eşi var bu savunma, Tahrim suresinde geçiyor, Ahzab'da da ona sınırsız izin var. Hayırdır?"

Aslında böyle değil 2 ayrı savunma ama gönülleri olsun diye ben işi bir Kur'an ehli olan kendim adına daha da zorlaştırıyorum. Ama bunlar beni yıldıramaz oğlum. Sen daha emerlerken, ben bu soruları Kur'an'a çok sordum emin ol. 

Şimdi savunmamı dinleyiniz Hakim bey ehehe. Hatta Hakim bey, ben ateist, deist ve agnostik kankalarım için "Peygamberin evine girmeyin." kısmına da cevap vereceğim. Maksat arkadaşların gönlü olsun.


"Ey Peygamber! Biz sana şu hanımları helal kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerin, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanlar, amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldığımızı biz biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu... Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Bir süre için uzaklaştığın hanımlarından dilediğini yanına almanda bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanmasında, tasalanmalarında ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmasında bu daha uygun bir yoldur. Allah sizin kalplerinizde olanı bilir. Allah Alîm'dir, Halîm'dir. Bundan sonra sana artık başka kadınlar helal olmaz. Bunları, başka eşlerle değiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna gitse bile- helal olmaz. Elinin sahip olabilecekleri müstesna. Allah her şey üzerinde bir Rakîb'dir, her şeyi gözetlemektedir. Ey iman edenler! Size bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. Söze dalıp lafı koyulaştırmayın. Çünkü böyle davranmanız Peygamber'i rahatsız eder. Fakat o size bir şey söylemekten utanır. Allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. Allah'ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. Böyle bir şey Allah katında büyük bir vebaldir." - Ahzab 50, 51, 53 ve 53

50. ve 51. ayetlere bakarsak, peygambere bir özgürlük verildiği ve bu özgürlüğe başka hiçbir Müslüman'ın sahip olmadığı doğrudur ama ekleniyor 51. ayette "Dilediğini yanına al, dilediğini bırak." 

Burada Allah peygambere özgürlük veriyor, illa yap demiyor. Buradan 3 mantık çıkar.

1- Hepsini yanına aldı ve ateistlerin dediğini doğruladı.
2- Eşlerim bana yeter dedi ve hiçbirisini yanına almadı.
3- Beğendiğini aldı, beğenmediğini bıraktı.

%33'lik bir ihtimali, ateistler "A priori" kabul ile direkt işine geldiği gibi doğru kabul ediyor. Savunması da "Bak hadisçi adamın da 35 karısı var diyor, hatta buna ansiklopedi bile yazmışlar. Bizzat İslam kitaplarında geçiyor." 

Yine hata var! İslamın şu an tek geçerli kitabı Kur'andır. Çünkü İncil vb. hepsi tahrif olmuştur. Kütüb-i Sitte ve diğer kitapların kaynağı da, rivayettir. Rivayete Kur'an'ın bakışı nedir?

"Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz." - Necm 28

"Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır." - İsra 36

Ayrıca, benim de ateist, deiste, agnostiğe bir sorum var. Muhammed madem kendine harem kuracak kadar akıllı bir adam. Bu ayetin, bu kitapta o zaman ne işi var?

"Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, o Kur'an'la meşgul olmak üzere uyanık ol/uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma ulaştırması umulur. Şöyle yakar: "Rabbim! Beni, gireceğim yere doğruluk dürüstlükle sok, çıkacağım yerden doğruluk dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç / kanıt ver." - İsra 79 ve 80


Bunun burada ne işi var? Böyle şark kurnazı bir adam gecenin bir vakti, sadece "Kendisine has" bir ibadeti niçin yazsın?

Buna da cevabın eminim, kurnazlığı anlaşılmasın diyedir o namazı kılmamıştır. Bak yine "A priori" kabul var.

1- Kaç kadınla nikahlı onu görmedin?
2- Kaç kadını gebe bıraktığını görmedin?
3- Geceleri namaza kılıp kılmadığını görmedin?

Sence bu işte bir tutarsızlık yok mu? Somut hiçbir argümanın yok. Namazı kılmadığını kabul ediyorsun ama iş "Peygamber'in cinselliğine" gelince çoşuyorsunuz. Bu mantığın hiçbir rasyonel temeli yoktur. Ben sana onu izah etmeye çalışıyorum.   

Peygamber, 30 erkek gücündeydi diyen ilahiyatçılara ve o kitaplara da güvenme. Zira onlar rivayet ürünü ve Kur'an'ın rivayete bakış açısı çok net. Nereden savunmanı ele alsam taca çıkıyorsun evladım.

Benim bunlara cevabım budur. Ben görmediğim şeye bilmiyorum derim ve rasyonelliğin gereği bunu yapman gerekir. Ayrıca bu ayetler, peygambere has ayetler şahsen de beni ilgilendirmiyor. 

Hep kuma zemine bina dikmişsin be güzelim. Böyle yapacaksanız oynamayalım. Benim Müslüman oluşumun hikayesini de buradan okuyabilirsin. Burada birçok rasyonel delil var ve de hepsi Kur'an ile kusursuz örtüşmekte. 

Rasyonel düşün, adil ol. Ayrıca beni tanıyanlar lütfen bana özelden "4 tane yeni ateizm argümanı" verebilir mi? Ateist Argümanlara Yanıtlar 4 yazısını yazmaya niyet ettim de 15-16 argüman cevapladım zaten. Biraz daha yanıtlandıralım.

Çoğuna yanıt verdiğimden ben bulmakta zorlanıyorum şahsen. Bu konuda da güzel yardımlarınızı bekliyorum. 

Selam ve sevgiler.

Haydi eyvallah. 

8 Ağustos 2017 Salı

Sahte Peygamber Rashad ve 19 Sahtekârlıkları

Selamın aleyküm. Biliyorsunuz ki, ben Anti-Rashad Khalifa'yım. Kaldı ki bu ayetler gereği de öyle olmalıyım.

"Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir." Bir ölü iken kendisine hayat verdiğimiz, insanlar içinde yürümesi için kendisine bir ışık tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamayan kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre sapanlara, yapmakta oldukları süslü-püslü gösterilmiştir. - En'am 121 ve 122 

Bana, "Ya hacı, abartıyorsun." diyebilirsin lakin bu herifler inan bana FETÖ'den farksız, İsmailağa'dan farksız. Kendi içlerinde bir cemaat olma yolunda dörtnala gidiyorlar. Zira, Allah'dan çok 19'u öne atıyorlar ve rakama adeta tapıyorlar. Bu hastalık gitgide yayılmakta maalesef. 

Bu yazının yazılma amacı, Rashad'ın 19 sistemi üstünden hem sistemi nasıl apaçık istismar ettiğini, hem de nasıl Narsistliğini tatmin ettiğini ve kendini "Manevi ve Dünyevi" çıkar sağladığını göstermek adına yazılmıştır.

Ben 19 sisteminin var olduğuna ve herkesin fark edeceği "Basit" hesaplamalara itibar ediyorum sadece ve de Tevbe 128 ve Tevbe 129'un, 19 kuralından Allah'ın bizzat kendisinin üstün tuttuğunu göstere göstere vurgulamak adına bilerek ayet olarak koyduğunu düşünüyorum! Sonuç olarak Tevbe 128 ve Tevbe 129 bal gibi ayettir! 

Bunlar gücü eline alsa, emin ol ilk beni asarlar. Zira onlara göre "Müşrik, Münafık, Sekar cehennenminde yeri hazır." birisiyim. Mekanım çoktan hazır yani. Artık bunun üstüne bir kapsamlı yazı daha yazmak istedim.

Argümanlarımı bir bir sıralıyorum.

1. Argüman = Şeytanın "Tanrı" olması ve "Yorulan" bir Allah

Kendisinin Kaosun efendisi adlı videosuna gelelim hep beraber. 



26-28 arasına bir bakalım = İlk sebep, Allah'ın merhameti ama ikinci sebep biraz karışık. Özet geçeceğin ama dileyen izlesin delilli olarak. Şeytan "Tanrı olmak" istiyor ve Allah ise buna "Oy canım benim, sen Tanrı mı olmak istiyorsun? Tamam seni kendi alanında Tanrı yapayım da, Tanrı olmanın zorluğunu gör." diyor. 

Aman Allahım! Abi bunu dinleyen bir 19'cu, anında bu adama "Ya hacı sen sapıttın mı lan?!" demeli ama demek yerine, izaha grişiyorlar ki Rashad bu iddiasını kendi "The Final Tastament" mealinde de Bakara 30. ayette izah ediyor ve Şeytanın bu dünyaya "Halife" olarak geldiğini söylüyor.

"Recall that your Lord said to the angels, "I am placing a representative (a temporary god) on Earth." They said, "Will You place therein one who will spread evil therein and shed blood, while we sing Your praises, glorify You, and uphold Your absolute authority?" He said, "I know what you do not know." - The Hefier 30

İnanmayan buyursun link (1) 


Buradan The Heifer 30'a gelirseniz görebilirsiniz Rashad'ın yayınlarının olduğu bizzat kendisinin vaktinde öncülüğünü yaptığı kuruluşun sitesidir burası. 

Bir de bizdeki Bakara 30'a ve A'raf suresinden Şeytanın nasıl "Tanrı" yapıldığını (!) hep beraber görelim.

"Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim." - Bakara 30


"Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o. Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çık! Sen alçaklardansın." Dedi: "İnsanların diriltileceği güne kadar bana süre ver." Buyurdu: "Süre verilenlerdensin." Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım." "Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Bir çoklarını şükreder bulamayacaksın." Allah buyurdu: "Çık oradan, yenik düşmüş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden dolduracağım." "Ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz." Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir." Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?" - Ar'af 11-22

Aynen, çok güzel Tanrı yapılmış. Ya abiciğim, aklınızı peynir ekmekle mi kaçırdınız ben anlamadım ki! Neyse, dur daha bitmedi.

28-30 arasına da bakalım = Şeytanın "Tanrılığına" girince sefalet, açlık varmış ama Allah olunca her şey kusursuz. Burada Rashad diyor ki, kötülüğün yaratıcısı İblistir ve İblis de bu esnada ayrıca "Teste tabii" tutuluyormuş. 

Miraca çıkan elçi, kendi ayetleriyle çelişiyor ama! Hem bu kitap üstünden kendine makam biç ama bu kitapla çeliş. Samimiyetsizlikte nirvana yemin ediyorum. Bu ayetlere bak bakalım, kötülüğün yaratıcısı ve yapan kimmiş! 

"Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz." - İsra 16


"Biz bu şekide her kentte/her medeniyette kodamanları, o kent ve medeniyetin suçluları yaptık ki, orada oyunlar tezgâhlayıp tuzaklar kursunlar. Aslında onlar öz benliklerinden başkasına oyun oynamıyorlar ama farkında değiller." - En'am 123

Senin tezine göre bunların da İblisin yapmış olması lazım. Ancak iblis yapamaz, çünkü o bir cindir sadece. Burada Allah, aklını kullanmayanlara pisliği o toplumun üstüne nasıl yaratıp yoktan var edeceğini anlatmakta.

Ayrıca Rashad'ın çizdiği yaratılış tablosu ;

İyilik Tanrısı vs. Kötülük Tanrısı

Bu hikaye mecuzilik, zerdüştlük gibi inançlardan ya da Hristiyanların tahrif olmuş incillerinde de "Satan's Kingdom" yani Şeytanın krallığı bire bir geçmektedir. Belli ki buralardan araklamış bu mevzuyu bizim sahte peygamber. 

Ayrıca bu videoda Cuma Hutbesi veriyor ve Hutbenin konusu "Her şeyi Allah yapar."

Linkini aşağıda koyacağım. (2) Buyrun bu da ekran görüntüsü.




Ayrıca "Yorulan bir Tanrı" algısı var sanki Allah "Yorulabilen" bir varlıkmış gibi ve olayı bizzat yaşamış gibi anlatıyor. 

"Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı." - Kaf 38 

Nereden tutsan samimiyetsiz. Hem yaptığı algı onlarca ayetle, yani bizzat tebliğisini kendince "Peygamber" olarak yaptığı ayetlerle, hem de kendi sözleriyle çelişiyor.

Allah asla yorulmaz güzelim. Ben sana adam değil, peygamber olamazsın dedim. Lakin sen ne adam, ne de peygamber olabildin. İkiside olamadın ehehe.

2. Argüman = Ben hem beklenen "Mesih" hem de beklenen "Mehdi"yim

1974 model Adnan Oktar yani başımıza. Birebir aynı metodoloji. Hatta Rashad ileri giderek, İncil ve Kur'an'dan kendini çok net işaret eden ayetleri dahi gösteriyor. Hatta bunu Cebrail de kendisine vahyederek tasdiklemiş. (3)

Bu yetmiyor ve bu yalanı desteklemesi için, bizzat Cebrail'e iftira atıyor adam. (3)


Edip Yüksel'in de yazısı burada yer alıyor. Naber len Rashad'ın biricik müridi ehehe. Neyse konuya devam. Bizzat Cebrail duyurmasını söylemiş ki, kendisi hem beklenen Mesih, hem de beklenen Mehdi, hem de Tanrı'nın Misaklı elçisiymiş!

Üstelik bunu kendisi ölünce anlayacakmışız. Milyonlar bunun farkında olacakmış. Tiner, bali bile böyle kafa yapamaz abi. Adnan Oktar'ın mehdilik iddiasına şiddetle direnen 19'cular, Rashad'In bu iddialarına gayet sempatik bakmaktadırlar ve onun bu elçiiliğini gayette kabul etmektediler.

3. Argüman = Rashad'a işaret edilen ayetler (!)  

Evvela Rashad kendi tercümesi için ne diyor ona bakalım. Rashad'ın çevirisi kendisine göre hatasız zira onun çevirisinde "Her kelime Allah'dan geliyor, benden değil. Benim değil, Allah'ın tercümesidir." (4) demektedir. Bir kere bunu not alın.

Yani, burada göstereceğim tüm ayetler bu sisteme göre Allah'dan gelmek zorunda ve de onlara göre de Allah'ın her dediği doğru olduğuna göre, bu bilgileri kendileri dahi red edemezler. Zira red ederlerse, inançları samimiyetsiz ve tutarsız olacaktır.

İlk Ayet ;

Rashad Khalifa - The Final Tastament

"We have sent you (Rashad) as a deliverer of good news, as well as a warner." - The Statute Book 56 (5)

Note = The gematrical value of "Rashad Khalifa" (1230), plus the sura and verse number (25+56) give a total of 1230+25+56=1311=19x69.

Meali = Bu ayet beni işaret etmektedir. Zira, Furkan suresinin 56. ayetinin Ebced değerlerinde Rashad Khalifa = 1230 yapmaktadır. Sure numarası 25, 56. ayette geçiyor. 3 alakasız rakam toplanmış ve de 19'un katı elde edildiği için, bu ayetteki peygamber kendisiymiş.

Bir de gerçek mealine bakalım ;

"Biz seni sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik." - Furkan 56 - Yaşar Nuri Öztürk meali

"Biz seni bir müjdeleyici ve uyarıcı olmaktan başka bir görevle göndermedik." - Furkan 56 - Edip Yüksel meali. (6)

Rashad'ın elçiliğini kabul eden Edip Yüksel bile, buraya kendi elçisinin Ebced ile onu işaret eden ayette en ufak imada dahi bulunmamış. Ayrıca bu durumu red ederseniz, 19'u reddetmiş olursunuz zira elçinizin her kelimesi "Tanrı'dan" geliyor bizzat. Dolayısıyla bu durumları nasıl olursa olsun inkar ederseniz otomatikman kendinizle çelişiyorsunuz anacım ehehe.

İkinci Ayet ;

Rashad Khalifa - The Final Tastament

God's Messenger of the Covenant (Misaklı Elçi)

"Say, "I ask you to do one thing: Devote yourselves to GOD, in pairs or as individuals, then reflect. Your friend (Rashad) is not crazy. He is a manifest warner to you, just before the advent of a terrible retribution." - Sheba 46 (7)

Note = By placing the gematrical value of "Rashad" (505) next to the value of "Khalifa" (725), then the sura number (34), and the verse number (46), we get 5057253446 = 19x266171234.

Meali = Rashad'ın ebced değeri = 505. Khalifa'nın ebced değeri = 725. Sure numarası 34, ayet numarası 46. Rakamı birleştir ve 19'a böl. Tam katı, öyleyse buradaki peygamber de benim.

Az evvel topladık, şimdi neden birleştiriyoruz? Parametre tamamen keyfiyet. Geçen yazımda da anlattığım gibi, amaç 19'a ulaşmak. Nasıl ulaştığının hiçbir değeri yok. Sabir parametre kullanarak bu işlemi yapınca 19 çıkmıyor. Gelin yapalım bu işlemi.

505+725+34+46 = 1310/19 = 68.947

Gördüğünüz gibi ilk parametrede 19 bulunmayınca, hemen alternatif bir parametre bulunmuş. Amaç salt 19 bulmak, nasıl bulduğunun hiçbir önemi yok. Bunu bize "Matematiksel" mucize diye yediriyorlar işte. Bana değil de, sana yedirmeye çalışıyorlar güzel kardeşim. Az uyan, neden yan yana yazdık? Hangi kurala göre? Ayrıca buradakini sabit kabul edip, Furkan 56'da bu kuralı uygulayalım. Basit bir dille, tezimin sağlamasını yapalım.

1230, 25, ve 56 sayılarımızdı. Birleştirirsek 12302556 olur. Alın hesap makinesi ve bölün 19'a. Sonuç mu? Hiç şaşırmayacaksınız!

12302556/19 = 647502.9473

Bak yine ben haklı çıktım. Lanet olsun yine haklıyım ehehe. Oğlum tuzak çok büyük! Gör, açsın maymun açsın şu gözünü ve kaldır bir an evvel at gözlüklerini! Kimin peşinden gittiğini bir daha sorgula. İlüzyonlarla boyanıyor gözlerin! Keyfiyet ve sabit parametre olmadan amaç sadece 19 bulmak. 

19 Bulayım ve o ayet hemen beni temsil etsin. Bu şekilde Takoz Recep abiyi bile peygamber yapabiliriz. Ben bu şekilde seni bile peygamber yaparım, inan bana. Düşün ve sorgula, bu adam bunları hangi kurallara göre koydu diye sor müridlerine ve emin ol, alakasız ve konudan sapan cevaplar alacaksın.

Neyse, sen bunları düşünürken ben de ayetin orjinal halini atayım.

"De ki: "Size, bir tek şey öğütleyeceğim: Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkın, sonra da iyice düşünün!" Arkadaşınızda cinnetten eser yok! O, şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kişiden başkası değil." - Sebe 46 - Yaşar Nuri Öztürk meali

"De ki, "Size bir tek öğüdüm var: ALLAH için ikişer ikişer, yahut teker teker kalkın, sonra düşünün. Sizin arkadaşınızda bir delilik yoktur. O sadece, çetin bir cezadan önce sizi uyaran birisidir." - Sebe 46- Edip Yüksel meali (8)

Edip Yüksel yine boş kaleye golü atamıyor. Yapma Guiza, yapma evladım ehehe. 

Edip yine suskun, Edibin ağzı yine bıçak açmamış. Edip Yüksel, yine kendi peygamberi olan Rashad'ı es geçerken ve en ufak bir dipnot dahi almazken Rashad hem dipnot ile kendisi olduğuna, salt 19 odaklı uyduruk ve hiçbir matematiksel izahı olmayan işlemlerle 19 katını buluyor ve de parantezde açık açık "Rashad" diye adını hiç çekinmeden ekliyor.

Üçüncü Ayet ;

Rashad Khalifa - The Final Tastament

"Most assuredly, you (Rashad) are one of the messengers." - Y.S 3 (9)

Note = See Appendices 2 & 26 for the irrefutable physical evidence.

Meali = Yadsınamaz deliler 2 ve 26'ya bakınız diyor ve gerekli yeri açtığınız vakit bununla karşılaşıyorsunuz. (10)

Burada 3 teknik ile birden kombo "19" bulunmuş ve üç teknik de birbirinden bağımsız detaylıca sayfadan bakarsınız. Kafalar karışmasın diye basitçe 3 tekniği anlatıyorum.

1- Ebced değerleri toplanarak 19'a bölünmüş.
2- Cebrail bu ayetin muhatabının kendisi olduğunu vahyetmiş. Kaldı ki 1'den 36. sure olan Yasin dek rakamları alta alta topladığımızda da "19" ve katları denk geliyormuş.
3- Bu sefer adının ebced değeri ve surenın ayet sayısı 83 olduğu için, toplam ayet numarası toplanıp 19'a bölünüyor.

1. Kuralı haydi anladık yine arada 2 gram tutarlılık var. Geçen de yaptın bu kuralı ama diğerinde yapmadın bu bir kere çelişkili. Ayrıca neden topluyoruz, niye çıkarma, çarpma, bölme değil de toplama?

2. Kuralı harbiden yadsınamaz (!) bir delilmiş. Cebrail vahyetti diye 1'den 36'ya dek, hem sure mushaf numaraları, hem ayet numaraları, hem de harf sayıları toplanıyor. Harf sayıları ne alaka bir kere? Eski köye, dakika başı yeni adet geliyor. Vay anasını sayın seyirciler!

3. Kuralda da neden 3. ayet değil de, suredeki toplam ayet sayısı olan 83 toplanıyor? Bu kural nereden çıktı? Diğer 2'si için de bu Ebced hesabını yapınca bilin bakalım ne oluyor! Yine sayılar 19'a tam bölünmüyor. Ben hızlıca yapıyorum. Siz de elinize hesap makinesi alıp kendiniz yapınız lütfen emin olmak adına. 

Her ayet için = Rashad Khalifa'nın Ebced değeri + Sure numarası + Suredeki toplam ayet sayısı

1. Ayet = 1230+25+77 = 1332/19 = 70.105
2. Ayet = 1230+34+54 = 1318/19 = 69.368

Bak bu kaçıncı sağlama ve halen "Sabit, tutarlı" parametreler uygularsan asla 19'un katına erişemiyorsun! İşte gözün böyle boyanıyor. Sürekli 19 bulmak için matematiksel gram tutarlılık ve hiçbir kural tanınmadan rakam birleştiriyor, toplam değerlerini kafasıne göre değiştiriyor ve 19 bulunca, işte bu benim diyor. Sen de bu sahte peygamberi, bana savunuyorsun ve ben münafık oluyorum. Yok ya! 

Bir de ayetin orjinal mealine bakalım.

"Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin;" - Yasin 3 - Yaşar Nuri Öztürk meali

"Sen elbette elçilerden birisin." - Yasin 3 - Edip Yüksel meali (11)


Edip yine elçisini boş geçiyor ve hatta bir dipnota bile kendi peygamberini layık göremiyor. Kısaca kendisi atfettiği son bir ayet bakıp, yine matematiksel sağlamaları yapıp bu argümanı bitireceğim.

Dördüncü Ayet ;

Rashad Khalifa - The Final Tastament

"Are they saying, "He (Rashad)* has fabricated lies about GOD!"? If GOD willed, He could have sealed your mind, but GOD erases the falsehood and affirms the truth with His words. He is fully aware of the innermost thoughts." - The Consultation 24 (12)

Note = The disbelievers added 2 false statements at the end of Sura 9 to commemorate their idol, the prophet Muhammad. God has revealed overwhelming evidence to erase this blasphemy and establish the truth. By adding the gematrical value of "Rashad Khalifa" (1230), plus the verse number (24), we get 1254, 19x66 (please see Appendices 2 & 24 for the details).

Meali = Sure'nin sonunda Hz. Muhammed'e yanlış ithamlar eklenmiş ve de Ebced değeri ile ayet numarasını toplanıp 19'a bölünüyor ve bu ayetteki peygamber benim! 

Bu kez de "Sure numarası" eklenmiyor? Nedne çünkü burada işin içinde sure numarası olan "42" devreye girerse 19'un katı çıkmıyor.

1230+24+42 = 1296/19 = 68.210

4. Ayette olan bu parametreyi doğru kabul edelim ve bu parametreyi diğer 3 ayete uygulayalım ve bakalım "19" katı bulunacak mı dostlar?

Her ayet için = Rashad Kahlifa'nın Ebced değeri + Sure numarası

1. Ayet = 1230+56 = 1286/19 = 67.684
2. Ayet = 1230+46 = 1276/19 = 67.157
3. Ayet = 1230+3 = 1233/19 = 64.894

Gördüğünüz gibi bunu "Sabit parametre" olarak alırsak bu kez de Rashad kardeşimizi bu 3 ayet yarı yolda bırakıyor. Bakın ne kadar da iyi niyetle tek tek inceliyorum! Bana inanmıyorsan, veriler burada kardeşim. Al eline hesap makinesi ve tek tek yap işlemleri. Bana güvenmiyorsan bizzat kendin de kontrol edebilirsin. 

Sürekli 19 bulunmak için yeni icatlar çıkarılıyor. Çünkü sabit parametrelerle yalanı ifşa oluyor! Bir de ayetin orjinlaine bakalım.

"Yoksa, "yalan düzüp Allah'a iftira etti" mi diyorlar? Allah dilerse senin kalbini mühürler; bâtılı mahveder ve hakkı kendi sözleriyle gerçekleştirir. Kuşkusuz O, göğüslerin özündekini çok iyi bilir." - Şura 24 - Yaşar Nuri Öztürk meali

"Onlar, 'O ALLAH hakkında yalan mı uydurdu.' mu diyorlar? ALLAH dilese senin kalbini mühürler. ALLAH yanlışı siler ve sözleriyle gerçeği yerleştirir. O en gizli düşünceleri bilir." - Şura 24 - Edip Yüksel meali (13)

Edip yine elçisini yani resul olan peygamberini, misaklı elçisini boş geçiyor ve yine dipnot dahi bırakmıyor!

Gördüğünüz gibi dostlar. Matematik asla yalan söylemiyor ve objektif olarak baktığınızda Rashad'ın tuzağı, gerçeği nasıl işine göre keyfiyete döktüğü, hakikati nasıl eğip büktüğü rahatlıkla görülüyor.

4. Argüman = Keyfiyet İçeren 19 Tabloları

Hemen bekletmeden ilk tablomuza geçiyorum.

1. Tablo = Mukattaa harfleriyle başlayan 2. Sure ve 68. Sure aralığı dışında kalan, 1. Suredeki ve 69. sureden başlayarak son sureye kadar olan "Allah" sayısı toplamı (14) ;


Saçma bir tablo. Çünkü, seçilen bölgenin ayırt edici bir özelliği yok. Burada yapılan sayımların 19'un katı çıkması, 1/19 ihtimaldir. Yani bu tablo hiç mucizevi değildir. Çünkü, istenilen birkaç manipülasyon ve seçim kriteri ile gayette istenen sayıma ulaşılır. 7 Bulmak istesem 1-30 arası ya da 1-35 arasını sayım dışı bırakır. Mutlaka 7'yi bulurum. Ya da 35 bulmak isteyeyim, hiç fark etmez. Bu tablo, gayet insan eliyle yapılabilir bir tablo.

Hem "Mukattaa" ile başlayan sureler denmiş ama kriteri yok. Direkt bütün mukattaa ile başlayanlar atılmış. Ayırt edici olsa, 1 Mukattaa ile başlayan, 2 Mukattaa ile başlayanlardan birisi atılsa, o zaman ayırt edici bir durum olur kendi içerisinde ama orada 19'a ulaşılamıyor. İsteyen sayıp hesaplasın. Diğer tablo ile devam ediyorum. (14) 



Bu sefer de, başında "Besmele" olmayan Tevbe suresinden, Neml suresinde ayet olarak geçen "Besmele" kısmına dek, kaç ayette "Allah" kelimesi geçiyor. Bakınız, Ebced ya da "Lafzı" sayımı da değil, ansızın kaç ayette "Allah" geçiyor. Ayette kaç kere Allah kelimesi yer alıyor önemi yok. Örnekle izah edeyim. 

Mesela "Kehf" suresi yani 18. surede 14 ayette "Allah" kelimesi geçerken, Allah kelimesinin toplam geçme sayısı = 16. 

Birden fazla "Allah" geçse bile bir sayılıyor ve parametre buna uygun şekilde seçiliyor ki, burada yapılan küçük müdahale saman altı yapılabilinsin. Oğlum, harbiden İblis sizinle gurur duyuyordur yemin ediyorum. Parametrenin yine hiçbir "Ayırt edici" özelliği yok ve hiç tarafsız değil. Müdahale yapıldığını ispatlanıyor ve benim dediğim şekilde bir tablo üretirseniz, emin olun çıkan sonuç asla 19'a tam bölünmeyecektir.

Siz hep "Ebced" sayıyordunuz, "Allah lafzı" sayıyordunuz. Şimdi neden kaç ayette geçtiğine geçtiniz? Geçtiyseniz, hangi kritere ya da hangi ayırt edici özelliğe göre geçtiniz?

Amaç salt 19 bulmak demiştim ya, bu tablolar beni gayette doğruluyor. 19 Bulalım da, nasıl bulduğumuzun önemi yok. Bu metdoloji ile, Kur'an'a dilediğinizi söyletebilir ve de dilediğinizi elçi yaparsınız. Peşinizden de giden binlerce koyun bulursunuz, youtube'da binlerce hitin de benden ehehe. 

Çünkü metodoloji, gayet samimiyetsiz, tutarsız. Amaç bir sayı bulmak sadece, o sayı varsa ben de varım ve bunun için defalarca farklı şeyler deneniyor ve de birisi illa ki tutuyor. Tutmasaydı bu kez başka sayı denenirdi emin olun. Devam ediyorum ki, bir bir "Metodoloji"nin yanlışlıklarını görün hacılar. 

İşlem tamamen "A priori" kabule dayanıyor. Bu mantığın hiçbir dayanağı yok. Kumar deneniyor ve tutunca, mucize gibi size sunuluyor. Arada da tam "19" sure varmış ayrıca, vay canına. Zaten arada 18 sure var, bir de 9. sureyi sayarsan zaten 19 ediyor yani. Denk gelinen bir özellik, Schrödinger denkleminden geçmiş gibi lanse edilmekte.

Ayrıca son bir soru daha. Neden ilk sayında "Allah" lafzı sayılırken, ikinci sayımda kaç ayette "Allah" geçtiğini sayıyoruz? Bizi buna iten mantık nedir? Bir özellik varsa, hangi özelliktir? 

Kafanda deli sorular biriksin. Ben diğer tabloya geçiyorum. (14) 



Burada da, tabloyu anlatmam zor olacak ama anlatacağım. Tamamen saçmalık ötesi bir toplamdır bu! 

En solda "Sure numaraları", onun yanında "Surelerdeki toplam Ayet" sayısı. Önce bunlar 1+2+3+4+5+6+7 = 28 şeklinde yan yana toplanıyor. Tabii niye toplama onun yine cevabı yok. 

İşin saçmalığı, 28'in üstüne tekrar 1+7=8 sayısı ekleniyor. 28+8 =36 işlemi bulunuyor.

Matematik'de bilirsiniz "Kümeler" konusu vardır. O kümelerde bile bir eleman, aynı küme içerisinde "2 kere" kullanılamaz, bir defa sayılır. Size bedava TEOG dersleri veriyoruz oğlum işte daha ne istiyorsunuz ehehe.

Şakası bir yana. Matematiksel skandal var ortada! Çünkü sen onları zaten "Bir kez" topladın birader? Bir daha neden o sayılar ekleniyor da, 28 sayısı 2. defa toplanmıyor? 

Bakın tutarsızlık içinde tutarsızlık doğuyor. Çünkü aşağıda çıkan "6555, 6234, 333410" sayılarını 19'a bölersiniz, sadece 6555 sayısı 19'un katı çıkmakta. Asla 19'un katı çıkmıyor. 

6555/19 = 345
6234/19 = 328.105
333410/19 = 17547.894

Haydi tamam 6555 tam bölünüyor diye ekledin diyelim bak yine seni anlamaya çalışıyorum. Ayet sayılarını ikinci defa neden topladın? Onun toplamı 19'un tam katı da değil üstelik. Nereden eline alsan, ortada bir açık bulunmakta. Amaç, yine sadece 19'a ulaşmak. Nasıl ulaşıldığının hiçbir önemi yok! 

Çünkü ilk toplam 19'un katı ama ikinci ve üçüncü toplam 19'un katı değilse, hiç eklemeden yapıp, 333410 sayısına ulaşırsanız, 19'a erişemeyeceksiniz. Öyleyse bu sayıma, dışarıdan bir müdahale gerekir. Matematik yalan söylemiyor gençler. 

Ayrıca o bulunan 6555'in 19'un katı çıkması, zaten Matematiğin bir özelliğidir. Çünkü 114 sure var ve 114, zaten 19'un tam katı. Öyleyse 1'den bu sayıya dek olan ardışık toplam da zaten 19'un katı çıkmak zorundadır. Bu da mucizevi, dehşet verici bir sayım değildir yani sizin anlayacağınız.

Ayrıca bu tabloda neden "Allah" lafzını bıraktık? Ya da 2. tabloyu ana fikir baz alalım. Neden kaç ayette "Allah" kelimesinin en az bir defa var olduğu kriterinden vazgeçtik? Bunun da izahı yok. Diğer tabloya geçiyorum. İkna olmadıysan diye devam ediyorum. Aklı başında olan ve objektif okuyan bir insan bu saatten sonra gayet ikna olur. (14)



3. Tablonun bir benzeri bu da moruklar. Tek farkı, "Mukattaa" ile başlamayan surelerde yapılıyor tek tek ve yine sonra "Sure numaraları ve surede geçen ayet sayıları" 2. defa ekleniyor. 

Yukarıda detaylıca anlatılan 3. tablonun, daha da spesifik ve karmaşık hali yapılmış işin özü. Diğer tablo ile devam ediyorum. (14)


3. Tabloda yapılan işlemin aynısını bu kez "Mukattaa"sız surelerde 1-9 arası rakamlarda yapılmış ve de bu kez direkt toplamlar alınmış ve direkt 19'a ulaşılmış!

Bir şey fark ettiniz mi? 3. ve 4. Tabloda "Bir daha ekleme" durumu bu kez yapılmamış. Zira Rashad, ilk toplamda 19'a zaten ulaşmış. Hatta ve hatta 1'den 7'ye kadar olan sayıların toplamı bile yapılmamış. Diz bir toplama yapılmış sadece. Bakın yine sayıların işlem parametresi değişti. Bunu izah eden bir mantığa yine ulaşamıyoruz. 

Rashad, İblis eminim seni ayakta alkışlamıştır! Rashad'ın 3. ve 4. tablo için yaptığı işlemi, bu 5. tablo için bizzat uyguluyorum. Aşağıya bakabilirsin ;

1. İşlem = 1+2+3+4+5+6+7=28 - 28+1+7 = 36
2. İşlem = 4+5+6+7..+176= 15576 - 15576+4+176 = 15756
3. İşlem = 5+6+7+8..+120 = 7250 - 7250+120+5 = 7375
4. İşlem = 6+7+8+9..+165 = 13680 - 13680+6+165 = 13851
5. İşlem = 8+9+10+11..+75 = 2822 - 2822+8+75 = 2905
6. İşlem = 9+10+11+12..+127 = 8128 - 8128+9+127 = 8264

36+15756+7375+13851+2905+8264 = 48187

48187/19 = 2536.157

Sonuç, ben yine ve bir kez daha haklı çıkıyorum! Sürekli sabit bir parametre alınınca, diğer tablo için mutlaka tutmuyor ve bu yüzden, sürekli "Neye göre ve hangi kurala" dayanarak toplanıldığı konusunda, tamamen dışarıdan müdahaleye açık bir görüntü ortaya çıkıyor. 

Sana anlatmaya çalıştığım olay. Bütün bu toplamlar tamamen insan eliyle, şekillendirilmiş ve maniple edilmiş tablolardır! Baksana bir kural, diğeri için tutmuyor.

Bir tablo daha göstererek işin tablo boyutunu sonlandırıyorum. 6. Tablo, zaten 3 ve 4. Tablonun başka bir versiyonudur linkten bakabilirsin. Oradaki tutarsızlığı zaten izah ettim. Bir defa eklenen eleman yetmiyor, aynı toplama bir daha dahil oluyor. O yüzden 6. Tabloyu koymadım bilgin olsun. (14)



Rashad, Rashad, Rashad. Sen ipe sapa gelmez, arsız bir aşıksın. 19 Aşığı. Sevdiceğime nasıl kavuşurumun hesabını yapıyorsun ehehe. 

Şaka bir yana bu kez de "Tevbe" suresinden yani "Besmelesiz" sureden, 74:30. ayete dek, yani "Üzerinde ondokuz vardır." olan Müddessir suresinin 30. ayetine dek sayım var. 

İyide yine kafa deli sorular!

1- Neden sonuna dek gitmedik de, 74:30'da sonlandırdık?
2- Neden daha önce hiçbir sayımı 74:30'da sonlandırmadık o zaman?
3- Neden Fatiha suresinden değil de, Tevbe suresinden başladık?

Seçim parametresi tamamen keyfi. 

Eğer bu durum 19'u vermese, başka parametreler de cebimizde nasılsa değil mi sahtekâr Rashad!

1- Başlangıçtan 74:30'a kadar
2- İlk Mukattaa'dan 74:30'a kadar
3- Ekstra Besmele'den 74:30'a kadar
4- Son Mukattaa'dan 74:30'a kadar
5- 3:81'den, 74:30'a kadar
6- 25:56'dan, 74:30'a kadar
7- 34:46'dan, 74:30'a kadar

Bakın ne kadar çok parametre aralığı çıkıyor Rashad'ın yaptığı aralıklarda! Birinden "19" bulunmazsa, diğerleri var. A Planını yanında, B, C, D, E hatta F, G planları bile hazır adamın oğlum. 

Tabloların durumları bu şekilde yine daha de detaysal irdelemek isteyenlere zaten Kaynakça'da tüm tablolara direkt erişeceğiniz linki de koyacağım. Bizde tüm argümanlar ortadadır sen rahat ol aslanım. Delilsiz konuşmam ben.

Ayrıca Edip Yüksel, Üzerinde 19 Var adlı kitabında bu tabloların bir çoğunu, elçisinin birçok hesaplamasını "Mucizevi" bulmamış olacak ki, bir çoğunu kendi kitabına almaz ve bunların lafını mevzu bahis bile etmez, en ufak bir imasını dahi açmaz.

5. Argüman = Rashad'ın Saçmalıkları 

Burada, Rashad'ın Edip Yüksel'in de yer aldığı bir konuşması, konferansı var ve burada Suzan Ray adlı kadınla canlı canlı tartışıyor ve Rashad, ona resmen kibir kusuyor. Videoyu kaynakçada koyacağım. Türkçe alt yazılı video zaten.

Bu nasıl argüman diyeceksiniz ama aşağıya linkini atacağım. İşte o video. (15) 

Bu videoda Rashad bir kitleye konuşma yapıyor ve ardından bizim Edip Yüksel evlenecek ve düğünü burada yapılacak. 

İlk anlar gayet sıradan ama iş 9. dakika itibariyle tuhaflaşıyor zira Rashad konuyu meleklere ve Cebrail'e getiriyor ve Cebrail'i övüyor ve tam 10:06-12:35 arası Cebrail kendisine geliyor ve vahyi zihnen alıyor ve zihninde ilk başta tıpkı İsa peygamberin annesi gibi "Sen şeytansın." diyor ama o Cebrailmiş meğerse. Sonra da kafasının içinde çok ılımlı bir "Tartışma" geçiyormuş. Sonra da düşünme yetisini buna ikna olana dek sanki kendisinden alınmış adeta. Sallarken usturuplu sallıyor çünkü. 

Direkt gördüm derse Cebrail'i asla inandırıcı olmayacağını da biliyor. Bu arada o ılımlı tartışmanın konusu Yasin suresinin 3. ayeti meğerse Rashad'a ithafen yazılmış. Bunu tartışmışlar bu arada meraklısına. Videoyu da detaylıca izleyebilirsiniz bizde yalan yok oğlum. Her şey argümanlarıyla, deliller ile ortada!  

Ayrıca 12:49-17:13 arasında "İlk vahyi" zamanı anlatıyor ve olayı özetle geçiyorum. Rashad ilk zamanlar vahyi alınca kendisine güvensizmiş ve birisi ona gelip "Ya Allah'ım, sen elçi misin?" sorusunu alenen sormasın diya dua etmiş ve duası kabul olmuş. Özetle bu anlatılıyor ama detay severler tamamını izlesin ya da bana inanmayanla bana güvenmeyenler de izleyebilirler.

17:13-18:16 arası da meğerse "Beyimizin" elçi olduğunu oradaki herkes zaten biliyormuş. Bir tane "Akıl selim sahibi" eleman çıkıp, "Sen neden söz ediyorsun birader?!" diyememiş. Hatta ilerleyen 1 dakika içerisinde de heres bunun farkındaymış. Benzer bir durumu hiç "Muhammed, Musa, İsa, İbrahim, Harun, Lut, Nuh, Süleyman" için gördünüz mü? 

Hiç çevresinde herkes Kur'an'da adı geçen bir peygamber için "Ha o mu? O zaten peygamber yahu. Her halinde belli. Paçalarından elçilik akıyor." dediğini gördünüz mü? Sadece buna "Baba-Oğul" yani aile durumları istisnadır bunda da sadece aile bireyi olan annesi ya da babası biliyordu ancak nasıl biliyorlardı? Vahiy yoluyla!

Yusuf'un babası Yakub da bir peygamber çünkü. İsa'nın annesi olan Meryem zaten "Cebrail" ile bir elçi doğuracağının haberini direkt aldı. Çevresindeki herkese "Kim haberi uçurdu ki?" aynı anda herkes bu adamın peygamber olduğunu biliyor? Baştan aşağıya tutarsızlık. Devam ediyorum. Oynat Uğurcuğum! 

19:40-20:21 arası beni şaşırtıyor ve bazı kişiler "Hacı sen elçi misin? Ya yürü git." tepkisi veriyor ki, bazı arkadaşlarını kaybettiğini söylüyor ve direkt onları cehennemlik ilan ediyor.   

20:22-21:26 arası kendisini sevmeyenlerin bu testten geçemediklerini ve mesajı göremediklerini söylüyor ve bu kişilerin, kendilerine yapılan imtihanlardan sınıfta kaldığını söylüyor.

21:26-23:43 arası bu "19" sisteminin insanlar için bir test olduğunu syölüyor.

23:44-25:30 arası kendisine iman eden müridlerini çok sevdiğini söylüyor şairimiz. Çünkü kendisine iman ederseniz, ona "Sorun yaratmayan" bir arkadaş oluyorsunuz. Sus ve itaat etmeye devam et diyor kısaca. 

25:34-27:58 arası Muhammed peygambere inen ayetleri, sanki ilk defa kendisine inmiş ve o ayetlerde kendisi işaret ediyormuş gibi yorumluyor. Oldu olacak tüm Kur'an Muhammed'e değil, bana indi diye söyle de tam olsun hacı. Adeta bir bunu demiyor ve Nisa suresi 65. ayetini kendine atfediyor.


"Hayır, Rabbine yemin olsun ki iş, onların sandığı gibi değil. Onlar, aralarında çıkan karmaşık işlerde seni hakem yapıp verdiğin hükümle ilgili olarak, içlerinde hiçbir burukluk duymadan tam bir teslimiyete ulaşmadıkça iman etmiş olamazlar." - Nisa 65

28:00-40:50 arasında özet geçiyorum. Rashad kendisinin elçi olmadığına inandığını söyleyen "Kristina" adlı kadını resmen kurban ilan ediyor ve onu aleni ve üstü kapalı ayetlerle cehennem yolunda olduğuyla ilgili sözler sarf ediyor ve bunu ayetler üzerinden yapıyor.

Esas olay 41:00'da başlıyor ve yukarıda videosunu da kaynakça'da attığım "Suzan" adlı kadın olaya dahil oluyor ve Rashad 28-41 arasında da Suzan'a eleştiriler yapıyor açık aık izleyin ve de görün.

41:00-43:34 arası Suzan gayet güzelce "Hani senin mesajın önemliydi? Ben çevirdiğin Kur'anı okudum ve anlamlarda değişiklikler gördüm. Bunu söyleyince de arkadaşım bana "Sen ondan daha mı iyi bileceksin?" dedi ve ben bundan şikayetçiyim diyor.

Rashad detaylı bir sorgulanmaya itiliyor Suzan tarafından. Suzan, durumun gitgide "Bağnazlığa ve yobazlığa" gitmesinden şikayet ediyor.

43:35-45:27 arası Rashad resmen Suzan'a belden aşağı vuruyor ve kadını, fitne ve fesat çıkarmakla suçluyor ve durum işine gelmiyor ki "Niye gelip bana demedin? Ben bakardım ve sonra durumu izah ederdik." diyor.

Mealen "Ya hacı, sen benim açığımı buldun. Bana gelseydin ben ona bir kılıf uydururdum ve bundan sinsice sıyrılırdım." diyor.

Videoda daha başlarda ve ortalarında "Biz burada her şeyi açıkça konuşuyoruz." diyen Rashad, hemen açığı tespit edilince kadını "Samimi iman etmemekle" tekfir ediyor ve kadını fitne, fesat çıkarmakla itham ediyor. Hani her şeyi açıkça konuşmaya açıktın? Hemen karşı bir eleştiriye, anında onun iman bekçiliğini yapar konuma zıplıyorsun be Rashad. Ne ikiyüzlü herifsin lan sen.

45:28'da bilin bakalım olaya kim dahil oluyor! Bıyıkları ve gözlükleriyle ; Edip Yüksel! Edip, sadık bir mürid nasıl olunur adeta dersini bize ilerleyen dakikalarda gösteriyor. 

45:28-48:28 arası Edip, resmen Rashad'a arka çıkıyor ve Suzan diyor ki "İyi de burası dilediğimizi özgürce konuştuğumuz bir yer." Edip ise "Sen kehanette bulundun daha evvel ve yine bulunursan, herkes böyle şeyler bulur." diyor.

Üstelik bunu diyen Edip, Huruf-u Mukattaa hesaplamasıyla 2280'ın "Kıyamet yılı" olduğunu söyleyen ve kehanette bulunan herif. Bak sen çelişkiye..

48:28'de sazı yine Rashad eline alıyor ve videonun sonuna kadar, Suzan'ı itham eden ve bana uymazsanız "Ahirette yandınız" temalı ayetleri okuyor ve hakikati, ayetleri şahit tutarak eğip büküyor. 

Böyle ayetler de var ama Rashad Khalifa. Bunu ne yapacağız?

"İslam'a/Allah'a teslim olmaya çağrılıp durduğu halde, yalanlar düzerek Allah'a iftira edenden daha zalim kim vardır? Allah, zulme bulaşmış kişiler topluluğunu doğruya ve güzele iletmez." - Saff 7

"Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah'ın berisinden yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kâfir olduğuna tanıklık ettiler." - A'raf 37

"Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? Şu da bir gerçek ki, zalimler asla kurtulamazlar!" - En'am 21

"Yalan düzerek Allah'a iftira edenden daha zalim kim var? Onlar Rablerine arz edilecekler. Tanıklar diyecekler ki: "İşte bunlardır Rableri hakkında yalan uyduranlar." Herkes duysun ki, Allah'ın laneti zalimler üstünedir." - Hud 18

İşte böyle dostlar. Bana "Rashad" üstünden yükleniyorsun diyenlere 2 başlıkta, matematiksel işlemlerle ve reddedilmeyecek şekillerde gerekli delilleri sundum. Artık tercih sizin ama maymun gözünü artık açsın!

Neye tapıyorsunuz tapın hiç umursamıyorum lakin görüşünüz asla "Bağnazca, yobazca" olmamalı ve daima delil ile değişime açık olmalısınız. Bana dilediğin kadar küfür et, beni münafık ilan et. Eğer ben Allah'ın Mü'min kulu olursam ki inşallah olurum çabam da bu yönde. Sen ne dersen de aslanım bana.

Kaynakçayı aşağıya ekleyip ben uzuyorum. Haydi eyvallah.

KAYNAKÇA ;

1- http://masjidtucson.org/quran/frames/ - The Heifer 30
2- https://www.youtube.com/watch?v=exfMTTfJq5o
3- http://submission.org/x/SP_Sep_89.pdf
4- https://www.youtube.com/watch?v=4cNPFuDvsew = 9:37-9:50 arası
5- http://masjidtucson.org/quran/frames/ - The Statute Book 56
6- Edip Yüksel - Açıklamalı Kur'an Meali - Furkan 56 
7- http://masjidtucson.org/quran/frames/ - Sheba 46
8- Edip Yüksel - Açıklamalı Kur'an Meali - Sebe 46
9- http://masjidtucson.org/quran/frames/ - Y.S 3 
10- http://www.masjidtucson.org/quran/appendices/appendix2.html
11- Edip Yüksel - Açıklamalı Kur'an Meali - Yasin 3
12- http://masjidtucson.org/quran/frames/ - The Consultation 24
13- Edip Yüksel - Açıklamalı Kur'an Meali - Şura 24
14- http://www.masjidtucson.org/quran/appendices/appendix24.html

15- https://www.youtube.com/watch?v=yUkAdDgSVSo