3 Haziran 2016 Cuma

Yazarak İç Kusma

Herkese merhaba, monitörleri başında burayı okuyan milyarlarca insan ve bu milyarlarca insana katılan sen. Evet evet, sen! Sana da merhaba be. Şu dünya'da tek blog açmayan kalmış bendeniz, geleneğe uyayım dedim lakin sadece iç kusma olarak. Tabii ki, okuyan insan sayısı bol olursa güzel olur ancak muazzam bir şöhret peşinde koşmayacağım.

İç kusacağım, sözlük hesabım var benim itü sözlük, yeni adıyla instela oluyor kendileri. Orada da arada kusuyorum ama sözlüğe aykırı, blog açtım ben de. Öncelikle diyecek olursanız, ulan depresifim diyorsun bu tema ve şablon nedir! Gözüme bu hoş geldi lan. Valla, yoksa depresiflik tam gaz devam...

Son 1 yıldır özellikle, güne uyanırken var ya, güne uyanma nedenimi bulamaz oldum. Çünkü yok, her insanın böyle bir misyonu vardır ya hani, işe gitmek, okuluna gitmek, sevgilisiyle buluşmak, kendince bir çalışması için uyanmak, bir ideali ya da bir amacı için, günde hiçbiri yok var ya. Yemin ederim ki yok. Keşke olsa da, şu uçurumlar bile anlam kazansa, hangi uçurumlar mı? Benim ruhumun her gün intihar ettiği o uçurumlar. Şöyle düşün kardeşim, intihar etmek için uçurumdan aşağı atlıyorsun ama yere çakılamıyorsun, o derece boşluklu ve sonsuz bir uçurum... 

Ben çakıldım yalnız ama öyle bir çakıldım ki... Efsaneydi yani. Yediği kroşe ile komalık olan boksör gibi olabilir ya da ne bileyim, okurken sen örneklerdir be, siktir et. Ben devam edeyim. Emin ol, bu yazıyı ve bu tip yazılarımı herhangi bir anlaşılma kaygısı olmadan yazacağım. Önceden kime insan içini açtıysa, ben birkaç kişiye açtım ve hatamın hatası oldu bile o iç kusmalar. Herkes seni etiketlemeye ve belli bir programa sokmaya çalışıyor, çalışmıyor gibi görünüyorlar ama çalışıyorlar. Sürekli ya bir aşk acısındandır, ya okuldandır, ya ailedendir falan kisvelerinde tahminleri ve anlatınca " Olur öyle ya, boşver. " akılları ya da kendilerince psikolojik tahliller, tamam bazıları hakikaten iyi niyetli de Freud değilsiniz ki ulan siz! Allah'sız Freud gelse bile bana gram deva olamaz. Çünkü bu sorunu ancak ben çözebilirim ama çözmeye ne dermanım var, ne direnecek gücüm, ne kendimi ayakta tutmaya enerjim, ne ruhum buna hazır, ne de bunun için kendimi ikna edebilitem... Sadece derdi veren yüce Allah'ın, dermanını vereceğini biliyorum ve sabrediyorum. Ayetlerinde dediği gibi, sen kuluna en çok yetensin be yüce Tanrım! Hem sen, " Kuluna kaldıramayacağı yükü " yüklemezsin ki, teklifinde dahi bulunmazsın ki... Senin gücün her şeye fazlasıyla yeter, seni yormaz hiçbir eylem. Asla ama asla yormaz, yoramaz bile, sen öyle muazzam ve tahmin edilemez muazzam bir güçsün. Ben de aciz bir kulun olarak şefkatine sığındım ve iyi ki sığındım, önceden de sığınırdım ama son 1 yılda kıymetini anladım. Hayatımın merkezi sensin artık, hiçbir aciz kulun değil, sensin. Gördüğünüz gibi dinime ve yaradana sarıldım. Ve sarılmasam, şu an cesedimin nerede gömülü olduğunu bile bilmiyordunuz. Gerçi canım tatlıdır benim o ayrı da, kendime gram acımam kalmadı yani artık...

Evet edemezler. Hepsi tek ağız olurlar hatta " Ya bir psikolog veya psikiyatrist'e görün " telkinleri girer. Ulan onları ne halt olduğunu bilmiyorum sanki dinleyecek " Şöyle yapma, böyle etme diyecek ve beynin loblarını sikecek Exefor'ları, Xanax'ları, anti,depresanları dayayıp gidecek." Ondan sonra kendisi para kazanacak ya totoş, 2 aya gene gel, gene ilaç yazalım sana, olmaz böyle. Sonra vücut onlara alışıyor tabii bu aylarca geçen süreçte. Biraz iyileşince ilacı kesmeyecek ama dozu düşürecek. Ulan keşke o ilaçlar geçirse, elinizin altında açın bir bakın, onların yan etkileri neler diye. Hem siz anti-depresan kullanan arkadaşlarınız mutlu ve huzurlu olduğunu gördünüz mü lan. Nah gördünüz! 

Bir yandan da mutluluğunuza aşırı didiklemelerle köstek olurlar. Şefkat ve sevgi göstermeleri gerekirken, onu yapmayı 3. planda bırakıp, tek noktaya ve genelde en gereksiz ve seni en anlamayacak noktayı odaklanır, çünkü dar bakış açısına sahipler. Ulan resmin tamamına baksana, kıvrandığım noktam belli! Bu depresifliğin olumlu yanları da var, mesela insanları teşhiş etmekte seni üstün kılıyor 10 dakikada herif/hatun ne bok çözüyorsun. Acıların ruhunu olgunlaştırdığını gerçeğini ruhunda buram buram hissettiğinde, işte o olgunluk sana muazzam bir huzur veriyor. O yanı güzel bak, inkar edemem ve mutluluğun, sevginin, şefkatin değerini çok güzel anlatıyor. Onların değerini biliyor zannediyormuşum, meğerse bildiğim aslında Everest dağının sadece birkaç metresi kadar tamamına kıyasla ufak olduğunu öğrendim. Sarılmak denilen eylemin, en muazzam mutluluğu verdiğini, şu an keşke okuyan sana sarılsam. Dinini, ırkını, ülkünü, ideolojini, tipini, maddi durumunu bilmeden, sadece sarılsak, sadece sımsıkı, sarılsak...

Neyse arada ilgi orospuluğum tutuyor işte böyle, sonuç olarak ben bu blog'da iç kusacağım. Zaman zaman dini tespitlerimi nacizane yazacağım, nacizane iç dökeceğim, nacizane olayları yorumlayacağım, hep sonuna kadar sabredebilirsin. Çünkü ben bazen, hatta çoğu zaman, saçmalayabiliyorum da. Bil istedim, kamu spotunu geçtik bak, tekrarı yok ha! Ona göre. Haydi eyvallah, ruhunuza gram dokunabilsem gerisi boş. İnsanların ruhlarına dokunun. Çünkü ona dokunursanız, işte o zaman kalıcı bir etkiniz insanlarda. Tabii bu aldatıcı ve fani dünya için. Haydi eyvallah tekrardan. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder