9 Ekim 2016 Pazar

Kur'ân Peygamberleri 2

Hacı, nabıyon be ya? Ben mi ben iyiye gidiyorum gibi ya, haydi hayırlısı. Bu yazı devam yazısı olacak. Bu yazıyı daha da güzel idrak etmen için, evvela buraya davet ediyorum seni. Orada kızlar teklif ediyormuş hem ehehe. 

O zaman devam ediyoruz. Kolamı alayım da geleyim, sen de çay kahve ne istersen al. Self servis var burada, ikramlar sınırsız. 

8- Hz. Davud ve Hz. Yakup = Yine alfabeye göre yazalım, hak geçmesin. 

Hz. Davud = Kur'ân'da adı 16 defa geçmektedir. Sesi o kadar güzeldi ki, Kur'ân'a göre sesine dağlar ve kuşlar eşlik ederdi ve hepsi beraber Allah'ı bol bol anarlardı. Önceleri Tâlût’un ordusunda bir asker olarak savaşmış, daha sonra Allah’ın kendisine verdiği peygamberlik ve hükümdarlıkla birlikte İsrailoğullarına kral olmuştur. 

Sesi güzeldi argümanı net olarak geçmez belki ama çok net bir şekilde iması geçer. Buyrun ispat ayetleri ;

"Sen onların söylediklerine sabret ve güçlü kulumuz Davud'u hatırla. O, Allah'a yönelmiş bir kimseydi. Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık: Akşam sabah birlikte tespih ederlerdi. Kuşlar da toplu halde onunla beraberdi. Hepsi, onun tespih nağmelerine katılırdı. Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik. " - Sad 17, 18, 19 ve 20. Ayetler

Yani, hem sesi öylesine güzel ki cıvıl cıvıl öten kuşlar da Davud peygambere eşlik ediyor, hem de oldukça akıcı ve güzel konuşuyordu, kendisini harika ifade ediyordu. Ayrıca Davud peygamber, kafir bir kavme karşı canını da oldukça cesur bir biçimde ortaya koymuştur. 

Bu olay kısaca Bakara sûresinde oldukça net bir biçimde açıklanır. İşte o ayetler ;

"Tâlût, askerleriyle yola çıkınca dedi ki: "Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir. Eliyle bir avuç alan kişi başka." Bunun ardından, pek azı müstesna olmak üzere ondan içtiler. Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçtiklerinde şöyle dediler: "Bugün bizim Câlût'a ve ordusuna karşı hiç bir gücümüz yoktur." Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle konuştular: "Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir." Câlût ve ordusuyla karşılaştıklarında şöyle yakardılar: "Ey Rabb'imiz, üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı yere sağlam bastır. Ve küfre sapanlara karşı bize yardım et." Nihayet Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Ve Dâvud Câlût'u öldürdü. Ve Allah, Dâvud'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediği şeylerden öğretti. Eğer Allah'ın, bazı insanları diğer bazılarıyla savması olmasaydı, yeryüzü bozguna uğrardı. Ama Allah âlemlere karşı çok lütufkardır." - Bakara 249, 250 ve 251. Ayetler

Tâlût, İsrailoğullarının komutanıdır. Câlût ise kafir kavmin komutanıdır ve bazı tarihi kaynaklara göre, günümüze göre çok uzun boy olmasa da o zamana göre uzun bir boy olan 2 metreyi biraz geçkin bir boya sahipti. Burada kainatın efendisi yüce Allah, "Samimi olmaya" yine enfes bir gönderme yapıyor ve çoğu o sudan içiyor, ve yine savaşa gidenlerin çoğu fazla umutsuz ve boşa savaşıyoruz diyip, savaştan tüymenin yollarını arıyor ama cesur azınlık, Allah'ın arkasından olduğunu bildiğinden asla geri adım atmıyor ve Davud peygamber, Câlût'ı mağlup ediyor. Öldürüyor diyecek pıtırcıklar çıkabilir ama hatırlatırım ki bu bir savaş. Davud canını savunmak için, müdüfaa için mecburen öldürecek. Savaş bu, öyle 2-3 yumruk atılmıyor orada mızraklar ve kılıçlar konuşuyor orada. İşte Davud peygamberin mevzusu da böyledir gençler.

Örnek Alınması Gereken Sıfatları = Cesareti, Allah yoluna ömrünü adaması, akıcı konuşması ve kendini güzel ifade etmesi. 

Hz. Yakup = Kur'ân'da adı 16 defa geçmektedir. İbrahim'in torunu, İshak'ın oğludur. Evlat acısı ile evlat ihaneti ile imtihan edilmiştir. Oğlu Yusuf’un acısı dolayısıyla gözleri kapanmış, sonra ona kavuşmasıyla yeniden açılmıştır. Allah'ın kıssasını tüm detaylarıyla anlattığı tek peygamber olan Yusuf'un babasıdır kendisi. Kendisi, Yusuf peygamber olmadan önce bile Yusuf'un üstüne ayrı titer ve onu ayrı bir severdi. 

Bana kalırsa, babası rüyasını Yusuf'a anlatınca onun peygamber olacağını anladı ya da tahmin etti ki, Yusuf'a olan ayrı sevgisini daha da güçlendi ve onu korumak için kendi öz evlatlarına bile güvenmedi. Ayetlerde de bu ima var. Özellikle Yusuf'un rüyasını anlattığı bu ayet ;

"Bir vakit Yûsuf babasına şöyle demişti: "Babacığım, ben rüyada on bir yıldızla, Güneş'i ve Ay'ı gördüm; onları bana secde ediyorlar gördüm." "Yavrucuğum, dedi, rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir oyun oynarlar. Hiç kuşkusuz şeytan, insan için açık bir düşmandır." - Yusuf 4 ve 5. Ayetler 

Sonrasında da hikayeyi özetleyeyim, tamamını en detaylı şekilde Yusuf sûresinde bulabilirsiniz. Pek yeri değil belki bunu esas Yusuf peygamberde anlatmam lazımdı ama burada Hem Yusuf Peygamber, hem de babasının imtihanı olduğundan burada anlatmak bana göre daha uygun.

Bu rüyayı anlatır Yusuf babasına ve babası onu ikaz eder. Daha sonra zaman geçer ve evlatları babasına naz yaparlar. Çünkü Yusuf ile onun ufak kardeşini kıskanırlar "Babam o ikisini bizden daha çok seviyor." diye ve babalarına naz yaparlar babaları olan Yakup peygamber izin verir ama içi de içini yer ve sonra Yusuf kuyuya atılır kardeşleri tarafından, kurt yedi derler ama babaları olan Yakup peygamber, onlara güvenmez ve evlat ihanetiyle imtihan edilir. Şeytan'ın onları buna sevk ettiğini çok iyi bilse de Yusuf'a olan sevgisinden derin bir depresyona girer içten içe. Yusuf birisi tarafından bulunur ve köle pazarında satın alınır, bir süre sonra Yusuf peygamber ergenliği bırakıp yetişkin yaşlarına gelir ve dillere destan, muazzam bir yakışıklılığı vardır. Ancak bu tüccarın olgun ve azgın karısı, Yusuf ile sevişmek ister. Yusuf peygamber, son anda bu durumdan kaçar. Toplumda bu kadın ayıplanır ve bu kadın, günümüzde "Altın gününe" denk gelen bir ziyafet hazırlatıp Yusuf'u çağırır. Gördünüz mü işte budur canımın çektiği adam der ve oradaki kadınlar da bu yakışıklılıktan büyülenirler adeta. Tıpkı bir melek görmüşler gibi onu yüceltmeye başlarlar ve kadın isteğini tekrarlar, benimle sevişmezsen seni zindana attırırım der. Hatta bu arzu, öylesine şehvetlidir ki bir ara Yusuf'u bir odaya sırf kendisi ve kendileri için hapsetmeyi bile düşünmüşlerdir. Yusuf peygamber ise bu zinayı işleyeceğime, zindanı yeğlerim der. 

Yusuf peygamber yıllarca zindanda kalır. Daha sonra 2 adet zindan arkadaşı edinir ve onlar rüyalarını anlatırlar, Yusuf peygamberin yeteneği ise "Rüyaları doğru yorumlama" olduğundan ikisine de gerçeği anlatır ve biriniz ölecek, biriniz kurtulacak Rabbim böyle hüküm buyurmuştur der. Kurtulana da "Kurtulunca, benim de kurtulmamı sağla." der. Ancak bu kişi, bunu unutur ve o dönemin kralı garip bir rüya görür. Kurtulan kişi de saray'da belli bir yer sahibi bir kimse olmuştur. Uzun bir zaman sonra, Yusuf peygamber aklına gelir ve onu önerir, o rüyaları doğru yorumluyor der. Bu kişi, yıllar sonra Yusuf'a gider ve rüyayı anlatır. Yusuf peygamber rüyayı yorumlar ve evvele 7 yıl bereketlisiniz, bunları biriktirin çünkü arkasından bir 7 yıllık da kuraklık gelecek. O zaman bu biriktirdiklerimizle siz ve halkınız bu süreci en hafif hasarla atlatacak Allah'ın izniyle der. Zindan dönen bu kişi, yorumu Kral'a anlatır ve Kral der ki "Bu kişiyi derhal buraya getirin!" O esnada Yusuf'u çocukken köle pazarından satın alan tüccar da işlerinden ötürü karısıyla saraydadır. Yusuf onları görünce, Kral'a zindana atılma nedenini hatırlatır. Karısı da yıllarca çektiği vicdan azabından, gerçeği itiraf eder. Nefsimden ötürü bunu işledim, Yusuf masumdur der ve rüyayı yorumlayan Yusuf, artık Saray'da günümüzde "Maliye Bakanı, Vezir" sıfatına denk gelen bir makamdadır. Aradan birkaç yıl geçer ve kuraklık baş gösterir. Bunların mağdurlarından birisi de, Yakub peygamber ve evlatlarıdır.

Kardeşleri bu saray'da belli bir para karşılığında oldukça bol nimetin pazarlandığını haberini alır almaz saraya gelir ve Yusuf peygamberle karşılaşırlar. Kardeşlerini Yusuf tanır ancak onlar Yusuf'u tanıyamazlar. Yusuf peygamber, onlara nimetleri verir ama bir daha vermek için bir şartı vardır. Birçok kardeşi arasından en sevdiği kardeşini görmek ister ve eğer onu getirmezseniz, size bir daha buradan bir şey vermem der. Bu arada nimetler için getirdiği sermayeyi, yani ciddi bir miktarda altını da geri yükletir ve kardeşlerine nimetleri karşılıksız verir. En azından teşekkür için geri gelecekleri umut eder ve gelirken kardeşini de getirmelerini umut eder içten içe. Akabinde evlatları yine babasına giderler ve Yakup peygamber ise, Allah'ın adıyla yemin etmedikçe size güvenemem ve ekler, Allah o oğlumun da başına bir iş gelmesini istemiyorum der. Kardeşler ise Allah'ın adıyla yemin ederler ve sermayenin geri yüklendiğin görünce de ayrıca sevinirler. Yakup ise, Allah bir işe takdir ederse önüne geçmem zira hüküm sadece Allah'ındır ben sadece size dikkatli olmanızı istiyorum ve tedbir için ayrı ayrı kapılardan girmenizi istiyorum der. Yusuf kardeşini görünce gözleri parlar adeta ve en küçüğüne sarılıp "Ben kuyuya atılan abinim, merak etme ve tasalanma, ben yanındayım kardeşim." der ve bu esnada Yusuf çaktırmadan Kral'ın su tasını kardeşine saklaması için ona verir. Saray muhafızlarından birisi bunu fark eder ve kralın tası yok. Bu olay ise siz gelince gerçekleşti diyerek topu Yusuf'un kardeşlerine atar, onlar ise biz buraya nimetleri alıp parasını vermeye geldik, hırsızlık yapmaya değil diye kendilerini savunurlar. Yusuf ise "Çalınan mal kimin yükünde çıkarsa yükün sahibi çalınan mala karşılık olacaktır." şeklinde cezayı açıklar ve işin çakılmaması için önce büyük kardeşlerinin arar.

En son, küçük kardeşi arar ve onda bulunca, onu esir alır. Büyük kardeşler ise "Ya babamıza söz verdik hem de Allah'ın adını anarak, gelin yeni bir teklif yapalım." Yusuf'a derler ki "Bunun babası ihtiyar, onu görmezse çok üzülür. Gel sen, onun yerine bizden birini esir al." der. Yusuf ise, bunu red eder ve "Kıssasa kıssas" cezası söyler, eğer haksızlık edersek biz zalimlerden oluruz der ve kardeşler boynu bükük eve gider ve durumu Yakup'a anlatırlar ve Yakup ise yine kederlenir ve acısına acı eklense de "Allah büyüktür, belki bakarsın Allah'ın hükmüyle 2 evladıma birden sağ salim kavuşurum." der. Oğulları ise "Ya baba yeter artık yıllardır Yusuf der durursun!" diye çıkışırlar ve Yakup da "Ben derdimi Allah'a anlatıyorum, size değil. Gidin ve o sevdiğim 2 evladımı bulmaya dikkat kesilin, ben Allah'ın izniyle sizin bilmediklerinizi bilirim." der. Bu sırada da yaşlılığıyla beraber depresyondan gözleri görmez olur. Bunun üzerine Yusuf'a giderler bu kardeşler ve derler ki "Paramız da bitti, sen bize sadaka vermiş ol. Allah sadaka verenleri sever." Yusuf işe "Kardeşiniz Yusuf'a çocukken yaptığınızı hatırlar mısınız?" deyince kardeşlerinde jeton düşer ve o Vezir, Yusuf olduğunu açıklar. 

Daha sonra, Yusuf kardeşlerine "Gidin ve tüm ailemi alın da gelin, artık burada konaklayacağız." der. Yakuba müjdeyi oğulları verince "Umarım bunaklığımla dalga geçmiyorsunuzdur." der ve giderken Yusuf onlara, kendi gömleğini verir ve der ki "Koklayınca Allah'ın izniyle gözleri açılacak" der ve gerçekten de Yakup o gömleğini kokusunu içine çekince, gözleri görür ve ailesi saraya gelince, onları hürmet ve sevgiyle karşılar Yusuf. Böylece kıssa da son bulur.

Kıssadan çıkarılacak ders, Allah lütfettiği zaman en cömert bir biçimde bereketini, rahmetini ve merhametini asla esirgemez. Hikayede atladığım bir detay, bu kavuşma sonrası Yusuf'un kardeşleri hatasını geç de olsa anlarlar ve babaları peygamber bile olsa "Babacım bizi kurtar" demezler, "Babacığım, yüce Allah'dan bize merhamet etmesini dile, dua et." derler. 

Hani birileri peygamberden "Şefaat" bekliyor ya, bir peygamberin öz evladına "Direkt" faydasının olmadığına ispat bir ayetlerdir aynı zamanda bunlar. Allah'dan başka Velî edinmeye kalkışanlara ve Şefaat kavramını "Torpil" zannedenlere bu ayetleri yapıştırın suratlarına ; 

"Oğulları dediler ki: "Ey babamız! Günahlarımızın affını dile. Gerçekten biz hata işledik." Dedi: "Rabbimden sizin için af dileyeceğim. Çok affedicidir O, çok merhametlidir." - Yusuf 97 ve 98

Örnek Alınması Gereken Sıfatları = Kuşkusuz ki sabrı ve her derdinde bile, asla Allah'a isyan etmemesi, büyük bir sabır ve sakinlikle Allah'a sarılması, Allah'a olan imanı 

9- Hz. İshak = Kur'ân'da adı 15 defa geçmektedir. İbrahim'in oğludur. Muhammed haricinde, Kur'ân'da adı geçip de kendisinden sonra gelen bütün peygamberlerin atasıdır aynı zamanda. 

İshak, Hz. İbrahim'in küçük oğludur. Büyük oğlu ise İsmail'dir. İshak, tıpkı Süleyman gibi Kur'ân'da övülen ender peygamberlerden bir tanesidir.

"Güçlü kuvvetli, bakış ve görüş sahibi kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da an! Biz onları, yurdu düşünme özellikleriyle yücelen tertemiz kullar yaptık. Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır." - Sad 45, 46 ve 47. Ayetler

"Ona İshak'ı bağışladık, ayrıca Yakub'u da hediye ettik. Hepsini hak ve barış için çalışan insanlar yaptık." - Enbiya 72

"İhtiyar yaşımda bana, İsmail ve İshak'ı bağışlayan Allah'a hamt olsun! Benim Rabbim, duayı gerçekten çok iyi duyar." - İbrahim 39 

Örnek Alınması Gereken Sıfatları = Allah'a olan imanı ve Allah yolunda ömrünü harcaması 

10- Hz. İsmail = Kur'ân'da adı 12 defa geçmektedir. Babası İbrahim ile birlikte Kâbe'yi inşa etmiştir. Hac ve kurban kesme konularında babası İbrahim ile beraber bunu kavmine öğretmişlerdir. Burada önce ayetleri aktarıp, bir konuya da açıklık getirmek istiyorum.

"Rabbim, bana barış ve iyilik sevenlerden birini lütfet!" Bunun üzerine biz, İbrahim'e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik. Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa gelince, İbrahim dedi: "Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?" "Babacığım, dedi, emrolduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın." Böylece ikisi de teslim olup İbrahim onu şakağı üzerine yatırınca, Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik. "Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz." Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik." - Saffat 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106 ve 107. Ayetler

Burada İsmail öldürülmedi. İbrahim peygamber imtihan edildi. Peygamberler bile imtihan edilirler çünkü, çeşitli sınavlardan geçerler. Bu da o sınavlardan birisiydiv e Allah devreye tam boğazlamaya başlayacakken giriyor, çocuk olan İsmail bu şekilde kurtarılıyor ve imtihanı geçen Peygamber, İsmail yerine büyük bir kurbanlık hayvanı kesiyor çünkü Allah ona öyle emrediyor ve İbrahim, Allah için kurbanı kesiyor.

Yani, Allah adına kesilir kurbanlar sadece. Sevap alıp, bilmem ne köprülerinden geçmek için değil ve kesilen et, yoksula, fakire ve evine et giremeyenlere dağıtılır. Dini açından da bu bana göre daha uygundur. Sen zaten istesen sürekli yiyebilirsin ancak burada amaç, fakire ve yoksula yardım etmektir. Toplumun paylaşımla kaynaşması ve sevgiyle kenetlenmesidir. Çünkü din, sadece "İhtiyacın kadarını kendine al, gerisini yoksula ver." der. Kendine altın tabak, bardak, koltuk, masa alıp saray yaptır demez, kaşıkla verip kepçeyle al demez. 

"Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz." - Bakara 219 
  
Örnek Alınması Gereken Sıfatları = Allah'a olan imanı, Allah için gerektiğinde canını hiç tereddüt etmeden feda etmesi ve dünya hayatını hiçe sayabilmesi.

11- Hz. Şuayb = Kur'ân'da 11 defa geçmektedir. Ölçü ve tartıda hile yapan Medyen ve Eyke halkına gönderilmiştir. 

Şuayb hakkında özel bir ayet ya da belirti yok açıkcası. Tek gözlemlediğim, kendisinin oldukça "Yapıcı, yumuşak sözlü" birisi olduğu ki bu da birçok peygamberde mevcut. Ancak Şuayb'da yüce Allah'ın bir peygamberidir. Sonuçta Allah tüm kıssaları anlatmadığını da açıklıyor o ayeti serinin en sonunda koyacağım moruk.

Örnek Alınması Gereken Sıfatları = Yapıcı olması ve Allah'a olan imanı

Haydi bana eyvallah. To be continyu.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder