12 Eylül 2016 Pazartesi

Pepsi Paradoksu

Selamın aleyküm baba. Biliyor musun sana bir şey diyeceğim. Pepsi yaşatır seni, pepsi. Bu nasıl slogan abiciğim ya. Su mu ulan bu, pepsi olmadan gayette yaşarım. Kolanın tadı güzel de, sloganı kötü. Ben iyiyim de, çevrem kötü hesabı yani. 

Önce şu paradoksa gireyim de, sonra yazı ve başlığın ne denli alakasız olduğunu göreceksin, alakalı da gelebilir. Buradaki subjektif yargı sana ait, sen ne anlarsan o olacak. Aslında yazmayacaktım ama gene yazmayacağım. İronik oldu biliyorum. Amaç zaten, ironik olmasıydı. Anladın mı? Anlayacağını biliyordum, çok zekisin. Senden adam olur ha. 

Paradoksa girmeden, bundan sonra ciddi bir süre "Din, Bilgi" içeriğinden uzak kalacağım, bilgi verende kabahat abi. Ne çakma sikkoluğum kaldı, ne de kafirliğim, bir ton da ıslah duası aldım. En büyük duayı aynaya bakıp okusalar yetecek ama, adetimizdir kendimize bakmayıp başkasına çamur atmak. O yüzden de komşunun meyvesi hep daha güzeldir. Neyse, kendimi ne diye paralıyorum ki anasını satayım. Bencil olacağım bir süre. Kendimle ilgilenmem gerekli fazlasıyla ve yeni bir dini, bilgi yazısına dek sana okuyacakların hiçbir şey kazandırmayacak ve saniyelerin sadece şahsi fikirlerimi okumakla geçecek. Hunharca eleştiriler burada çarpışabilir işte, senin sevdiğin yani. Gülerdim burada ama gülmüyorum.
Çünkü nasıl gülsem, birisinin çakması olacağım. O halde gülmem ben de, maksat özgünlük değil mi? Evet öyle. Bunu isteyen sensin, ben değilim.

Pepsi paradoksu şudur; Deneklere A ve B adlı markasız iki kolayı tattırdıklarında, deneklerin çoğu A'nın daha lezzetli olduğunu söyler. Ardından deneklere Pepsi ve Coca-Cola'yı tattırırlar ve deneklerin çoğu bu sefer Coca-Cola'nın daha lezzetli olduğunu söyler. Oysa az önce tattıkları ve çok beğendikleri A kolası, bildiğimiz Pepsi'ydi. Beğenmedikleri B kolası ise Coca-Cola'ydı. Bunun en büyük sebebi, reklamları sayesinde Coca-Cola'nın daha prestijli bir intiba bırakmış olmasıdır. Bu Pepsi paradoksu öyle Pepsi'nin yaydığı bir şehir efsanesi değil, deneyleri de yapılmış gerçek bir olaydır. Bu yüzden Pepsi, geçenlerde üniversitelerde de bu "Pepsi paradoksunu" hortlattı ve kazanan Pepsi oldu %59 ile. Ben demiyorum, Pepsi diyor. Al bak. 

Güzel kola bana göre de, şeker oranı daha fazladır. Şeker sevenler bu yüzden Pepsi'yi severler genelde. Şekersiz çay içenleriniz ise, Pepsi'yi çok gönüllü içmezler. Seveni illa ki vardır. Çünkü dilin tadım oranları ve damak zevkleri herkese bambaşkadır. Bu sadece benim ufak bir tespitim ve doğruluk garantisi sana veremem. Ancak, Pepsi yaşatmaz. En fazla seratonin ile mutluluk satar ve bağımlılık yapar, bunun için de kafein dozajı etkisinden de yararlanırlar. Sigara içmektense, kola içmeyi yeğlerim. Zira daha az zararlı sigaraya kıyaslarsak. Tüm bağımlılıklar kötüdür, orada hem fikiriz. Kola'yı da dozunda içeceksin, seviyorsan sigarayı da. 

Ancak bazen, bu hayatta seni mutlu eden şey bile mutlu etmez ya. Beni şu an mutlu etmiyor, çünkü depresyon böyle lanet bir şeydir işte. En sevdiğin içecek dolapta ağzına kadar doludur. Ancak senin içesin gelmez ya da içersin, ama içtiğinden hiçbir şey anlamazsın. Canın içmek istemez ve hiçbir şey umurunda olmaz kendinden başka, şu anda da böyle şerkeş ve lanet bir vaziyetteyim. Depresyonda olan insanda pek bir hayır gelmez. Çıkıyor gibiyse hayır gelir ama acıdan kıvranma aşamalarında o insandan topluma hizmet işi beklemeyin. Yaparsa da eline yüzüne bulaştırır zaten. İlk dini yazımda tam çıkıyor gibiydim ve bu yüzden dini ele aldım. Çıkana dek ele almam, çıkar çıkmaz da ele almam çünkü konusuna göre iyice araştırmam gerekli.

Sen depresyondayken senin için hiçbir şey eski kıymet-i harbiyesinde olmaz. Ne oluyor lan bana, içime Zeki Müren mi kaçtı anasını satayım, o ne kelimeydi öyle. Neyse, sakin, yavaşça Zeki Müren'i yavaşça size bırakıyorum. Merak etmeyin, o da sizi görecek. Espri komikti ama anlayana, anlamadıysan sen bir Vizontele izle de gel. Klişe olacak sonraki paragraf belki ama olursa da olsun. Sıçarım böyle işe. Çünkü burası benim çöplüğüm ve ben gibi depresyon kokuyor şu anda da.

Depresyon sadece sevdiğin kolanın ağzına kadar dolu olması olup, senin onu tercih etmemen, etsen de ondan eski keyfi ve zevki almaman değildir. Depresyon, Kim Milyoner Olmak İster'de 1 Milyonluk soruyu görünce bile gram heyecanlanmamaktır. Depresyon, en sevdiğin kitap serisine aylarca dokunmamaktır. Depresyon, ağlamayı delicesine isteyip ağlayamamaktır. Bir nevi sıçmak isteyip, içeri sıçmak da diyebiliriz. Rahatlatmaz ve daha da çok acı verir bu durum, bir nevi yine depresyon yani. Depresyon, Mario oyunundaki prensesin önündeki o canavar gibidir ve hunharca silahlarını sırayla fırlatır. Depresyon İntegral gibidir, kafanı daima karıştırır. Depresyon, Trigonometri gibidir her forma ve her kalıba uygundur. Depresyon, oyun hamuru gibidir ve sen nereye giderse bu trigonometri, hamur gibi esneyip o yönde evrilir hamur seni bırakmadıkça sen o hamurdan kaçamazsın. Kaçayım dersin ve parçaları parçalar daha da ufak bölümlere ayırırsın, ama o parçalar yine de peşindedir. Sadece sorunun bölünük gözükür ve sen atlattım zannedersin. 

Depresyon, Galatasaray gibidir bazen 14 sene seni asla mutlu etmez. Depresyon Trabzonspor gibidir bazen de, 32 senedir mutlu olamazsın. Depresyon, bazen Fenerbahçe gibidir. Gerçekten mutlu olduğun o kadar azdır ki mutsuz olduğun tonlarca ana kıyasla, Fenerbahçe'nin kadrosu ve hocası arasındaki uyum gibi çok nadirdir. Depresyon, bazen de Beşiktaş gibidir. Sen didinirsin, aslanlar gibi emek verirsin ama hep birisi gelir ve senin emeğini çalar. En çok haksızlığın Beşiktaş'a yapıldığı gibi, sana da daima en çok haksızlık yapmış gibi gelir ve öyle oturur o acı koynuna. Depresyon en çok hayat gibidir, tekme gibidir, tokat gibidir, iğne gibidir, bıçak gibidir, çivi gibidir, en çok bunlar gibidir depresyon. Çünkü bunların hepsi gibi batar ve battıkça kesintisizi acı verir, kanatır, perişan eder, ortada tek bir fark vardır. Bıçak, iğne, tokat, yumruk bunlar tenini acıtırken, depresyon en zayıf yönünden vurur seni, ruhunu acıtır.

Yaklaşık olarak 9, 10 dakikanı çaldım. Her saniyenen boşa gitti, çünkü bu acıyı ne kadar dillendirirsem dillendireyim, tek hisseden benim. Herkes, hissettiğinde acısında yalnızdır. Haydi eyvallah ve özür dilerim, boşa giden saniyelerini geri veremem. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder