24 Kasım 2017 Cuma

Depresyon

Çok iç döktüm ama hiç depresyon hakkında tamamen bir yazı yazmadım. 22 Kasım'a yeni girdik. 21 Kasım'ı 22 Kasım'a bağlayan gecedeyim. Bu yazıyı hangi tarihte yayınlarım hiçbir fikrim yok. Sanki binlerce kişi benim yazılarımı dört gözle bekliyormuş gibi. Hiçbirinizin umrunda değilim. Zaten niye olayım ki?

Twitter açtım. Orada bile hashtag ile yazımın linkini atıyorum. Niye? Birileri görsün diye. İşte o kadar vasıfsız ve okuyanı olmayan bir blog sahibiyim. Zaman zaman millete zorla okutturuyorum. Bunu yaparken i.ten içe utanıyorum ana napayım lan. Birilerine sesini duyurmak da seni bazen iyi hissettiriyor. Bu aralar hiçbir şey yapmıyorum. Sadece oyun oynuyorum ve ders çalışıyorum. Sosyoloji oğlum bölüm vizeler geldi. Açıktan okuyoruz. 3 senede bitireceksem, işi az sıkı tutmak gerek. 

Ruhsal bir şımarıklık bazen bu durum. Bu eleştiriye katılıyorum. Benimkisi dünyanın en büyük acısı değil ve kaldıramadığım bir acı da değil, öyle olsa çoktan biletimi keserdim. Ancak bazı şeyleri yeniden yaşayacağını bile bile yaşamak ve o yaranın bir türlü "Kabuk" dahi bağlayamaması, hep taze kalması ve sürekli kanaması çok yoruyor.

Evet gerçek kanamalarda dahi 5 Litre kadının 3.5 Litresini kaybetsen dahi "Yaşamsal" işlevlerin halen çalışır. Ancak ona "Yaşamak" denir mi sence? Adım dahi atacak gücü kendinde bulamıyorsun. O gücün olunca da o adımı atmak için kendinde "Gerçek bir neden" bulamıyorsun. Ürettiğin bir neden oluyor ama bu da kendini salak yerine koymak oluyor. Ben de kendimi salak yerine asla koyamam. Sen koyabiliyorsan ne mutlu sana.  

Oyun oynamak da iyi geliyor bana. Zira düşüne düşüne seni aşırı buhrana ve depresif hislere iten düşüncelerden birkaç saatliğine de olsa da kaçabiliyorsun.

Allah, ayetlerinde dediği gibi "Kaldıramayacağı yük vermez ve her zorluğun yanında kolaylık" vardır. Bunu biliyorum ve hayatımda bunu bizzat gördüm. Çünkü yaşadım. 

Bazen öyle bir geliyor ki, anlamıyorsun ne olduğunu. Güzel bir şarkı dinlesen bile zevk alamıyorsun orada "Acıklı" bir söz, bir melodi arıyorsun kendinle özleştirmek ve onunla empati yapabilmek için. Eski bir şarkı dinliyorsun doksanlardan. Evet ben doksanlar bebesiyim ve o yılları çok özlüyorum be! O şarkıları dinlerken bile bu aralar "Ulan ne yaşlanmışız" diyerek kendime acı çıkarabiliyorum.

Hayatımda şu an beni motive edecek ve heyecanlandıracak hiçbir şey yok. Din hep var. Olmasa zaten boşuna yaşıyorum ama "Ahireti" kapsamayan yani bu dünyaya dair bir şey bahsediyorum. Bazen sizi dünyalık işler de motive eder ve hayatta kalma içgüdünüzü tetikler. Merak etme, intihar edecek ahmak ve aptal değilim. Zaten yapmaya da asla cesaretim olmadı. En fazla düşünürüm ve hemen vazgeçerim. 

Yok abi ama işte. Param yok mesela hem kendime, hem etrafa, hem de muhtaçlara faydam olsun. Allah'a şükür aç ve açıkta değilim ama bazıları gibi kıyıda köşede beş kuruş param yok. Eğitim desen o hafif motive ediyor ama sonrasında ne olacak diye düşüncelere dalınca o motivasyon da gidiyor. Aşk desen, 3 aydır yok. Olsun istiyorum yavaş yavaş ama "Ulan bu kadından olur." diyeceğim kimse yok. Birisi "Öyle gibi" geliyor, flört edelim diyorsun bana gelen her kadın da yaralı zaten. Elin herifiyle orgazmdan orgazma uçarlar, Berk'e gelince yarabbi şükür çekerler. Hoş benim orgazm'lık niyetim de yok baya saf sevgi, ilgi, şefkat falan istiyorum lan. 

Zaten kadınları çözdüm diyem de yalan söyler. Birisini merak ediyorsun ve laf yiyorsun, diğerini de "Ya biz senle eskiden ne güzel konuşurduk." diyip yazmadığın için laf yiyorsun. Harbiden regl ile güncelleme geliyor bunlara her ay. Neyse, her taraftan farklı bir tokat yiyoruz. İşlere başvuruyorsun ama olmuyor çünkü mülakata bile çağırmıyorlar falan işte. 

Bazen kendimi aileme yük hissediyorum. Bu aralar epey vasıfsızlaştım çünkü. Bazen öyle bir uyumak istiyorum ki, kış uykusu tadında böyle. Uyandığımda birçok şey değişsin istiyorum. Distopya bu düşünce benim için ama umut etmek yine de güzel şey.

İşte depresyon budur mesela. Yatağında saatlerce ağlamak değil. Dışarıda hava güneşlidir ama içinde Gölcük Depremi yaşanır, üstüne bir de Tsunami yersin. Youtube'da dolanırsın ve birilerinin "Çok mutlu" olduğunu görünce, ulan bu mutluluğun şifresi falan mı var, varsa versinler dersin ve onları it gibi kıskanırsın. Dışarısı sislidir önüne göremezsin, ruhunda da tam daha beteridir. Denizlerin en altı gibi zifiri karanlıktır ve hiçbir şey göremezsin.   

Kendini insan hissetmek istiyorsun, yaptıklarınla, paylaştıklarınla ve seni sen yapan şeylerle ben buradayım diyorsun ama senin burada olduğunu görmüyorlar, dinlemiyorlar, bilmiyorlar, hoş görmek, bilmek ve dinlemek zorunda değiller ama bazen de fark edin lan! İlla intihar mı etmek lazım? Akciğer kanseri mi olmak lazım? Ya da senin o götü beş para etmez ruhunun, bana menfaatinin mi düşmesi lazım be karaktersiz!

Adam dini soru soruyor yardımcı oluyoruz. Be hayvan oğlu hayvan bir hal hatır sor lan! İnsan utanır ayıp olmasın diye sorar bari. Ancak herif baya "Mal" gibi kullanıyor seni. 

Ben de kendimde, geleceğimde, ruhumda şu an hiçbir şey göremiyorum işte. Ağlamak istersin de ağlayamazsın ya, ama gözlerinden ağlayamazsın. Ruhun ağlamanın her şeklini yaşar kanaya kanaya. 

Hoş uyanıkken de pek duymuyorsunuz. Hem de hiçbiriniz. O yüzden bu yazıyı da zor yazdım. Çünkü zordur canın yanarken en doğru kelimeleri, en doğru şekilde ifade edebilmek. Aklına gelir ve yazarsın. Samimi gelebilir sana ama ben daha acımın "A" harfinden dahi bahsedemedim. Öyle bir şey bu depresyon işte. Zaten bu hissi ne zaman hissetsen, asla içindekileri atamazsın. Çünkü o kadar çoktur ki, ruhunun dayanabildiklerine hayret edersin. 

Bu da böyle boş, içimi döktüğüm ve okuyana birisine hiçbir şey katmayacak bir yazı oldu. Merak edenlere bunun tanımını yapayım. 

Depresyon nedir? Sana ilgi çekici tanım yapayım da akılda kalsın.

Depresyon, Harry Potter olup Voldermort'a karşı "Ne yaparsan yap la bana ne!" diyerek acısına gömülmek ve sana faydası dokunmayanlara karşı bir tavırdır.

Depresyon, Batman olup Gotham'a "Defolup gidin ya da kendinizi kendiniz kurtarın. Ben yokum lan!" diye isyan etmektir ama en çok kendine isyan etmektir. Bu isyanı kimse bilmez, bilse de umurunda olmaz. 

Depresyon, Örümcek Adam olup "Kahramanlık" yapmayı reddetmek ve kahraman olmayı asla istemeyecek kadar insanlara öfkedir.

Depresyon, Mustafa Kemal Atatürk olup Sevr antlaşmasına bile "Yeter lan! Gidin başımdan!" edasıyla imza atarak gereksiz tüm kalabalıklardan kaçıştır.

Depresyon, Dünyayı Kurtaran Adam olup "Bu dünyayı bu hale siz getirdiniz. Siz kurtarın lan düdükler!" diyerek içindeki iyiliğe rağmen iyi olmayı reddetmektir.

Depresyon, çözebileceğin bir şeydir. Basit bir test sorusu gibi. Çözsen, her şey bitecek ama bitince ne olacak? Diyerek o soruyu inadına boş bırakmaktır ve kendine, topluma isyandır ve kendi sınırlarında bir ülke kurup, o ülkede tavrınla "Ben varım!" demektir. Kimsenin duymayacağını, duya da asla umursamayacağını bile bile mucize beklemektir. 

Depresyon, umutsuz olmak değildir. Umutlu olmak için kendine güç, kendine dair bir motivasyon ve sonrasında kendisine gidecek bir yol, yapılacak bir iş ve sarılacak bir dal bulamamaktır. 

Haydi eyvallah. 

4 yorum: